Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/564 E. 2023/658 K. 02.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/564
KARAR NO: 2023/658
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/12/2016
NUMARASI: 2013/234 Esas 2016/1056 Karar
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali,Kar Payı
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/05/2023
Davanın reddine ilişkin kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacılar vekili; davacıların murisi …’ın davalı şirketin ortağı iken,2002 yılında geçirdiği iş kazası nedeni ile bitkisel hayata girdiğini ve 02.11.2012 tarihinde de vefat ettiğini, geriye mirasçı davacıların kaldığını, davalı şirketin birçok genel kurulunda bazı ortakların yerine diğer şirket ortağı ve büyük hissedar olan davalı tarafından sahte imza atıldığını, bu sahte imzalar ile genel kurul toplantıları yapılarak kararlar alındığını, sermaye artırım kararı aldığını, bu kapsamda 02.06.1998, 19.08.1998, 06.10.1999, 23.05.2000, 30.05.2000, 31.05.2002, 20.09.2002, 03.06.2003 ve 17.06.2004 tarihli genel kurul kararlarının bu nedenle yok hükmünde olduğunu, sahte imzalı kararlar ve sermaye artırım kararları ile murisin ve dava dışı diğer ortak …’ın ortaklık payının azaltıldığını, sahte imza atılarak alınan tüm kararların yok hükmünde olduğunu, karlılık durumunu gerçeğinden farklı göstererek davacıların hak kaybına sebeb olduğunu, yoklukla malul olan kararlar bakımından hak düşürücü süre ve muhalefet şerhi aranmayacağını, sahte imzalar ile yapılan sermaye artışları, şirket kar paylarının kasıtlı olarak dağıtılmaması ve davalının diğer şirketine aktarılması gibi nedenlerle müvekkillerinin maddi olarak çok zor durumda kaldıklarını, en sonunda paylarını gerçek değerinden çok düşük bir bedel karşılığında davalı …’ya devretmek zorunda kaldıklarını, bu devir işleminden sonra ise davalı şirketin kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulmadığını, şirketin kar durumunun gerçeği yansıtmadığını, bu sebepten dolayı davalı şirketin geçirdiği mali denetim sonucu ceza aldığını öğrendiklerini, davalı şirketin gerçek kar durumu kasıtlı olarak saklandığı için müvekkillerinin ciddi oranda bir gelir kaybına uğradıklarını, bu sebeple ortaklık paylarının bulunduğu dönemlere ilişkin şirket kayıtlarının incelenerek gerçek kar durumunun tespitinden sonra müvekkillerinin mahrum kaldığı geçmiş kar paylarının kendilerine ödenmesi gerektiğini belirterek, sahte imza ile alınan tüm genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğunun tespitine, müvekkillerinin paylarına düşen geçmiş kar paylarının kendilerine ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; davacıların 18.02.2013 tarihinde nama yazılı hisse senedi ilmühaberlerini devir ve ciro ederek ve hisse devir protokolüyle 800.000-TL bedel mukabilinde tüm hisselerini satıp şirketten ayrıldıklarını, sözleşmenin 5. maddesinde satıcı olan davacıların, devir tarihinden itibaren geriye doğru veya başka hiçbir hususta hak iddia edemeyeceğini ,devir tarihinden itibaren şirkete ait hisselerini ilgilendiren herhangi bir talepte bulunmayacaklarını taahhüt ettiklerini, şirketteki tüm hisselerini satıp bedelini alan ve pay sahipliği sıfatı kalmayan davacıların aktif dava ehliyetlerinin bulunmadığını, şirket genel kurul kararı iptali davasının gerçek kişi davalı müvekkili … aleyhine açılamayacağını ,davanın öncelikle sıfat yönünden reddinin gerektiğini, pay sahiplerinin genel kurul karar tarihinden itibaren üç ay içinde iptal davası açabileceklerini, 1998 yılında yapılan genel kurulun üzerinden 15 yıl geçtikten sonra takip eden dokuz ayrı genel kurulun iptali için açılan davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, davacıların murisi ve babası …’ın da bu konuda bir iddiası olmadığını, …’ın da şirketteki hisselerini daha önce sattığını ve şirketten ayrıldığını, anılan genel kurul kararlarında gerek hissedar gerek divan kurulu üyesi olarak …’ın da imzasının bulunduğunu,davacıların murisinin yakın zamanda vefat ettiğini, müvekkili şirketle ilgili olarak bu güne kadar sahtecilikle ilgili bir soruşturma yapılmadığını, 19.08.1998 ve 17.06.2004 tarihli genel kurullarda şirket sermayesinin, bütün ortaklar yararına ve eşit şekilde geçmiş yıl karları ve yeniden değerleme fonları sermayeye aktarılarak artırıldığını, sermaye artışlarında davacıların da hisselerinin çoğaldığını, genel kurullarda hiç bir ortağın kaybının bulunmadığını, davacıların hayali kâr payı iddialarının reddinin gerektiğini, genel kurul toplantılarına katılan, bilançoları inceleyen davacıların,şirketin bir yatırım şirketi olduğu kâr payı dağıtmadığını bildiklerini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; dava tarihi itibari ile davacıların şirkette pay sahibi bulunmadıkları, 18/02/2013 tarihli devir temlik sözleşmesi uyarınca davacıların davalı şirketteki murisden miras yoluyla intikal eden nama yazılı hisse senedi ilmühaberlerinin tamamını 800.000-TL bedelle dava dışı … A.