Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/331 E. 2022/1567 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/331
KARAR NO : 2022/1567
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/11/2022
Davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü; DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirketin, davalı şirketten 08.09.2014 tarihinde …Van Maxi panelvan marka 0 km ticari aracı 62.500,80-TL bedelle satın aldığını, 15.09.2015 tarihinde müvekkili şirketin yoğun olarak çalıştığı da göz önüne alınarak … firmasında araca kartel koruma yaptırıldığını, araç satın alındıktan 1,5 ay sonra 02.12.2014 tarihinde aracın motorundan olağan dışı sesler geldiğini, motorun elektrik almaması neticesinde aracın yolda kaldığını, aracın çekiciyle satın alınan … servise götürüldüğünü, fabrika hatası olarak belirtilen bir sebepten dolayı aracın 24.12.2014 tarihine kadar 22 gün serviste kaldığını, motor aksamı parçası vidalarda sorun olduğu belirtilerek yeni bir araçtan alınan parça ile değiştirildiği bilgisi verilerek, aracın müvekkili şirkete teslim edildiğini, 31.01.2015 tarihinde seyir halinde iken motorun kartel koruması üstüne düşmesi neticesinde aracın yolda kaldığını, aracın yine çekici ile…servisine götürüldüğünü, servisin parça değişikliği yaparak aracı müvekkiline 1 hafta içinde iade ettiğini, müvekkili şirketin karter koruması yaptırmamış olması halinde çok ciddi bir kaza ve can kayıplarının olmasının kaçınılmaz olduğunu, sonrasında aracın 27.08.2015 tarihinde yine yolda kaldığını, çekici ile servise götürüldüğünü, daha öncekilerde olduğu gibi motorda arıza tespiti yapılarak motor değişimi yapılacağının bildirildiğini, ancak müvekkili şirketin daha önceki arızada da sonuç alamadığından, bu işleme onay vermeyip aracın bedelini talep ettiğini, sıfır km araçta motor değişiminin aracın değerini düşüreceğini, aracın hala serviste ayıplı halde durduğunu, müvekkili şirketin ilk arızada 22 gün, ikinci arızada 1 hafta, son arızadan itibaren günümüze kadar aracı kullanamayıp malları nakliye firmalarına ücret karşılığı taşıtmak zorunda kaldığını, araca daha önce yapılan servis müdahaleleri ile sorunun giderilemeyip müvekkilinin aracı kullanamadığını, araçta üretim hatası niteliğinde arızanın mevcut olup gizli ayıplı olduğunu, Gebze 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/74 D. ş sayılı dosyasında yaptırılan tespitte de aracın motorunda meydana gelen arızanın turbodan kaynaklandığı, herhangi bir dış etkenden kaynaklanmadığının tespit edildiğini belirterek, aracın gizli ayıplı olması nedeniyle 62.500,80-TL satış bedelinin ödeme tarihinden itibaren ticari avans faizi ile davalıdan tahsiline, müvekkili şirketin aracı kullanmadığı dönemde ödemek zorunda kaldığı 8.898,40-TL nakliye bedeli ile ayıplı araca yapılan kartel koruma bedeli olan 3.422-TL’nin fatura tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacının ayıba ilişkin ihbar sürelerini geçirdiğini, davacının aracı servise getirdiği her iki olay akabinde aracı aylarca kullanmaya devam ettiğini, davanın bu nedenle reddinin gerektiğini, aracın 08.09.2014 tarihinde müvekkili şirket tarafından davacıya satılarak ayıpsız olarak teslim edildiğini, davacının bütün şikayetlerine ilişkin gerekli servis işlemleri yapılıp şikayetlerin tümü giderilerek aracın davacıya eksiksiz ve çalışır vaziyette teslim edildiğini, aracın tekrar müvekkili şirket yetkili servisine getirilmemiş ve davanın son servis tarihinden 1 yıl 9 ay sonra ikame edilmiş olmasının da bu iddialarını destekler nitelikte olduğunu, davacının araca yapmış olduğu masrafların zorunlu olmayıp ancak yararlı masraf olarak nitelendirilebileceğini, söz konusu parçaların davacı tarafından sökülüp alınmasında aracın çalışmasını etkiler bir sakınca bulunmadığından, bu bedeli müvekkilinden talep etmesinin mümkün olmadığını, araçta meydana gelen arızalar dış kaynaklı olup kullanıcı hatasından meydana geldiğini, davacının gizli ayıp iddiasını kanıtlaması gerektiğini, aracın ayıplı olduğuna kanaat getirilse dahi en fazla ayıp oranında bedel indirimine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin yokluğunda yapılan tespit işlemi sonucu