Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/639 E. 2023/207 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/639
KARAR NO: 2023/207
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/12/2019
NUMARASI: 2018/192 Esas – 2019/1063 Kaarr
DAVA: Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/02/2023
Davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili ile davalı sigorta şirketi arasında 09.07.2009 tarihli acentelik sözleşmesi akdedildiğini,davalı tarafından müvekkiline 03.05.2017 tarihinde acente üretim performansı konulu bildirim yazısı ve ekinde 2016 yılı poliçe üretimi, 2017 poliçe hedeflerini gösterir rapor yazısı gönderildiğini, sonrasında aradan 5 gün gibi kısa bir süre geçmesine rağmen ve herhangi bir sebep gösterilmeden, 08.05.2017 tarihli acentelik sözleşmesinin 3 ay sonra feshini bildirir ihtarname gönderildiğini, sonrasında 06.06.2017 tarihinde müvekkili acentenin trafik sigortası poliçesi ekranının kapatıldığını, müvekkilinin 16.06.2017 tarihli ihtarnamesi üzerine davalının müvekkilinin trafik poliçesi ekranını açtığını, bu işlemler sonrasında davalı şirket tarafından keşide edilen 28.08.2017 tarihli azilname ve fesih ihtarnamesinin müvekkiline 29.08.2017 tarihinde tebliğ edildiğini, müvekkili sayesinde davacının Sultanbeyli ilçesinde tanınırlığı ve güvenilirliğinin arttığını, müvekkilinin davalıya o çevrede çok sağlam bir portföy kazandırdığını, çalıştıkları 8 yılı aşkın süre boyunca müvekkilinin 3.903.061,79-TL net prim tutarında poliçe kestiğini, son 5 yıllık faaliyet sürecinde ise toplam 3.099.378,03-TL net prim tutarında poliçe kestiğini, 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 23/16 maddesi kapsamında fesihte müvekkili kusurlu olmayıp, sözleşmenin davalı tarafça neden gösterilmeksizin haksız feshi nedeniyle hakkaniyet gereği portföy tazminatı talep ettiklerini belirterek, 1.000-TL portföy tazminatının fesih tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili ;30.09.2019 tarihli ıslah dilekçesiyle dava değerini 29.000-TL artırarak 30.000-TL’ye çıkarmıştır.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkili şirket tarafından sözleşmenin TTK’nın 121/1. maddesi gereğince tebliğden itibaren 3 ay sonra hüküm doğurmak üzere, ihbar sürelerine uyularak feshedildiğini, haksız fesihten bahsedilmesinin mümkün olmadığını, sözleşmenin haksız feshedildiği kabul edilse dahi davacının komisyon bedelinin ödendiğini, davacı tarafça müvekkili şirkete bir müşteri portföyü kazandırılması ve bu portföy sayesinde önemli gelir elde edilmesinin söz konusu olmadığını, davacının birden çok şirketin acenteliğini yaptığını, poliçe vadesinin bitmesiyle başka sigorta şirketlerinden poliçe düzenlenmesinin normal olduğunu, davacının kaybettiği bir portföy bulunmadığını, davacı portföyündeki müşterilere ilişkin olarak müvekkili tarafından yenilenerek kazanç elde edilen bir poliçe bulunmadığını, davacı tarafın hangi müşterisinin poliçesinin müvekkili şirket tarafından doğrudan yenilenerek kazanç elde edildiğini ispatlanması gerektiğini; müvekkili hayat dışı branşlarda faaliyet gösterdiğinden, poliçeler genellikle kısa süreli olup, portföy tazminatının ancak uzun vadeli sigorta branşlarında söz konusu olabileceğini, 5684 sayılı yasanın 23/16 maddeleri kapsamında müvekkilinin davacı portföyü sayesinde önemli kazanç elde etmesinin söz konusu olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; acentelik sözleşmesinin davacı tarafa gönderilen 08.05.2017 tarihli ihtarname ile 3 ay sonra hüküm ifade etmek suretiyle sonra erdirildiği, davalı tarafça fesih ihtarnamesinde fesih nedeni bildirilmediği, ancak davalı sigorta şirketi tarafından 03.05.2017 tarihli bildirim yazısı ve ekindeki 2016 yılı poliçe üretimi ile 2017 poliçe hedeflerini gösterir rapor yazısı ile davacı acenteye üretimini artırması yönünde uyarıda bulunulduğu, feshin TTK’nın 121/1 sözleşmenin 19. maddesi hükmüne uygun