Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/721 E. 2023/145 K. 27.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/721
KARAR NO: 2023/145
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/11/2019
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/01/2023
Davanın reddine ilişkin verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, davalı …firması ile yaptığı hisse devri sözleşmesi ile bu şirketin … Pazarlama ve Tic A.Ş.’deki % 64 hissenin müvekkili tarafından satın alındığını, hisse devir sözleşmesinin yapıldığı dönemde … ve grup şirketlerine ait bilançolar sunularak güven yaratıldığını, ancak şirketin alacakları olarak gösterilen miktarların tahsilinin mümkün olmadığını, 1.845.385-TL alacak için hiç bir işlem yapılmadığını, bu alacağın tahsil kabiliyeti olmadığı halde şirketin aktif varlığını düşürmemek için şüpheli alacaklar hesabına aktarılmadığını, müvekkilinin hisselerin satın alınması için karşı tarafa 117.000.000-Euro ödediğini, oysa bilançonun gerçeği yansıtmış olması halinde hisselerin değerinin daha az olacağını, diğer davalı …’in ise sözleşmenin 10. maddesi kapsamında garantör sıfatıyla sorumluluğunun bulunduğunu belirterek davalının hissesine tekabül eden fark bedelden şimdilik 30.000-TL’sinin fiili ödeme tarihi olan 11/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, bahsi geçen alacağın şüpheli alacak olarak ayrılmasının zorunlu olmadığını, taraflar arasındaki yazışmalarda vadesi geçmiş alacakla ilgili açıklama yapıldığını, … şirketinin alacaklarının toplamının 98.000.000-TL olduğunu, davacı tarafından bahsi geçen alacak tutarının ise toplam alacak tutarının %1,8’e tekabül ettiğini, davacı tarafından belirtilen alacak tutarının şirketin değerini etkilemeyeceğini, sözleşmede de bahsi geçen alacaklarla ilgili tahsil garantisi verilmediğinin açıkça belirtildiğini, bahse konu tutarların 1.000.000-TL’nin altında kalması nedeni ile sözleşmenin 9. maddesi uyarınca davacının tazminat talebinde bulunamayacağını, davacının kötü niyetle hareket ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, taraflar arasında 10/03/2015 tarihinde … Dağıtım Pazarlama ve Ticaret A.Ş.’deki hisselerle ilgili hisse satın alma anlaşması düzenlendiği, anlaşma gereği ödenmesi gereken bedelin 117.000.000-Euro olmasına rağmen, davacının davalıya 12/05/2015 tarihinde 117.500.000-Euro ödeme yaptığı, davalının davacıdan sözleşmeden kaynaklanan alacağın bulunmadığı, taraflar arasındaki 10.03.2015 tarihli hisse alım sözleşmesine istinaden, sözleşme öncesinde karşılık ayrılmak suretiyle gider yazılmamış bulunan şüpheli alacak tutarından dolayı tazminat talebinde bulunabilmesi için gerek VUK.m.323 gerekse 10.03.2015 tarihli. sözleşmenin 8. maddesinde belirli kanuni ve akdi şartların oluşmadığı, hisseleri satışa konu davadışı …A.Ş. yönetim kurulu üyelerinin 2012 2013 ve 2015 yılına ait iş ve işlemlerinden dolayı dava dışı şirket genel kurulunca ibra edildiği, bilirkişi raporlarında da belirtildiği üzere sözleşmenin ekinde (EK-3) hesap oluşma tarihi (31.03.2015) itibariyle grup şirketlerince gider yazılmamış şüpheli alacak tutarının grup şirketleri tarafından aktif olarak takip edilmekte olduğu, ancak “tahsil edilmeleri garanti değildir” denilerek açıkça belirtilmiş olmakla davacı şirket vekilinin davalı-satıcı firma tarafından 31.12.2014, 10.03.2015, 31.03.2015 ve 