Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/597 E. 2023/845 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/597
KARAR NO: 2023/845
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/12/2019
NUMARASI: 2017/1136 Esas – 2019/1286 Karar
DAVA: Kıymetli Evrak İptali (Hisse Senedi İptali)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/05/2023
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin muris …’in mirasçısı olup, mirastaki payının 3/12 olduğunu, muris …’in 21/04/2014 tarihinde vefat ettiğini,murisin …, …, …,… ve müvekkili olmak üzere 5 adet yasal mirasçısı bulunduğunu, murisin vefatının ardından yapılan araştırmalarda muris …’in taşınmazların yanı sıra çeşitli şirketlerdeki hisselerini muvazaalı şekilde devrettiğinin anlaşıldığını, bu dosya davalılarının … Paz. San. Ve Tic. A.Ş., … San. Tic. A.Ş. ve … A.Ş.’nin hissedarları arasında olduklarını, muris …’in bu şirketlerdeki hisselerini muvazaalı şekilde davalılara ve diğer kişilere devrettiğini, bu işlemlerin muvazaalı olduğunu belirterek davalı taraflara muris … tarafından muvazaalı şekilde devredilen şirket hisselerinin müvekkilinin isabet eden payına düşen kısmının müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, dava dışı … San. ve Tic. A.Ş., … San. Tic. A.Ş. ve … A.Ş.’ye ait şirket hisseleri hamiline yazılı nitelikte ve menkul (taşınır) mal hükmünde olduğundan davacı yanın dava dilekçesinde dayanmış olduğu 01/04/1974 tarih ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın huzurdaki dava dosyasında uygulanmasının mümkün olmadığını, Yargıtay muris muvazaasının dört unsurdan oluştuğunu, içtihadı birleştirme kararının sadece muris adına tapuya kayıtlı taşınmazların devri halinde uygulanabileceğini, taşınır mallar yönünden uygulama alanı bulunmadığını kabul etmekte olduğunu, dava konusu hamiline hisse senetlerinin devri herhangi bir şekle tabi olmadığından bu devrin satış veya bağış şeklinde yapılmasının geçerliliği yönünden bir önemi olmadığını, muvazaa iddiasının bir an için haklı olduğu kabul edilse bile görünüşteki işlem olan satış işlemi de, gizli işlem niteliğinde olan bağış işleminin de geçerli olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, muris muvazaasına ilişkin 01/04/1974 tarihli İçtihatı Birleştirme Kararının murisin tapuda kayıtlı olan taşınmazlarının muvazaalı devrinde uygulama olanağı bulacağı, somut olayda ise taşınır vasfında olan hisse devirlerine ilişkin satış sözleşmelerinin muvazaalı olduğu iddiasında bulunulduğuna göre TBK 19.maddesi kapsamında değerlendirme yapılması gerektiği, taşınır mal, alacak ve haklarda, zilyetliğin geçişi yollarından olan kısa elden teslim, zilyetliğin havalesi ve hükmen teslim ile bağışlama yapılabileceği, burada özel olarak bir biçim öngörülmediği, taşınır mal, alacak ve haklarda muvazaa iddiasının dinlenmesinin olanaklı olmadığını, davaya konu hisse senetlerinin hamile yazılı hisse senedi olduğu ve menkul mal hükmünde bulunduğu, hisse senetlerinin teslim yoluyla devredildiği, pay defterine kayıt edilmediği, davacı tarafça somut olarak hangi hisse devirlerinin iptalinin talep edildiği ile ilgili bir açıklama getirilerek bu husus ispatlanamadığı gibi bilirkişi incelemelerinde de hisse devirleri pay defterine kaydedilmeyip, teslim yoluyla devredildiğinden muris tarafından davalılara yapılan devirlerin tam olarak tespit edilemediğini, burada miras bırakanın davalılara yapmış olduğu devirleri bağış olarak kabul etmek gerekmiş, TBK 289 hükmü uyarınca da hisse senetlerinin bağışlanmasında herhangi bir geçerlilik şekli öngörülmediğinden hukuken yapılan işlemin