Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/350 E. 2022/1780 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/350
KARAR NO: 2022/1780
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/06/2019
NUMARASI: 2018/180 Esas 2019/640 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/12/2022
Davanın reddine ilişkin kararın davacı ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; … şirketler grubu portföyünde yer alan taşınmazın satışı için müvekkili şirkete bildirilen davalı şirket hesabına 22.6.2015 tarihinde taşınmaz satın alma bedeline mahsuben avans ödemesi olarak 2.000.000-usd ödemede bulunulduğunu, taşınmaz satışının karşı tarafın problemlerinden ötürü akim kalması sebebiyle ödenen bu bedelin iadesi hususunda davalı şirket ile muhtelif görüşmeler yapıldığını, ancak anılan görüşmelerin sürüncemede kalması sebebiyle Kadıköy … Noterliği’nden ihtarname keşide edilerek 2.000.000-usd’nin ödenmesi aksi halde ise yasal yollara başvurulacağının davalı şirkete ihtar edildiğini, davalının cevabi ihtarnamesi ile aktiflerine kayıtlı bir taşınmaz bulunmadığını bildirildiğini ve satım ilişkisini inkar ettiğini, bunun üzerine 2.000.000-usd tutarındaki avansın tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız takip başlatıldığını ve davalının takibe itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu belirterek davalının itirazının iptali ile %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacının dava dilekçesinde belirttiği taşınmazların davalı şirkete ait olmadığını, taşınmazların halka açık bir şirket statüsünde olan …San ve Tic A.Ş. adına kayıtlı olduklarını, davacının iddia ettiği taşınmaz satışı ilişkisinin gerçekten kurulduğunun bir an için varsayılması halinde dahi davacının malik yerine başka bir şirketle muhatap olmasının gerekçesini delilleri ile açıklaması gerektiğini, davacının icra takibi ve iş bu davayı kendi bankalarına verdikleri hukuken hiç bir anlam ihtiva etmeyen ödeme talimatındaki açıklamaya dayandırdığını, davacının iddia ettiği maddi vakıayı yazılı deliller ile ispatlamak zorunda olduğunu, davacının kendi borcunu ödemek üzere söz konusu havaleyi gerçekleştirdiğini, ancak bankaya verdiği talimatta davalının bilgisi ve onayı dışında gerçeğe aykırı bir açıklama yazdığını, taşınmazların müvekkiline ait olmaması nedeniyle taraflar arasında bir taşınmaz satışının da mümkün bulunmadığını, bu nedenle davacı tarafından gönderilen havalenin mevcut borcun ödenmesine ilişkin olduğunun kabulünün gerekeceğini, taraflar arasında şirket pay devrinden ve bu şirketlere ait elektrik santralleri ve lisanslarına ilişkin işlemlerinin tamamlanması sürecine ilişkin hukuki ilişki bulunduğunu, davacı şirketin bu süreçte ortaya çıkan gecikme, eksikler, ayıplar ve kayıplara karşılık olmak üzere taraflar arasında dostane şekilde yürütülen görüşmeler neticesinde tazminat olarak ödediği 2.000.000-usd tutara karşılık olmak üzere müvekkilinin 10.11.2017 tarihli e-faturayı davacıya gönderdiğini ve sözkonusu faturanın davacı şirket tarafından kabul edilerek kayıtlarına alındığını, TTK 21/2 maddesi uyarınca davacının sekiz içinde faturaya itiraz etmediğini, fatura içeriğini kabul etmiş sayıldığını, dolayısıyla davacının bu süreden sonra faturaya yönelik itirazlarının hukuki bir değerinin bulunmadığını belirterek davacının haksız davasının reddine, takip tutarının % 20’sinden aşağı olmamak üzere davacının kötüniyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davacının iadesini istediği avans ödemesine dayanak yaptığı taşınmazın davalı adına tapuda kayıtlı bulunmadığı, bu taşınmazın davacı adına tapuda satış ve tesciline ilişkin işlemleri yapmak üzere