Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/599 E. 2022/1457 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/599
KARAR NO: 2022/1457
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/12/2019
NUMARASI: 2018/917 Esas 2019/923 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/10/2022
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, davalının 03.02.2014-01.10.2018 tarihleri arasında müvekkilinin bünyesinde teknik servis şefi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin 17.maddesi kapsamında davalı ile rekabet etmeme hususunda müvekkili ile mutabık kaldığını, ancak iş akdinin sona erdiği tarihten sonra müvekkili ile aynı sektörde ve İstanbul’da faaliyet gösteren … …A.Ş. bünyesinde işe başladığını, davalının iş sözleşmesine aykırı davranışlarının müvekkili tarafından öğrenilmesini müteakip hem davalıya hem de davalının yeni işverenine ihtarname gönderildiğini, davalının ihtarnameye cevap vermediğini, bunun üzerine sözleşmede düzenlenen cezai şartın tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası üzerinden davalıya karşı ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının borca itiraz ettiğini,davalının haksız itirazının iptaline, takibin devamına, davalının %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, iş sözleşmesinin 17. Maddesinde belirtilen hükmün, herhangi bir geçerlilik taşımadığını, zira iş alanı belli olan bir iş kolunda çalışan bir işçinin Marmara Bölgesi gibi geniş bir bölgede 1 yıl boyunca aynı işi yapamayacağını kararlaştırmanın hukuken mümkün olmadığını, bir iş sözleşmesine konulan cezai şartın geçerliliği için kişilik haklarına, kanuna ve ahlaka aykırı olmaması ve karşılıklılık yani cezai şartın her iki taraf için de eşit ve dengeli bir şekilde öngörülmüş olması gerektiğini, bahse konu iş sözleşmesinin incelenmesinde cezai şartın yalnızca davalı müvekkil açısından kararlaştırıldığını, bu nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, rekabet yasağı kaydının geçerli olması için işçinin yaptığı iş nedeniyle üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi sahibi olması ve bu bilgilerin kullanılmasının işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olmasının şart koşulduğu,davalının eski işyeri ile yeni iş yerindeki konumlarının farklı olduğu, yeni iş yerinde satış elemanı olarak çalıştığı, eski iş yerinde ise teknik servis şefi olarak çalıştığı anlaşılmakla eski ve yeni iş yerindeki çalışma konumlarının farklı olduğu , TBK 444/2.maddesinde yer alan şartın gerçekleşmediği gerekçesiyle sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili, davalının müvekkili bünyesinde hangi pozisyonda çalıştığına ilişkin yapılan tespitin hatalı olduğunu, bu nedenle davanın reddine ilişkin verilen kararın da hukuka aykırı olduğunu, davalı çalışmasının yaklaşık son 1 yılında satış yönetmeni olarak çalıştığını, bu nedenle davalının müvekkili bünyesinde “teknik servis şefi” olarak çalıştığı şeklindeki genel tespitin gerçeğe aykırı olduğunu, bu tespit davalının rekabet yasağına aykırı davrandığını ortaya koyduğunu, davalının 03/02/2014 tarihli iş sözleşmesinin 17. maddesi olan rekabet etmeme yükümlülüğünü ihlal ettiğini, bu hükmün süre, konu ve yer açısından geçerli bir düzenleme olduğunu ve davalının ekonomik geleceğini kısıtlamayacak türde olduğunu, cezai şartın geçerli olması nedeniyle kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Açılan dava, TBK 444 vd.maddeleri uyarınca iş sözleşmesi kapsamında rekabet yasağına aykırılık nedeniyle öngörülen cezai şart alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasında imzalanan 03.02.2014 tarihli iş sözleşmesinin 17.maddesinde “İşçi, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir yıl süre ile işveren ile Marmara Bölgesi’nde aynı iş kolunda iştigal eden işletmelerde, daha önce işveren şirkette yaptığı görevi yapmak üzere işe giremez. Aksi takdirde son aylık maaşının 6 katını cezai şart olarak ödemeyi taahhüt eder.” şeklinde rekabet etmemeye yönelik cezai şart belirlendiği anlaşılmaktadır. 6098 sayılı TBK’nın 444 ve devamı maddelerindeki düzenleme uyarınca; fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklı süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterlidir. Yani, rekabet yasağı kaydı karşısında, işverenin somut bir zarara uğraması gerekmemekte olup, işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması yeterli görülmektedir. Somut olayda; davalının 03.02.2014 tarihli iş sözleşmesi ile davacı şirkette “Teknik servis şefi” olarak çalışmaya başladığı, Davalının 01.10.2018 tarihinde işten ayrıldığı, akabinde 15.10.2018 tarihinde davacı şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren dava dışı … Tic. A.