Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/591 E. 2020/956 K. 07.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/591
KARAR NO: 2020/956
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/10/2017
NUMARASI: 2014/958 Esas-2017/839 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/10/2020
Dairemizce verilen hükmün Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından bozularak iadesi üzerine yapılan duruşma sonunda gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Dava; … Ltd. Şti’nin … aleyhine açtığı ve başlangıçta Bakırköy 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/293 esas sayılı dosyasında görülen tazminat davasında davalı konumunda olan …’ın … Ltd. Şti, … ve … aleyhine açtığı karşı dava olup, karşı davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilerek(2014/50) bağımsız bir dava olarak görülen dava da: davacı vekili, müvekkili ile davalılar … ve …’ın davalı şirketin ortakları olduğunu, taraflar arasında muhtelif mahkemelerde muhtelif davalar bulunduğunu, şirket ortağı olan …’a ait %80 hissenin devir taahhüdü kapsamında müvekkiline ait olduğunu belirterek söz konusu hissenin davacı …’a aidiyetinin tespitine, ayrıca şirket ortakları olan … ve …’ın haklı nedenle şirketten çıkartılmasına ve bu talepleri kabul edilmediği takdirde terdidli olarak da davalı şirketin fesih ve tasfiyesi ile müvekkilinin ortaklık payının kendisine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili, davacı ile müvekkillerinin davalı şirkette ortak olduklarını, taraflar arasında çeşitli davaların bulunduğunu, davacı tarafın karşı dava dilekçesinde talep etmiş olduğu istemlerin hiçbirinin yasal dayanağı bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI VE SÜREÇ: Mahkemece şirket ortağı …’ın % 80 oranındaki hissesinin davacıya devredeceği yönünde herhangi bir taahhüdün bulunmadığı, ayrıca davalıların şirket ortaklığından çıkarılmasını gerektirecek nitelikte haklı bir nedenin mevcut olmadığı, davacının şirketi yönettiği dönemde gerekli sadakat ve özeni göstermeyerek şirketi zarara uğrattığının Bakırköy 6.ATM 2012/216-537 E-K sayılı kesinleşen ilamına göre davacı tarafın kusurlu davranışlarıyla şirketi zarara uğrattığı, şirket yönetiminde bulunduğu dönemde kendisinin kusurlu olduğu ve davalıların şirket ortaklığından çıkartılmasını gerektirir herhangi bir kusurlarının kanıtlanamadığı gerekçeleriyle davalı şirketin fesih ve tasfiyesi ile ortaklık payının kendilerine ödenmesi yönündeki talebin feragat nedeniyle reddine, bunların dışındaki sair taleplerin ise sübuta ermediğinden reddine karar verilmiştir. Davacı tarafın istinaf başvurusu ile; tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisinin nazara alınmamasının hatalı olduğu, Bakırköy 4. ATM’nin 2014/950 Esas sayılı dosyasının bekletici sorun yapılması gerektiğini, raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmediği, Bakırköy 6. ATM nin davacının şirketteki yöneticilik görevinden azline ilişkin 2012/216 E-201/537 K Sayılı kararının eldeki davanın sonuçlandırılmasına elverişli olmadığı, tanık ifadelerinin doğru değerlendirilmediği sebepleriyle kararın kaldırılması, davalılar vekilinin de istinaf başvurusu ile; 800.000-TL dava değeri üzerinden davalılar lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olması sebebiyle mahkeme kararının kaldırılması ve nispi vekalet ücretine hükmedilmesi talep edilmiştir. Dairemizce yapılan istinaf incelemesi neticesinde; 2017/885 Esas-2018/740 Karar sayılı ve 13/06/2018 tarihli hüküm ile; “Davacının talebi ; davalılardan … adına kayıtlı bulunan %80 hissenin aslında kendisine ait olduğunu bu hususta mutabakat bulunduğunu ,şirketin %80 hissesinin davalı baba …’a verildiğini ,%10 un da o sırada yurt dışında bulunan diğer davalıya verildiğini ,şirketin mevcut haline gelmesi için gece gündüz çalıştığını ,güvene dayalı olarak hisselerin davalı üzerinde gözüktüğünü karşı davalı …’ın saldırgan davranışlarının aklı sebeb oluşturduğu, davalıların şirketten çıkartılmasına, bu talep kabul görmediği takdirde terditli olarak şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi talep edilmiş ilerleyen aşamalarda fesih ve tasfiye talebinden feragat edilmiştir.Davacının, davalı …’ın sahibi olduğu şirketin %80 hissesinin kendisine (davacıya) ait olduğunu ispatlayacak bir delili yoktur. Davalı … adına kayıtlı hisselerin aslında davacıya ait bulunduğu uyuşmazlığın miktarına ve mevcut durumun aksi iddia edildiğine göre yazılı belge ile ispatı gerekmektedir.Davacının bu yolda bir ispat vasıtası yoktur. Tüzel kişilik perdesinin aralanması kavramı, gerçek kişilerin sorumluluklarını tüzel kişiliğin arkasına gizleme çabalarının giderilmesi olup, dava konusu somut olayda uygulanması gereken bir kavram değildir.Davanın konusu davalı …’ın şirketteki % 80 hissesini davacıya devretmekle yükümlü olup olmadığının belirlenmesi gerektiği bu yoldada tanık beyanlarına dayanmakta ise de esasen tanıkla ispatında HMK 200 vd.uyarınca mümkün bulunmamaktadır.