davalı ile komisyoncu sıfatıyla anlaştığına dair yazılı delil bulunmadığı, davacının banka yolu ile davalı hesabına “… AŞ adına sair transfer bedeli tahsilatı … TAŞ” açıklaması ile 2.000.000-USD’yi EFT yolu ile gönderdiği, sadece EFT talimatında “taşınmaz satın alma bedeline mahsuben avans ödemesi” ibaresinin bulunduğu, dolayısıyla davacının öncelikle davaya konu ettiği bedeli davalıya satın alacağı taşınmaz bedelinin avansı olarak gönderdiğine ilişkin yazılı somut bir delil bulunmadığı, kaldı ki davalı tarafın savunmasına dayanak yaptığı ve davalı tarafça düzenlenerek davacı tarafa tebliğ ettiği ve davacı şirketin de ticari defterlerine davalı şirket lehine alacak kaydı yaptığı 10.11.2017 tarihli “tazminat bedeli” içerikli 7.700.000-TL tutarlı e-fatura ile davalı şirketle alacak-borç ilişkisinin sıfırlanmış olduğu, sonrasında davacının ticari defterine 27.12.2017 tarihi itibariyle davalı şirket aleyhine borç olarak kaydının yasal dayanağının ispatlanamadığı, bu yönde yazılı delil sunulamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davacı vekili; avans ödemesinin, taşınmazların maliki olan bağlı ortaklık … yerine, talep üzerine holdingin bir diğer bağlı ortaklığı olan davalı şirkete yapıldığı göz önüne alındığında, davalı şirketin taşınmazların maliki olmamasının uyuşmazlığa tesir eder bir yön arz etmediği, aktifinde taşınmaz bulunmayan şirketin taşınmaz satın alma bedeline mahsuben gönderilen avans ödemesini iade ile yükümlü olduğunu, ayrıca ödemenin davalı şirkete yapılmasının …’ın talebi ile yapıldığı hususun tanıkla ispat edecekleri halde mahkemece tanıklarının dinlenmediğini, mahkemece USD havalelerinde kullanılması zorunlu swift kayıtları incelenmeksizin eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğini, USD üzerinden havale yapıldığı için paranın önce USD muhabiri olan ABD’ye transferinin gerçekleştiğini, denetimden geçtiğini, onun üzerinden ise nihai varış yeri olan Türk bankasına gönderildiğini, dava konusu 2.000.000-USD tutarındaki avans ödemesinin bu şekilde denetime tabi olarak swift sistemi üzerinden gerçekleştirilmesinin zorunlu olduğunu, müvekkili şirket tarafından ödemenin gerçekleştirildiği sırada verilen EFT talimatında açıklamaya “taşınmaz satın alma bedeline mahsuben avans ödemesi” şeklinde açıklamaya yer verildiğini, anılan açıklamanın muhabir Amerikan Bankası’na ödemeyi gerçekleştiren … Bankası tarafından geçilen swift mesajında da aynen yer aldığını, bu noktadan sonra karşı tarafın hesabına yapılacak ödeme işlemlerinin Amerika’daki muhabir banka tarafından gerçekleştirildiğini, bu nedenle swift mesajı incelenmeksizin dekonttaki açıklamalara dayalı hüküm kurulmasının doğru olmadığını, havalenin mevcut bir borcun tasfiyesi için yapıldığı hususunda yasal bir karine bulunduğunu, ancak bu karinenin adi karine olması nedeniyle aksinin ispatının mümkün olduğunu, Yargıtay uygulamasında da havalenin mevcut bir borcun ödemesi nedeniyle yapıldığının, ancak havaledeki beyanlara itibar edilmesi gerektiğinin, açıklama içeren havalelerde gönderilen paranın borç için değil açıklama içeriğinde yer verilen sebep uyarınca gönderildiğinin kabul edildiğini, yargılama sırasında davalının, kendilerine gönderilen paranın tazminat alacağına karşılık ödendiğini ileri sürdüğünü, davalının bu beyanının bağlantısız bileşik ikrar hükmünde olduğunu, bu nedenle ispat yükünün davalının üzerine geçtiğini, davalının tazminat iddiasını taraflar arasındaki şirket pay devirlerine dayandırdığını, müvekkilinin ve satıcı olarak yer alan üçüncü kişilerin sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklerini süresinde yerine getirdiğini, bu hususun 25/11/2013 