Ş.’ye devrettikleri, genel kurul kararlarının yoklukla malul olduğu ileri sürüldüğünden, hakları etkilenebilecek olan 3. kişilerin de yokluk davasını her zaman süreye bağlı olmadan açabileceğinin kabul edildiği, ancak ortak olmayan 3. kişiler tarafından açılan yokluk davasının dinlenebilmesi için, bu kişilerin hukuki yararlarının bulunmasının zorunlu olduğu, aynı davacılar tarafından benzer sebeplerle benzer unvanda olan … A.Ş. aleyhinde Bakırköy 5.ATM nin 2013/223 esas sayılı dosyasında açılan davada, mahkemece verilen kararın temyizi üzerine Yargıtay 11.HD’nin 28/04/2016 tarih ve 2015/9500 Esas, 2016/4813 Karar sayılı ilamında; şirket ortağı olmayan kişilerin genel kurulda alınan kararların batıl olduğunun tespitini istemekte halen mevcut hukuki yararının bulunması gerektiği , davacıların dava konusu genel kurullarda alınan kararların batıl olduğunun tespitini istemede hukuki yararlarının bulunmadığının içtihat edildiği, mahkemece de bu ilamdaki gerekçelerin benimsendiği, davacıların davalı şirketteki hisselerini tüm hak ve borçlarıyla birlikte benzer unvanlı dava dışı şirkete devretmeleri karşısında, dava konusu genel kurul kararlarının yoklukla malul olduğunun tespitini istemekte hukuki yararları bulunmadığı, genel kurul kararlarının batıl olduğunun tespiti davası yönünden şirketin davalı olarak gösterilmesinin yeterli olduğu, yine davacıların kâr payına ilişin talepleri açısından davalı …’nın talep olunan hakkın borçlusu olması mümkün olmadığından, bu davalı hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan reddi gerektiği, şirketin incelenen defter ve kayıtları açısından net temettü tutarı, kârların dağıtılmaması, olağanüstü yedek akçelere alınması, bu suretle finansal ve işletmesel açıdan davacıların murisinin de sermaye payının artması karşısında, davacıların reel anlamda kârın dağıtılmaması nedeniyle zarara uğramasının fiilen ve hukuken mümkün bulunmadığı, talep ile vakıa arasında nedensellik bağının bulunmadığı,davacıların şirketteki hisselerini her türlü hak ve borçlarıyla birlikte devrettikleri gerekçesiyle, davalı … aleyhinde açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı şirket aleyhine açılan davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle , davacıların kâr payı alacağına ilişkin taleplerinin de reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacılar vekili; bilirkişi raporunda dava açmakta haklılıklarının tespit edildiğini, müvekkillerinin davayı, sahte imzalı genel kurullarda hisse oranının düşürülmesi nedeniyle açtıklarını, müvekkillerinin şirketten atılması için sahtecilik yapıldığını, müvekkillerinin hisselerinin sağladığı hukuki menfaatlerden yoksun kaldıklarını, genel kurul kararının yokluğunun tespiti davasını, bu durumdan menfaati olan herkesin açabileceğini, bu davayı açmak için ortak olunmasına dahi gerek olmadığını, mahkemenin emsal olarak dayandığı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ilamının çelişkili ve hatalı olduğunu, bu nedenle sahte imzalı genel kurul kararlarının yoklukla malul olduğunun istemekte müvekkillerinin hukuki yararının bulunduğunu, sahte imzalı genel kurullar sonucunda müvekkillerinin %28 oranında hisseyi kaybettiklerini, müvekkillerinin pay sahipliğini kaybetmesinin sebebinin sahte işlemler olduğunu, müvekkillerinin devir sözleşmesinde sadece kalan paylarını devrettiklerini, sahte genel kurullarla sermaye artışları sonucunda uğradıkları hisse kaybına ilişkin bir ibra vermediklerini, kar payı yönünden yaptıkları şikayet ile Vergi Denetim kuruluna davalı şirket aleyhine 60.000.000-TL vergi cezası tahakkuk ettirildiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davalı şirketin 02.06.1998, 19.08.1998, 06.10.1999, 23.05.2000, 30.05.2000, 31.05.2002, 20.09.2002, 03.06.2003 ve 17.06.2004 tarihli genel kurul kararlarının yokluğunun tespiti ile kar payı alacağının tahsili istemine ilişkindir. Davacıların murisi …’ın davalı şirketin ortağı iken 02.11.2012 tarihinde vefat ettiği, geriye mirasçı olarak davacıların kaldığı, davacıların da 08.02.2013 tarihli hisse alım satım protokolü ve 18.02.2013 tarihli sözleşme ile davalı şirkette muristen intikal eden 3640 