Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/717 E. 2022/1579 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/717
KARAR NO: 2022/1579
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2019
NUMARASI: 2018/460 Esas – 2019/1028 Karar
DAVA: Tazminat (Bankacılık Kanunundan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/11/2022
Davanın reddine ilişkin verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili ; müvekkilinin … Bankası A.Ş. Kırklareli Şubesi müşterisinin davalı banka nezdindeki hesabına keşide edilmiş … ve … seri numaralı iki adet çekin hamili olduğunu, sözkonusu çeklerin banka şubesine ibraz edildiğinde, “keşideci imzası ile banka kayıtlarındaki imza örneği tutmadığından işlem yapılmamamıştır.” denilerek işlem yapılmadığını, çekin bankaya ibrazında bankanın varsa çek karşılığını ve banka garanti tutarını ödemek zorunda olduğunu, bankanın çekteki keşideci imzasını kontrol yükümlülüğünün olduğunu, bunun bankanın kusursuz sorumlulukları arasında olduğunu, bankaların çek karnesi vereceği müşterilerinin ticari itibarlarını ve borç ödeme yeteneklerini araştırması ve olumlu bulması halinde çek karnesi vermesi gerektiğini, aksi halde oluşacak zarardan bankanın sorumlu olacağını, müvekkili bankanın sözkonusu çeklerden kaynaklı alacağını tahsil edemediğini, bankanın bunda sorumluluğunun bulunduğunu, bankanın çeklerde yer alan imza sirkülerin gereken dikkat ve özene aykırı şekilde denetlememiş olması ve uygun şekilde kontrol etme yükümlülüğüne aykırı davranmış olması nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 500-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi işletilerek davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacının aktif husumet ehliyetinin olmadığını, çekleri ibraz eden hamil olmadığını, çeklerin bankaya ibrazından sonra dava dışı …’a ciro edildiğini, çek taahhüt bedellerini tahsil eden dava dışı şahsın dava açması gerektiğini, Müvekkili bankanın Kırklareli Şubesi müşterisi …’e ait … numaralı hesabı üzerine keşide edilmiş; 30.11.2016 keşide tarihli, … seri numaralı 85.000-TL bedelli, 31.12.2016 keşide tarihli, … seri numaralı 85.000-TL bedelli çeklerin takastan iade edilmeleri sonrasında bankaya ibraz edildiklerini, müvekkili bankanın ibraz edilen çek yapraklarını inceledikten sonra işleme aldığını, çek keşidecesinin imzasının banka kayıtlarındaki imza ile benzerlik göstermesi nedeniyle karşılığının olup olmadığını kontrol ettiğini, çeklerin karşılıklarının olmaması nedeniyle durumun çek arkalarına yazıldığını, müvekkili bankanın her çek yaprağı için garanti yükümlülüğünün çekleri ibraz eden yetkili hamile ödendiğini, yapılan işlemlerde müvekkiline bir kusur atfedilemeyeceğini, öte yandan, davacının hamili olduğu çeklere dayalı olarak diğer müracaat borçlularına, keza çekleri kendisine ciro ve teslim eden müşterisine karşı da esas akdi ilişki içerisinde başvuruda bulunarak alacağını alamadığını belgelemiş olması gerektiğini, davada bu gerekliliğin yerine getirmediğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; bilirkişi raporu benimsenerek davalı banka tarafından çek hesabı açarak çek karnesi verdiği …’in imzaladığı 24.03.2016 tarihli, 260.000-TL limitli genel kredi sözleşmesi ile …’e ait imza sirkülerini sunmuşsa da çek hesabı açıp çek karnesi teslim edereken alması gereken; yasaklılık durumuna ilişkin