Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/602 E. 2021/645 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/602
KARAR NO: 2021/645
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/03/2019
NUMARASI: 2016/720 Esas 2019/254 Karar
DAVA: Şirketin Fesih ve Tasfiyesi
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/04/2021
Davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili; davalı şirketin müvekkilinin tasarladığı mücevherlerin satışını yaptığını, müvekkilinin adını da taşıyan “…” markasının ait olduğu şirketin 50.000- TL sermaye ile kurulduğunu, şirketin değerinin 500.000- TL olduğunu ve 100 paya ayrıldığını, payların % 50’sinin müvekkiline, diğer % 50’sinin ise …’a ait olduğunu, müvekkilinin şirkete olan katkılarına rağmen diğer ortak tarafından fiilen şirket işlerinden uzaklaştırıldığını, müvekkili ile diğer ortak arasında çözümü mümkün olmayan ihtilaflar yaşandığını, bu anlaşmazlıkların ise iki ortaktan ibaret şirketin amacına ulaşmasını imkansız hale getirdiğini, müvekkilinin şirkete ürün temin eden üçüncü kişilere teminat olarak verilmek üzere imzaladığı 200.000-USD bedelli hatır senedinin müvekkiline karşı icra takibine konulduğunu, davalıya çekilen ihtarnamelerden de sonuç alınamayınca müvekkilinin davalı şirket yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiğini,genel kurulun da toplanamaması sonucunda şirketin organsız kaldığını, bu durumun da TTK’nın 530. maddesi gereğince şirketin feshini gerektirdiğini belirterek, davalı şirketin feshine ve tasfiyesine, aksi halde davacının ortaklıktan ayrılmasına izin verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacının haklı nedenle şirketin feshini talep edebileceği hiçbir hukuki dayanağının bulunmadığını, hem davacı hem de …’un müvekkili şirkette yönetim kurulu üyesi olduklarını, ana sözleşme ile de şirketi temsil ve ilzam yetkisinin …’a verildiğini, …’un hem … markasının yaratıcısı hem de gerek markanın gerekse şirketin tüm finansmanını sağlayan kişi olduğunu, müvekkili şirketin ise hem … markasının hem de Jewelry 34 markasının tek sahibi olduğunu, davacının … markasını haksız kullanımı nedeniyle İstanbul 2. FSH Mahkemesinde hakkında dava açtıklarını, tümüyle … tarafından ödenen paralar ile yaratılan markaya sahip olmak amacı ile hareket eden davacının, markayı hukuka aykırı kullanmaya başladığını,davacının şirketin kuruluşunda şirkete olan sermaye borcunu …’un ödediğini, şirketi organsız bırakmak saiki ile üyelikten istifa ettiğini ticaret siciline bildiren, bu arada babası adına kurdurduğu şirket vasıtası ile de “…” markası için tescil başvurusunda bulunan davacının, bu davayı açmakta hiçbir hukuki menfaati bulnmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davalı şirket iki ortaklı olup, davacının ve diğer ortağın %50’şer oranında pay sahibi oldukları, yönetim kurulu başkan yardımcısı olan davacının istifası nedeniyle davalı şirketin yönetim kurulunun toplanamadığı ve karar alınamadığı, davacının %50 oranında pay sahibi olarak dava hakkının bulunduğu, her iki ortağın birbiri ile anlaşamadığı, şirket faaliyetlerinin yürütülemediği, şirketin amacına ulaşmasının olanaksız hale geldiği, sermayesini tamamen yitirdiği, genel kurulda karar alınamaz bir sürece girildiği, bunun sonucu olarak şirketin feshini haklı kılan sebeplerin somut olayda gerçekleştiği, TTK’nın 531. maddesi hükmüne göre, şirketi feshetmek yerine, pay sahibinin payının gerçek değeri ödenerek şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen alternatif başka bir çözüme karar verilebileceği, ancak yapılan inceleme sonucunda davalı şirketin sermayesini tamamen yitirdiği, borca batık durumda olduğu belirlendiğinden, herhangi bir ortaklıktan çıkma payı alma durumunun söz konusu olamayacağı, başkaca alternatif bir çözümün mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili; davacı iddialarını ispat edememiş olmasına rağmen davanın kabulünün hatalı olduğunu, davacının, kasıtlı olarak müvekkili şirketi organsız bıraktığını, amacının şirketi feshe zorlayıp marka tescilini hükümsüz kılmak olduğunu, buna ek olarak davacının şirketin mülkiyetindeki … markasını kullanmak sureti ile Kuruçeşme sahilinde … markası ile bir kuyumcu dükkanı açtığını, bilirkişi raporunun şirketin borca batık olduğunu tespit ettiğini, ancak bu rapora itirazlarının değerlendirilmediğini, zira şirketin en büyük ve tek borçlusunun şirketin yönetim kurulu üyesi ve hissedarı ve bütün ticari faaliyetini finanse eden ortağı dava dışı … olduğunu, mahkeme kararının tek başına bilirkişinin kök raporuna dayandığını, bilirkişi kök raporunda ise şirketin borca batık olduğu haricinde tespitte bulunulmadığını, şirketin şuan temsilinin gerçekleşememesinin davacının kusuru olduğunu, dava kabul edilse dahi bütün masrafların ve ödenmemiş sermaye paylarının davacı tarafça karşılanmasına hükmedilmesi gerektiğini, hatalı ve eksik değerlendirme ile verilen kararın ortadan