Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/342 E. 2022/1785 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/342
KARAR NO: 2022/1785
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/11/2019
NUMARASI: 2016/185 Esas – 2019/1007 Karar
DAVA: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/12/2022
Davanın reddine ilişkin verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin … ve … numaralı emniyeti suistimal sigorta poliçeleri ile dava dışı sigortalı … Tic. A.Ş’yi sigorta teminatı altına aldığını, müvekkili şirket sigortalısı ile davalı … Hiz. A.Ş. arasında kıymetli mal taşınmasına ilişkin 23/12/2013 tarihinde 02/01/2014 yürürlük, 31/12/2016 bitiş tarihli hizmet sözleşmesi akdedildiğini, sigortalı bu sözleşme ile Türkiye çapında 2.500 civarında olan mağazasında toplanan paraların güvenli bir şekilde toplanarak bankalara sevk ve yatırılma işini davalıya verdiğini, sözleşme gereği davalının, …in tüm mağazalarında biriken günlük kazançları davalının yetkilendirdiği kişiler tarafından teslim almayı ve teslim alınan tahsilatı takip eden gün …’in banka hesaplarına teslim etme yükümlülüğünü üstlendiğini, ancak 01/09/2015 tarihinde sigortalının İstanbul’da faaliyet gösteren mağazalarından davalının toplam 2.190.745-TL tutarında teslim alınan paranın takip eden gün olan 02/09/2015 tarihinde sigortalının …’ta bulunan hesabına yatırması gerekirken yatırılmadığını, yine 02/09/2015 tarihinde Türkiye genelinde toplanan 7.008.559-TL’nin de 03/09/2015 tarihinde banka hesabına yatırılması gerekirken yatırılmadığını, şirketlerine durumun ihbarından sonra davalı şirket ile görüşüldüğünü ve şirket yetkililerinin yönetim kurulu başkanı …’nin mağazalardan toplanan paraları bankaya yatırmama talimatı verdiğini beyan ettiklerini, davalı şirketin ihtara rağmen ödeme yapmadığını, konu ile ilgili İstanbul C.Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu, savcılık dosyasına yönetim kurulu başkanı …’nin ifadesinde olayı ikrar ettiğini ve ödenmeyen paranın 4.912.000-TL civarında olduğunu beyan ettiğini, davalı şirket diğer yetkilisi …’nin de ifadesinde, toplanan paranın banka hesabına yatırılmaması konusunda yönetim kurulu başkanının talimat verdiğini, ödenmeyen paranın 5.300.000-TL kadar olduğunu beyan ettiğini, davalı şirket yetkilileri aleyhine İstanbul 73. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/24 esas sayılı dosyasında hizmet nedeni ile güveni kullanma suçundan dava açıldığını, davalı şirketin sigortacısı olan davalı … Sigorta’nın davaya konu hasarı tazminle mükellef olduğunu, davalının, davaya konu emniyeti suistimal rizikosunu teminat altına aldığını, zararın davalı … Sigorta’dan talep edildiğini, ancak davalının, sigortalısı …’nin poliçe primlerini ödememesi sebebi ile sigorta sözleşmesinin feshedildiğini bildirdiğini, ancak davalı sigorta şirketi tarafından tanzim edilen poliçe, ekleri, özel şartları ile sigortalandığına dair kanıt belgesi ve hasar ödeme ek şartında …’in lehtar olarak kabul edilerek, poliçenin iptal edilmesi halinde hem sigortalı hem de sigortacının iptalin yürürlüğe gireceği tarihten en az 10 gün önce noter kanalı ile …’e bildirimde bulunmayı kabul ettiklerini, bu halde iş bu özel şart ile sigortacı sözleşmenin fesih ihtimali olduğunda en az 10 gün önce müvekkili şirket sigortalısına ihbarda bulunma yükümlülüğüne girdiğini, davalı … Sigorta tarafından davalı şirkete 31/08/2015 tarihinde Üsküdar … Noterliği’nden gönderilen ihtarname ile, prim borçlarının 10 gün içinde ödenmesini, ödenmemesi halinde ise poliçenin iptal edileceğinin ihtar edildiğini, 10 gün süre içerisinde ödenmemesi sebebi ile 29/08/2015 tarihinde poliçelerin feshedilmiş sayıldığının bildirildiğini,sigortalı tarafından … Sigorta’ya 04/09/2015 tarihinde noterden tebliğ edilen cevap ihtarı ile, poliçe şartları gereği 10 günlük ihtarın verildiği fesih öncesi …’ye tebliğ edilen ihtarın kendilerine de bildirilmesi gerektiğini, bunun yapılmadığını, şirketin sorumluluğunun devam ettiğini, birikmiş prim borçlarının kendilerine bildirilmesinin ihtar edildiğini, … Sigorta tarafından sigortalıya tebliğ edilen 08/09/2015 tarihli cevabi ihtarnamede ise poliçelerin feshinin derhal bildirildiği, feshedilen poliçelerin canlandırılmasının mümkün olmadığının bildirildiğini, davalı sigorta şirketinin sigortalandığına dair kanıt belgesi ve hasar ödeme ek şartında yer alan poliçe özel şartlarına aykırı davrandığını, dolayısıyla prim