%80 hissenin davacıya ait olduğu iddiası ispatlanmadığından reddine ilişkin hükme karşı ileri sürülen istinaf sebebleri yerinde bulunmamaktadır. Davacının diğer istemi şirketin %90 hissesine sahip davalıların şirketten çıkarılmasına ilişkindir.TTK nun 640/3 maddesi gereği bu konuda istemde bulunma hakkı haklı sebebin bulunması koşuluyla şirkete tanınmıştır. Bekletici mesele yapılması istenen Bakırköy 4. ATM nin 2014/950 E sayılı dosyasının sonucunun dahi bu davanın (bu istem açısından) sonuçlandırılmasına dayanak tutulması mümkün olmadığına göre istinaf başvurusu yerinde değildir. Zira Bakırköy 4. ATM nin 2014/950 esas sayılı davanın konusunun o dosyada davalı konumunda olan …’ın, … Ltd. Şti ‘den alacağının bulunmadığının tespitine yönelik olduğu, bu haliyle belirtilen davanın, eldeki davanın sonucunu doğrudan etkileyecek nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle davacının istinaf nedenleri yerinde olmayıp, verilen karar, esas yönünden dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine, davacının davalı …’ın %80 oranındaki payı 800.000,-TL nominal değere sahip olup bu hisselerin kendisine ait olduğu iddiasıyla dava açtığı, davacının mülkiyet iddiası nedeniyle nispi harca tabi bulunduğundan 27/12/2013 tarihinde 800.000-TL üzerinden harcın ikmaline karar verilmiş olup harcında ikmal edildiği, davalılar lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. üzerinden nispi avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğinden hükmün vekalet ücretine ilişkin 5. bendinin “Davalılar vekili için takdir olunan 45.950- TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine” şeklinde düzeltilmesine karar verilmiştir. Dairemizin 2017/885 Esas-2018/740 Karar sayılı ve 13/06/2018 tarihli kararının davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 11. HD’nin 2018/4973 Esas-2020/2421 Karar sayılı ve 05/03/2020 tarihli ilamı ile; 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesiyle, bölge adliye mahkemesince, incelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine karar verileceği hüküm altına alındığı, aynı Yasa’nın 353/1-b-2 maddesiyle ise, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verileceğinin düzenlendiğini, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü üzerine İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, esas hakkında yeniden hüküm kurulması gerekirken sadece vekalet ücreti yönünden hüküm tesisi doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir. Dairemizce usul ve yasaya uygun görülen bozma ilamına uyulmuş, hükmüne uyulan Yargıtay bozma ilamı gereği; İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.’nın 353(1)b-2 maddesi gereği kaldırılmasına, yukarıda yazılı gerekçeyle davacının ispatlanamayan davalı …’a ait hisselerin iptali ile adına tescili ve gerçek kişi davalıların şirketten çıkartılmaları talebinin ancak şirket tarafından istenebileceği gözetilerek reddine ,şirketin fesih ve tasfiyesi ve şirketten çıkma taleplerinin de feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalılar vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜNE; Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/10/2017 Tarih 2014/958 Esas-2017/839 Karar sayılı hükmünün HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davacının dava dilekçesinin 7 nolu bendinde yer alan davalı şirketin feshi ve tasfiyesi ve ortaklık payının kendilerine ödenmesi yönündeki talebin vaki feragat nedeniyle REDDİNE, Davacı tarafın dava dilekçesinde yer alan 7 nolu bend dışındaki sair taleplerinin sübuta ermediğinden REDDİNE, İlk derece mahkemesine ilişkin olarak; “Alınması gereken 54,40-TL harcın peşin yatırılan 13.662-TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 13.607,60-TL karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan yargı giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Davalılar vekili için takdir olunan 45.950-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine Davacıdan alınması gereken 54,40-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 31,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 23,-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Davalılar tarafından yatırılan 31,40-TL peşin istinaf karar harcının iadesine,Davacı tarafın yaptığı istinaf yargı giderinin üzerinde bırakılmasına, Davacı vekili için takdir olunan 1.700-TL istinaf duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya
ödenmesine, Davalı vekili için takdir olunan 1.700-TL istinaf duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 07/10/2020