Risk Merkezi ile adli sicil kayıtlarını, açık kimliklerini saptamak için fotoğraflı nüfus cüzdanı, pasaport veya sürücü belgesi örneklerini, yerleşim yeri belgelerini, vergi kimlik numaralarını, tacir olanların ayrıca ticaret sicili kayıtlarını, esnaf ve sanatkâr olanların ise esnaf ve sanatkâr sicili kayıtlarını, ilgili kişinin ekonomik ve sosyal durumunun belirlenmesine ilişkin belgeleri ibraz etmediği, bu belgeler ibraz edildiği takdirde bankanın çek hesabı açarken gereken basiret ve özeni gösterip göstermediği hususunun ayrıca inceleneceği, davacı, çeklerin yetkili hamili olmasına neden olan, (çeki kendisine ciro eden ile arasındaki akdi ilişkiyi belgeleyen) ticari alışverişini belgeleyen sözleşme, fatura, sevk irsaliyesi, teslim irsaliyesi gibi bir belge sunmadığı, sözkonusu çeklere dayalı olarak çeklerin müracaat borçlularına karşı icra takibi yapıp yapmadığı, alacak davası açıp açmadığının belli olmadığı,dosyadaki belgelerden davacının bu çekler nedeniyle dava tarihi itibariyle zararının doğup doğmadığının belirlenemediği, davacının, asıl akdi ilişki içinde çek müracaat borçlularından alacağının tahsil edemediğini belgelemeden (zararının doğduğunu kanıtlamadan) bankaya karşı sorumluluk davası açamayacağı, davacı şirketin çekleri kendisine ciro eden … Tic. A.Ş. ile aralarında 2015 yılından itibaren devam eden bir ticari ilişkisi mevcut olduğu, … Tic. A.Ş.’ne satılan ürünlerin bedellerinin genellikle müşteri çekleri ile ödendiği, davacı’nın dava konusu çekleri de yılların getirdiği ticari güven ilişkisi içinde … Tic. A.Ş.’den ciro yolu ile aldığı, davacının sadece kendisine çekleri ciro ve teslim eden … Tic. A.Ş. ile olan ticari ilişkisi çerçevesinde ve … Tic. A.Ş.’ne olan ticari güveni ile çekleri aldığı, davalı bankanın, yasanın aradığı bilgi ve belgeleri tam olarak almadığı, çek hesabı açtığı kişinin ekonomik ve sosyal durumu hakkında gerekli araştırmayı yapmadığı, …’in yasaklılık durumuna ilişkin “Risk Merkezi ile adli sicil kayıtlarını araştırmadığından …’e çek hesabı açarken kusuru bulunmakla birlikte, davacının zararının doğmasında bu kusurun etkisinin bulunmadığı (illiyet bağı olmadığı), zararın tamamen … Tic. A.Ş. ile olan ticari ilişkisi çerçevesinde ve … Tic. A.Ş.’ne olan ticari güven sonucu oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; bankanın, dava dışı … Pazarlama Şirketine çek defteri vermeden önce gerekli araştırmayı yapmadığını, çek defteri vermeden evvel gerekli tüm belgelerin bu şirketten istenmiş olduğuna dair hiçbir belge de sunulmadığını, davalı bankanın çek hesabı açtığı bu şirketin uzun zamandır borç içinde olduğunu, başka şirketler kurarak … A.Ş.’ nin içinin boşaltılıyor olduğunun basit bir internet araştırması ile dahi ortaya çıkabileceğini, bilirkişi raporunun eksik olduğunu, davalı bankanın araştırma yapmadığının mahkemece tespit edildiğini, 5941 sayılı Çek Kanunun 2. maddesi ile kanunun bankaya yüklediği sorumluluğun yalnızca çekin ibrazı sırasında çekteki bilgilerin kontrolü olduğunu düşünmenin doğru olmayacağını, bankanın çek karnesi verilirken araştırma yükümlülüğü bulunduğunu, bankanın basiretli tacir sorumluluğunun henüz çek hesabı açılıp çek karnesi verilirken başladığını, açıkça borca batık bir şirkete çek karnesi vermesi nedeniyle Çek Kanununun 2. madde hükmünü ihmal ettiğini, basiretli davranmadığını, mahkemece bankanın