10.05.2015 tarihleri itibariyle gider yazılmamış şüpheli alacak tutarının müvekkili şirketten gizlendiğine ilişkin iddialarının yerinde olmadığı, şüpheli alacakların tahsil edilmemesi halinde oluşacak zararlardan dolayı davalıların sorumlu olacaklarına yönelik bir hüküm koymaması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, iradenin fesada uğratıldığı iddialarının yerinde olmadığı, hisse devir sözleşmesinin sözleşme özgürlüğü çerçevesinde düzenlendiği, kanunun emredici hükümlere, ahlaka ve kamu düzenine aykırı bir durumun söz konusu bulunmadığı, davacının tacir ve yapılan işin de ticari bir iş olduğu, dava konusu zarar oranı göz önünde bulundurulduğunda basiretli davranma yükümlülüğü nedeniyle sözleşme hükümlerinin zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle oluşturulduğunun ileri sürülmesinin olanaksız olduğu gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; bilirkişi raporunda itirazların tam olarak değerlendirilmediğini, mahkemece eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğini, davanın davalının gider kaydına atmadığı alacaklar bakımından müvekkilinin kötü niyetli olarak bilgilendirilmemesinden kaynaklandığını, davalının bahsi geçen alacakları uzun bir süre takip etmeyip, şüpheli alacak kriterlerine uygun hale getirmediğini, böylelikle müvekkilinin sözleşme bedelinin belirlenmesi noktasında yanıltıldığını, müvekkilinin hisseler nedeniyle ederinden fazla ödeme yaptırılmak suretiyle zarara uğratıldığını, 1.855.274,33-TL alacak şüpheli alacak olarak kaydedilmemesinin ticari teamüllere aykırı olduğunu, TBK’nın 39. maddesi gereğince müvekkilinin iradesinin fesada uğratıldığını, davanın hilenin öğrenilmesi ile bir yıllık süresi içerisinde açıldığını, müvekkili tarafından inceleme yapılması halinde dahi bu alacakların şüpheli alacak olup olmadığının tespit edilemeyeceğini, davalıların tahsil edilme imkanı çok düşük olan bu alacaklar nedeniyle müvekkilini bilgilendirmediğini, davalıların dava konusu şirket hisselerinin değerini etkileyebilecek bu ayıbı bilmelerine rağmen bu hususta müvekkiline bilgi vermediklerini, sözleşmenin 9. maddesindeki sorumluluk limitlerinin uygulanmasının da mümkün olmadığını, kaldı ki aynı olgular kümesi ve aynı türdeki olaylar serisinden kaynaklanan söz konusu olayın tek bir olgu olarak değerlendirilmesi ve limiti aştığının kabul edilmesi gerektiğini, müvekkilinin iradesinin yanıltılması nedeniyle fazladan ödediği ve bu sebeple zarara uğradığı bedelin davalılardan talep hakkının bulunduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Davacı ile davalı …firması arasında düzenlenen 10/03/2015 tarihli hisse alım sözleşmesi ile davacı, davalı …’un … Pazarlama ve Tic A.Ş. şirketindeki % 64 hisseyi 117.000.000-Euro bedel karşılığında satın almayı üstlendiği, davalılardan … şirketinin hisse devir sözleşmesinden kaynaklanan zararlardan dolayı davalı … lehine taahhütte bulunduğu, davacının satış bedelini 12/05/2012 tarihinde ödeyerek şirket hisseleri devraldığı hususlarında ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı, davalı satıcı … firmasının hisse senetlerinin satışı öncesinde dava dışı … firmasının 31/12/2014 tarihi itibariyle gerek kendisinin gerekse iştiraki bulunan grup şirketlerin şüpheli alacak karşılığı ayrılması gereken alacak tutarını gizleyerek 31/12/2014 tarihi itibariyle şirket değerini