Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/510 E. 2021/1829 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/510
KARAR NO: 2021/1829
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/11/2019
NUMARASI: 2019/228 Esas – 2019/1236 Karar
DAVA: Tanıma ve Tenfiz
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/12/2021
Davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili;müvekkilinin davalıya benzin alırken veya yük taşımacılığına ilişkin diğer hizmetlerden yararlanması için özel bir kart verdiğini bu nedenle davalıdan alacağın bulunduğunu, bu borç nedeniyle … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 7 O 129/10 Nolu dosyası tahtında dava konusu yapıldığını, mahkemenin 162.385,85-euro tutarındaki ana paranın faizi ve vekalet ücreti ile birlikte ödenmesine karar verildiğini, yargılama giderine dair 7.145,60-euro tutarındaki yargılama giderinin de davacıya ödemesine karar verildiğini, söz konusu hükümlerin kesinleştiğini, davalının bu borcu ödemediğini, bu nedenle davalının Türkiye’de bulunan malvarlığında tahsil edilebilmesi için iş bu tenfiz davasının açıldığını belirterek … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 7 O 129/10 Nolu dosyası tahtında verilen kesinleşmiş 14.10.2011 tarihli mahkeme hükmü ile 29/03/2012 tarihli yargılama giderine dair hükmün MÖHUK uyarınca Türkiye’de tenfizine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacının nisbi harcın yatırılmadan ve 53. maddedeki belgeler olmadan dava açılmış olması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafından iddia edilen alacağın zamanaşımına uğramış olması nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, yabancı mahkemede dava dilekçesi ve eklerinin usulünce kendilerine tebliğ edilmediğini, yabancı mahkemede savunma hakkının kullandırılmadığını,kesinleşme işlemlerinin usulsüz tebligatla yapılmış olması nedeniyle davanın reddini, karşı dava için arabuluculuğa başvurulduğundan karşı davanın açılması için süre verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Davacının, tensiple verilen süre içinde, dava dilekçesi ile birlikte yabancı mahkeme ilamının asıllarını, kesinleşme şerhi içeren noter tasdikli tercümesini, masraf kararının noter tasdikli tercümesini, vekaletnamenin noter tasdikli tercümesini, arabuluculuk son tutanağını sunduğu, nispi harç eksikliğini tamamladığı, MÖHUK’un 50.maddesinde düzenlenen yabancı mahkeme ve hakem kararlarının tenfizi yönünden yapılan incelemede yabancı mahkeme kararının münhasıran Türk Mahkemelerinin yetkisine giren bir konuda verilmemiş olduğu, hükmün kamu düzenine aykırı olmadığı, davacı ve davalının mahkemeye usulüne uygun çağırıldıkları, davalının savunmasını yaptığı (itirazlarını sunduğu, ilk gıyabi karara itiraz ettiği), MÖHUK 54/1/ç bendine de aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından (Yargıtay 13.HD.nin 1992/5764 esas 1992/7352 karar sayılı , Yargıtay 11.HD.nin 2012/3175 E, 2012/5547 K sayılı, Ankara BAM, 21 HD.nin 2017/131 E, 2017/109 K sayılı emsal kararları da gözetilerek) yabancı mahkeme kararının tenfizinin koşulları mevcut olduğu anlaşılmakla gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili , davacı tarafından iddia edilen alacağın zaman aşımı def’ i nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, ödemede bulunduklarından dolayı ödemezlik def’ inin kabulünün gerektiğini, yabancı mahkemede dava dilekçesi ve eklerinin usulünce kendilerine tebliğ edilmediğini, yabancı mahkemede savunma hakkının kullandırılmadığını ve kesinleşme işlemlerinin usulsüz tebligatla yapılması nedeniyle davanın reddini, karşı dava için arabuluculuğa başvurulduğundan karşı davanın açılması için süre verilmeden hüküm verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, tenfizi istenen kararda yargılama giderlerine hükmolunduğunu bu nedenle hakkaniyet ve uluslar arası anlaşmalar gereğince tenfiz kararında ayrıca yargılama giderlerine hükmedilmemesi gerektiğini, hükmedilen yargılama gideri kalemlerinden karar ve ilam harcının maktu yine vekalet ücretinin maktu olması gerektiğini, nispi hükmedilmesinin yasaya aykırılık teşkil edeceğini belirterek ilk derece Mahkemesinin kararının kaldırılması talebi ile davayı istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava; taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle, davacı tarafından, …/ Almanya Asliye Hukuk Mahkemesinin 7 O 129/10 numaralı 04/10/2011 tarihli kararının ve aynı yabancı mahkemenin 29/03/2012 tarihli yargı giderlerine dair kararının, 5718 sayılı MÖHUK 50 vd. maddeleri gereğince, tenfizine karar verilmesi istemine ilişkindir. Tenfiz kararı verilebilmesi için; Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması, ilamın Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilâmın dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması, hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması, o