kusurlu olduğunu kabul etmesine rağmen müvekkili şirketin zararı ile bu kusur arasında illiyet bağının olmadığını düşünmenin hukuka aykırı olduğunu, mahkemenin gerekçesinde illiyet bağının kesildiğine ilişkin açıklamanın hukuka aykırı olduğunu, bu nedenlerle kararın kaldırılarak davanın kabulünü talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, keşideci hakkında davalı bankanın çek hesabının açılışı sırasında 3167 sayılı Kanunu’nun ve ilgili yasal mevzuatın gereklerini yerine getirmediği, yeterli araştırma yapmadan keşideciye çek karnesi verdiği ve çek’in karşılığının bulunmadığı iddialarına dayalı olarak,banka aleyhine açılan tazminat istemine ilişkindir. Çek nedeniyle alacaklının çek bedelinin çek borçlularından tahsil edemediği halde davalıya başvurabilmesi için öncelikle çek borçlularına müracaat etmesi gerektiği yerleşik yargı uygulamasıdır.Somut olaya emsal olabilecek Yargıtay 11 HD nin 2014/19128 esas ,2016/6001 karar sayılı 31.5.2016 tarihli ilamında “Dairemizin yerleşik uygulamaları gereğince (Bkz. 28.05.2012 gün ve 2011/3075-2012/9110 esas-karar sayılı ilamı) davalı Banka’ya başvurulabilmesi için öncelikle davacının zararının gerçekleşmesi gerekir. Bir başka deyişle keşideci, lehtar ve cirantalar hakkında tüm hukuki yollara başvurulmasına rağmen alacağın tahsil edilememesi gerekir. Somut olayda ise davacı tarafın keşideci ve cirantalar hakkında yaptığı kambiyoya mahsus icra takibi çekin yasal süresinde bankaya ibraz edilmediği, karşılıksız şerhi verilmediği, çekin kambiyo vasfında olmadığı gerekçesiyle iptal edilmiş ise de, kambiyoya mahsus icra takibinin sonuçsuz kalması durumu tek başına tüm hukuki yolların tüketildiği anlamına gelmez.Bu itibarla, keşideci, lehtar ve ciranta yönünden tüm hukuki yollar tüketilmeden, davanın erken açıldığı nazara alınmadan davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.”denilmiştir. “3167 sayılı Kanun’da bu tür durumlar nedeniyle oluşan zarardan dolayı bankanın sorumluluğunu düzenleyen açık bir hüküm yok ise de, anılan Yasa’nın ½ nci madde hükmünde “Bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde genel hükümler uygulanır.” denilmek suretiyle genel hükümlere atıf yapıldığından, davalı bankanın hukuki durumunun tazminat hukuku esasları çerçevesinde ele alınıp, değerlendirilmesi gerekir. Söz konusu ihmali hareketin haksız fiil oluşturduğunun ve doğmuş bir zarar varsa, bu zararla illiyet bağının varlığını kabul etmek gerekir. Ancak, zarardan davalı bankanın sorumlu tutulabilmesi için davacının zararının gerçekleşmiş olması gerekir. Bunun için de davacının önce dava konusu çekler ile asıl borçlu olanları takip etmesi ve tüm yasal girişimlere rağmen çeklerin bedelini tahsil edememiş olması gerekir.Bu koşulların oluşmasından ve davalının eyleminin hukuka aykırılığının sübut bulmasından sonra, davalı banka asli ve daha ağır oranda kusurlu kabul edilmelidir. Davacı da ticari ilişkide bulunduğu kişilerin ekonomik durumu ve ödeme kabiliyetini araştırıp sonucuna göre ilişki kurmak, bu suretle özenli davranmak durumundadır. Bu sebeple, davacının olayda müterafik kusurunun bulunması halinde, tarafların bu kusur oranları çerçevesinde davanın esası hakkında bir karar vermek gerekir.Bu tür davaların genel çerçevesi ve esasları bunlardır. ( Yargıtay 11 HD nin 2006/6683 esas 2007/9295 karar 18.6.2007 tarihli ilamı) Somut olayda davacı sözkonusu çeklere dayalı olarak çeklerin müracaat borçluları olan keşideci …, lehdar ve ilk ciranta … Tic.Ltd. Şti. ile kendi cirantası olan … Tic. A.