borçlarının muaccel olması için lehtar …’e bildirim yapması gerektiğini, lehtara bildirim yapılmaması nedeniyle temerrüt oluşmadığından geçerli bir feshin bulunmadığını, ekspertiz incelemesi ve yapılan araştırmalar neticesinde zimmete geçirilen para tutarının 9.341.525-TL, 2.569-USD ve 1.305-Euro olduğunun tespit edildiğini, sigortalının davalı şirkete olan girişimleri neticesi davalı şirketten geri aldığı tutarın mahsup edilmesi ve 250.000-TL bedelli teminat mektubunun nakte çevrilmesi neticesinde bakiye 4.887.146,81-TL, 2.569,00-USD ve 1.305-Euro’nun davalı tarafından emniyeti suistimal ile müvekkili şirket sigortalısına ödenmediğini, müvekkili sigorta şirketi müşterek sigorta içinde %15 payla teminat sağlamış olmakla, sigortalısına 15/12/2015 tarihinde 37.500-TL 592.753,22-TL ödeme yaparak alacağı temlik aldığını, davalı şirketin müvekkilinin sigortalısının güvenini kötüye kullanarak menfaat temin etmek suretiyle müvekkilinin sigortalısını zarara uğrattığını, davalıların ise müvekkilinin ödediği zararı tazmin etmekle mükellef olduklarını belirterek, 630.253,22-TL’nin ödeme tarihi olan 15/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkilinin davalı … A.Ş. için düzenlediği … nolu para güvence paket sigorta poliçesi ile diğer davalıya taşınan para sigortası güvencesi verdiğini, taşınan para sigortası güvencesinin, …’nin bordrosuna kayıtlı ve görevlendirdiği personeli tarafından nakit ve/veya kıymetlerin taşınması sırasında meydana gelebilecek zararları hırsızlık sigortası genel şartları ve poliçede yazılı klozlar gereğince teminat altına aldığını, poliçe ekindeki sigortalandığına dair kanıt belgesi ve hasar ödemesi ek şartı belgeleri uyarınca …’in de sigorta ilişkisinde lehtar olarak kabul edildiğini, davacının sigortalısı tarafından … yetkilileri hakkında güveni kötüye kullanma suçundan suç duyurusunda bulunulduğunu, bu kapsamda İstanbul 73. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/24 esas sayılı dosyasında kamu davası açıldığını, diğer yandan benzer filler nedeniyle sigortalı … hakkında dava dışı … tarafından suç duyurusunda bulunulduğunu, …’nin yetkilisi … hakkında İstanbul 19. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/322 esas sayılı dosyasında da dava açıldığını, …’nin savcılık ifadesinde … için toplanan paraları şirketin ihtiyaçlarında kullandığını beyan ettiğini, paraların … firmasının iradesi ve çıkarı doğrultusunda tasarruf edildiğini, …’nin yönetim kurulu başkanı …’nin emniyeti suistimal suçunu işleyip işlemediğinin ve rizikonun müvekkili tarafından verilen sigorta teminatına dahil olup olmadığının ceza dosyalarında verilecek kararın kesinleşmesiyle ortaya çıkabileceğini, bu nedenle ceza davaları ve soruşturma dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, iddia edilen zararın sigorta kapsamında bulunmadığını, sigortalı …’nin hakim ortağı …’nin kasıtlı eylemleri sonucu zararın meydana geldiğini, bu kişi ile şirketin iradesi özdeş olup, …’nin şirketin organı olduğunu, poliçe ve genel şartlar gereği sigorta ettirenin kastıyla meydana gelen zararın tazmin edilemeyeceğini, kasıtla meydana gelen bu zararın poliçe teminatı kapsamında bulunmadığını, şirketin hakim ortağının iradesi ile emniyeti suistimal gerçekleşmiş ise, bu iradenin aynı zamanda sigorta ettirenin iradesini teşkil edeceğini, TTK’nın 1404 maddesi gereğince, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı bir fiilden doğabilecek bir zararı teminat altına almak için sigorta yapılamayacağını, …’nin kendi emniyeti suistimalinin vereceği zararların sigorta edilemeyeceğini, yapılsa da geçersiz olduğunu, TTK’nın 1429. maddesinde, sigorta ettiren, sigortalı ve tazminat ödenmesini sağlamak amacı ile bunların hukuken fiillerinden sorumlu oldukları kişilerin, rizikonun gerçekleşmesine kasten sebep oldukları takdirde, sigortacının tazminat borcundan kurtulacağı ve aldığı primleri geri vermeyeceğinin düzenlendiğini, sigortalının rizikoyu kasten veya hile ile gerçekleştirilmesi hallerinin sigorta güvencesi dışında olduğunu, müvekkilinin, tam zamanlı istihdam olunan sıfatıyla çalışmayan, istihdam olunan sıfatıyla hareket etmeyen … yönetim kurulu üyesinin fiil ve ihmali için sigorta teminatı vermediğini, bu hususun poliçede atıf yapılan cash in transit (CIT) poliçesinin koşullar başlıklı 1. maddesinde açıkça düzenlendiğini, maddede; sigortalının yönetim kurulu üyesi veya oy hakkına sahip hissedarının fiilinin sigorta güvencesine