Ş firmasında çalışmaya başladığı anlaşılmaktadır. Sözleşmede belirlenen 1 yıllık sürenin makul olduğu taktir edilmekle, sözleşmede; “… Marmara bölgesi… ” denilmek suretiyle yasağın uygulanacağı coğrafi alan bakımından bir belirsizlik bulunduğu ve yasağın geniş çevre için belirlendiği anlaşılmakta ise de, davalının davacı şirketteki işinden ayrıldıktan sonra çalışmaya başladığı şirket yine İstanbul ilinde faaliyet gösterdiğinden aynı ilde rekabet yasağının geçerli olduğunun kabulü gerekmektedir. Davalı vekili, TBK’nın 420. maddesi gereğince; hizmet sözleşmelerinde taraflardan sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu hükmünün geçersiz olduğunu ileri sürmüşse de, somut olaya emsal sayılabilecek kararda “somut olayda, davacı “hizmet sözleşmesine” dayanarak değil TBK’nın 444. maddesi ve devamında düzenlenen “rekabet yasağı sözleşmesine/ şartına” dayalı olarak talepte bulunmaktadır. Yerleşik Daire kararları gereğince iş ilişkisinin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağı sözleşmelerinde kararlaştırılan ceza koşulunun karşılıklı olması gerekmemektedir.(Yargıtay 11.HD’nin 2019/4833 Esas- 2020/3179 Karar sayılı 24.06.2020 tarihli ilamı) Yargı uygulamasında bu görüş genel olarak kabul gördüğünden ayrıksı emsal karara itibar edilmemiştir. TBK’nın 444/2. maddesi gereğince; rekabet yasağı kaydı ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir. Tanık beyanları ve dosya kapsamından; davalının, davacıya ait iş yerinde teknik servis şefi olarak işe başladığı, son bir yıl içinde satış yöneticisi olarak çalışmaya devam ettiği bu kapsamda davacı şirketin müşteri çevresine erişim imkanı bulunduğu,yeni işyerinde de aynı işi yaptığı anlaşılmaktadır.Davalının önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanması, davacı işverene önemli zarar verebilme ihtimalini taşımakta olup, zarar ihtimalinin varlığı cezai şart talebi için yeterlidir. Bu sebeple davacı vekilinin cezai şart koşullarının mevcut olduğuna yönelik istinaf sebebi yerinde görülmüştür.İlk derece mahkemesince ,cezai şart koşulları mevcut olmadığına yönelik hüküm yerinde olmamıştır. TBK’nın 182/3. fıkrasına göre hakim, fahiş gördüğü cezai şarttan re’sen indirim yapabilir. Cezai şartın fahiş olup olmadığı belirlenirken, tarafların ekonomik durumu, borçlunun ödeme kabiliyeti ile beraber borcunu yerine getirmemiş olması nedeniyle sağladığı menfaat, kusur derecesi ve borca aykırı davranışının ağırlığı ölçü alınarak tayin edilmeli ve hüküm altına alınacak ceza miktarını belirlerken hak, adalet ve nesafet kuralları dikkate alınmalıdır. Davalı işten ayrıldığında SGK kayıtlarına göre aylık 4.405,37- TL ücret alarak geçimini sağladığı ücretinın 6 katı ücretine tekabül eden 26.432,22-TL cezai şart isteği fahiş sayılmalıdır. Somut davada takibe konulan miktarda fahiş bulunarak tenkis yapılması hukuka uygun olacaktır. Bu nedenle cezai şartın takdiren 10.000-TL’ye indirilmesinin hak ve nesafet kurallarına uygun olduğu somut olaya uygun bulunmuştur. Davaya konu talep tazminat hukukunu ilgilendirdiğinden ve cezai şart koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği, tenkis şartları olup olmadığı yargılamayı gerektirdiğinden,tazminat alacağının önceden belirlenebilirlik ,hesap edilebilirlik vasfı dolayısıyla likit alacak niteliği taşımadığı kuşkusuzdur.(Yargıtay 11 H.D.nin 2007/3767 esas 2008/5874 karar sayılı ve 1.5.2008 tarihli emsal ilamı ) Diğer yandan sözleşmede öngörülen cezai şarttan mahkemece TBK’nın 182/3. maddesi hükmü doğrultusunda tenkis yapılması hakimin takdirine bağlı olup ,tenkis nedeniyle red edilen kısım bakımından dava kabul edilmiş gibi yargılama giderine ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, Davacı vekilinin rekabet etmemeye ilişkin cezai şart istemine yönelik istinaf sebebleri yerinde olduğundan istinaf başvurusunun kabulüne hükmün kaldırılmasına ,yapılan hata eksiklik nedeniyle yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden yeniden hüküm verilerek itirazın kısmen iptaline, koşulları olmayan icra inkar tazminatı talebi ile fazla istemin tenkis nedeniyle reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/12/2019 Tarih 2018/917 Esas – 2019/923 Karar sayılı kararının HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kısmen kabulüne; davacının İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 10.000-TL asıl alacak ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %9 yasal faiz işletilerek devamına, fazlaya ilişkin istemin tenkis nedeniyle reddine, Koşulları olmadığından icra inkar tazminatı isteminin reddine,” İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 683,10-TL nispi karar ve ilam harcından mahkeme veznesine yatırılan 319,24-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 363,86‬‬-TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yatırılan 355,14‬-TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan 1.000-TL bilirkişi ücreti ve 141,90-TL posta masrafı olmak üzere toplam 1.141,90-TL yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı lehine taktir olunan 9.200-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Tenkis nedeniyle reddedilen kısım üzerinden davalı yararına yargı gideri ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,”Davacı tarafından yatırılan 54,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafından yapılan 92-TL posta giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 20/10/2022