yüksek göstermek suretiyle kandırıldığını ve zarara uğratıldığını ileri sürmektedir. Davacının, bahsi geçen alacakların tahsil edilememesinden kaynaklanan bir zarar talebi bulunmamaktadır. Davacı bu alacakların takibinin yapılmaması nedeniyle şüpheli alacaklılar hesabına aktarılmayarak şirket aktifinden çıkarılmaması sonucunda yüksek görünen şirket değerine bağlı olarak fazla ödenen hisse bedelini talep etmektedir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 3 nolu ekinde grup şirketlerinin, 31/03/2015 hesap oluşturma tarihi itibariyle 1.594.560-TL tutarında gider yazılmamış şüpheli alacaklara sahip olduğu, bu alacakların 2014 öncesindeki mali yıllarda şüpheli hale geldiği, Grup Şirketlerin bu alacakları yasal ve diğer yollarla aktif olarak takip etmekte oldukları, ancak bu alacakların tahsilinin garanti olmadığı belirtilmiştir. Yine, sözleşmenin imzalandığı tarihten sonra taraflarca imzalanan 08/05/2015 tarihli güncelleme metninde, hesap oluşturma tarihinden sonra şüpheli alacaklara 92.935-TL daha ilave edilerek gideri yazılmamış alacak miktarının 1.684.215-TL’ye ulaştığı, ancak bu alacağın tahsilinin garanti olmadığı belirtilmiştir. Diğer taraftan gizlendiği iddia edilen şüpheli alacakların … şirketinin ve grup şirketlerinin defterlerinde yer aldığı tespit edilmiştir. Bunun dışında hem sözleşmenin ekinde hem de 10/05/2015 tarihli güncelleme metninde olmak üzere davacıya gider yazılmamış şüpheli alacak tutarının toplamı gösterilmiş ve bu alacakların tahsil edilmelerinin garanti olmadığı açıkça belirtilmiştir. Bu durum karşısında, basiretli davranmakla yükümlü olan davacının, gider kaydedilmek suretiyle şüpheli alacaklılar hesabına aktarılmayıp şirket aktifinde gösterilen alacak tutarlarının davacı şirketten gizlendiğine, kandırıldığına ve iradesinin fesada uğratıldığına ilişkin iddialar yerinde görülmemiştir.Bunun dışında davacı davalıdan … şirketinin hisselerini ticari defterlerindeki değeri üzerinden değil, işleyen teşebbüs değeri üzerinden satın almıştır. Dava dışı … …A.Ş.’de belirli iş ve işlemler yapılmadığı için karşılık ayırmak suretiyle masraf kaydedilmediği belirtilen 42.596,26-TL, … A.Ş.nin iştirakleri olan … A.Ş.’de 1.787.242,33-TL, … A.Ş.’de 25..435,28-TL olmak üzere toplam 1.855.274,33-TL’den davacının satın aldığı hisseye (%64) karşılık gelen miktarın 958.305,28-TL olduğu tespit edilmiştir. Bu miktarın şirketin satış bedeli 117.000.000-Euro karşılığı 331.765.200-TL ile kıyaslanması halinde tarafların sözleşme bedelini işleyen teşebbüs değeri üzerinden belirlemesi nedeniyle hisse alımı yönünden etken bir unsur sayılması mümkün görülmemiştir. Kaldı ki, sözleşmede ve güncelleme metninde davacıya gider yazılmamış şüpheli alacak tutarı bildirildiğinden taraflar arasındaki hisse alımına ilişkin sözleşme bedeli de buna göre belirlenmiştir. Bu nedenle davacı, iddialarını ispatlayamadığından mahkemece davanın reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; davanın ortaklık ve üyelik işlemlerinden kaynaklanmaması nedeniyle HMK’nın 14/2. Maddesindeki kesin yetki kuralının uygulanmayacağı davada mahkemece davanın reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcının davacı tarafından peşin yatırılan 566,40-TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 386,5‬0-TL harcın davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 27/01/2023