tarihinde düzenlenen ibra protokolü ile imza altına alındığını, müvekkilinin bahsi geçen protokol nedeniyle olan alacaklarından … tarafından bulunulan rica üzerine taviz verdiğini, bahsi geçen sözleşmelerden müvekkilinin davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığı hususunun tartışmasız olduğunu, taşınmazın malikinin dava dışı … olsa da bir takım saiklerle bedelin davalı şirket hesabına gönderilmesinin istendiğini, ancak paranın iadesi için görüşmelerin devam ettiğini, müvekkilinin oyalandığını, sonrasında ise davalı tarafça kendilerini borçtan kurtarmak amacıyla hazırlanan mizansen çerçevesinde 10/11/2017 tarihli faturanın gönderildiğini, davalının 2.000.000-USD’yi iki yılı aşkın süre boyunca hesaplarında tuttuğunu, başkaca herhangi bir kayıt yapmadığını, müvekkili tarafından alacağın talep edilmesi üzerine fatura düzenlenerek hesapların sıfırlandığını, ayrıca taraflar arasındaki hisse devir sözleşmesindeki tazminat talep usulünün merasime bağlandığını, davalının bu kurallar çerçevesinde herhangi bir talepte bulunmadığını, sonradan aynı zamanda sözleşmeye aykırı olarak düzenlenen faturaya itibar edilmesinin mümkün olmadığını, ayrıca davalı tarafından düzenlenen faturanın müvekkili defterine işlendiği kabul edilmiş ise de bilirkişi tarafından tespit edildiği üzere bu faturaya müvekkili defterlerinde yer verilmediğini, faturanın ifa aşaması ile ilgili olduğunu, akdedilmiş bir sözleşmeye dayandırılması gerektiğinin kabul edildiğini, bu nedenle süresinde itiraz olunmamak suretiyle kabul edildiği varsayılan fatura içeriğinin ancak sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak faturada yer alması olağan sayılan malın cinsi, yapılan işin adedi, türü ve bedeli gibi hususlara ilişkin olabileceğini, oysa taraflar arasındaki sözleşmede düzenlenmemiş bir hususa ilişkin kayıt kabul edilemeyeceğinden faturaya itiraz edilmemiş olmasının davalının tazminat alacağına hak kazanacağı sonucunu doğurmayacağını, kaldı ki müvekkili tarafından iade faturası düzenlendiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 2-Davalı vekili; taraflar arasında taşınmaz satışı bulunmadığını, davacının icra takibinde kötüniyetli olduğunu, cevap dilekçesinde kötüniyet tazminatı taleplerinin bulunduğunu belirterek alacağın % 20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, taşınmaz satış sözleşmesi kapsamında avans olarak havalesi yapıldığı iddia edilen bedelin taşınmaz satışının gerçekleşmemesi nedeniyle iadesi için girişilen icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirketin portföyünde yer alan taşınmazın satışı için davalı şirket hesabına 22.06.2015 tarihinde, taşınmaz satın alma bedeline mahsuben avans ödemesi olarak 2.000.000-USD ödeme yaptığını, taşınmaz satışının karşı taraftan kaynaklanan nedenlerle akim kalması sebebiyle ödenen bedelin iadesi hususunda davalı şirket ile yapılan görüşmelerden sonuç alınamadığını belirterek avans olarak havale yapıldığı belirtilen bedelin icra yoluyla tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili ise, müvekkili ile davacı arasında taşınmaz satımına ilişkin anlaşma bulunmadığını, davacı tarafın karşılığında avans ödemesi yaptığını iddia ettiği taşınmazların müvekkili şirkete değil, …A.