Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/507 E. 2022/1439 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/507
KARAR NO: 2022/1439
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/11/2019
NUMARASI: 2017/692 Esas – 2019/1073 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/10/2022
Davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;Davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, taraflar arasında 02.05.2012 tarihli Kaldıraçlı İşlem Sözleşmesi imzalandığını, sözleşme kapsamında müvekkilinin … nolu hesap üzerinden yatırımcı olarak işlem yaptığını, müvekkilinin hesabının bakiyesinin -916.634,00-USD’ye düşürüldüğünü fakat sözleşme kapsamında teminat tutarının yetersiz olması durumunda işlem yapılmaması gerektiğini, davalının müvekkilinden haksız olarak 916.634-USD talebinde bulunduğunu belirterek davanın kabulü ile ilk aşamada 1.000-USD’nin davalıdan tahsiline, karar verilmesini talep etmiş, yargılama devam ederken dava değeri toplamda 916.634- USD ye çıkartılarak ıslah edilmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, taraflar arasında sözleşme imzalandığını ve davacının büyük bir yatırımcı olduğunu, yüksek riskli işlemler yaptığını, davacının varlığını iddia ettiği zararların gerçekleşme tarihi 29.10.2013 olup, anılan tarihte konuya ilişkin işlemler bakımından Sermaye Piyasası Kurulu’nun Seri: .., No: … sayılı Kaldıraçlı Alım Satım İşlemleri ve Bu İşlemleri Gerçekleştirebilecek Kurumlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğin yürürlükte olduğunu, Davacı tarafından bahsi geçen 3250 lotluk … kontratları satın alınırken, Davacının teminat düzeyinin yeterli olduğunu, davacının hesabında eksi bakiye oluşmasında müvekkilinin herhangi bir kusuru bulunmadığını, davaya konu edilen bedel müşteri tarafından kendi iradesi ile ödenmiş olup, geri iadesinin istenemeyeceği belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, Davacı ile davalı arasındaki Kaldıraçlı İşlem Sözleşmesinin 02.05.2012 tarihli olduğu ve işlemin yapıldığı 29.10.2013 tarihindeki kapama tarihi dikkate alındığında SPK’nun Seri … no:… sayılı tebliğinin yürürlükte olduğu, davacının yapacağı işler dolayısıyla bulundurması gereken teminat miktarının sözleşmede belirlendiği ve teminat oranının sağlanamaması halinde davalı tarafın, davacının emirlerini kabul etmemesi bakımından davalıyayükümlülük verildiği, kaldıraçlı işlem piyasasında işlem gören davalının profesyonel sermaye piyasası ve yatırımları konusunda faaliyet gösteren davalı için yapılması gereken altyapı yatırımlarının açıkça belirlenmiş olduğu ve yine tebliğin 12.maddesindeki “(1)….d) yatırılan teminat tutarlarının üzerinde bir kayba uğratacak şekilde müşterilere işlem yaptırılmaması” şeklindeki açık hüküm dikkate alındığında davacının, teminatından daha yüksek bir zarara uğramaması yükümlülüğünün davalı üzerinde olduğuna, bu tebliğden sonra 11.07.2013 tarihli resmi gazetede yayımlanan tebliğin 19.maddesi hükmü dikkate alındığında, davada uygulanması gereken 125 sayılı tebliğin 12.maddesinin 1.fıkrasının d bendindeki emirden farklı bir emir içermediği, ihtilafları önlemek için daha açıklayıcı olarak yazılmış olduğu, bu tebliğ hükmü işlem tarihi dikkate alındığında uygulanamayacak ise de 125 no’lu tebliğin 12/1-d maddesinin işlem tarihinde yürürlükte olduğu ve bu madde uygulandığında, davalının, davacının teminatından daha yüksek bir zarara uğramaması için gerekli tedbirleri alması gerektiğine, bu yükümlülüğü bulunduğuna ve teminattan yüksek bir zarar oluşmuş ise bunun davacıdan istenilemeyeceğine kanaat getirildiği, taraflar arasındaki sözleşme devam eden ve davacının işlem yaptığı bir sözleşme niteliğinde olup, davacının hesabına yatırdığı paraların davalı tarafça oluşan zararın temini için hesaptan mahsup yapmasının 125 sayılı tebliğin 12/1-d maddesi uyarınca mümkün olamayacağı, bunun davalı nezdinde sebepsiz zenginleştirme oluşturacağı, bu nedenle de 6098 sayılı B.K’nun 78/1 maddesinin uygulanamayacağı, davalının teminatı aşar şekilde zararın doğmasını önleyecek teknik, elektronik alt yapıyı oluşturmamasının, davalının verdiği emir nedeniyle oluşan zarar için davacı kusurunu oluşturmayacağı, teminatı aşan kısmı oluşturan, davacının yatırdığı ve davalının davacıya iade ettiği, bu nedenle de artık davacı mülkiyetinde