Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/451 E. 2022/1781 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/451
KARAR NO: 2022/1781
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/09/2019
NUMARASI: 2016/517 Esas – 2019/794 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/12/2022
Davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; taraflar arasında 01.01.2015 başlangıç ve 31.12.2015 bitiş tarihli distribütörlük sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme süresince davalı şirketten muhtelif tarihlerde mal alınarak bedellerinin ödendiğini, sözleşmenin sona ermesi ile davalıdan alınan bir kısım ürünlerin sözleşme kapsamında 28/07/2015 tarihli 278.533,59-TL bedelli, 29/07/2015 tarihli 112.498,26-TL bedelli ve yine 29/07/2015 tarihli 14.938,29-TL bedelli faturalarla davalıya iade edildiğini, buna karşılık davalı şirketin müvekkili tarafından keşide edilen 14/08/2015 tarihli 50.000-TL bedelli, 07/08/2015 tarihli 50.000-TL bedelli, 21/08/2015 tarihli 47.000-TL bedelli, 19/09/2015 tarihli 38.000-TL bedelli, 12/09/2015 tarihli 38.000-TL bedelli çekleri müvekkiline iade ettiğini, bunun sonucunda müvekkili şirketin davalıya 20.053,93-TL borcunun kaldığını, ancak müvekkili tarafından ürünlerin davalıya iade edilmesinden sonra müvekkilinin gönderdiği ürünlerden bir kısmının davalı tarafından son kullanma tarihlerinin geçtiğinden bahisle müvekkiline iade edildiğini, müvekkili şirketin ise bu ürünleri kabul etmeyerek davalıya geri gönderdiğini, davalı tarafından iade edilen ürünlerin, müvekkili tarafından davacıya gönderilen ürünler olup olmadığı hususunun ispata muhtaç olduğunu, davalının müvekkiline ait olup uhdelerinde bulunan teminat mektubunu paraya çevirerek müvekkilinden haksız olarak tahsil ettiği 95.003,48-TL bedelin müvekkiline istirdatı için bu davayı açtıklarını, davalıya olan 20.053,93-TL borcun mahsubu ile fazla tahsil edilen 74.990-TL’nin müvekkiline iadesi gerektiğini belirterek 74.990-TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; taraflar arasında yapılan 01.01.2015 ve 31.12.2015 dönemini kapsayan sözleşmelerinin sonlandırılması sonucunda, … Kozmetik Şirketi tarafından düzenlenen faturalar ile müvekkili şirkete ait muhtelif ürünlerin iade edildiğini, bu ürünlerin içinde ekonomik değerlerini kaybetmiş ve taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 18. maddesine gereğince sağlam ve düzgün bir şekilde korunması temin edilmeyen ürünlerin de bulunduğunu, bu hususta sorumluluğun davacı şirkete ait olduğunu, bu ürünlerin iade edilmesinin mümkün olmaması nedeniyle davacı yana … Ltd. Şti. aracılığı ile geri gönderildiğini, ancak davacının hiçbir haklı neden göstermeden bu ürünleri faturaları ile aynı kargo firması ile geri gönderdiğini, davalı şirket yetkilisi …’nın söz konusu ürünleri müvekkili şirket elemanları …, … ve … ile 01.09.2015 tarihinde müvekkili şirketin deposunda birlikte incelediklerini, inceleme sonunda evsafa uygun olmayan ekli listedeki ürünlerin iade edilmesi hususunda mutabakata varılarak tutanak altına alındığını, görüntü kayıtlarının CD içerisinde bulunduğunu, İstanbul Anadolu 12.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/114 D. İş sayılı dosyası kapsamında yapılan delil tespitinde, söz konusu ürünlerin son kullanma tarihlerinin geçtiğinin, bazılarının ambalajlarının bozulmuş olduğunun ve kullanılmasının mümkün olmadığının belirtildiğini, davacının cari hesap borcu ile birlikte 95.003,48-TL borcunu ödememesi nedeniyle teminat mektubunun 95.003,48-TL kısmını nakde çevirdiklerini, iade edilen ürünlerin yüklü miktarda olması sebebiyle makul bir gecikme yaşandığını, davacı firmanın evsafı uygun olmayan ürünlerin kendilerine ait olmayıp, müvekkil deposunda bulunan ürünlerden olduğu iddiasının ispata muhtaç olduğunu belirterek haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin sona ermesinin akabinde, davacı tarafından, davalının distribütörü sıfatıyla pazarlanılan ürünlerden elde kalanların davalıya iade edildiği, davalı tarafından sözleşmenin 18.maddesi kapsamında geri gönderilen ürünlerin son kullanma tarihlerinin geçtiği ve bozuldukları gerekçesi ile teslim alınmayarak davacıya iade edildikleri, davacının ise ürünleri teslim alamayarak tekrar davalıya iade ettiği, taraflar arasındaki sözleşmenin 