dahil olmasının, bu kişinin sigortalının mutad işi kapsamında düzenli ve tam zamanlı çalışan ve sigortalı tarafından kendisine ödeme yapılan bir çalışan gibi hareket etmesi ve böyle bir çalışan gibi hareket etme ehliyetine sahip olması koşuluna bağlandığını, oysa …’nin bu kapsamda bir çalışan olmayıp, şirketi tek başına temsil eden yönetim kurulu başkanı ve hakim ortak olduğunu, dolayısıyla bu kişinin kastının şirketin kastı olduğunu, sigorta ettirenin kastıyla meydana gelen zararın ise sigorta teminatı kapsamında olmadığını, para güvence paket sigortası poliçesinde her türlü sahtekarlıktan kaynaklanan zararın teminat dışı olduğunun yazılı olduğunu, poliçede yer verilen hırsızlık sigortası genel şartlarının B6 maddesinde de sigortalı veya sigortalının kasten sebebiyet vermesi durumunda poliçeden doğan talep hakkının düşeceğinin belirtildiğini, sigorta ettiren … tüzel kişi olup, TMK’nın 50. maddesi gereğince iradesinin organları aracılığıyla açıklandığını, organların hukuki işlemler ve diğer faaliyetleri ile tüzel kişiyi borç altına soktuklarını, şirketi temsile yetkili kişilerin işledikleri haksız fiilden şirketin sorumlu olacağını, dolayısıyla sigorta ettirenin yetkilisi …’nin üçüncü kişi olduğunun kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin poliçesinde, taşımanın güzergah üzerinde herhangi bir ara vermeksizin başlatılıp bitirilmesinin esas olduğunun yazılı olduğunu, oysa somut olayda bunun dışına çıkılarak … ile … arasındaki mutabakat uyarınca paranın bir gün süreyle …’nin zilyetliğine bırakılarak video kaydına da alınmadığını, bu suretle taraflar arasında usulsüz vedia ilişkisi bulunduğunu, …’nin borcunun söz konusu paraları misli ile …’e iade etmekten ibaret olduğunu, müvekkilinin ise bu tür bir borç için sigorta güvencesi vermediğini, bu durumun aynı zamanda TTK’nın 1444 ve 1445. maddelerindeki rizikonun ağırlaştırılması niteliğinde olması nedeniyle, bedelden indirim veya tazminat ödeme borcundan kurtulmanın söz konusu olduğunu, bu nedenle müvekkilinin sigorta tazminatını ödeme borcundan kurtulduğunu, yine hırsızlık sigortası genel şartlarının B.1.1 maddesinde rizikonun gerçekleşmesinden itibaren beş gün içinde sigortacıya bildirimde bulunulması gerektiğinin düzenlendiğini, oysa riziko 2 ve 3 Eylül tarihlerinde gerçekleşmiş olmasına rağmen müvekkiline süresinde yapılmış bir ihbar bulunduğunun ispat edilemediğini, ihbarın geç yapılması nedeniyle artan zarardan müvekkili sorumlu olmayıp, TTK’nın 1446. maddesi gereğince tazminattan indirim yapılması gerektiğini, huzurdaki davanın 01/09/2015-02/09/2015 tarihleri arasında meydana gelen zararlara ilişkin olup, müvekkilinin … için düzenlediği poliçenin 29.08.2015 tarihi itibariyle feshedilmiş olduğunu, TTK’nın 1434 maddesi gereğince sigorta priminin ödenmemesi halinde sigortacının sigorta ettirene on günlük süre vererek borcunu yerine getirmesini, aksi halde süre sonunda sözleşmenin feshedilmiş sayılacağını ihtar edeceği, süre sonunda borç ödenmemiş ise sigorta sözleşmesinin feshedilmiş olacağının düzenlendiğini, somut olayda sigorta ettirenin prim borcunu ödemeyerek temerrüde düştüğünü, bu konuda müvekkili tarafından keşide edilen ihtarnamenin sigorta ettirene 18.08.2015 tarihinde tebliğ edildiğini, …’nin on günlük sürede prim borçlarını ödemediğinden para güvence paket sigorta poliçesinin 29.08.2015 saat 00.01 itibariyle feshedildiğini, bu hususun 31.08.2015 tarihli ihtarname ile davacının sigortalısı …’e de bildirildiğini, ve bu ihtarnamenin …’e 01.09.2015 tarihinde tebliğ edildiğini, sigorta sözleşmesi zarar tarihinden önce feshedilmiş olmakla, davanın reddinin gerektiğini, …’e verilen sigortalandığına dair kanıt belgesinde geçen bildirimin, sigortalı ve sigortacının müşterek iradesiyle iptal haline özgülendiğini, oysa poliçenin ortak iradeyle değil, TTK’nın 1434 maddesine istinaden feshedildiğini, feshin geçerliliğinin …’e bildirim koşuluna bağlı olmadığını, davacının sigortalısı …’in sigorta güvencesinin sona erdiğini 01.09.2015 tarihinde öğrenmiş olmasına rağmen, …’nin 02.09.2015 tarihinde para toplamasına izin vererek zararın meydana gelmesine ve artmasına sebebiyet verdiğini, TBK’nın 52. maddesi gereğince tazminatın indirilmesi veya tamamen kaldırılmasının gerektiğini, davanın bu nedenle de reddedilmesi gerektiğini, davacının zarar miktarını ispatlayamadığını, davacının sigortalısı … ile … arasındaki sözleşme gereği paranın sayımının yapıldığını, kamera