alınan bilirkişi raporunun delil teşkil etmesinin mümkün olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacının gizli ayıbın varlığını fark ettikten sonra, uygun bir süre içinde e-mail yoluyla ayıp ihbarında bulunduğu, bu nedenle yasal süresi içinde ayıp ihbarında bulunulmadığı yönündeki davalı savunmasının yerinde olmadığı, 31.01.2015 tarihinde aracın yolda seyir halindeyken motorun karter koruması üzerine düştüğü, bunun sonucunda motor kulaklarının koptuğu ve aracın çekici ile … servisine götürüldüğü, dava konusu aracın herhangi bir trafik kazasına karışmadığı, dolayısıyla motor kulaklarının kopmasının hatalı imalattan kaynaklandığı, meydana gelen arızaların kullanımdan kaynaklı olmadığı, aracın gizli ayıplı olduğu hususlarının bilirkişi raporunda tespit edildiği, davaya konu araç arızasının kullanım hatasından kaynaklanmadığı tespit edildiğine göre, davalının servis istasyonları ile yapılan onarımın yeterli nitelikte olmadığı, ayıplı ifa halinde alıcının TBK 227. maddesi gereğince tüm masrafları talep etme hakkının bulunduğu, alıcı, araç satışı için ödediği bedelin iadesini talep etmiş olup, araçta tespit edilen ayıp nedeniyle satıcının tüketicinin bu talebini yerine getirmekle yükümlü olduğu, gerek 4077 sayılı kanun ve gerekse 6502 sayılı kanunla, kullanım bedelinin düşülmesine yönelik bir hükme yer verilmediği, kaldı ki aracı satın alan kişinin de bu araç nedeniyle bedel ödediği, davacının aracı kullandığı, karşı tarafın da ödenen bedeli kullanmış olduğu, bu nedenlerle aracın kullanım bedelinin mahsubunun yasanın özü ve ruhuna aykırı olduğu, arızanın kullanım hatasından doğmadığının alınan bilirkişi kök ve ek raporunda sabit olduğu, tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yararlanamamanın süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hallerinde, 4. maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabileceği, tüketicinin bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, bayi, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçının müteselsilen sorumlu oldukları, dava konusu araçta var olan ayıp, önemli nitelikte bir gizli ayıp olduğundan, davacının, TBK 227 hükmünde kendisine tanınmış olan seçimlik taleplerden, sözleşmeden dönme talebinde bulunmaya hak kazandığı, dava konusu aracın herhangi bir trafik kazasına karışmadığı, dolayısıyla motor kulaklarının kopmasının hatalı imalattan kaynaklandığı, meydana gelen arızaların kullanımdan kaynaklı olmadığı, aracın gizli ayıplı olduğu, bu nedenle aracın iadesi ile bedelin tahsili yönünden karar vermek gerektiği, sehven yazılmadığı anlaşıldığından, aracın davalıya iadesine karar verildiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davalı vekili; davacının ayıba ilişkin ihbar sürelerini geçirdiğini, TTK’nın 23. maddesinde, teslim sırasında açıkça belli olan ayıplar yönünden ayıbın 2 gün içinde satıcıya bildirilmesi gerektiğinin, malda açık ayıp söz konusu olmasa bile, malı satın ve teslim alan tacirin 8 gün içinde malı inceleme veya incelettirmekle yükümlü olduğunun düzenlendiğini, yasal süre içinde ayıp ihbarının yapılmaması halinde alıcının seçimlik haklarını kullanamayacağını, davacının ayıp iddiası yerinde dahi süresinde yapılmış bir ayıp ihbarı bulunmadığından, malın davacı tarafça mevcut haliyle kabul edilmiş sayıldığını, davacının araçta gizli ayıp olduğu iddiasının ispata muhtaç olduğunu, TBK’nın 223/2 fıkrasında, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, ayıbın hemen satıcıya bildirilmesi gerektiğinin düzenlendiğini, davacının aracın servise getirildiği her iki olayın akabinde davaya konu aracı aylarca kullanmaya devam ettiğini, bu itibarla davacının ayıp iddiası doğru kabul edilse dahi, davacının hemen bir ayıp ihbarında bulunmamış olması nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, davacının gizli ayıp iddiasının yerinde olmadığını, aracın yetkili servise 2 defa getirildiğini, şikayetler üzerine her defasında yetkili servis tarafından gerekli işlemler yapılarak arızanın giderilmesinin sağlandığını ve araç sorunsuz olarak davacıya teslim edildiğini, davacının aracı her teslimin akabinde aylarca kullanmaya devam ettiğini, diğer yandan bilirkişi raporlarında, aracın neden üretim dolayısı ile değil de kullanıcı hatası ile arızalanmış olabileceği yönünde ileri sürdükleri iddia ve savunmaların göz ardı edildiğini, araçta üretim dışı ve sonradan meydana gelen herhangi bir arızanın var olup olmadığının, araçta herhangi bir hasarın mevcut olup olmadığının, araç motorunda ortaya çıkan arızanın, vurma, çarpma gibi dış etkenler sonucu ortaya çıkan hasarlardan kaynaklanıp kaynaklanmadığının tespit edilmesi gerektiğini, araçta bulunduğu iddia edilen ayıbın kullanımdan kaynaklandığını, araçtaki sorunun varlığının kabulü halinde, en fazla ayıp oranında bedel indirimine karar verilmesinin gerektiğini, aracın kullanım süresi de dikkate alındığında, davacının araçtan beklediği menfaati elde edemediği yönündeki beyanının gerçeği yansıtmadığını, bu nedenle mahkeme tarafından bedel iadesine karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacı tarafça talep edilen nakliye harcamalarının ne suretle yapıldığı, hangi malın nereden nereye taşındığına ilişkin delil bulunmadığı halde bu alacak kalemi bakımından yapılan farazi hesaplama üzerinden müvekkilinin sorumlu tutulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, sözleşmeden dönme durumunda davacının bu zamana kadar aracı kullanmayla elde ettiği tüm ticari kazançların müvekkili şirkete iade edilmesinin gerektiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, tacirler arası satıma konu aracın ayıplı olduğu iddiasına dayalı olarak sözleşmeden dönme ile katlanılan nakliye masrafı ve araca yapılmış olan faydalı masrafın tahsili istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nun 23/1-c maddesi gereğince; malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı 2 gün içerisinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içerisinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda 6098 sayılı TBK’nın 223/2. maddesi uygulanır. TBK’nın 223. maddesine göre; alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir, bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır. TBK’nın 227. maddesinde ise satılanın ayıplı olması halinde alıcının seçimlik hakları; “satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme, aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme, imkan varsa satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme” olarak belirlenmiştir. Somut olayda; dava konusu aracın 08.09.2014 tarihinde davalı tarafça 62.500,80-TL bedelle davacıya satışının yapıldığı, davacı tarafça 15.09.2014 tarihinde… firmasında KDV dahil 3.422-TL karşılığında karter koruma monte ettirilmiş olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere, satıştan sonraki dönemde aracın 02.12.2014, 31.01.2015, 02.02.2015 ve 27.08.2015 tarihlerinde yağ ikaz lambası yanması, motorun karter üzerine düşmesi ve diğer muhtelif şikayetlerle yetkili servise getirildiği, davacı tarafça davalı çalışanına gönderilen 03.02.2015 tarihli e-posta ile de araçta oluşan ayıbın ihbar edildiği, aracın en son 27.08.2015 tarihli arızası üzerine yetkili servis tarafından motor değişiminin öngörüldüğü, ancak davacının onay vermemesi nedeniyle bu işlemin yapılmadığı, davacı tarafça yaptırılan delil tespitinde alınan bilirkişi raporu ile hükme esas alınan bilirkişi raporunda, turbodan kaynaklanan arıza nedeniyle piston kafasına yağ vermesi sonucunda motor arızasının oluştuğu, arızanın kullanım kaynaklı olmayıp üretimdeki montaj hatasından kaynaklandığının tespit edildiği anlaşılmaktadır. Aracın motor arızaları nedeniyle, araçtaki ayıbın gizli ayıp, yani kullanımla ortaya çıkan ve basit bir gözden geçirmeyle tespit edilemeyecek nitelikte bir ayıp söz konusu olduğundan, ayıp ihbar süreleri bakımından TTK’nın 23. maddesi hükmü değil, TBK’nın 223. maddesi hükmünün uygulanması gerektiği, davacı tarafça da toplam dört defa bu nedenle davalının yetkili servisine başvuru yapıldığı, ayrıca üçüncü arıza sonrasında 03.02.2015 tarihinde davacı tarafça gönderilen e-posta ile de araçta oluşan ayıbın davalıya ihbar edildiği anlaşılmasına göre, davacının ayıp ihbarının süresinde olduğu kabul edilmelidir. Bu nedenle davalı vekilinin, ayıp ihbarının süresinde olmadığına dair istinaf