olarak gerçekleştirildiği, ancak acenteye verilen hedeflerin gerçekleştirilememesi, portföyün verimli olmaması gibi hallerin, acentenin kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması kapsamında değerlendirilmeyeceği, ek bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere,sözleşmenin feshinden sonra da davacı acentenin portföyünden yararlanılarak davalı sigorta şirketi tarafından 275 adet poliçe kesildiği ve 44.848,58-TL prim üretimi gerçekleştirilmesi göz önüne alındığında, davalının, acentenin faaliyeti sonucu önemli menfaatler elde ettiğinin belirlendiği, yine TTK’nın 122/1-(a) bendinde belirtilen menfaat şartının gerçekleşmesi ve 5684 sayılı Kanunun 23/16. maddesi uyarınca da davacı tarafın portföy tazminatı talep edebileceği, alınan kök ve ek bilirkişi raporlarında son 5 yıla ait gelir ve kazançların ortalaması esas alınarak yapılan hesaplama sonucunda, en fazla 68.067,90-TL portföy tazminatı hesaplandığı, davacı tarafça talep artırım dilekçesi ile talep edilen 30.000-TL portföy tazminatının hakkaniyet gereği yerinde olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili; feshin ihbar sürelerine uygun olarak yapılması nedeniyle haksız fesih iddiasının yerinde olmadığını, hedeflerin gerçekleştirilememesi ve portföy veriminin olmamasının davacı acentenin kendi kusurundan kaynaklandığını, davacı tarafın tüm komisyon alacaklarının ödendiğini,denkleştirme tazminatı şartlarının gerçekleşmediğini, davacının hangi müşterisinin poliçesinin müvekkili tarafından yenilenerek kazanç elde edildiğinin ortaya konulması gerektiğini,bilirkişi incelemesinde fesihten sonraki bir yıl içinde sadece acente müşterilerinden ne kadar yenileme yapıldığının ve bunlarının branşının araştırılmadığını, özellikle trafik ve yangın-konut branşlarında müşterilerin acenteden bağımsız olarak uygun fiyatlı şirketi tercih ettiklerini, bu nedenle özellikle uzun vadeli poliçelerin değerlendirilmesi gerektiğini, portföy tazminatının uzun vadeli sigorta branşlarında söz konusu olabileceğini,münhasırlık söz konusu olmadığından, acentenin başka sigorta şirketleri aracılığıyla poliçe düzenleme imkanı bulunduğunu,fesihten sonraki bir yıllık sürede poliçe adedi, net prim ve komisyonun ayrı ayrı incelenmesi gerektiğini, bu hususlar dikkate alınmadan yapılan hesaplama esas alınarak karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın, kazandırdığı müşterilerin vade bitiminde poliçelerini müvekkili aracılığıyla yeniledikleri ve müvekkilinin önemli menfaat elde ettiğini ispatlayamadığını, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 23/16 maddesine dayalı denkleştirme tazminatı istemine ilişkindir.Genel olarak denkleştirme (portföy) tazminatı, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, bu ilişkinin devamı boyunca acentenin kişisel gayretiyle yarattığı müşteri çevresinden müvekkilinin halen yararlanması, acentenin ise yararlanmaması nedeniyle uğradığı kaybın karşılığıdır. Uyuşmazlıkta sözleşmenin fesih tarihi itibariyle uygulanması gereken 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 23/16 maddesine göre; sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi ve denkleştirme ödenmesinin hakkaniyete uygun olması halinde denkleştirme tazminatı istenebilecektir. Denkleştirme tazminatı istenebilmesi için ayrıca acentelik sözleşmesinin, müvekkilin haklı bir nedenle sözleşmeyi feshi halinden başka bir nedenle sona erdirilmesi gerekmektedir.Somut olayda; taraflar arasında 09.07.2009 tarihinde süresiz acentelik sözleşmesi akdedildiği, sözleşmenin 19. maddesinde, tarafların her birinin bir ay önceden ihtar etmek koşuluyla sözleşmeyi diledikleri zaman feshedebilme hakkı tanınmış olduğu, bu madde hükmüne dayalı olarak işbu sözleşmenin davalı tarafından keşide edilen 08.05.2017 tarihli ihtarname ile yazının tebliğinden itibaren üç ay sonra hüküm ifade etmek üzere gerekçe gösterilmeden feshedildiği, 28.08.2017 