Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/514 E. 2022/1610 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/514
KARAR NO: 2022/1610
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/11/2019
NUMARASI: 2014/997 Esas – 2019/1129 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/11/2022
Davanın reddine ilişkin verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili ; müvekkil şirket ile davalı şirket arasında Romanya menşeli 4000 metrik ton, 10 PPM motorin alımı ve 2.000 metrik ton motorinin depolanması için yapılan teklifin davalı tarafından 21/01/2011 tarihinde mutabıkız şeklinde beyanı ile kabul edildiğini,davalı tarafın teyidi ile varılan mutabakat sonucunda Romanya menşeli 6000 metrik ton, 10 PPM motorinin yurt dışından satın alınması ve gemi kiralanması işlemleri için gemi sahipleri ve satıcılarla elektronik posta üzerinden akit kurduğunu davalının bu arada depolama sözleşmesi örneği kendilerinin de satış kontratı ve akreditif taslağı gönderdiğini, mal alım satımı ve gemi kiralama işlemini tamamlanmış olmasına rağmen davalı tarafından 24/01/2010 tarihinde iki Türk firmasının gemi üzerinde birbirlerine satış yapamayacağı gerekçesi ile haksız ve kötüniyetli olarak görüşmelere son verdiğini, 27/01/2010 tarihinde e- mail ile gönderdiği ihtarname ile uğrayacağı tüm zararların tazmininin isteneceğinin talep edildiğini, tarafların aktin esaslı unsurları yönünden anlaştıklarını, müvekkil şirket sözleşmenin kurulacağı ve ifa edileceğine güvenerek sözleşmeye konu malı ithal ettiğinden davalının kusurlu davranışı sonucu müvekkil şirketin uğradığı menfi zararların tespiti ile fazlaya ilişkin talep ve hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000-usd depolama ücreti, 30.000-usd navlun bedeli 10.000-USD kredi maliyeti, 1.000-usd sigorta, 5.000-USD L/C açılış ve diğer masrafları, 2.000-usd fireden doğan zarar, 1.000-USD gözetim ve analiz bedeli ve 1.000-usd de gümrükleme masrafı olmak üzere 100.000-USD tazminatın fiili ödeme günündeki TL karşılığının Devlet bankalarının USD ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; akdi ilişkinin esaslı unsurlarında anlaşma sağlanmadığını, taraflar arasında kesin mutabakat sağlandığında akreditif açıldığı düşünüldüğünde anlaşmanın yapılmamış olduğunun görüleceğini, davacı tarafın tamamen kendi insiyatifi ile nasıl olsa satarım düşüncesi ile kendi adı ve hesabına mal alımı ve satımı yaptığını, basiretli tacir gibi hareket etmekle yükümlü davacının akdi ilişki kurmadan yapmış olduğu işlemlerden kendisinin sorumlu olduğunu, taraflar arasındaki daha önce yapılan ticari ilişkinin seyrine de aykırı olduğunu davacı tarafın alacak ve zarar iddiasının, gerçeğe, hakkaniyete, taraflar arasındaki ticari ilişkinin gelinen aşamasına ve hukuka aykırı talep ve iddialar olduğunu, taraflar arasındaki dava konusu akaryakıt alımı için akdi ilişki kurulmadığını, müvekkil şirket ile davacı arasında akreditif ilişkisi kurulmadığını, kesin mutabakat sağlandığında akreditif açılması gerektiğini, davacı yan ile müvekkil şirket arasında hangi şartlarla ve hangi şekilde ve hangi akdi ilişkinin kurulduğu beyan edilmediğini, akdi ilişkinin niteliği ve hükümleri belirtilmeden taraflar arasında akdi ilişkinin kurulduğu iddiasının objektiflikten uzak ve gerçeğe aykırı iddia niteliğinde olduğunu, davacı ile müvekkil şirket arasında elektronik posta yolu ile gerçekleşen ticari görüşmelerin tamamı dikkate alındığında taraflar arasında akdi ilişkinin kurulmadığının görüleceğini, bu nedenlerle davaya cevap dilekçesindeki ayrıntılı açıklamalar kapsamında davacı tarafından istenilen tüm zarar kalemlerinin afaki ve gerçeğe aykırı olduğundan haksız ve mesnetsiz işbu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; “Taraflar arasında ihtilafsız pek çok akaryakıt alım sözleşmesinin daha önce kurulmuş olduğu, davacı tarafça, taraflar arasındaki önceki 11 satış işleminden farklı olarak, motorin satış sözleşmesi tesis etmeden