Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/604 E. 2020/1311 K. 09.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/604
KARAR NO: 2020/1311
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/01/2018
NUMARASI: 2017/829 Esas 2018/46 Karar
DAVA: Şirket Hisse Devrinin İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/12/2020
Dairemizce verilen hükmün Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından bozularak iadesi üzerine yapılan duruşma sonunda dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin davalı … A.Ş.’nin nama yazılı şirket paylarının %25 payına sahip kurucu ortağı ve hissedarı olduğunu, davalı … A.Ş.’nin şirket esas sözleşmesine göre ortaklardan hiçbirinin yönetim kurulunun onayı olmaksızın paylarını satamayacağını, ortaklardan birinin payını devretmek istemesi halinde diğer ortakların önalım hakkının bulunduğunu, bu hakkın kullanımına izin verilmemesi halinde pay devrinin geçersiz olacağını, davalı …’ın müvekkiline herhangi bir bildirim yapmadan %25 oranındaki hissesini 03/04/2017 tarihinde şirket hissedarı olan davalı … A.Ş.’ne satıp devrettiğini, müvekkilinin bunu 15/06/2017 tarihli olağan genel kurul toplantısında öğrendiğini, ancak daha önce bu yönde duyumlar alması üzerine hissedarlara gönderdiği 12/06/2017 tarihli ihtarname ile ön alım hakkına dair bildirimde bulunduğunu, kendisine bir dönüş yapılmadığını ileri sürerek davalı … A.Ş.’nin 03/04/2017 tarihli pay devir işleminin geçerli bir yönetim kurulu kararına dayanıp dayanmadığının tespitine, bir yönetim kurulu kararı var ise TTK’nun 391.maddesine aykırılığı sebebiyle batıl olduğunun tespitine ve iptaline,yok ise şirket esas sözleşmesine ve TTK’na aykırı yapılan pay devir işleminin geçersizliğinin ve hükümsüzlüğünün tespiti ile pay devrinin iptaline, davalıya ait hissenin tamamının güncel devir bedelinin belirlenmesi ve depo edilmesi suretiyle müvekkili adına tescili ve pay defterine kaydedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: 1-Davalı … A.Ş. vekili, anonim şirketler nama yazılı payların devrini sınırlandırmış iseler 6102 sayılı TTK’nun yürürlüğe girdiği 14/02/2011 tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde esas sözleşmelerini değiştirerek TTK’nun 492-498 maddelerine uyarlamalarının yasal zorunluluk haline getirildiğini, bu sürenin dolmasıyla birlikte esas sözleşmelerindeki tüm sınırlamaların geçersiz hale gelmekte olduğunu, davalı … A.Ş.’nin ana sözleşmesinde herhangi bir uyarlama yapılmadığından TTK’nun pay devrine ilişkin maddelerine tabi olduğunu, pay devrinin iptali söz konusu olsa bile tüm hissedarların önalım hakkının gündeme geleceğini savunarak davanın reddini istemiştir. 2-Davalı … A.Ş. vekili, davacı ile davalı … kardeş olup müvekkilinin her iki hissedara da hisseleri satın almak istediğini beyan ederek teklifte bulunduğunu,davalı … ile anlaşma sağlandığını,ayrıca davalı … A.Ş.’nin ana sözleşmesinde herhangi bir uyarlama yapılmadığından TTK’nun pay devrine ilişkin maddelerine tabi olduğunu, müvekkilinin devir tarihinde … A.Ş.’nin nama yazılı şirket paylarının %25 sahibi olduğunu ve TTK hükümleri gereğince yasal/gerekli bütün prosedürleri yerine getirdiğini savunarak davanın reddini istemiştir. 