kaldırılarak, davacının kusurlu olduğunun tespiti ile vekalet ücreti, tasfiye giderleri ve sermayenin %50’sinin davacı tarafından ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, anonim şirketin haklı sebeplerle feshi istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nın 531. maddesine göre; “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir”. Şirket ortaklarından objektif olarak şirketin ortağı olmaya devam etmelerinin beklenemeyeceği durumlarda haklı sebebin varlığından söz edilebilir. Haklı sebepleri belirlemek için kullanılacak temel ölçütler; çoğunluk gücünün kötüye kullanılması, şirketin amacına ulaşmasının tehlikeye düşmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi ve şirketin devamının objektif olarak çekilmez hale gelmesi olarak sayılabilir. Fesih davasında anonim şirketin feshine karar verilebilmesi için, ileri sürülen sebeplerin haklı olmasının yanında, ileri sürülen sebeplerin şirketin feshini gerektirecek ağırlık ve nitelikte olması da gerekir. Fesih, en son çare olmalı; fesih kararı, sadece pay sahiplerini değil, ekonomik bir bütünlük olarak işletmenin tamamını, çalışanlarını ve şirketle ilişki içerisindeki üçüncü kişileri de etkileyeceğinden, bunların hepsinin menfaatleri dikkate alınarak bir menfaat dengesi kurulmalıdır. Şirketin feshini haklı kılan sebeplerin varlığına rağmen, şirketin devamının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağına kanaat getirildiği takdirde ise, mahkemece fesih yerine duruma uygun düşen ve kabul edilebilir başka bir çözüme karar verebilecektir. Somut olayda; iki ortaklı olan davalı şirkette, davacı ile diğer pay sahibi dava dışı …’un eşit oranda paydaş oldukları, dava dışı …’un yönetim kurulu başkanı, davacının ise başkan yardımcısı olduğu, davalı şirketin öz sermayesini tamamen kaybetmiş olup, kaydi ve rayiç değerlere göre borca batık durumda olduğu, şirketin 2016 yılından itibaren hiçbir gelir elde etmediği, şirketin sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinden çok daha fazla olmak üzere tamamının kaybedilmiş olmasına rağmen, TTK’nın 376/2. maddesi gereğince hiçbir işlem yapılmamış olduğu, davacının katılmaması nedeniyle şirket tarafından yönetim kurulu kararı alınamaması sonucunda genel kurul da yapılamadığı, bu anlamda şirketin organsız kaldığı, dava dışı şirket ortağının davacı hakkındaki sosyal medya paylaşımı nedeniyle kişilik haklarına saldırı iddiasıyla davacı tarafından İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/475 esas sayılı dosyasında açılan davanın derdest olduğu, davacı tarafından dava dışı şirket ortağı … aleyhine hatır senedi olduğu iddiasıyla 200.000-USD bedelli bonoya ilişkin olarak İstanbul 2. ATM’nin 2016/856 esas sayılı dosyasında menfi tespit davası açıldığı, yine davalı şirkete ait … markasına ilişkin olarak markanın hükümsüzlüğünün tespiti ile markaya yönelik tecavüzün önlenmesi istemiyle aynı taraflar arasında dava ve karşı davanın İstanbul 2. FSH Hukuk Mahkemesinin 2016/153 esasına kayıtlı davanın görülmekte olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıdaki tespitler doğrultusunda; iki ortaklı şirketin ortakları arasında anlaşmazlık ve açılan davalar sonucunda uyuşmazlıklar bulunduğu, şirketin sermayesinin tamamen kaybı ve organsız kalması nedeniyle şirketin amacına ulaşmasının artık imkansız hale geldiği, davacının katılmaması nedeniyle şirket yönetim kurulunun toplanamaması nedeniyle davacı da kusurlu olsa da, dosya kapsamında toplanan delillere göre şirketin feshine neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulünün gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla; şirketin feshinin haklı sebeplere dayanması yanında, devamında da ekonomik veya rasyonel açıdan bir fayda bulunmadığı görülmekle, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı vekilince bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının değerlendirilmemesi istinaf nedeni olarak ileri sürülmüşse de; davanın niteliği gereği bilirkişi raporu tek delil olmadığı gibi, mevcut deliller kapsamı ile şirketin borca batıklığının tespiti karşısında gösterilen itiraz nedenleri de yerinde görülmemiştir. Öte yandan davacı davasında haklı görüldüğünden HMK’nın 326. maddesi uyarınca yargılama giderleri ve avukatlık ücretinden davalının sorumlu tutulmasın da isabetsizlik yoktur.Fesih davasına karşı ileri sürülen alacak talepleri de bu davanın konusunu teşkil etmediği nden mahkemenin bu taleplere ilişkin bir karar verilmemesi hat/eksiklik olarak görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, istinaf nedenleri yerinde olmayan davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 59,30- TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90- TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Davalı tarafından yapılan istinaf yargı giderlerinin üzerinde bırakılmasına,Davacı tarafından yapılan 16,50-TL istinaf yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.29/04/2021