kaydına alındığını ve para döküm formu ile mutabakatın yapıldığını ispatlayacak hiç bir belge sunulmadığını, sigorta ettiren …’nin borcu kabul ve ikrarının müvekkiline karşı bağlayıcı olmadığını, davaya konu hırsızlık sigortası genel şartları ile taşınan para poliçesi (CIT) gereğince beher hasarda 75.000-USD muafiyet uygulanacağının düzenlendiğini, dolayısıyla dava konusu olayda iki ayrı günde ayrı hasarların gerçekleşmesi sebebi ile 150.000-USD muafiyet tenzili uygulanması gerekeceğini, yine hırsızlık sigortası genel şartlarının B.5 maddesinde, sigortacının soruşturmanın tamamlanmasına kadar tazminat ödemesini bekletebileceği belirtildiğinden, müvekkilinin tazminat ödeme borcu muaccel olmadığından faiz talebinin mümkün olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; … Hiz.A.Ş. ile dava dışı … Tic. A.Ş. arasında 23/12/2013 tarihinde akdedilen ve 02/01/2014 tarihinde yürürlüğe giren sözleşme gereği …’nin …lerin mağazalarından teslim alınan nakit parayı, anılan sözleşme maddelerindeki teslim tesellüm kaidelerinin yerine getirilmesi sureti ile güvenli bir şekilde para naklinin yapılması işini üstlendiği, … A.Ş. ile davalı … Sigorta A.Ş. arasında … nolu ve 26/08/2013 tanzim tarihli, 01/08/2013-01/08/2016 vadeli para güvence paket sigorta poliçesi akdedildiği, anılan poliçenin hırsızlık genel şartları kapsamında hazırlandığı ve TTK 1473’de tanımlanan türde bir sorumluluk sigorta sözleşmesi olduğu, davacı ile … arasında … ve … numaralı emniyeti suistimal sigorta poliçesi akdedildiği, 01/09/2015 ve 02/09/2015 tarihlerinde …’in mağazalarından … yetkililerince teslim alınan paranın takip eden günde …’in hesabına yatırılmadığı, bu olay nedeni ile İstanbul C.Başsavcılığı’nın 2015/109629 soruşturma numaralı iddianamesi ile …nin hakim ortağı ve yönetim kurulu başkanı olan şüpheli …’nin ve şirkette kasa müdürü olarak görev yapan şüpheli …’nin atılı hizmet nedeni ile güveni kötüye kullanma suçundan cezalandırılmaları talebi ile İstanbul 34. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/27 esas sırasında dava açıldığı, mahkemece sanık …i’nin atılı suçtan mahkumiyetine, sanık …’nin beraatine karar verildiği, anılan kararın istinaf aşamasından geçerek 26/06/2018 tarihinde kesinleştiği, buna göre …’nin …e ait olup banka hesaplarına yatırması gereken parayı yatırmayarak kendi şirket harcamalarında kullandığının tespit olunduğu, davacının, dava dışı sigortalısına zararına karşılık 592.753,22-TL ödeme yapmış olup, TTK 1472 maddesi uyarınca halefiyete hak kazandığı, …’nin …in İstanbul’daki mağazalarından 01/09/2015 ve 02/09/2015 tarihinde teslim alınan paraları aralarındaki akdi ilişki gereği … hesabına yatırmaması sebebi ile sözleşmeye aykırı davrandığı ve TBK 113/2 maddesi uyarınca sorumlu olduğu, …’nin yönetim kurulu başkanı olan …’nin işlediği haksız fiilden TMK 50/2 ve TTK 371/5 maddesi uyarınca sorumlu olduğu, davacı tarafın dosyaya sunduğu 05/10/2018 tarihli dilekçesinde … tarafından 18/04/2018 tarihinde 630.553,22-TL ödeme yapıldığı, bu ödemeden öncelikle faiz ve masrafların mahsup edildiği, müvekkilinin ana para, faiz, yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden davaya devam ettiklerini beyan ettiği, bilirkişi raporlarında yapılan teknik tespitler uyarınca … ile davalı … Sigorta arasında akdedilen poliçe teminatı kapsamında kalmadığı, diğer yandan …’nin prim borçlarını ödememesi sebebi ile davalı … Sigorta’nın sigorta sözleşmesini 29/08/2015 tarihinde feshettiği, bu nedenle de 1-2/09/2019 tarihinde gerçekleşen zarardan sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili;kararın gerekçeden yoksun olduğunu, kararda bilirkişi raporlarının özetlendiğini, davalının sorumlu tutulamayacağı kanaatine varılma gerekçesinin açıklanmadığını, bu hususun adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğunu, mahkemece alınan 07.09.2018 tarihli rapor ile müvekkilinin haklı olduğunun sübut bulduğunu, kararın aksine davalının dava konusu hasarı tazminle sorumlu olduğunu, hükme esas alınan 02.09.2019 tarihli bilirkişi raporunun yasaya, poliçe hükümlerine ve dosyada mübrez delillere aykırı olduğunu, davalının düzenlediği transit kasalama ve bina poliçesinin 1. maddesinde; sigortalının onayı doğrultusunda sigortalının istihdam ettiği personel gibi hizmet veren şahıs veya şahıslar da dahil olmak üzere, sigortalının herhangi bir personelinin fiili veya ihmali yüzünden sigorta edilen varlıkların uğrayacağı fiziki