yer kanunları uyarınca kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması şarttır. Somut davada, Kararın taraflar arasında davacı tarafından davalıya verilen kart kullanımı nedeniyle oluşan borç nedeniyle davanın açıldığı belirlenmekle dava içeriği itibariyle de Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine giren bir konuya değildir.Davalı vekili savunma hakkının kısıtlandığını ileri sürmüştür.Hüküm gıyapda verilmiş ise de davalı şirkete üç haftalık cevap süresi verildiği ,yargılama sırasında cevap vermeyen davalıya hükmün Almanyadaki vekiline (Av. …) 3.11.2011 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.Davalı şirketin yönetim kurulu başkanı … tarafından temsil edildiği kararda yazılı olup,hükmün davalı avukatına tebliğ edilerek bulunduğu ülke hukukuna göre kesinleştiği kesinleşme şerhinden anlaşılmaktadır. Hükmün vekile tebliğ suretiyle kesinleştiği anlaşılmakla ,itiraz,temyiz haklarını kullanabilecek olan davalının savunma hakkının kısıtlandığı itirazı yerinde görülmemiştir. Davalı vekili ;davalıya olan borcun ödendiğini ,bu nedenle borcu olmadığını menfi tesbit davası açtıklarını sonucunun beklenmesini,borcu söndüren sebeblerin yargılamanın her aşamasında sunulacağının Yargıtayca kabul edildiğini ileri sürmüştür.MÖHUK 55(2) maddesi hükmü uyarınca yabancı mahkeme kararının kısmen veya tamamen yerine getirilmiş olması bir tanıma -tenfiz engelidir.Ancak tenfiz engeli olan ifa ,yabancı kararın verilmesinden sonraki bir ifadır.Türk tenfiz hukukunda “davanın esastan incelenmesi yasağı ,yabancı mahkemenin vakıaları biçimine ve ulaştığı adli hakikate tenfiz mahkemesi tarafından itibar edilmesini gerektirmekte ,bunların tenfiz mahkemesince yeniden incelenmesine engel olmaktadır.Bu nedenle ,dava henüz yabancı mahkemede görülmekteyken mevcut itiraz ( maddi hukuk anlamındaki itirazlar,alacağı sona erdiren )sebebleri tenfiz mahkemesince dikkate alınamaz.Buna mukabil davanın esastan incelenmesi yasağı ,yabancı mahkeme kararından “sonra “ortaya çıkan itiraz sebeblerinin ileri sürülmesine engel değildir.(Prof.Dr.Cemal Şanlı-MÖHUK s.695) Davalı vekili borcun ödendiğinin ticari defterlerinin incelenmek suretiyle anlaşılacağını ,açılacak menfi tesbit davasının neticesinin beklenilmesini talep etmiştir.Davalı vekilinin bu beyanı revizyon yasağı kapsamında olup,yabancı karar tarihinden sonra tenfiz engeli sayılacak bir ifa olgusu ileri sürülmemiştir.Bu nedenle borç bulunmadığı ,ödenmiş olduğu savunmasının tenfiz engeli olan ifa olgusuna dayanmadığı anlaşıldığından dinlenebilmesi mümkün görülmemiştir. Davacı tarafından tenfizi talep edilen alacağın, zamanaşımına uğradığı ileri sürülmüştür.MÖHUK da tenfiz istemi bakımından bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir.Davalı vekili de kararın verildiği ülkede belli bir süre geçmekle ilamın icrasını engelleyen yasal bir düzenleme olduğunu iddia ve ispat edememiştir. Tenfiz davasında yapılan yargı giderinin haksız çıkan tarafa yükletilmesi HMK nun 326.madde hükmü gereğidir.İlk derece mahkemesince davanın maktu harç ile görülmesine karar verilmiş iken davalı vekilinin nispi harcın tamamlanması gerektiğine yönelik olarak itirazı üzerine davacı vekiline mehil verilerek nispi harcın tamamlatılması yoluna gidilmiştir.İstinaf aşamasında ise davanın maktu harç ile görülmesi gerektiği davalı vekili tarafından ileri sürülmüştür.Yabancı mahkeme kararının tenfizi davalarında alınacak harcın ne olacağı hususunda farklı uygulamalar ,görüşler mevcuttur.Yargıtay HGK nun 2017/930 esas ,2019/812 karar sayılı 27.6.2019 tarihli ilamı ile konu incelenmiş ” Yargı kararlarından alınacak harçlar 492 sayılı Harçlar Kanununda düzenlenmiş olup,”Yabancı Mahkeme İlamları” başlıklı 4. maddesinde;”Yabancı bir mahkeme tarafından verilen ilamların tenfizi için açılacak davalardan, bu ilamlarda hükmolunmuş şeyin değeri, nevi ve mahiyetine göre (1) sayılı tarife gereğince harç alınır” hükmü öngörülmüştür.”denilerek konusu paraya ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tenfizi davasında nispi karar ve ilam harcı ödeneceğine hükmolunmuştur.Sözü edilen ilam çerçevesinde ; davalı vekilinin nispi harç yerine maktu harç alınması ve buna bağlı olarak hükmedilen vekalet ücreti,yargı giderine ilişkin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ; istinaf nedenleri yerinde olmayan davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 76.280,87-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 19.404,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 56.876,47-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ ye gelir kaydına, Davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davacı tarafından sarf edilen 27,50-TL istinaf yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.09/12/2021