nedeni yerinde değildir.Aracın gizli ayıplı ve ayıp ihbarının da süresinde olduğu tespit edildiğine göre, davacı TBK’nın 227. maddesinde düzenlenmiş olan seçimlik haklarını kullanabilecektir. Bu kapsamda somut olayda davacı tarafça sözleşmeden dönme hakkı kullanılmıştır. Arızanın aracın en önemli aksamı olan motorda meydana gelmesi ve aracın süregelen şikayetleri nedeniyle nihayetinde yetkili servisçe motor değişiminin öngörülmüş olması da dikkate alındığında, davacının araçtan beklenen faydayı elde etmesi imkansız hale gelmiş olduğundan, somut olayda sözleşmeden dönmenin yasal koşulları da oluşmuştur. Ayrıca davacının aracı kullanmasının karşılığında davalı satıcı da kendisine ödenen satış bedelini kullanmış olup, sözleşmeden dönme halinde davacının aracı kullanmayla elde ettiği faydanın, davacıya iade edilecek satış bedelinden indirilmesi mümkün değildir. Bu nedenle davalı vekilinin bu hususlarda ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde değildir. Davacı tarafça ibraz edilen taşıma masraf faturalarına dayalı olarak, ayıplı aracın kullanılamaması nedeniyle katlanılan nakliye masrafının davalıdan tahsili talep edilmiş, mahkemece de sunulan nakliye faturalarına istinaden 7.984-TL nakliye bedeline hükmedilmiştir. Aracın ayıplı olması nedeniyle üç defada olmak üzere toplam 43 gün serviste kaldığı, bu süre boyunca aracı kullanamayan davacının ikame araç için nakliye masrafı yaptığı açıktır. Bu kapsamda davacı tarafça sunulan nakliye faturaları toplamına hükmedilmesi yerinde değil ise de, dava konusu aracın niteliği ve kullanım amacı ile serviste kaldığı süre dikkate alınarak takdiren 4.000-TL ikame araç masrafına hükmedilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.Diğer yandan TBK’nın 227/1. maddesi uyarınca, sözleşmeden dönme halinde birlikte ifa kuralı gereğince, iadesine karar verilen bedele ayıplı aracın davalıya fiilen iadesi tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, fatura tarihinden itibaren faize hükmedilmesi hatalı olsa da, bu husus istinaf nedeni olarak ileri sürülmediğinden, değinmekle yetinilmiştir.
Açıklanan nedenlerle; davacının nakliye masrafı isteminin kısmen kabulü gerekirken sunulan fatura bedeli toplamına hükmedilmesi doğru değil ise de, yapılan hata/eksiklik yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın HMK’nın 353/(1)b-2 maddesi uyarınca kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle “davanın kısmen kabulüne” karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/11/2019 Tarih 2016/482 Esas – 2019/1037 Karar sayılı kararının HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA;
“Davanın KISMEN KABULÜNE, 52.966,78-TL araç bedelinin 09/09/2014 fatura tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2.900-TL karter koruma bedelinin 15/09/2014 tarihli fatura tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4000-TL nakliye bedelinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Fazlaya ilişkin taleplerin reddine,
Davaya konu … Van Maxi panelvan marka … plakalı ticari aracın davalıya iadesine,”
İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak ;
“Alınması gereken 4.089,49-TL nispi karar ve ilam harcından mahkeme veznesine yatırılan 1.277,71-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 2.811,78-TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
Davacı tarafından yatırılan 1.306,91‬-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan 2.000-TL bilirkişi ücreti ve 422,10-TL posta masrafı olmak üzere toplam 2.422,10-TL yargı giderinin, davanın kabulü oranında hesaplanan 1.938,07-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
Davanın reddolunan kısmı üzerinden davalı lehine taktir olunan 9.200-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 1.092-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
Hükümden sonra davacı yan gider avansından karşılanan 81,50-TL posta masrafının davanın kabulü oranında hesaplanan 65,21-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
Hükümden sonra davalı yan gider avansından karşılanan 35,-TL posta masrafının davanın reddi oranında hesaplanan 7-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 10/11/2022