olan komisyon iadesi toplamından 916.634 USD’yi davacı hesaplarından tahsilatının yerinde olmadığına, davacıya iade etmekte yükümlü olduğu gerekçesiyle davanın kabulune karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili,kararın HMK madde 297 uyarınca gerekçeli karar unsurlarını haiz olmadığını, müvekkilin hiçbir kusuru bulunmadığını, Davacı elektronik işlem platformunun kendisine tanıdığı pozisyon kapama imkânını kullanmak veya teminat tamamlamak suretiyle tek tuşla kendi zararlarını önleyebilecekken bu imkânları kullanmadığını, Müvekkilının ise davacı pozisyonlarını otomatik sistem aracılığı ile piyasada kapatarak üzerine düşeni yerine getirmiş olup, bu itibarla kusursuzluğunu ispat ettiğini, müvekkile kusursuz sorumluluk yüklenmesi mümkün olmadığını, davacının gerçek bir zararı bulunmadığını, buna karşılık eksi bakiyenin ödenmesi müvekkilin fakirleşmesine sebep olacak olup müvekkilının elde etmediği bir tutarı davacı’ya ödemek durumunda kalacağını, taraflar arasında sulh anlaşması bulunduğunu, ilk derece mahkemesinin, bilirkişi raporu’nda bildirilen teknik görüş yerine hukuki görüşü esas almakta olduğunu,, rapor’da belirtilen teknik görüşün aksine karar vermekte ve rapora yönelik itirazları göz ardı ettiğini, davacı tarafından ödenmeyen tutarlar ile müvekkili tarafından hâlihazırda iade edilmiş olan tutarların davacıya tekrar iade edilmesine karar verilemeyeceğini, davacıya iade edilmesine karar verilen ana para tutarına faiz işletilmesinin mümkün olmadığını belirterek kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Açılan dava, Kaldıraçlı varlık alım-satımına yönelik sözleşmeye dayalı alacak davasıdır. Kaldıraçlı Alım Satım işlemleri, bir ülkenin para birimi ile başka bir ülkenin para birimi arasındaki değişim oranından faydalanılarak, döviz ticaretinin yapıldığı uluslararası piyasaların tamamı olarak tanımlanırken Kaldıraçlı Alım Satım piyasalarında Altın, Gümüş, Petrol vb. değerli maden ve emtia üzerinde vadeli ve spot olmak üzere alım satım yapma imkanı verilmektedir. Ülkemizde Kaldıraçlı Alım Satım işlemleri, 2011 yılında yayırnlanan, Seri:.. No:… sayılı ‘Kaldıraçlı Alım Satım İşlemleri ve Bu İşlemleri Gerçekleştirebilecek Kurumlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ’ ile ilk yasal düzenleme getirilmiş olup 11/07/2013 tarihli, (111-37.1 sayılı *Yatırım Hizmetleri ve Faaliyetleri ile Yan Hizmetlere İlişkin Esastar Hakkında Tebliğ” ile yürürlükteki Seri:…, No:… sayılı tebliğ yürürlükten kaldırılmış fakat yeni tebliğin 01/07/2014 tarihinde yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 02.05.2012 tarihli ve davacı tarafından gerçekleştirilen işlemin 29.10.2013 tarihli olduğu gözetildiğinde SPK’nun Seri … no:… sayılı tebliğinin yürürlük tarihleri de gözetilerek somut davaya uygulanması gerektiği tartışmasızdır. Yatırımcının korunması tedbirleri kapsamında Sermaye Piyasası Kurulu’nun, Seri:… No:… sayılı *Kaldıraçlı Alım Satım İşlemleri ve Bu İşlemleri Gerçekleştirebilecek Kurumlara İlişkin Esastar Hakkında Tebliğ’in 12. Maddesinin 1.fıkrasının (d) bendi; “Yatırılan teminat tutarlarının üzerinde bir kayba uğratacak şekilde müşterilere işlem yaptırılmaması’ uyarınca, müşterilerin risklerinin yatırılan teminatla sınırlı olmasının hüküm altına alınmıştır.Davacı; altın ticareti ile uğraşan kuyumculuk mesleği ile iştigal eden nitelikli ve profesyonel bir yatırımcı olup Davalı …. İle 02.05.2012 tarihinde “Kaldıraçlı Varlık Alım Satımına Aracılık Faaliyeti Özel Şartlar” sözleşmesini imzalamışlardır. Bu sözleşmenin 1.maddesine göre davalı yatırımcıdan gelen emirleri doğrudan kabul etmek ve gerçekleştirmekle yükümlü olup fiyata müdahalesinin olması mümkün değildir. Ayrıca Kaldıraçlı Alım Satım İşlemleri Risk Bildirim Formu da davacı tarafından imzalanmış olduğundan yatırımcının oluşabilecek risklerden haberdar olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim taraflar arasında imzalanan ‘Kaldıraçlı Varlık Alım Satımına Aracılık Faaliyeti Özel Şartlar” md 12.2’de; *yatırımcı, teminat tamamlama çağrısına ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde, işlemlerinin bir kısmı veya tamamının ters işlem ile tasfiye edilebileceğini kabul eder.’ hükmü davacı tarafça kabul edilmiştir. Tüm bu yasal düzenlemeler ve sözleme hükümleri uyarınca somut olaya bakıldığında