Ş. adına kayıtlı olduğunu, taraflar arasında şirket pay devrinden ve bu şirketlere ait elektrik santralleri ve lisanslarına ilişkin işlemlerinin tamamlanması sürecine ilişkin hukuki ilişki bulunduğunu, davacı şirketin bu süreçte ortaya çıkan gecikme, eksikler, ayıplar ve kayıplara karşılık olmak üzere taraflar arasında dostane şekilde yürütülen görüşmeler neticesinde tazminat olarak 2.000.000-USD’yi ödediğini, bu tutara karşılık olmak üzere müvekkilinin 10.11.2017 tarihli e-faturayı davacıya gönderdiğini ve sözkonusu faturanın davacı şirket tarafından kabul edilerek kayıtlarına alındığını, faturaya süresinde itiraz edilmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur. 6098 Sayılı TBK 555 vd. maddelerinde düzenlenmiş olan havale, hukuksal nitelikçe bir ödeme vasıtasıdır. Havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin tersini (havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını) ileri süren havaleci (muhil), bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Davacı tarafça dava dışı … bank A.Ş.’ye hitaben sunulan EFT talimatında davalı şirkete ait banka hesabına 2.000.000-USD’nin havalesi talep edilmiş olup “taşınmaz satın alma bedeline mahsuben avans ödemesi” açıklamasına yer verilmiştir. Aynı tarihli havale dekontunda ise “… AŞ adına sair transfer bedeli tahsilatı … Sanayi ve Ticaret … bank TAŞ” şeklinde açıklamaya yer verildiği görülmektedir. Bilirkişi tarafından yapılan incelemede davacı tarafından yapılan bu ödemenin, davalının ticari defterlerinde aynı tarihte “diğer çeşitli borçlar” ve “alıcılar” hesabında davacı lehine alacak olarak kaydedildiği tespit edilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda karine mevcut ise de bahsi geçen havale talimatında avans olarak yapıldığının açıkça belirtilmesi ve ödemenin davalının defterlerinde aynı tarihte davacı lehine alacak kaydedildiğinin ve davalının bu miktar kadar borçlu hale geldiğinin tespiti karşısında davacı tarafından davalıya yapılan havalenin avans ödemesi olarak yapıldığının kabulü gerekmektedir. Buna karşılık davalı ise bahsi geçen bedelin, taraflar arasında şirket pay devrinden ve bu şirketlere ait elektrik santralleri ve lisanslarına ilişkin işlemlerinin tamamlanması ile ilgili davacı şirketin ortaya çıkan gecikme, eksikler, ayıplar ve kayıplara karşılık olmak üzere tazminat olarak ödediğini iddia etmekte olup bu hususu ispat yükü davalının üzerindedir. Davalı 10/11/2017 tarihinde 2.000.000-USD karşılığı 7.707.000-TL tutarlı “tazminat bedeli” açıklamalı e-fatura düzenleyerek kendi defterlerinde davacıya olan borcunu kayden sona erdirmiştir. Bahsi geçen e-fatura aynı tarihte davacının kayıtlarına da girmiş, ilk derece mahkemesince 10/10/2017 tarihli faturaya 8 günlük süresi içerisinde itiraz etmemesi nedeniyle davacının fatura içeriğini benimsediği kabul edilerek sonuca gidilmiştir. Ancak davalı tarafından düzenlenen 10/11/2017 tarihli 7.707.000-TL bedelli faturanın davacı tarafından kabul edilmiş sayılıp sayılmayacağının değerlendirilmesinde taraflar arasındaki ihtarnamelerin de irdelenmesi gerekmektedir. Davalı tarafından düzenlenen faturanın davacının kayıtlarına girmesinden 3 gün sonra 13/11/2017 tarihinde davacı tarafından düzenlenen ihtarnamede “akim kalan taşınmaz satışı için, taşınmaz satın alma bedeli karşılığı olarak tarafınıza ödenen 2.000.000-USD nin iş bu ihtarnamenin tarafınıza tebliğinden itibaren üç gün içerisinde aynen tarafımıza ödenmesini, aksi halde üzülerek de olsa hakkınızda yasal işlem başlatmak zorunda kalacağımızı ihtar ederiz” şeklinde ihtarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar süresinde itiraz edilmemesi nedeniyle 10/11/2017 tarihli fatura içeriğinin davacı yönünden kesinleştiği ileri sürülmekte ise de davacı 13/11/2017 tarihli ihtarnamesi ile davalıdan havale yapılan tutarın iadesini istemekle borcun kayden kapatılması sonucunu doğuran 10/11/2017 tarihli faturayı dolaylı olarak da olsa kabul etmediğine yönelik iradesini ortaya koymuş bulunmaktadır. Bu yönüyle taraflar arasında tartışmalı olan bir hususa ilişkin düzenlenen faturaya