kayıp ve hasarın da sigorta kapsamında olduğunun, maddenin 2, 3, 4 ve 5. paragraflarında yine hissedar, yönetici ve çalışanların sigortalanan varlıklara her türlü davranışı sonucu verdiği zarar ve hasarın teminat altında olduğunun belirtildiğini, poliçe özel şartlarında, her türlü rizikonun nasıl gerçekleşir ise gerçekleşsin teminat altına alındığının açıkça belirtildiğini, ister emniyeti suistimal, ister hırsızlık, ister yankesicilik, kapkaç gibi sebebi ne olursa ve nasıl olursa olsun meydana gelen her türlü hasarın hiçbir şarta bağlı olmaksızın teminat altında olduğunu, ayrıca sigortalandığına dair kanıt belgesinde, sigortalının tam zamanlı bir çalışan gibi çalışmakta olan asli yönetim kurulu üyeleri ve/veya oy hakkına sahip hissedarlar da dahil çalışanlarının ve bu kapsamda …’nin de diğer çalışanlar gibi herhangi fiili ya da ihmali neticesinde sigortalının mallarında oluşacak hasar ve zararların teminat altında olduğunun belirtildiğini, poliçede şirket hissedarlarının veya yöneticilerinin emniyeti suiistimal, hırsızlık gibi fiillerinin teminat dışında olduğuna dair bir kayıt bulunmadığını, davalı şirket yönetim kurulu üyesi …’nin hem yönetici, hem SGK’lı çalışan olup mutad çalışan vasfında olduğunu, zira bu kişinin her gün işe gidip şirketi yöneten, bizzat çalışan bir kişi olduğunu, ceza davalarında alınan ifadelerde de …’nin mutad işlerin yürütülmesi, organizasyonu ve yönetiminde tam zamanlı çalışan gibi çalışmakta olduğu ve aktif rol aldığının açıkça görüldüğünü, yine bu kişinin yanı sıra diğer çalışanların da emniyeti suiistimal suçunu işlediğinin sabit olduğunu, söz konusu çalışanların yalnızca, aktif çalışan ve sürekli olarak şirkette bulunan …’nin talimatıyla hareket etmeleri nedeniyle beraatlerine karar verildiğini, bu kişinin tam zamanlı çalışan olarak kabul edilmemesi halinde dahi transit kasalama ve bina poliçesi 1. maddesinde sigortalının personelinin fiili neticesinde oluşan kayıpların teminat kapsamında olduğu düzenlenmiş olmakla, söz konusu poliçe hükmü gereğince, sigortalının tüm personelleri tarafından gerçekleştirilen fiil sonucu uğranılan zararın da teminat kapsamında olduğundan, …’nin fiili neticesi oluşan davaya konu tüm zararın teminat kapsamında olduğunu, poliçe klozlarının çelişkili kabul edilmesi halinde de sigortalı lehine yorum yapılması gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, …’nin şirketin bir organı ve yönetim kurulu üyesi olduğu tespitinin yapıldığını, bir şirketin organının, şirketin kendisi olmadığını, dolayısıyla sigortalı şirket ile organın farklı oluşumlar olup farklı hukuki düzenlemelere, yetki ve yükümlülüklere tabi olduklarını, bu nedenle TTK’nın 1429 maddesi hükmündeki “sigortalı tarafından gerçekleştirilen riziko” lafzı ile tek yönetim kurulu üyesi olan şahsın gerçekleştirdiği rizikonun aynı anlama gelmediğini, …’nin şahsı TTK’nın 1429. maddesi gereğince davalı şirketin hukuken fiilinden sorumlu olduğu kişi vasfında olduğunu, bu nedenle tazminat ödenmesini sağlamak amacıyla yapılmamış olan söz konusu fiilin, teminat kapsamı içerisinde olduğunu, bu madde hükmünün tazminat ödenmesini sağlama amacı şartına bağlı olduğunu, somut olayda ise böyle bir durumun söz konusu olmadığını, Yargıtay kararları uyarınca sigortacının, kasten meydana getirilen fiil neticesi oluşan zararı da tazminle yükümlü olduğunu, dolayısıyla davalı sigorta şirketinin, somut olayda …’nin kastı neticesinde meydana gelen zararı tazminle yükümlü olduğunu, davalı sigorta şirketinin aynı zamanda … A.Ş’nin emniyeti suiistimal suçu ile verdiği hasarı tazmin ettiğini, İstanbul 16. ATM dosyasında, … Holding paket poliçesi kapsamında, alacaklı ve borçlu sıfatı kendisinde birleşmesine rağmen, davalının …’nin kasten işlediği emniyeti suiistimal fiili ile meydana getirdiği zararı …e ödediğini, kendi sigortalısı … aleyhine bu alacağı temlik alıp davacı olduğunu, bunun da davalı sigorta şirketinin rizikoyu teminat altına aldığı hususunun ikrarı niteliğinde olduğunu, davalının poliçeyi fesih tarihinin zararın tazmin talebinin sonrası olduğunu, kaldı ki sigortalı ve lehtara poliçe şartlarına uygun bir bildirim yapılmadığını, davalı … Sigorta tarafından düzenlenmiş olan kanıt belgesi ve hasar ödeme ek şartı gereğince, poliçenin iptali halinde sigortalı ve sigortacının iptalin yürürlük tarihinden on gün öncesinde …’e bildirim yapılması gerektiğini, ancak davalının ihtarnamesinin …’e 01.09.2015 tarihinde tebliğ edildiğini, bu nedenle davalının poliçe özel şartına aykırı davrandığını, prim borcunun muaccel hale gelmesi için lehtara bildirim yapılmasının gerekli olduğunu, bildirim yapılmaması nedeniyle temerrüt oluşmamış olup, ortada geçerli bir feshin de bulunmadığını, ayrıca transit kasalama ve bina poliçesinin 22. sayfasında düzenlenen prim ödeme klozuna ilişkin olarak, fesih ihbarının en az 15 gün süreli olduğunun düzenlendiğini, sözleşmenin feshine ilişkin ihtarnamenin diğer davalı …’ye 18.08.2015 tarihinde tebliğ edildiğini, bu halde tebliğ tarihinden sonra 15 günlük sürenin 02.09.2015 tarihi bitiminde sona erdiğini, dolayısıyla 01.09.2015 ve 02.09.2015 tarihleri arasında gerçekleşen rizikonun, poliçenin hala yürürlükte olduğu tarihte gerçekleştiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; davacının sigortalısına ait paranın sözleşmenin tarafı olan … tarafından, sözleşme hükümlerine aykırı olarak sigortalının hesabına yatırılmaması sonucunda davacı tarafından sigortalıya ödenenen hasar bedelinin, hasara neden olan sigortalı güvenlik firması ile bu firmanın sigortacısı konumunda bulunan davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yargılama sırasında davalı … AŞ aleyhine açılmış olan dava işbu davadan tefrik edilmiş olup, yargılamaya davalı … Sigorta aleyhine açılmış olan dava bakımından devam olunmuştur. Somut olayda; davacı tarafından düzenlenmiş olan para paket sigorta poliçesi ile sigortalı …’in hırsızlık ve güveni kötüye kullanma eylemleri neticesinde oluşabilecek zararlarının teminat altına alındığı, davalı tarafından düzenlenen para güvence paket sigorta poliçesi ile poliçede atıf yapılan hırsızlık sigortası genel şartları ve cash in transit (CIT) poliçesi kapsamında ise; sigortalının personeli tarafından nakit veya kıymetlerin taşınması sırasında meydana gelebilecek zararların teminat altına alındığı, davacının sigortalısı Şok Marketler ile davalının sigortalısı … arasında akdedilmiş olan 23.12.2013 tarihli sözleşme kapsamında, …’nin …’in Türkiye çapındaki mağazalarında biriken günlük nakit parayı teslim alarak ertesi günü …’e ait banka hesaplarına yatırmayı üstlendiği, 01.09.2015 ve 02.09.2015 tarihlerinde …’in İstanbul’da faaliyet gösteren mağazalarından bu sözleşme kapsamında toplanan paraların, takip eden günler olan 02.09.2015 ve 03.09.2015 tarihlerinde …’in hesabına yatırılması gerekirken yatırılmadığı, … şirketinin hakim ortağı ve tek yönetim kurulu üyesi olan … ile şirket çalışanı … hakkındaki suç duyurusu üzerine …’e karşı gerçekleşen bu eylem nedeniyle İstanbul 34. Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/27 esas sayılı dosyasında güveni kötüye kullanma suçundan kamu davası açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonucunda …’nin müsnet suçta mahkumiyetine, çalışan …’nin ise beraatine karar verildiği, şirket yetkilisi …’nin soruşturma sırasında alınan ifadeleri ile yargılama sırasındaki savunmalarında, toplanan paraların kendi bilgisi ve talimatı doğrultusunda şirketin ödemelerinde kullanıldığını kabul ve ikrar ettiği, davacı sigorta şirketince yaptırılan ekspertiz sonucunda tespit edilen zarar tutarından davacı şirketin müşterek sigorta nedeniyle hissesine düşen toplam 630.253,22-TL’nin 17.12.2015 tarihinde 37.500-TL ve 24.12.2015 tarihinde 592.753,22-TL olmak üzere davacının sigortalısı …’e ödendiği, sigortalıya ödenen bu tutarın zarara neden olan … firmasının sigortacısı olan davalı sigorta şirketinden tahsili istemiyle işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. 6102 sayılı TTK’nın 1434 maddesinde; sigorta priminin zamanında ödenmemesi halinde sigortacının sigorta ettirene on günlük süre vererek borcunu yerine getirmesini, aksi halde süre sonunda sözleşmenin feshedilmiş sayılacağını ihtar edeceği, süre bitiminde borç ödenmemiş ise sigorta sözleşmesinin feshedilmiş olacağı düzenlenmiştir. Somut olayda sigorta ettiren … firmasının prim borçlarını vadesinde ödememiş olması nedeniyle davalı … Sigorta tarafından keşide edilen 12.08.2015 tarihli ihtarname ile 189.811,46-USD prim borcunun en geç 10 gün içinde ödenmesi, aksi halde poliçelerin feshedilmiş sayılacağı ihtar edilmesine rağmen, prim borçları ödenmemiştir. İhtarname muhataba 18.08.2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı tarafça sigortalı …’e hitaben düzenlenmiş olan sigortalandığına dair kanıt belgesi ve hasar ödemesi ek şartında; bu poliçenin iptali halinde sigortalı ve sigortacının