Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/325 E. 2022/1788 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/325
KARAR NO: 2022/1788
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/05/2019
NUMARASI: 2014/974 Esas 2019/388 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/12/2022
Davanın reddine ilişkin verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalıların müvekkilinden tıbbi çorap, jelatin ve hammadde aldıklarını, ancak malların bedelini ödemediklerini, bu konuda taraflarca 11.12.2012 tarihinde düzenlenip imzalanan hesap mutabakatında, davalıların müvekkiline 7.925-USD borçlu olduklarını kabul ettiklerini, borcun ödenmemesi üzerine davalılar aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, ancak davalıların takibe haksız olarak itiraz ettiklerini, davalı gerçek kişileri diğer davalı şirketin ortağı ve yetkilisi olduklarını belirterek, davalıların takibe yönelik itirazının iptali ile davalılar aleyhine alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; müvekkillerinin hesap mutabakatına itirazları olmadığını, ancak davacıya böyle bir borçlarının bulunmadığını, müvekkili gerçek kişiler tacir olmayıp adlarına ticari faaliyetlerinin bulunmadığını, davacıya borçlarının da bulunmadığını, diğer davalı şirketin ortağı ve yetkilisi olduklarını, müvekkillerinin mutabakatı da şirket için imzaladıklarını, kefil olduklarına dair bir ibare bulunmadığını, bu nedenle kişisel olarak borçtan sorumluluklarının bulunmadığını, davacının müvekkiline ayak kokusu giderici kremi dava dışı firmaya imal ettirerek teslim ettiğini, davacının hesap mutabakatında yazılı olduğu gibi beheri 3,30-USD’den 7.000 kutu ayak kremini imal edip müvekkili şirkete teslim etmeyi üstlendiğini, mutabakatın 5. maddesinde 8 kalem olarak yazılı ürünlerin müvekkiline teslim edildiğini, teslim tarihlerinin de yanlarına yazıldığını, son kalem 3.000 adet ürünün müvekkiline teslim edilmediğini, hesap mutabakatının da bu malların teslim edileceği şeklinde düzenlendiğini, bu nedenle karşısındaki teslim tarihinin boş bırakıldığını, davacının bu ürünleri teslim ettiğini kanıtlaması gerektiğini, davacının teslim ettiği 3.000 adet ürün bedeli 9.900-USD iken müvekkili tarafından 11.875-USD ödeme yapılmış olmakla müvekkilinin 1.975-USD alacaklı olduğunu belirterek, davanın reddi ile davacı aleyhine takip bedelinin %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, mutabakatta belirtilen malların gerçekten satış/tesliminin yapılıp yapılmadığının irdelenmesi gerektiği, bu hususta ispat ile mükellef olan tarafın, satışı yapan davacı olduğu, davacı tarafça mutabakata konu malların teslim edildiğine dair dosyaya sunulan imza içeren sevk irsaliyesi vs bir belge bulunmadığı, “…” ibaresinin malın teslimine yönelik somut bir belge vasfında olmadığı, böyle bir anlam taşımadığı, mutabakat metninin hiç bir yerinde net olarak teslim edilen ve edilmeyen malların ayrımının net olarak yapılamadığı, davacının takibe konu ettiği miktarda alacaklı olmadığı, davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; taraflarca imzalanan 11.12.2012 tarihli hesap mutabakatında, davalıların müvekkiline 7.925-USD borçlu olduklarının kararlaştırıldığını, 24.08.2016 tarihli bilirkişi raporunda, davalının hesap mutabakatı gereğince müvekkiline borçlu olduğunun tespit edildiğini, davalının malların teslim edilmediği iddiasının asılsız ve kötü niyetli olduğunu, mal teslim edilmemiş olsa davalının müvekkiline ödeme yapmayacağını, hesap mutabakatında malların ileride teslim edileceğine dair bir ifade bulunmadığını, mallar teslim edilmiş olup, hesap mutabakatı ile alacağın ödenmesi aşamasına geçildiğini, malların teslim edildiğine dair sevk irsaliyelerinin dosyaya sunulduğunu, ancak mahkemece sevk irsaliyesi bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, hesap mutabakatında geçen “…” ibaresinin, belirtilen adetten fazla krem hazırlandığı için davalının krem istemesi halinde ilave olarak yazılacak anlamında olduğunu, mutabakatın hiç bir yerinde paket adedi yanında tarih yazılmamış iken buraya ileride teslim edileceği tarihin yazılacağının kabulünün mantık dışı olduğunu, faiz başlangıç tarihinin ise tarafların alacak bakiyesini belirlediği mutabakat tarihi olan 11.12.2012 olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satımdan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Kural olarak; fatura konusu mal veya hizmetin teslimini ispat külfeti davacı satıcıya ait olup, yasal delillerle desteklenmediği sürece fatura ve davacı defter kayıtları tek başına alacağın varlığını kanıtlamaz. Dolayısıyla davacı, fatura konusu mal veya hizmetin davalıya teslim edildiğini kanıtlamak zorundadır. Eldeki davada davalı taraf sözleşmesel ilişkiyi kabul etmektedir. Ancak takip konusu alacağa dayanak malların teslim edilmediği ileri sürülmektedir. Bu durumda satım akdine konu malların teslim edildiğini ispat yükü davacıya aittir. Davacı bu iddiasını, uyuşmazlığın miktarına göre yazılı delille kanıtlamalıdır. Davacı tarafın satım ilişkisine girdiği taraf davalı şirket olup, tüm fatura ve ödeme belgelerinde davalı şirket yer almaktadır. Davalı gerçek kişilerin davacı ile şahsi bir ticari ilişkileri yoktur. Dayanak hesap mutabakatı başlıklı belge davalı gerçek kişilerce imzalanmıştır. Davalı şirketin ticaret sicil kaydına göre davalı şirketin mevcut iki ortağı ve yetkilisi, davalı gerçek kişilerdir. Hesap mutabakatında davalıların kefaletinin bulunduğuna dair de bir ibare bulunmamaktadır. Bu nedenle davalı şirketin mevcut ortağı ve yetkilisi olan davalı gerçek kişilerce atılan imzanın davalı şirket adına atıldığının kabulü gerekmekte olup, davalı gerçek kişilerin işbu davada pasif husumet ehliyetleri yoktur. Davalı şirket bakımından ise uyuşmazlık, hesap mutabakatında “…” olarak geçen ürünlerin davalı şirkete teslim edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır. Davacı tarafça dosyaya bir kısım fatura ve sevk irsaliyeleri sunulmuşsa da, sunulan kayıtlar 3000 adet ürüne ait olmayıp, irsaliyelerde teslim alan imzası da bulunmamaktadır. Hesap mutabakatında net olarak teslim edilen veya edilmeyen malların ayrımının yapılmadığı, bir kısım ürünlerin karşısında teslim tarihi olduğu anlaşılan tarihlerin bulunduğu, ancak uyuşmazlık konusu 3000 adet ürüne ilişkin kaydın karşısında böyle bir tarih bulunmadığı, teslim tarihi olduğu anlaşılan parantez içinin boş bırakıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mutabakat tarihi itibariyle bu ürünlerin henüz teslim edilmemiş olduğu sonucuna varılmaktadır. Davacı tarafça, söz konusu ürünlerin teslim edildiği konusunda herhangi bir delil de ibraz edilmemiştir. Teslim olgusu kanıtlanamamış olmakla, davalı gerçek kişiler yönünden davanın husumet yönünden reddi yerine esastan reddine karar verilmesi hatalı olsa da, sonucu itibariyle tüm davalılar aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle,istinaf nedenleri yerinde görülmeyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/12/2022