geçerli olduğu kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili, taşınırların devrinde şekil şartı aranmaması sebebiyle şirket hisselerinin muvazaalı şekilde devredilebileceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkmakta olup, bu da hukuk sisteminin tarafların haklarını koruyucu görevini açık bir şekilde bertaraf etmekte olduğunu, ayrıca muris …’in mülkiyetinde bulunan bir takım taşınmazları mal kaçırmak amacıyla davalılara muvazaalı bir şekilde devrettiği İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi’nin 2017/265 Esas 2017/307 Esas sayılı kararları kapsamında da sabit olduğunu, dosya kapsamındaki bilirkişi raporları hükme esas alınmaya elverişli nitelikte olmayıp, dosya kapsamında halen tespit edilmesi gereken hususların olduğunu, maddi gerçeği ortaya çıkarması yönünden mahkemenin görevi alenen yerine getirmediğini, mahkeme tarafından ne dinlenen tanık ifadelerine ne de dosya kapsamında tanzim edilmiş bilirkişi raporlarına atıf yapılmadığını belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Açılan dava, anonim şirket hisselerinin miras bırakan tarafından davalı mirasçılara muvazaalı olarak devredildiği iddiasına dayalı işlemin iptali ile hisselerin davacının miras payı oranında tescili istemine ilişkindir. Anonim şirketlerde pay sahipliğinin devren iktisap türlerinden birisi de hamilini yazılı hisse senetlerinin devri yoluyla iktisaptır. Hamiline yazılı hisse senetleri sadece teslim ile devredilebilir. TTK’nın 415. maddesi hükmüne göre, devrin şirkete bildirilmesine veya kaydedilmesine gerek yoktur. Elbette devrin, mülkiyetin geçirilmesi amacı ile yapılması gerekmektedir. Yargıtay kararları doğrultusunda devirde teslim taahhüdü geçerli değildir. Devir, hamiline yazılı hisse senedinin teslimi ile hem şirkete hem de üçüncü kişilere karşı hüküm ifade eder. Genel hukuk hükümleri çerçevesinde hamiline yazılı hisse senedini elinde tutan, onun malikidir. Ancak belirtmek gerekir ki, zilyetliğin geçirilmesi devir için yeterli olsa da, taraflar isterlerse ciro veya temlik beyanı ile birlikte teslim ile de devir işlemi gerçekleştirilebilir. Muvazaa; tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır. Mutlak muvazaada taraflar herhangi bir hukuki işlem yapmayı istemezler, yalnız görünüşte bir hukuki işlem için gerekli irade açıklamasında bulunurlar; nispi muvazaada ise taraflar gerçekten belli bir hukuki işlem yapmak isterler, ancak onu saklamak amacıyla, bir başka hukuki işlemin kurulduğu görüşünü yaratmak üzere irade açıklamasında bulunurlar. Görünüşteki işlem tarafların gerçek iradelerine uymadığından, kural olarak herhangi bir sonuç doğurmaz. Muris muvazaasına dayalı olarak açılan davalarda ispat yükü, muvazaanın varlığını iddia eden tarafa aittir. TMK’nun 6 ncı maddesi ve HMK’nun 190/1 inci maddesi dikkate alınarak, miras bırakanın yaptığı temlikteki gerçek irade ve amacının mirasçıdan mal kaçırmak olduğunu, bu hususu ileri süren davacı taraf kanıtlamalıdır.Dava açan mirasçılar, miras bırakan ile davalı arasındaki sözleşmenin dışında olduklarından üçüncü kişi konumundadırlar. Bu nedenle iddialarını tanık dâhil olmak üzere her türlü delille kanıtlamaları mümkündür. Miras bırakanın iradesinin tam ve doğru tespit edilebilmesi için gelenek ve görenekler, toplumsal eğilimler, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı gibi olgulara da dikkat edilmesi gerekmektedir. Somut davaya konu edilen … San. ve Tic. A.Ş., … San. Tic. A.Ş. ve … A.