16.maddesine göre; davacı tarafından verilecek siparişlere konu ürünlerin davacı çalışanları tarafından teslim alındıktan sonra bu ürünlerin mülkiyetinin davacıya geçeceği, sözleşmenin 18.maddesine göre ürünlerin hasar ve ziyaının da aynı şekilde teslim ile davacıya geçeceği, bundan sonra ürünlerin sağlam ve düzgün bir şekilde korunması için uygun şartlarda depolama yapılmasının davacının sorumluluğunda olduğu, sözleşme hükümlerine göre davalı tarafça, sözleşmenin sona ermesinden sonra, henüz bedelleri ödenmemiş ve davalıya iade edilmek istenmiş ürünlerin son kullanma tarihlerinin geçmiş olması ve/veya bozulmuş/hasarlanmış olmaları durumunda hasarın davacıya ait olacağı, davacının bu ürünlerin bedelini ödemekten kaçınamayacağı, her iki tarafça dosyaya sunulan faturaların bilirkişi tarafından karşılaştırıldığı davalı firmanın düzenlediği faturalardaki ürün detaylarının, davacı firmanın iade faturalarındaki ürünlerle karşılaştırılması sonucu 27.778,29-TL değerindeki ürünün, davalı tarafından düzenlenen faturada olmasına rağmen davacı taraından düzenlenen iade faturasında bulunmadığı, 3.878,28-TL değerindeki ürünün, davalı tarafından düzenlenen faturada miktarsal olarak davacı firmanın düzenlediği faturadan fazla olduğu, 35.966,41-TL değerindeki ürünün her iki tarafın düzenlediği faturalarda bulunduğu hususlarının tespit edildiği, buna göre depoda bulunup, davacı tarafından sipariş alınarak teslim alındığı ve mülkiyeti ile birlikte hasar ve ziyaının da davacı geçtiği iddia ispat olunabilen ürün değeri toplamının 35.966,41-TL olduğu, bu tutara davacının borçlu olduğunu kabul ettiği 20.053,93-TL’nin eklenmesi ile davalının davacıdan 56.020,34-TL alacaklı olduğu ve teminat mektubunun ancak bu tutardaki kısmını nakde çevirmekte haklı olduğu gerekçesiyle davalının nakde çevirdiği ve tahsil ettiği teminat mektubu bedeli olan 95.003,48-TL’den, davalının ispat olunan alacak tutarı olan 56.020,34-TL mahsubu sonucu davanın kısmen kabulüne, 38.983,14-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili tarafından davalıya iade edilen malların hasarlı olmadığını, malların hasarlı olduğunun kabul edilmesi ihtimalinde dahi davalı tarafından hasar ve ayıbın iki ve sekiz günlük süreler içerisinde müvekkiline bildirilmediğini, müvekkili şirketin eski temsilcisi tarafından hasarlı ürünlerin alınacağının kabul edildiğine dair davalı iddiasının da gerçeği yansıtmadığını, bahsi geçen tutanakta şirketin eski yetkilisi …’nın imzası bulunmadığı gibi bu kişinin işlemlerin tesis edildiği sırada şirket yetkilisi olmadığını, müvekkili tarafından iade edilen ürünlerin son kullanma tarihlerinin geçtiği hususunun davalı tarafından ispatlanamadığını, delil tespiti raporunda da bu yönde bir tepit bulunmadığını, ayrıca müvekkilinin yokluğunda yapılan delil tespitinin müvekkilini bağlamayacağını, ürünleri incelemeksizin faturaları ticari defterlerine kaydeden davalının beyanlarının hayatın olağan akışı ile örtüşmediğini, davalının ürünlerin tarihlerin geçip geçmediğini anlayabilecek durumda olduğunu, bu ürünlerin bir ay gibi süre geçtikten sonra iade edilmesinin izahtan vareste olduğunu, yine davalı şirketin kendi iç yazışmalarının müvekkili şirketi bağlamayacağını, ilk bilirkişi raporu doğrultusunda davanın tam kabulüne karar verilmesi gerekirken son bilirkişi raporuna göre hüküm tesisinin doğru olmadığını belirterek kararın kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.2-Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacının faturalarında yer almamasına rağmen müvekkili tarafından düzenlenen faturalarda olduğu belirtilen 27.788,29-TL ürünler ile ilgili; davacının düzenlediği faturalarda bir çok ürünün barkod numaralarına yer verilmediğini, bir kısmının ise farklı barkod numaraları ile iade edildiğini, bu nedenle müvekkilinin sanki davacının gönderdiklerinden farklı ürünleri iade etmiş gibi değerlendirildiğini, ancak davacının faturalarında belirtilen ürünlerle müvekkili tarafından iade edilen ürünlerin aynı olmasına rağmen barkod numaralarında farklılık ya da isimlerinde kısmi farklılıklar nedeniyle farklı ürünmüş gibi değerlendirilmesinin doğru olmadığını, davacının defterlerinde kayıtlı olmayan 7.312,46-TL bedelli fatura ile ilgili; müvekkili tarafından davacıya satılan ürünler nedeniyle ciro primi