iptalin yürürlüğe gireceği tarihten en az 10 gün önce noter aracılığıyla …’e bildirimde bulunmayı kabul ettikleri yazılıdır. Ayrıca davalı … Sigorta tarafından düzenlenmiş olan Cash In Transit kasalama ve bina poliçesinin prim ödeme klozu başlıklı maddesinde; sigorta priminin 90 gün içinde veya taksitli ödeme durumunda ilgili vadelerinde ödenmemesi durumunda sigortacının işbu poliçeyi yazılı bir ihbar bildirimi ile fesih hakkını haiz olduğu, ihbarın 15 gün süreli olması konusunda mutabakata varıldığı, poliçenin ihbar süresi bitiminde kendiliğinden sona ereceği düzenlenmiştir. Davalı tarafça sigortalı …’e hitaben düzenlenmiş olan sigortalandığına dair kanıt belgesi ve hasar ödemesi ek şartındaki açık düzenlemeye rağmen, fesih konusundaki bildirim yürürlük tarihinden 10 gün önce yapılmamış, 31.08.2015 tarihli ve 01.09.2015 tarihinde tebliğ edilen ihtarname ile, süresinden sonra …’e bildirilmiştir. Ayrıca cash in transit poliçesinde öngörülen fesih süresi de 15 gün olup, süre bitimi, ilk rizikonun gerçekleşme tarihinden sonrasıdır. Sigortalı …’e de süresinde bildirim yapılmamış olmakla, riziko tarihi itibariyle sigorta sözleşmesinin feshedilmiş olduğunun kabulü mümkün değildir. Bu nedenle mahkemenin riziko tarihinden önce sigorta sözleşmesinin feshedildiği yönündeki gerekçesi yerinde değildir. Bu durumda rizikonun poliçe teminatı kapsamında olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Davalı tarafından düzenlenmiş olan para güvence paket sigortası poliçesinde; sigortalının bordrosuna kayıtlı ve görevlendirdiği personeli tarafından nakit ve kıymetlerin taşınması sırasında meydana gelecek zararların hırsızlık sigortası genel şartları gereği teminat altına alındığı, bu kapsamda üçüncü kişileri gasp ve hırsızlık eylemleri, nakil aracının kazaya uğraması veya yanması neticesindeki kayıp ve yine nakil sırasında mücbir sebepler neticesinde oluşacak kayıpların da teminat kapsamında olduğu belirtilmiştir. Poliçede atıf yapılan hırsızlık sigortası genel şartlarında; sigortanın konusu hırsızlık türleri ve zor kullanarak gerçekleşen gasp eylemi olarak açıklanmış, sigortalının hizmetinde bulunan kimselerce yapılan hırsızlık ve tahribat ise teminat kapsamı haricinde olup, aksine sözleşme ile teminat kapsamına dahil edilebileceği belirtilmiştir. Uyuşmazlık konusu hasar ise bizzat sigortalının yönetim kurulu üyesinin talimatlarıyla gerçekleşen güveni kötüye kullanma niteliğinde bulunduğundan, hırsızlık sigortası genel şartları ve poliçe özel şartları kapsamında teminat kapsamında değildir. Davalının poliçesinde atıf yapılan cash in transit kasalama ve bina poliçesinin “koşullar” başlıklı bölümünde ise; sigortalının onayı doğrultusunda istihdam ettiği personel gibi hizmet veren şahıslar da dahil olmak üzere, sigortalının personelinin fiili veya ihmali yüzünden oluşacak kayıp ve hasarın sigorta kapsamında olduğu, asli yönetim kurulu üyesi veya oy hakkına sahip hissedar, tam zamanlı çalışan gibi çalışmadığı ve bir çalışan gibi hareket etme ehliyetine sahip olmadığı sürece hariç olmak kaydıyla, çalışanın, sigortalının hizmetinde düzenli olarak çalışan ve sigortalı tarafından kendisine maaş, ücret gibi ödeme yapılan ve verdiği hizmete ilişkin olarak düzenleme yapma ve yönetme hakkına sahip olan kişi anlamına geleceği, sigortalının bir çalışanının mutad görevleri kapsamına giren görevleri yerine getiren herhangi bir yöneticisi veya kayyımının çalışan kapsamı dahilinde olduğu belirtilmiştir. Bu hüküm doğrultusunda sigortalının yönetim kurulu üyesi veya oy hakkına sahip hissedarın fiili sonucu meydana gelen zararın teminat kapsamında olduğunun kabulü için; bu kişinin tam zamanlı çalışan gibi çalışması ve bir çalışan gibi hareket etme ehliyetine sahip olması, sigortalı tarafından kendisine maaş, ücret vb. gibi ödeme yapılması, ayrıca bir çalışanın mutad görevlerinin kapsamına giren görevleri yerine getirmesi koşullarının bulunması gerekmektedir. Somut olayda ise uyuşmazlık konusu hasar, sigortalı şirketin hakim ortağı ve tek yönetim kurulu üyesi olan …’nin bilgisi ve talimatları doğrultusunda meydana gelmiştir. Nitekim ceza yargılamasında bu kişi hakkında güveni kötüye kullanma suçundan mahkumiyet kararı verilmiştir. Bu kişi şirketi temsil ve ilzama yetkili tek yönetim kurulu üyesi olup, sigortalı şirketin sigortalı çalışanı değildir. Getirtilen hizmet cetvelinden, sigortalı şirkette sigortalı çalışmasının bulunmadığı anlaşılmaktadır. TMK’nın 