3-Davalı … vekili, müvekkilinin öncelikle kardeşi olan davacıya hisselerini almasını teklif ettiğini, ancak davacının olumsuz cevap verdiğini, hisse devir sürecinin yasaya uygun şekilde yerine getirildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI VE SÜREÇ: Mahkeme, ön alım hakkının esasen TMK’nun 732. maddesinde ve TBK’nun 237 vd. maddelerinde düzenlendiği, TMK 732. maddesinde açıkça 3. kişilere devir halinde ön alım hakkının kullanılacağının belirtildiği, ön alım hakkının kurum olarak mantığında da bu hususun yatmakta olduğu, hedeflenenin hissedarlar arasına yabancı bir ortağın girmesinden önce diğer ortakların bu hakkı kullanması olduğu, aksi düşünüldüğünde yani hissedarlar arasında yapılan satışta da diğer hissedara bu hak tanındığında TMK’nun 2.maddesindeki hakkın kullanımında iyi niyet ilkelerine göre hareket etme kurallarına riayet edilmemiş olacağı,somut olayda da davalı … A.Ş.’nin hissedarlarından olan …’ın hissesini, diğer hissedar olan … A.Ş.’ne devrettiği, netice itibariyle şirket hissedarları arasında bir devrin söz konusu olduğu ve bu haliyle ön alım hakkının kullanılması mümkün olmadığı, öte yandan hissesi devredilen şirketin anonim şirket olduğu, devre ilişkin yasal prosedürlerin uygulandığı, şirket yönetim kuruluna bildirildiği ve karar alınarak pay defterine işlendiği, devirde bir usul ve yasaya aykırılık olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili; 1- Şirket esas sözleşmesinde düzenlenmiş olan önalım hakkına, MK ve TBK’nun ilgili maddelerinin doğrudan uygulanamayacağını, ancak uygun düştüğü ölçüde ve kıyas yoluyla uygulanacağını, TMK 735 ve TBK 237 vd. hükümlerinde düzenlenen sözleşmeden doğan önalım hakkının ise taşınmazları konu aldığını,taşınır mallar veya diğer haklar için önalım hakkına ilişkin yasal düzenleme olmadığını, ancak doktrin ve Yargıtay uygulamasında şirket paylarının da önalım hakkına konu edilebileceğinin kabul edildiğini, olaya uygun madde yok ise hakim tarafından hukuk yaratılması gerektiğini, 2-Sözleşmeden doğan önalım hakkında tarafların özgür iradeleri ile önalım şartlarını kararlaştırabileceklerini, davalı şirket esas sözleşmesinde payların şirket hissedarları dışındaki 3.şahıslara satışında önalım hakkının kullanılacağına ilişkin bir sınırlama olmadığını, dolayısıyla hissedarlar arası satışta da önalım hakkının kullanılması gerektiğini, 3-Esas sözleşmedeki önalım hakkının anonim şirket hukukuna hakim olan ilkelerden olan “mevcut güç ve pay dağılımının korunması” ilkesine hizmet ettiğini, bu hususun TTK 493/2’de yer bulduğunu, davalı … A.Ş. %50 pay sahibi haline geldiğinden oy çoğunluğu ile alınması gereken kararlarda üstün konuma geldiğini, belirterek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı … A.Ş. vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde ; Dava değeri 325.000-TL üzerinden nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını belirterek hükmün vekalet ücretine ilişkin kısmının düzeltilmesini istemiştir. Dairemizce yapılan istinaf incelemesi neticesinde; 2017/812 Esas-2018/1122 karar sayılı ve 01/10/2018 tarihli hüküm ile, ana sözleşmede, pay devrine ilişin sınırlandırmanın paydaşlar arasındaki devir de geçerli olduğu yönünde bir hüküm olmadığına göre, davalı paydaşlar arasındaki devrin geçerli olduğunun kabulü gerektiği, bu nedenle davacı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde görülmediği, öte yandan davanın konusunun para ile ölçülebildiği,davanın esastan reddedildiği dikkate alınarak davalılar lehine nisbi vekalet ücreti yerine , maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmediği gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün vekalet ücretine ilişkin kısmının kaldırılmasına ve adı geçen davalı lehine nisbi vekalet ücretine takdir edilmesine karar verilmiştir. Bu kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 11. H.D.’nin 04/11/2019 tarihli 2018/5476 esas-2019/6775 karar sayılı ilamı ile; davalı şirketin ana sözleşmesinin 8/c maddesine göre, hissedarlar, sahip oldukları hisselerin tamamını veya bir bölümünü devretmek istediklerinde diğer hissedarların ön alım hakkı olduğu, bu halde hissesini devretmek isteyen hissedar diğer grup hissedarlara sermaye iştirak oranına göre asgari 7 gün içinde ön alım hakkını kullanmak imkanı verdiği, belirtilen süre içinde teklif edilen hissedarlar ön alım hakkını kullanmazlar ise hisselerin serbestçe devredilebileceği, ana sözleşmenin bu hükmü son derece açık olup payın devrinde üçüncü kişi veya paydaş ayrımı yapmadan her türlü devirde diğer paydaşlara hisseleri nispetinde paydan satın alma hakkı tanındığı, pay devrindeki ön alım hakkı yasal bir hak olmayıp yukarıda da belirtildiği gibi sözleşmesel bir hak olduğundan TMK’nun 732. maddesinden hareketle sadece üçüncü kişilere yapılacak devirler için ön alım hakkının öngörüldüğünün kabul edilemeyeceği, bu nedenle bölge adliye mahkemesinin buna yönelik gerekçesinin doğru olmadığı, bu durumda mahkemece TTK’nın 493/7, 340 ve Yürürlük Yasasının 28/7. maddesi gözetilerek esas sözleşmede yer alan bu hükmün TTK’nın 493/2 maddesi bağlamında haklı sebep oluşturup oluşturmayacağı, şirket yönetim kurulunun ana sözleşmenin bu hükmü nedeniyle davalı şahıslar arasında yapılan devri onaylamaktan kaçınması gerekip gerekmediği üzerinde durularak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken TMK’nın 732. maddesinden hareketle yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gerekçesiyle kararın davacı yararına bozulmasına,diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Dairemizce usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyulmuştur. Hükmüne uyulan Yargıtay bozma ilamı gereği davalı anonim şirketin paydaşlarının pay devrinde esas sözleşmenin 8/C maddesinde öngörülmüş bulunan önalım hakkının 6102 sayılı kanun hükümlerine göre önemli sebeb oluşturup oluşturmadığı ,yönetim kurulunun esas sözleşmede öngörülen önalım hakkını önemli sebeb olarak değerlendirmesi gerekip gerekmediği ve yapılan devrin kabulune ilişkin kararın geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 6103 sayılı kanunun 28(7).maddesinde nama yazılı payların devrini red sebeblerini göstererek veya göstermeyerek sınırlandırmış bulunan anonim şirketlerin ,TTK nun yürürlüğü tarihinden itibaren bir yıl içinde esas sözleşmelerini değiştirerek ,TTK nun 492 ila 498.madde hükümlerine uyarlamak zorundadır.Aksi halde sınırlamalar geçersiz hale gelir”hükmünü haizdir.Davalı şirketin ana sözleşmesinin belirlenen sürede değiştirilmediği hususunda ihtilaf yoktur. Borsaya kote edilmemiş nama yazılı payların devrine ilişkin TTK nun 493(1)maddesinde ,şirket esas sözleşmesinde öngörülmüş önemli sebebi ileri sürerek,.. Onay istemini reddedebilir,(2)pay sahipleri çevresinin bileşimine ilişkin esas sözleşme hükümlerinin ,şirketin işletme konusu veya işletmenin ekonomik bağımsızlığı yönünden onayın reddini haklı gösteriyorsa ,önemli sebeb oluşturur .