ödendiğini, ancak davalı tarafından iade edilen ürünlerden dolayı davacının ciro primini hak kazanamadığını, bu ürünlere isabet eden ciro primlerinin müvekkiline iadesinin gerektiğini, itirazlara rağmen bu hususların incelenmediğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasındaki distribütörlük sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.Dosyanın incelenmesinde, taraflar arasındaki distribütörlük sözleşmesinin sona erdiği, davacının 28/07/2015 tarihli 278.533,59-TL bedelli, 29/07/2015 tarihli 112.498,26-TL bedelli ve yine 29/07/2015 tarihli 14.938,29-TL bedelli faturalarda belirtilen ürünleri davalıya iade ettiği ve davalı tarafından teslim alındığı, bahsi geçen faturaların davalının ticari defterlerine işlendiği, ancak davalının, davacı tarafından gönderilen ürünlerden tarihi geçmiş olanlarla ilgili düzenlendiği 31/08/2015 tarihli olmak üzere 10 adet toplamda 67.632,97-TL tutarlı fatura ile tarihi geçmiş ürünleri davacıya iade etmiş ise de davacı tarafından bu ürünlerin teslim alınmayarak davalıya geri gönderildiği anlaşılmaktadır. Tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde; nakde çevrilen teminat mektubu ile birlikte, davacının defterlerine göre davacının davalıdan 74.946,07-TL alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerine göre ise teminat mektubunun nakde çevrilmesi ile davalının davacıdan olan 95.003,48-TL alacağının sona erdiği, tarafların ticari defterleri arasındaki farklılığın ise davalı tarafından tarihi geçtiği belirtilen ürünlerle ilgili düzenlenen 31/08/2015 tarihli olmak üzere 10 adet toplamda 67.632,97-TL tutarlı fatura ile yine davalı tarafından düzenlenen “hizmet faturası” açıklamalı 14/08/2015 tarihli 7.312,46-TL bedelli faturadan kaynaklandığı tespit edilmiştir. Sözleşmenin sona ermesi nedeniyle davacının elinde kalan ürünleri iade edebileceği hususunda davalının bir itirazı bulunmamaktadır. Davalı, davacı tarafından iade edilen ürünlerden sadece tarihi geçen, ambalajı hasarlı ve diğer nedenlerden dolayı ekonomik değerini yitiren ürünlere itiraz etmektedir. Bunun dışında davalı, sözleşme kapsamında davacıya teslim edilen ürünlerle ilgili ciro primleri ödendiğini, fakat ürünlerin iade edilmesi nedeniyle davacıya ödenen ciro primlerinin karşılıksız kaldığını belirterek 7.312,46-TL ciro priminin iade edilmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Bu durumda taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının davalıya iade ettiği ürünlerin son kullanma tarihlerinin geçip geçmediği, ekonomik değerini yitirip yitirmediği, sözleşme kapsamında bu ürünlerden kaynaklanan sorumluluğun kimde olduğu, bunun dışında iade edilen ürünlere isabet eden ciro primlerinin davalıya iadesinin gerekip gerekmediği hususlarında toplanmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 16. Maddesinde, distribütör (davacı) tarafından verilecek siparişlerin Yöntem (davalı) tarafından kabul edildikten sonra geçerli sayılacağı, sipariş edilen mallara ilişkin irsaliyenin Distribütör’de çalışan kişi/kişiler tarafından imzalanarak teslim alınması ile malların mülkiyetinin teslim ile birlikte Distribütör’e geçeceği; sözleşmenin 18. maddesinde hasarın da teslim ile distribütöre geçeceği kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin “Fesih” başlıklı D.4 maddesinde sözleşmenin herhangi bir şekilde sona ermesi halinde Distribütörün, davalının uygun görmesi ve talep etmesi ön koşuluna bağlı olarak satın aldığı ürünleri aldığı satış şartları ile aynen iade etmeyi, sözleşme’nin herhangi bir neden ile feshi halinde Distribütörün davalının yazılı onayını almaksızın ürünlerin satışına devam edemeyeceği düzenlenmiştir. Bahsi geçen hükümlere göre sözleşmenin sona ermesi ile davacının elinde kalan hükümleri davalıya iade etmesi mümkün ise de ürünlerin teslimi ile birlikte hasar ve ziyaı davacıya geçtiğinden davacının elinde iken ekonomik değerini yitiren ürünlerin davalıya iade edilmesi mümkün olmayacaktır. Davacı, davalı tarafından 31/08/2015 tarihli olmak üzere 10 adet toplamda 67.632,97-TL tutarlı fatura ile kendisine geri gönderilen ürünlerin, davalıya kendisi tarafından gönderilen ürünler arasında olmadığını iddia etmektedir. Davalı, davacı tarafından kendisine iade edilen ürünleri teslim alırken inceleme yapmadığı, ürünleri ihtirazi