adet nama yazılı hisseyi dava dışı şirkete devrederek davalı şirket ortaklığından ayrıldıkları sabittir. Genel kurul kararlarının tarihleri itibariyle uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 381. maddesi hükmüne göre; kanun ve esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde iptal davası açılabilir. Kararın yoklukla malul olduğu hallerde ise dava herhangi bir süreye tabi olmaksızın açılabilecektir. Genel kurul kararlarının yokluğunun tespiti hususu 6762 sayılı TTK’da düzenlenmemiş olsa da, uygulamada 6102 sayılı TTK’nın yürürlük tarihi öncesinde de genel kurul kararlarının butlan ve yokluk denetimine tabi tutulması kabul görmüştür. Genel kurul kararlarının butlan veya yoklukla malul olduğunun tespiti davasını, bu kararlardan hakları etkilenen 3. kişiler de herhangi bir süreye bağlı olmaksızın açabilecektir. Ancak şirketin ortağı olmayan 3. kişilerin bu davayı açabilmeleri için, hukuki yararlarının bulunması zorunlu olup, bu hususun mahkemece resen dikkate alınması gerekmektedir. Bu kapsamda davacıların davalı şirket hisselerini dava tarihi öncesinde devrettikleri, dava tarihi itibariyle davalı şirketin ortağı olmadıkları sabittir. Davacılar vekilince, yokluk iddiasına dayanak olarak sahte imzalı genel kurul kararlarıyla sermaye artırımları yapılarak murisin şirketteki pay oranının düşürüldüğü iddia edilmiştir. Yokluğunun tespiti istenen 02.06.1998, 06.10.1999, 30.05.2000, 31.05.2002, 20.09.2002, 03.06.2003 tarihli genel kurullarında sermaye artırımına dair bir karar alınmamıştır. Sermaye artırımı yapılan 19.08.1998 tarihli genel kurul tarihinde davacıların murisi hayattadır. Sermaye artırımı yapılan ikinci genel kurul ise 17.06.2004 tarihli olup, bu toplantıya ise murisi temsilen vasi olarak davacı … katılmış ve karar oy birliği ile alınmıştır. Her iki sermaye artış kararı üzerinden dava tarihi itibariyle 15 ve 9 yıl süre geçmiş olup, bu süre içerisinde muris veya davacılar tarafından dava açılmamıştır. Dava konusu edilen diğer genel kurullarda ise sermaye artırımı yönünde bir karar alınmamış olmakla, genel kurul kararlarının yokluğunun tespiti istemi bakımından davacıların işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı sabittir. Nitekim aynı davacılar tarafından, aynı nedenlere dayalı olarak murisin hissedar olduğu benzer unvanlı şirkete karşı açılan davada verilen karara karşı temyiz yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay 11. HD’nin 28/04/2016 tarih ve 2015/9500 esas, 2016/4813 karar sayılı ilamında da davacıların dava konusu genel kurullarda alınan kararların batıl olduğunun tespitini istemede hukuki yararlarının bulunmadığına hükmedilmiştir. Bu nedenle somut olayda mahkemece bu istemin hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi yerindedir.Dava konusu genel kurullardan 30.05.2000 ve 03.06.2003 tarihli genel kurullarda kar payı dağıtımı kararı verilmiş olup, diğer genel kurullarda karın dağıtılmamasına karar verilmiştir. Mahkemece davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesinde ise şirketin yıllar itibariyle kar dağıtımı yapmayarak karı olağanüstü yedeklerde bıraktığı, şirketin 1999-2003 arası dağıtılabilir net temettü tutarı 359.254.124.313,28-eTL (359.254,12-TL) olup davacıların murisinin payının 100.591.154.807,72-eTL (100.591,15-TL) olduğu, ancak şirketin 1999-2003 yılları arası karı dağıtılmayarak yedek akçelere ayrıldığı, 2004 yılında bu karların ve diğer sermaye yedeklerinin genel kurul kararıyla sermayeye ilave edilerek aralarında davacıların murisinin de bulunduğu hissedarların sermaye paylarına dağıtıldığı, murisin bu yolla nakit para girişi olmaksızın 151.200-TL sermaye payı aldığı tespit edilmiştir. Nitekim 17.06.2004 tarihli genel kurulda bu yönde karar alındığı incelenen genel kurul tutanağından anlaşılmaktadır. Davacıların imzaladığı 08.02.2013 tarihli devir protokolünün 5. maddesinde de, satıcıların devri konusu paylar hakkında geriye doğru veya başka bir hususta hak iddia etmeyecekleri, devir tarihinden itibaren şirkete ait hisselerini ilgilendiren herhangi bir talepte bulunmayacakları kararlaştırılmıştır. Bu nedenle mahkemece davacıların kar payı isteminin reddine karar verilmesi de isabetsizlik görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle, istinaf nedenleri yerinde görülmeyen davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından davacılar tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davacılardan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacılar tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.02/05/2023