Ş.’nin davalılara devredilen şirket hisseleri hamiline yazılı hisse senedi olup taşınır mal hükmündedir. Yukarıda da açıklandığı üzere Hamiline yazılı hisse senetleri sadece teslim ile devredilebilir. Devrin geçerli olması için şirket pay defterine kaydedilmesi de gerekmez. İlk Derece Mahkemesi’nce hisse devirlerinin tespiti ve değerinin belirlenmesi amacıyla alınan 28/05/2018 tarihli kök bilirkişi raporunda hisse devir tarihleri davacının beyanına dayandırılarak hisselerin nominal değeri ve davacı mirasçıya isabet eden miktar belirlenmeye çalışılmış ise de yapılan itiraz üzerine mahkemece şirket pay defteri ve ticaret sicil kayıtlarının dikkate alınarak tespit yapılması bilirkişiden talep edilmiş fakat 16/04/2019 tarihli ek raporda bu tespitin yapılamadığı beyan edilmiş, daha sonra alınan bilirkişi raporu da dikkate alınarak mahkemenin gerekçeli kararında bu hususu hisse senetlerinin teslim yoluyla devredildiği, pay defterine kayıt edilmediği, muris tarafından davalılara yapılan devirlerin tam olarak tespit edilemediği açıklanmıştır. Mahkemece dinlenen tanık beyanlarında da muris …’nin mirasçılarından mal kaçırma iradesiyle hareket ettiği ve hamiline yazılı hisse devirlerini bu nedenle gerçekleştirdiği ispatlanamamıştır. Hisse devirleri yönünden ispat yükü kendisinde olan Davacı tarafın bildirdiği tüm deliller toplanmış, tanıklar dinlenmiş ve bilirkişi incelemeleri yapılmış olması göz önüne alınarak ilk derece mahkemesinin delililerin toplanmasında ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik olmadığı, bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca bu bağlamda belirtmek gerekirse muris …’in sahibi olduğu taşınmaz hisselerini davalılardan …, …, ve …’e muvazaalı devretmesi sebebiyle Bakırköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2015/140 Esas ve ayrıca 2015/178 Esas dosya sayılı dosyaları ile açılan davalarda , mahkemece davaların reddedilmesi neticesinde istinaf edildiği; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin 2. Hukuk Dairesi’nin 2017/265 Esas ve ayrıca 2017/307 Esas sayılı dosyalarında taşınmazların muvazaalı şekilde davalılara devredildiği tespit olunmuş ise de kararların temyizi üzerine Yargıtay 1.HD’nin 2017/2659 E.-2019/3184 Karar ve ayrıca 2017/2661 Esas -2019/3182 Karar sayılı bozma ilamları ile muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı ve temliklerin mal kaçırma amaçlı yapıldığının davacı tarafça ispatlanamadığı gerekçesi ile bozulduğu, bozma ilamlarına karşı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin 2. Hukuk Dairesi’nce direnilmesi üzerine dosyaların Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna tevdii edildiği ve Yargıtay HGK’nun 2023/1-133 E.- 2023/189 K. ve ayrıca 2020/1-314 E.- 2023/188 K. sayılı ilamları ile 01/04/1974 tarih ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın miras bırakanın tapulu taşınmazlarının temlikinde yaptığı muvazaalı işlemlere ilişkin olduğu vurgulanarak yapılan temliklerin muvazaalı yapıldığının ispat edilememesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile direnme kararlarının bozulmuş olduğu anlaşılmıştır. Somut davada muvazaanın varlığı ve miras bırakanın davalılara yapmış olduğu hisse devirlerinde mal kaçırma kasdı ile hareket ettiği kanıtlanamadığına göre muris muvazaasına dayalı olarak açılan hisse senedi iptali davasında İlk Derece Mahkemesi’nce davanın reddine ilişkin verilen kararın isabetli olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan gerekçelerle istinaf yoluna başvuran davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde olmadığından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK’nın 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 25/05/2023