50. maddesinde; tüzel kişinin iradesinin organları aracılığıyla açıklanacağı, organların, hukuki işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokacağı, yine organların, kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumlu olduğu belirtilmiştir. Yönetim kurulu üyesi, sigortalı şirketin organı niteliğinde olup, iradesi de organın ve dolayısıyla şirketin iradesidir. Riziko ise bizzat şirket yönetim kurulu üyesinin kastıyla meydana gelmiştir. …’nin poliçede belirtilen çalışan sıfatını da taşımadığı anlaşılmakla, uyuşmazlık konusu rizikonun cash in transit kasalama ve bina poliçesi teminatı kapsamında olduğunun kabulü de mümkün değildir. Davacı vekilince davalı sigorta şirketinin aynı olaya ilişkin olarak …’nin emniyeti suistimal suçu ile verdiği hasarı tazmin ettiği, dolayısıyla işbu dava konusu hasarın poliçe kapsamında olmadığını ileri sürmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Gerçekten da davalı sigorta şirketi tarafından bu kapsamda yapılan ödeme sonucunda İstanbul 16. ATM’nin 2015/1268 esas sayılı dosyasında rücuen tazminat davası açıldığı anlaşılmaktadır. Ancak söz konusu dava ve ödemenin konusu, davalının düzenlemiş olduğu, … Holding ve … iştiraklerine teminat veren farklı bir poliçeye dayanmaktadır. Bu nedenle farklı bir poliçeden ödeme yapmış olması, davalının işbu dava konusu poliçeler bakımından da sorumluluğunu kabule yeterli değildir. Davacı vekilince yargılama sırasında sunulan dilekçeler ile; … firması tarafından müvekkiline 18.04.2018 tarihinde 630.253,22-TL ödeme yapıldığı, bu ödemenin öncelikle faiz, yargılama masrafları ve karşı tarafın ödemesi gereken vekalet ücretinden mahsup edildiği, müvekkilinin bakiye 209.347,29-TL alacağı bakımından taleplerinin devam ettiği belirtilmiştir. Somut olayda dava 630.253,22-TL dava değeri üzerinden açılmış olup, ayrıca alacağa ödeme tarihi olan 15/12/2015 tarihinden itibaren avans faizi uygulanması talep edilmiştir. Davacının rücu isteminde ödeme tarihinden itibaren faiz talep edebileceği de gözetildiğinde, dava, ödenen tutar bakımından kısmen konusuz kalmıştır. Sadece asıl alacağın ödenmesi davanın tümüyle konusuz kalmasına yol açmaz .Ancak ,ödenen asıl alacak tutarı kadar dava konusuz kalmış ise de davacının kısmi ödemeyi faiz alacağına mahsup etme hakkı bulunmaktadır. Davacı vekili ;ödenen miktarın yargı gideri ve vekalet ücretine mahsup edildiğini beyan etmekte ise de ,anılan kalemler hükmün ferisi olduğundan eldeki dava dosyasında karar verilmekle hak kazanacağından bu kalemleri ödenen kısmi ödemeden mahsup hakkı bulunmamaktadır.Açıklanan nedenlerle; asıl alacak tutarının ödendiği ,faiz ödenmediğinden davanın tümüyle konusuz kalmadığı ,rizikonun davalının poliçe teminatı kapsamında bulunmadığı belirlendiğinden ;ödenen kısım bakımından konusuz kalan dava nedeniyle bir karar verilmesine yer olmadığına ,kalan kısım bakımından reddine karar verilmesi gerekmektedir.İlk derece mahkemesince sigorta sözleşmesinin davalı tarafından riziko tarihi öncesinde feshedildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru değil ise de, yapılan hata/eksiklik yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılarak kısmen konusu kalmayan dava nedeniyle bir karar verilmesine yer olmadığına ,kısmende yerinde olmayan davanın reddine,konusuz kalan kısım bakımından da davacı davasında haklı olmadığından HMK 331.maddesi uyarınca yargı gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/11/2019 Tarih 2016/185 Esas 2019/1007 Karar sayılı hükmün gerekçe nedeniyle HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; ” Kısmen konusuz kalan dava nedeniyle bir karar verilmesine yer olmadığına ,kısmen de yerinde olmayan davanın reddine” İlk derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 80,70-TL karar ve ilam harcının mahkeme veznesine yatırılan 10.763,15-TL peşin harçtan mahsubu ile fazla olan 10.682,45- TL harcın talep halinde karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,Davalı tarafça yapılan 50-TL yargı giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,Davalı vekili için takdir olunan 39.160,13- TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalıya verilmesine,Kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine,Davacı tarafından yatırılan 54,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,Davacı tarafça yapılan istinaf yargı giderinin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 15/12/2022