tarihli ihtarname ile de davacının azledildiği, haklı bir fesih sebebinin bulunduğunun da davalı tarafça ispatlanamadığı anlaşılmaktadır.Mahkemece; yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen kök bilirkişi raporunda; davacı acente kayıtlarına göre son beş yıllık dönemde toplam 2.846.646,13-TL net prim üretimi ve 431.087,04-TL komisyon, davalının kayıtlarına göre ise 2.317.733,69-TL net prim üretimi ve 340.339,48-TL komisyon hesaplandığı, sözleşmenin 21. maddesi hükmü gereği bu konuda davalı sigorta şirketi kayıtlarının esas alınması gerektiği, davacı acentenin bir yıla tekabül eden net komisyon tutarının 340.339,48/5=68.067,90-TL olduğu, ancak ilişkinin sona ermesinden sonra sigorta şirketinin önemli bir menfaat elde edip etmediğinin ölçülemediği; ek bilirkişi raporunda ise; fesihten sonra acentenin portföyü üzerinden düzenlenen 275 adet poliçe dökümüne göre fesih sonrası bir yıllık dönemde toplam 44.848,58-TL tutarında prim üretildiği, son beş yıllık prim tutarına göre acentenin bir yıllık ortalama prim üretiminin 463.546,74-TL olduğu, fesih sonrası bir yıllık prim üretimi tutarının, 5 yıllık ortalama prim üretiminin %9,68’ine karşılık geldiği, bu oran üzerinden hesaplanan fesih sonrası bir yıllık komisyon bedelinin 6.588,97-TL olduğu tespit edilmiştir.Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra, sigorta şirketinin sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi koşulu bakımından, davacının acente olarak temin ettiği sigorta müşterilerinin, acenteliğin feshinden sonra da davalı sigorta şirketinden sigorta yaptırmaya devam ettirdiklerinin kanıtlanması gerekmekte olup, ispat yükü davacı acente üzerindedir. Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında tespit edildiği üzere; davalı sigorta şirketinin davacı acente portföyü üzerinden elde ettiği fesih öncesi 463.546,74-TL olan prim üretimi tutarı, fesihten sonraki yıl 44.848,58-TL’ye düşmüş, 68.068,90-TL olan komisyon geliri ise 6.588,97-TL’ye düşmüştür. Dolayısıyla fesihten sonraki dönemde davalı sigorta şirketinin davacı acente müşterilerinden elde ettiği prim ve komisyon tutarları yaklaşık %90 oranında azalmıştır. Bu durumda davalı sigorta şirketinin, davacının müşteri portföyünü kullanarak davacının portföyü sayesinde fesih sonrasında da önemli ölçüde menfaat elde ettiğini kabule olanak yoktur. Fesihten sonra davalı sigorta şirketinin davacı acente müşterileri üzerinden gerçekleşen poliçe üretimindeki yüksek oranlı düşme nedeniyle,davacının portföyünün davalıda kaldığı ve davalı sigorta şirketinin bu nedenle önemli ölçüde menfaat ettiği ispatlanamadığından denkleştirme talebi hakkaniyete de uygun değildir.Denkleştirme tazminatı talep koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle; davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de, yapılan hata/eksiklik yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılarak yeniden hüküm verilerek “davanın reddine” karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle:Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/192 Esas – 2019/1063 Karar sayılı 03/12/2019 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)-b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Yerinde olmayan davanın reddine,” İlk derece mahkemesine ilişkin olarak; “Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 179,90-TL karar ve ilam harcının davacı tarafından yatırılan 531,9‬0- TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 352-TL fazla harcın talep halinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 9.200-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 790-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde davalıya iadesine, Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargı giderinin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafça yapılan 19-TL istinaf yargı giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 09/02/2023