davalı tarafın uyandırdığı haklı güvene dayanarak akaryakıt alımı gerçekleştirdiğini iddia ettiğinin görüldüğünü, ancak davacı tarafın iddiası çerçevesinde, sözleşmenin kurulacağına yönelik güvenin tesis edildiği 21/01/2011 tarihi ile sözleşme kurulamayacağının davalı tarafça bildirildiği 24/01/2011 tarihleri arasındaki 3 günlük süreçte, mutabakata varıldığını, iddia ettikleri 6000 mt akaryakıtı yurtdışındaki satıcıdan satın aldığını, ispat etmesi gerektiğini, davacı tarafça zararın anılan süreçte meydana geldiğinin ispat edilemediği gibi, basiretli tacir bakımından, bu hacimdeki bir iş yönünden sadece tonaj ve birim fiyatında mutabakata varılan, teslim zamanının kararlaştırılmadığı koşullar yönünden haklı bir güvenin de oluşamayacağı bu yönden davalının tazmin sorumluluğunun doğmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; sözleşmenin esaslı unsurları üzerinde mutabakat sağlandığını ve bu bağlamda müspet zararların tazmininin gerektiğini, mahkemece geçerli sebep gösterilmeden sözleşmenin kurulmuş sayılmamasına ve sözleşme öncesi güven ilişkisinden doğan sorumluluğun doğmayacağına ilişkin hatalı karar verildiğini, mahkemece gerekçeli kararda yer verilen “davacı tarafça zararın anılan süreçte meydana geldiğinin ispat edilemediği” şeklinde açıklamasının anlaşılamadığını, müvekkili şirketin davalının haksız ve kötü niyetli davranışları karşısında zarara uğradığını ve bu zarar kalemlerini ispat ettiğini, söz konusu zarar raporlarına bilirkişi raporunda da değinildiğini ancak ek bilirkişi raporunda kredi faizi, gözetim giderleri ve depolama masraflarının hiçbir gerekçe gösterilmeden menfi zarar kalemleri arasında gösterilmediğini, sözleşmenin kurulmadığının kabul edildiği ihtimalde dahi sözleşme öncesi güven ilişkisinden doğan sorumluluğu gereğince müvekkili şirketin menfi zararını karşılaması gerektiği yönünde hüküm tesis edilmesi gerektiğini, bu nedenlerle kararın kaldırılarak, davanın kabulünü talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasındaki sözleşme öncesi görüşmelere ilişkin kusuruna dayalı olarak, davacı tarafın uğradığı menfi zararın davalıdan tazmini istemine ilişkindir.Davacı tarafından taraflar arasında e-mali yolu ile sözleşmenin ana unsurları konusunda anlaşmaya varıldığını, anlaşma uyarınca yurt dışından akaryakıt ve gemi temin ettiğini, davalının haksız olarak sözleşmeden rücu ettiğini yurt dışından alınan akaryakıtın Türkiye’ye getirildiğini anlaşma uygulanmış olsa idi İzmit’e getirilecek olan akaryakıtın Mersin’e götürülmek durumunda kalındığını ve akaryakıtın ağustos ayında satılabildiğini bu arada kredi çektiğini anlaşma yapılacağı inancı ile masraf yaptığını uğradığı zararların tazminin talep ettiği davalı tarafından da taraflar arasında anlaşma sağlanmadığı davalının önceki teamüllere aykırı hareket ettiğini belirtilerek davanın reddini talep etmiştir.Davacı ile davalı arasında akaryakıt alımı ve depolanmasına ilişkin görüşmeler kapsamında davacı adına … tarafından 21/01/2011 günü e-mail yoluyla 4.000 metrik ton akaryakıtın davalıya 2.000 ton akaryakıtın kendilerine ait olmak üzere fiyatı 24’e çektiklerini, bu verilen yapıyla zaten malın kendilerine 22’ye verdiğini bildirildiği, aynı gün davalı adına … tarafından mutabıkız şeklinde onay verildiği, daha sonra davalı tarafından 24/01/2011 tarihi saat 09:44 te davacıya çekilen e-mailde depoculuk ve hizmet anlaşması imzalanıyor denildiği aynı gün davacı tarafından 09:45’te satış anlaşması ve akreditif birazdan gönderilecek, bu arada sizde depoculuk anlaşmasını hazırlatılıp gönderilmesinin istendiği ve davalı tarafından 24/01/2011 tarihinde 15:52’de çektiği e-mail de gümrük müşavirliğinden gelen bilgi nedeni ile sözlü olarak mutabakat kalınmış olan şartların tamamen değişmesi nedeni ile cevaplarının olumsuz olduğu malı almaktan vazgeçtiklerini belirttiği görülmüştür. Yargıtay HGK’nun 13.02.2013 tarihli, 2012/13-1220 Esas ve 2013/239 Karar sayılı ilamında, sözleşmenin