(7)esas sözleşme devredilebilirlik şartlarını ağırlaştıramaz ” denilmektedir. TTK nun 492.madde kapsamında esas sözleşmelere bağlam hükmü konulabileceği kabul edildiği ,ancak TTK nun 493(1)maddesi uyarınca ancak esas sözleşmede öngörülmüş önemli sebeblere dayanarak onaydan kaçınabileceği düzenlendiğinden önalım hakkının kanunda (2)bentte öngörülmüş önemle sebeblerden sayılıp sayılmayacağı değerlendirilmelidir.TTK 577/1-b maddesinde limited şirketlerin ana sözleşmesine konulabilecek hükmüler de önalım hakkı bulunduğu halde anonim şirketlerde bu yönde bir düzenleme bulunmamaktadır. Kanunda sayılan önemli sebeb sayılabilecek hususlar kapsamında değerlendirildiğinde ,davalı payları iktisap eden şirketin daha evvel pay devralarak 2013 yılında paydaş olduğu gözetildiğinde “pay sahipleri çevresinin bileşimine “ilişkin kıstas kapsamında sayılamayacaktır.Zira 7 paydaş tarafından kurulan davalı şirketde daha evvel pay devralmak suretiyle pay sahipleri çevresine dahil olmuştur.Davacı ve diğer paydaşların Önalım hakkı ;kanunda gösterilen önemli sebeblerden, şirketin işletme konusu ve işletmenin ekonomik bağımsızlığı”kapsamında da kabul edilebilir bir husus sayılamayacaktır. TTK nun 340(1) maddesinde öngörülmüş bulunan “esas sözleşmenin bu kanunun anonim şirketlere ilişkin hükümlerinden ancak kanunda buna açıkça izin verilmişse sapabilir.”TTK nun 493(7) maddesinin “esas sözleşmenin devredilebilirlik şartlarını ağırlaştıramaz” hükümleri bir arada düşünüldüğünde de önalıma ilişkin bağlam hükmünün kanunda gösterilen önemli sebeb kapsamında olmadığı,geçerli olmadığı, şirket yönetim kurulunun ana sözleşmenin bu hükmü nedeniyle davalı şahıslar arasında yapılan devri onaylamaktan kaçınamayacağı sonucuna varıldığından ,davacı ve davalı … AŞ vekillerinin istinaf başvurularının kabulüne, hükmün gerekçesi değiştirildiğinden hükmün kaldırılmasına ,davanın reddine ve vekalet ücreti bakımından hükmü istinaf eden davalı lehine nispi vekalet ücreti takdir edilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/01/2018 Tarih 2017/829 Esas 2018/46 Karar sayılı hükmün HMK.’nın 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA, “Yerinde olmayan davanın REDDİNE” Davacıdan alınması gereken 54,40-TL harcın, davacı tarafından yatırılan 5.550,19-TL peşin harçtan mahsubu ile fazla olan 5.495,79-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden takdir olunan 25.450-TL nispi vekalet ücretinin (2.180-TL’si tüm davalılara müştereken, kalanı sadece davalı … A.Ş.’ne ait olmak üzere) davacıdan tahsiliyle davalılara ödenmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine, ” İstinaf yoluna başvuran davacı ve davalı … A.Ş. tarafından yatırılan 35,90-TL’şer peşin istinaf karar harcının istek halinde ayrı ayrı kendilerine iadesine, Davacı tarafça yapılan istinaf yargı giderinin üzerinde bırakılmasına, Davalı … A.Ş. gider avansından karşılanan 64,80-TL posta masrafının davacıdan alınarak davalı … AŞ ne verilmesine, Davalı … A.Ş. gider avansından karşılanan 61,60-TL posta masrafının davacıdan alınarak … .AŞ ne verilmesine, Davacı vekili için takdir olunan 4.020-TL istinaf duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, Davalılar vekilleri için takdir olunan 4.020-TL istinaf duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, duruşmalı yapılan inceleme neticesinde davacı, davalı …, … vekillerinin yüzüne karşı, davalı … vekilinin yokluğunda oy birliğiyle karar verildi. 09/12/2020