Davacının 29/10/2013 tarihinde, …’de (ons altn), 04:00:49–04:23:03 arası zaman diliminde, 1:100 kaldıraç oranı ile, 50’şer lotluk emirler şeklinde toplam 3.250 lot, 1.356,278 ortalama maliyet ile 440.790.319,45-usd ( (… de 1 lot 100 ons a denk gelmektedir.) alım yönünde uzun pozisyon açtığı, gerçekleşecek işlem büyüklüğüne göre yatırılması gereken teminat tutarının 4.,407,903,19 -USD olduğu ve işlemin olduğu esnada pozisyonlar nedeniyle oluşan kar ile birlikte, davacının hesahında 4.407.903,19 -USD’den fazla bakiye bulunduğu, yani hesapta yeterli teminat olduğu ve Tebliğin 12.maddesine aykırı olarak teminat tutarlarının üzerinde bir zarara uğratacak şekilde işlem yaptırılmadığı açıktır. Davacının, uzun pozisyon açma işleminden dolayı teminatın riskli seviyeye düşmeye başlamasıyla davalı tarafça teminatın tamamlanmadığı, davacının teminat tamamlama veya pozisyon azaltma işlemlerinde bulunmayıp kendi üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği ,bu nedenle davalının otomatik hesapları kapatma sisteminin devreye girdiği fakat buna rağmen davacı yatırımcının varlık alım ve akabinde yapılan satım işlemleri nedeniyle -916.634- USD zarara uğradığı ve teminatın eksi bakiye düşmüş olduğu anlaşılmaktadır. Yurt dışında oluşan altın fiyatlarının bir miktar düşmesi nedeniyle davacının yüksek fiyattan aldığı altının teminatın yetersiz bakiyeye düşmesi nedeniyle satılarak paraya çevrildiği bu suretle davaya konu zararın oluştuğu ,işlemler yapıldığı sırada eksik bakiye ile davacı zararına işlem yapılmasına izin verilmesinin sözkonusu olmadığı, davalı tarafın pozisyonlarında zarara uğramasındaki etkenin altın fiyatının düşmesi olduğunda taraflar arasında ihtilaf olmadığından altın fiyatının saatler içinde düşmesinde de kusurlu olduğunu,veya kusursuz olarak sorumlu tutulması da mümkün görülmemiştir.Öte yandan Davacı tarafından teminatın tamamlanması için 790.134- USD ödeme yapıldığı, fakat 08/04/2014 tarihinde 240.134 -USD olarak ödenen bedel davacıya iade edildiğinden davacı tarafça yapılan ödeme sadece 550.000- USD’dir. Ayrıca Davacı yaptığı ödemeyi rızaen yaptığı için TBK 78.madde hükmü uyarınca koşulları oluşmadığından geri isteyemeyecek olup SPK’nın 125 sayılı tebliği bunun aksine hüküm içermemektedir.Açıklanan nedenlerle Alım satıma aracılık hizmetleri sözleşmesinin 4.5 maddesinde “fiyat tesbitinden veya alım satım kararlarından kaynaklanan kar ve her türlü zarardan yatırımcı sorumludur”hükmü bulunmasına göre,ilk derece mahkemesinin davalı tarafın, davacının teminatından daha fazla bir zarara uğramaması için 125 no’lu tebliğ 12.maddesi uyarınca kendi üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği ve Tebliğ hükmüne aykırı tahsilat yaptığı yönündeki karar doğru görülmemiştir.3.250 lotun alım emri tamamlandığında davacının 1.500.000-usd nin üzerinde karda olduğu , saatler içinde altın fiyatının düştüğü ,elektronik platformdan verilen müşteri emirlerine aykırı hareket etme hakkı olmayan davalıya kusur yükletilemeyeceği, ödemelerin davacının hesabından kesinti suretiyle değil rızaen yapıldığı anlaşılmakla davacının ödediği miktardan daha fazla ,davacının uğradığı toplam zararının davalıdan tahsiline karar doğru görülmemiştir.Davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görüldüğünden davanın kabulüne ilişkin kararın kaldırılmasına ,yapılan hata /eksiklik nedeniyle yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden yeniden hüküm verilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne , İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/692 Esas – 2019/1073 Karar sayılı 18/11/2019 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA;”Davanın REDDİNE,” İlk derece mahkemesine ilişkin olarak; “Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 80,70-TL karar ve ilam harcının davacı tarafından yatırılan 59.328,68‬- TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 59.247,98‬-TL fazla harcın talep halinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 229.372,21-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” Davalı tarafından yatırılan 59.263,98‬-TL peşin istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde iadesine, Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafça yapılan 55-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 13/10/2022