Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/365 E. 2022/1664 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/365
KARAR NO: 2022/1664
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/12/2019
NUMARASI: 2018/911 Esas 2019/1277 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Davalı … hakkında davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirket ile davalılar arasında 01/03/2012 tarihli sözleşme ile 15/12/2013 ve 30/10/2014 tarihli ek sözleşmeler yapıldığını, bu sözleşme kapsamında satışı yapılan ürün ve hizmetler sebebiyle muaccel olmuş alacakların icra takibine konu edildiğini, 01/03/2012 tarihli sözleşmenin 13. Maddesinin yetki sözleşmesi niteliğinde olduğunu , ticari defter kayıtlarına göre davalı şirket borçlu olup, davalı şahsın da borçtan müteselsil kefil olarak sorumlu olduğunu, müvekkilinin sattığı ürünler ile verdiği hizmetlere ilişkin faturalar kestiğini, ancak davalıların ödeme yapmadığını, alacağın tahsili amacıyla davalılar aleyhine İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında ilamsız takip başlatıldığını, davalıların takibe itiraz ettiğini,borcun davalı şirket kayıtlarında da sabit olduğunu belirterek, davalıların itirazının iptali ile davalılar aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; kefalet sözleşmesinin kanunda öngörülen şekil şartlarını taşımadığından geçersiz olup, bu nedenle müvekkili … yönünden davanın reddi gerektiğini, TBK’nın 583. maddesi gereğince kefalet sözleşmesinin geçerliliği için kefilin sorumlu olduğu miktarın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefalete ilişkin yükümlülük altına girdiğinin bizzat kefilin el yazısı ile yazılmasının şart olduğunu, sözleşmede ise müvekkilinin el yazısı ile yazılmış hiç bir beyan bulunmadığını, bu nedenle kefaletin geçersiz olduğunu, müvekkili şirket hakkında Bakırköy 1. ATM’nin 2018/319 Esas sayılı dosyasında konkordato tasdiki talebiyle açılan davada tedbir kararı verildiğini, bu kapsamda davanın konkordato heyetine ihbarının ve bu davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, müvekkili şirketin takipte belirtilen tutarda borcunun bulunmadığını, davacı tarafça satılan ürünler nedeniyle ödenmeyen borcu bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; belgenin imzalandığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununu 484. maddesi ile kefalet sözleşmesinin, “Kefaletin sıhhati, tahriri şekle riayet etmeğe ve kefilin mes’ul olacağı muayyen bir mikdar iraesine mütevakkıftır.” denilmek sureti ile kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı şekle tabi olması ve sözleşmede kefilin sorumlu olacağı belirli bir miktarın gösterilmesinin, zorunlu unsurlar olarak gösterildiği, taraflar arasında 01/03/2012 tarihinde sözleşme imzalandığı, sözleşme uyarınca davacının satıcı, davalı şirketin alıcı ve diğer davalının da kefil olduğu, ihtilaf davalının kefaletinin şekil şartlarını sağlayıp sağlamadığı hususunda olup, kefalet sözleşmesine sözleşme tarihi itibariyle 818 sayılı BK’nın kefalete ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, sözleşmenin 11. maddesi ile kefilin sorumlu olacağı miktarın 120.000-Euro olarak belirlendiği, bu hali ile kefaletin şekil şartlarını taşıdığı ve geçerli olduğu, davalının cevap dilekçesi ile ürün satımının gerçekleştiğini kabul ettiği, ancak ödenmemiş borcu olmadığını beyan ettiği, ödeme iddiasında bulunan davalının ispat yükü üzerinde olduğu, ödemeye ilişkin yazılı delil sunulmadığı, bu durumun bilirkişi raporu ile de tespit edildiği, bu hali ile davacının davasını ispatladığı gerekçesiyle, davalı kefil hakkındaki davanın kabulüne, davalı şirket aleyhine açılan davanın ise HMK’nın 150. maddesi hükmü gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı … vekili; müvekkilinin 01.03.2012 tarihli sözleşmeden doğan borca kefil olduğunu, bu sözleşmenin 818 sayılı BK’ya tabi olduğunu, ancak tarafların sözleşmedeki şartları 15.12.2013 ve 30.10.2014 tarihli sözleşmeler ile