süresinde itiraz edilmemesi içeriğinin kabul edildiği anlamına gelmeyecektir. Diğer taraftan davalı, havalesi yapılan bedelin, şirket hisse devrinden kaynaklanan zararın tazmini için yapıldığı hususunda kesin delil de ibraz etmemiştir. Bu durumda davacının davalıya havalesini yaptığı 2.000.000-USD’nin avans olarak gönderildiğinin aksine şirket hisse devrinden kaynaklanan tazminat ödemesi olduğu hususunun davalı tarafından ispat edilemediği, bu tutarın davacıya iadesi gerektiği anlaşıldığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır Davacı tarafından davalıya gönderilen 13/11/2017 tarihli ihtarnamenin 15/11/2017 tarihinde tebliğ edildiği ve verilen sürenin sonunda temerrütün 21/11/2017 tarihinde gerçekleştiği, T.C. Merkez Bankasının resmi internet sitesinde açıklandığı üzere temerrüt tarihi itibariyle kamu bankalarınca 1 yıllık USD mevduat hesabına fiilen uygulanan en yüksek faiz oranının yıllık % 4,70, takip tarihinde ise yıllık % 4,50 olduğu, re’sen yapılan hesaplamada davacının takip tarihine kadar 11.750-USD işlemiş faize hak kazandığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle; mahkemece davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, kararın kaldırılmasına, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, yapılan hata nedeniyle yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından davanın kısmen kısmen kabulüne, itirazın 2.000.000-usd asıl alacak ve 11.750-usd işlemiş faiz alacağı yönünden iptaline, takibin bu miktar üzerinden davacının takip talebindeki talepleri aşılmamak üzere asıl alacağa takip tarihi itibariyle kamu bankalarınca 1 yıllık USD mevduat hesabına fiilen uygulanan en yüksek oranda faiz işletilmek suretiyle devamına,alacak likit olduğundan alacağın takip tarihindeki TCMB efektif satış kuru üzerinden hesaplanan icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davalının koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/06/2019 Tarih 2018/180 Esas 2019/640 Karar sayılı kararın HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA, “Davanın kısmen kabulüne; İstanbul Anadolu 6. İcra Dairesi’nin 2018/200 Esas sayılı takip dosyasına davalı tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 2.000.000-USD asıl alacak ve 11.750-USD işlemiş faiz alacağı yönünden devamına , asıl alacağa takip tarihinden itibaren davacı alacaklı talebi aşılmamak üzere kamu bankalarınca 1 yıllık vadeli usd mevduat hesabına fiilen uygulanan en yüksek oranda faiz işletilmek suretiyle devamına, fazla istemin reddine, %20 oranda hesaplanan 1.512.031,30-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,davalının koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı isteminin reddine, İlk derece yargılamasına ilişkin olarak ; Alınması gereken 523.552,78-TL karar ve ilam harcından, davacı tarafından mahkeme ve icra veznesine yatırılan 129.802,88-TL nin mahsubu ile bakiye 393.749,90‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafça yatırılan 129.838,78‬-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından sarf edilen 1.500-TL bilirkişi ücreti, 314,35-TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 1.814,35‬-TL yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 1811-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,kalan kısmın üzerinde bırakılmasına, Davacı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 314.643,65-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yatırılan 44,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafından sarf edilen 110,10-TL istinaf yargı giderinden, davanın kabulü oranında hesaplanan 109-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 15/12/2022