bir süreç olduğu bir anda kurulup meydana gelen hukuki bir işlem olmadığı, sözleşme kurulmadan önce tarafların sözleşmenin muhtevası şartları içerdiği hak ve yükümlülükler üzerinde görüşmeler yapıldığı, görüşmelerin başlamasıyla hukuki ilişkinin kurulduğu, bu ilişkinin sözleşme benzeri güven ilişkisi olduğu, güven ilişkisinin TMK 2/1 de düzenlenen dürüstlük kuralına dayandığı, buna göre görüşmeler sırasında görüşmecilerin sözleşmenin muhtevası ve şartları hakkında birbirlerini aydınlatması, dürüstlük kuralına uygun davranması, birbirlerinin kişilik ve mal varlığı değerlerine zarar vermemek için gerekli özeni göstermesi, koruma yükümlülüklerine uyması gerektiği, görüşmecilerin bu yükümlülüklere kusurlu olarak aykırı davranıp görüşmelerin başlamasıyla aralarında kurulmuş bulunan güven ilişkisini ihlal ettikleri takdirde bundan doğan zararlardan sorumlu oldukları (Fikret Eren, age., s.1804,306 vd; İlhan Ulusan, age., s.286) o halde sözleşme görüşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlığın haksız fiil kurallarına göre değil sözleşme hukuku çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği belirtilmiştir. … sorumluluğu olarak adlandırılan ,güvenin boşa çıkması nedeniyle bu sorumluluğun doğabilmesi için güven konusunun objektif bakımdan güven uyandırmaya ilişkin olması gerekir.Yani güven konusu ortalama ,makul ve dürüst bir kişi de güven uyandıracak nitelikde ise hukuk düzeni bu güveni haklı güven olarak değerlendirir ve koruma alıtına alır.Zira güvenen kişi güven uyandırmaya elverişli davranışın gerçeği yansıtmadığını biliyor ya da bilebilecek durumdaysa böyle bir davranışa güvenmemesi gerektiğini de bilir.(Özgür Güvenç -Culpa İn Contrehendo Sorumluluğu,) Somut olayda , Davacı ihtilaf konusu 6000 metrik ton akaryakıtı davalının onay verdiği 21/01/2011 tarih ile bu onaydan vazgeçtiği 24/01/2011 tarihleri arasında yurt dışındaki bir satıcıdan alım yaptığını ve buna ilişkin gemi temin ettiğini kanıtlamalıdır. Bu yolda bir belge sunulmamıştır.Taraflar arasında süreklilik arz eden 2008-2010 yılları arasında gerçekleşen ticari ilişkide “Motorin satış sözleşmesi “nin imzalanması ile bu sözleşmede kararlaştırılan şartlara göre işlemeye başladığı ve bu aşamadan sonra da “davalı …’ın sözleşme şartlarına göre “amir”sıfatıyla “lehdarı”davacı … olarak göstererek ,tutarını,vadesini ,yükleme tarihini vesaik ibraz süresini ,keza ödeme vadesini de sözleşmeye göre (malın mülkiyetinin varış limanındaki terminalde tank içine aktarılmak suretiyle devredildiği günün 60.günü )belirtmek suretiyle gayrikabili rücu akreditif açtığı ,davacının ilgili gümrük müdürlüğüne başvurarak antrepo rejimi altındaki motorini davalıya devir ettiği ve devirle beraber akreditifi tahsil ettiği bilirkişi incelemesi ile belirlenmiştir.Satıcı tarafından 11/02/2011 tarihinde gümrük beyannamesi,faturanın 28/01/2011 tarihinde kesildiği gözetildiğinde siparişin anılan dönemde verildiğine ilişkin kanıt kabul edilmemiştir.Davacı tarafından davalı tarafın sözleşmeden vazgeçmeden önce yurtdışında akaryakıtın temin edildiği ve gemi ile öncesinde anlaşma sağlandığına ilişkin belge sunulmadığından davacının iddiaları sübut bulmamıştır. Açıklanan nedenlerle; taraflar arasında süreklilik arz eden ve 2008-2010 yılları arasında gerçekleşen motorin alım satımına dayalı ticari ilişkinin motorin satış sözleşmesi imzalanması ve gayri kabili rücu akreditif açmak sureti ile sürdürüldüğü, dava konusu olayda ise motorin satış sözleşmesi tanzim edilmeden, akreditif açılmadan davacının yaptığı alım gözetildiğinde,süre gelen ilişkinin özellikleri de dikkate alınarak bu kadar yüksek rakamlı bir satışta davacıda haklı güven ilişkisinin objektif olarak gerçekleştiğinin kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararda isabetsizlik bulunmamıştır.Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından sarf edilen 43,30-TL istinaf yargı giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.17/11/2022