Ş. ‘ne karşı alacağının tahsili için icra takibi yapmadığını bildirerek,bu şirketlerin iflasını istediklerini ve iflas kararını verildiğini açıklamış,birde karşılıksız çek nedeniyle Kırıkkale İcra Ceza da karşılıksız çek suçundan şikayetçi olduklarını davanın derdest olduğunu beyan etmiştir. Bu tür davalar esas itibariyle tazminat davası niteliğinde olup, bankanın haksız fiilden sorumlu tutulabilmesi için gerekli olan zararın doğması koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin üzerinde,davalı bankanın, çek hesabı açmada kusurlu olup olmadığının tespitinden önce durulmalıdır.Bu itibarla,davacının öncelikle zararın gerçekleştiğini kanıtlaması gerekmektedir. Davalı bankanın çek hesabı açtığı keşideci … tarafından düzenlenen çekler ,lehdar …, …cirosuyla davacı şirkete intikal etmiştir.Davacı vekili davalı bankanın …’nın mali durumunu araştırmadan çek karnesi verdiğini ileri sürmekte ise de , davalı banka ciro zincirine katılan her kişinin mali gücünden veya çek bedelinin ödenmemesinden sorumlu tutulamaz ,.Çekler ciranta … ve …AŞ ile olan temel ilişki nedeniyle davacı şirkete geçmiş olup,davacının ibrazı üzerine çek karşılıksız çıkmıştır.Davacı şirketin,keşideci hakkında,çek’e dayalı bütün müracaat yollarını tüketmesi ve çek bedelinin tahsil edilemez hale gelmiş olması gerekmektedir. Davacının bu yolları denemeden ve tüketmeden bankadan çek bedelini tazminat olarak istemesi doğru değildir.Bu tür davaların, çek bedelinin kısmen yada tamamen tahsil edilemez hale gelmiş olmasının kesin olarak ortaya çıkmasından sonra en erken bu anda davanın açılması gerekmektedir. Davalı bankanın cirantalan … ve …’nin çeklerinin ödenmemesinden sorumlu tutulması sözkonusu değil ise de çek karnesini keşideci …’e vermekte bir kusuru var ise sorumlu tutulabilecektir.Ancak gelinen bu aşamada keşideci hakkında karşılıksız çek suçundan şikayetçi olunması tüm yolların tüketilmesi olarak kabul edilemeyeceği gibi müflis cirantaların iflas masalarından bir başvuru ve tahsilat yapılıp yapılmadığı da belli olmadığından eldeki davanın erken açıldığının kabulü gerekir.Verilen karar sonucu itibariyle doğru olsa da ,gerekçede yasal yolların tüketilmeden davanın açıldığı yanında: zararın …’nin ekonomik durumunun bozulmasından doğduğu,davacının kusurlu bulunduğu gerekçesine yer verilmesi doğru görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ,kararın gerekçesi nedeniyle kaldırılmasına erken açılan davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/460 Esas- 2019/1028 Karar sayılı 27/12/2019 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Erken açılan davanın REDDİNE,” İlk derece mahkemesine ilişkin olarak; “Alınması gereken 80,70- TL karar ve ilam harcından 35,90-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 44,80-TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Davalı vekili için takdir olunan 500-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalıya verilmesine, Kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine Davacı tarafından yatırılan 54,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafça yapılan istinaf yargı giderinin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.10/11/2022