değiştirdiğini, sonraki sözleşmelerde müvekkilinin ismi ve imzası bulunsa da, 6098 sayılı TBK’da düzenlenen şekil şartlarının eksik olduğunu, her iki sözleşmede de kefilin el yazısıyla yazılmış kefaletinin bulunmadığını,dava konusu borcun da ek sözleşmelerden doğduğunu, borç doğurucu işlem 2013 ve 2014 tarihli sözleşmeler olduğundan, kefaletin şekil şartlarının 6098 sayılı TBK’ya uygun olması gerektiğini, borç ekstresine göre borcun 2016 yılından sonra doğduğunu, ek sözleşmelerde kefaletin süresi ve şekil şartları bulunmadığından geçerli bir kefaletten bahsedilemeyeceğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davalı şirkete satışı yapılan ürünler ve verilen hizmetlerden doğan cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Somut olayda; davacı ile davalı şirket arasında, davacı tarafından davalıya temizlik ürünü satışı, fiyatlandırma ve ödemeye ilişkin 01.03.2012 tarihli sözleşme akdedildiği, davalı …’nun da sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, sözleşmenin kefalete ilişkin 11. maddesinde kefalet limitinin 120.000-Euro olarak belirlendiği; aynı taraflarca akdedilen ve yine davalı …’nun müteselsil kefil olarak imzasının bulunduğu 15.12.2013 tarihli ek sözleşmede, sözleşmenin konusunun 01.03.2012 tarihli sözleşmeye ek hükümler ilave edilmesi olarak açıklandığı, 01.03.2012 tarihli sözleşmenin işbu sözleşme ile değiştirilen ve ilave edilen hükümler dışındaki tüm hükümlerinin geçerli olduğunun belirtildiği, bu ek sözleşme ile ilk sözleşmede yer alan ürün alım kotasının artırıldığı ve ilk sözleşmede 3 yıl olarak belirlenen sözleşmenin süresinin 5 yıla çıkarıldığı; 30.10.2014 tarihli ek sözleşmede ise, alıcıya borç olarak verilmiş olan 100.000-TL paranın geri ödeme koşullarının düzenlendiği anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davalı … aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmiş olup uyuşmazlık, davalı …’nun kefaletinin geçerli olup olmadığına ilişkindir. 1.3.2012 tarihli sözleşmenin imzası tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 484. maddesi uyarınca; kefalet sözleşmesinin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olduğu kefalet limiti olarak, belirli bir miktarın gösterilmesi gereklidir. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 583. maddesine göre ise kefalet sözleşmesinin geçerli olması için; yazılı şekilde yapılması, kefilin sorumlu olduğu azami miktar ile kefalet tarihinin, müteselsil kefalet halinde bu ibarenin kefilin kendi el yazısıyla yazılması, ayrıca aynı yasanın 584. maddesi gereğince kefilin evli olması halinde yazılı eş rızasının da alınması zorunludur. Taraflarca imzalanan 01.03.2012 tarihli ilk sözleşme, yazılı şekilde yapılmış ve kefalet limiti de gösterilmiş olmakla, şekil şartları tamam olduğundan kefalet geçerlidir. Taraflarca bu sözleşmeden sonra imzalanan 15.12.2013 tarihli sözleşmede, ilk sözleşmenin geçerli olduğu belirtilerek sadece ürün alım kotası ve süresi değiştirilmiştir. 30.10.2014 tarihli son ek sözleşme ise alıcıya verilmiş borcun ödeme koşullarına ilişkindir. Bu durumda davalının geçerli kefaletinin bulunduğu ilk sözleşme geçerli ve yürürlükte olup, davalının kefalet sorumluluğu bu sözleşme gereği devam etmektedir. Takip ve dava konusu alacak da bu ilk sözleşme gereği satışı yapılan malların satış bedelinden doğmuştur. Bu nedenle davalının kefalet sorumluluğu bakımından ilk sözleşmeye itibar edilerek, davalının geçerli bulunan kefaleti nedeniyle asıl borçlunun borcundan sorumlu tutulmasında bir isabetsizlik yoktur. Açıklanan nedenlerle,istinaf nedeni yerinde görülmeyen davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 2.597,90-TL istinaf karar harcından davalı … tarafından peşin yatırılan 649,47-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.948,43‬-TL harcın davalı …’ndan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan 53,5‬0-TL yargı giderinin davalı …’ndan alınarak davacıya verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/11/2022