kayıtsız olarak teslim aldığı, aradan 1 ay gibi bir zaman dilimi geçtikten sonra uyuşmazlık konusu ürünleri iade ettiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşme hükümleri uyarınca davacının davalıya ekonomik değerini yitiren ürünleri iade etmesi mümkün değil ise de; davalı, ürünleri teslim alırken herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmemesi ve iade edilen mallara ilişkin davacı tarafından düzenlenen faturaları defterlerine işlemesi nedeniyle, 31/08/2015 tarihli faturalarla davacıya iade ettiği ürünlerle davacıya ait 28/07/2015 ve 29/07/2015 tarihli faturalarla kendisine gönderilen ürünlerin aynı olduğunu ispat yükü davalının üzerindedir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda 27.778,29-TL değerindeki ürünün, davalı tarafından düzenlenen faturada olmasına rağmen davacı tarafından düzenlenen faturada bulunmadığı, 3.878,28-TL değerinde ürünün davalı tarafından düzenlenen faturada miktarsal olarak davacı firmanın düzenlediği faturadan fazla olduğu, 35.966,41-TL değerindeki ürünün, her iki tarafın düzenlediği faturalarda bulunduğu tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 18. Maddesi uyarınca ürünlerin teslimi ile hasar davacıya geçtiğinden, davacının elinde iken tarihi geçen ve her iki tarafın faturalarında yer alan 35.966,41-TL değerindeki ürünü davalıya iade etmekte haklı olmadığının kabulünde isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Buna karşılık her iki tarafın faturalarında yer almasına rağmen miktarsal olarak fazla gösterilen 3.878,28-TL ürün bedeli ise davalı tarafından ispat edilememiştir. Yine davalı, kendisi tarafından düzenlenen faturada olmasına rağmen davacı tarafından düzenlenen faturada bulunmayan 27.778,29-TL değerindeki ürünlerden bir kısmı ile ilgili itirazda bulunmuş ise de davalının bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde gösterilen ürünlerin stok kodu, ürün ismi veya birim fiyatı olarak tarafların faturalarında farklı olarak yer aldığı anlaşılmaktadır. Davalı, bu ürünleri ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin teslim almış olup, bu ürünlerin davacı tarafından gönderildiğini ispatlayamamıştır. Davalı, sözleşme kapsamında davacıya teslim edilen ürünlerle ilgili ciro primleri ödendiğini, fakat ürünlerin iade edilmesi nedeniyle davacıya ödenen ciro primlerinin karşılıksız kaldığını belirterek 7.312,46-TL ciro priminin iadesinin gerektiğini ileri sürmektedir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 4.b maddesinde davalı şirket, her faturada, kampanya iskontoları düştükten sonra oluşan fatura bedeli üzerinden toplam %15 fatura altı iskonto yapmayı, net ciro üzerinden satış danışmanı desteği olarak %5 prim vermeyi, 3 aylık olarak belirlenen net ciro hedefine ulaştığında % 5 ilave ciro primi vermeyi üstlenmiş olup, iş bu primlerin, her dönem sonunda hizmet bedeli karşılığı olarak ve fatura kesilmesi kaydıyla ödeneceğini kabul etmiştir. Ancak taraflar arasındaki sözleşmede distribütöre ödenen ciro priminin iadesi ile ilgili düzenleme bulunmamakta olup davalı buna ilişkin olarak düzenlediği ve davacının defterinde kayıtlı olmayan 14/08/2015 tarihli 7.312,46-TL bedelli fatura yönünden haklılığını ispatlayamamıştır. Bu durumda hasar ve ziyaının davacı geçtiği ispat olunan ürün değeri 35.966,41-TL ve davacının borçlu olduğunu kabul ettiği 20.053,93-TL’nin eklenmesi ile davalının davacıdan 56.020,34-TL alacaklı olduğu, davalının nakde çevirdiği ve tahsil ettiği teminat mektubu bedeli olan 95.003,48-TL’den, davalının ispat olunan alacağının mahsubu sonucunda davacının davalıdan 38.983,14-TL alacağının bulunduğu anlaşıldığından mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararında isabetsizlik bulunmadığından davacı ve davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davacıdan alınması gereken 80,70- TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 54,40- TL’nin mahsubu ile bakiye 26,3‬0- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Davalıdan alınması gereken 2.662,93-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 666-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.996,93-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,Taraflarca yapılan istinaf yargı giderinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/12/2022