Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/317 E. 2022/1497 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/317
KARAR NO: 2022/1497
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/11/2019
NUMARASI: 2017/678 Esas 2019/1124 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalı tarafından ulusal ölçekte yayın yapan … ve … gazetelerine 27.03.2017 tarihinde ilanlar verilerek; müvekkili aleyhinde tamamen asılsız ve gerçek dışı, yanıltıcı, karalayıcı, incitici nitelikte beyan ve iddialarda bulunulduğunu, davalının ilan yoluyla müvekkilini kötülediğini, daha önce … adlı kişi tarafından verilen gazete ilanlarıyla müvekkilinin ilgisinin bulunmadığını, davalının, …’ın müvekkilinin azmettirmesi ile ilanları verdiği iddiası bakımından suç duyurusu üzerine, Karabük C.Savcılığı tarafından yapılan soruşturmada takipsizlik kararı verildiğini, ilanların … tarafından verildiği davalı tarafından açıkça bilinmesine rağmen davalı tarafından ilanlarla müvekkiline hukuka aykırı fiillerin isnat edilmesi sonucunda, davalının haksız rekabet fiilini işlediğini, müvekkilinin kişilik haklarının zedelendiğini, davalının, kendisi ile aynı pazarda faaliyet gösteren müvekkilini müşterileri nezdinde küçük düşürdüğünü, müvekkilinin, tüm Türkiye’ye karşı adeta hukuk dışı ve kötü niyetle hareket eden, doğduğu ve kurulduğu yöre (Karabük) ile ilgisiz ve hatta o yöreyi mağdur etmeye çalışan, başkalarının ardına saklanan kötü bir firma olarak lanse edildiğini, davalının bu suretle müvekkilinin mevcut ve potansiyel müşterilerinin azalmasına sebep olduğunu ve müvekkilinin kişilik haklarını zedelediğini belirterek; davalının haksız rekabet fiilinin tespit ve önlenmesine, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabet yanlış ve yanıltıcı beyanlarla yapıldığından bu beyanların düzeltilmesine, masrafı davalıdan alınmak sureti ile kararın Türkiye çapında yayımlanan tirajı en yüksek iki gazetede ilanına, 100.000-TL manevi tazminat ile 5.000-TL maddi tazminatın haksız eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkili tarafından verilen ve 27.03.2017 tarihinde yayımlanan ilanların, karşı tarafın … Gazetesi’nin 17 Mart 2017 tarihli sayısında yayımlanan, kamuoyunu ve yatırımcıları yanıltan ilanına cevaben yayımlandığını, 27.03.2017 tarihli müvekkili şirketçe verilen ilanda iftira, hakaret ve haksız rekabet suçunu oluşturacak bir açıklamaya yer verilmediğini, hukuki anlamda herhangi bir suç ya da haksızlık teşkil eden bir ifadenin yer almadığını, davacı ile müvekkili arasında muhtelif hukuki uyuşmazlıkların mevcut olduğunu, davacı tarafından müvekkili aleyhine çok sayıda genel kurul karar iptali davası ile haksız rekabet ve tazminat davası açıldığını, yine müvekkili aleyhine Rekabet Kurumu’na ve C.Savcılığına şikâyetlerde bulunulduğunu, geçmiş yıllardan bu yana gerek davacı şirketin ortağı/yönetim kurulu üyesi … ve gerekse şirketle ortak koordinasyonda hareket eden eski şirket yöneticisi … isimli şahısların, müvekkili aleyhine medyaya demeç ve ilanlar verdiklerini, ilanlarda hukuka aykırılık teşkil eden bir ifade ve açıklamaya yer verilmemiş olması, haksız rekabet teşkil etmemesi ve davacının hiçbir zararının bulunmaması nedenleriyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; 6102 sayılı TTK’nın 55/1-a-1 hükmünde; “başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek” fiilinin haksız rekabet olarak düzenlendiği, kötülemenin, muhatabın üzerinde olumsuz etki yapan, her türde ve içerikteki karalayıcı veya küçültücü açıklama olarak nitelendirilmesinin mümkün olduğu, bir açıklamanın kötüleme olarak nitelendirilebilmesi için, açıklamanın rekabet ortamını etkilemeye elverişli olması gerektiği, ancak açıklama dolayısıyla rekabetin mutlaka etkilenmiş olması veya kötülemeyle güdülen amacın gerçekleşmesinin gerekmediği, o açıklamanın ulaştığı kitlenin tarafsız ve objektif, ortalama bir ferdi nezdinde bu açıklamanın rekabeti etkilemeye elverişli olup olmadığının belirleyici olduğu, davalının … ve … gazetelerine ilanlar vererek, davacıya ilişkin olarak “Karabük’te hiçbir sınai-ticari faaliyeti ve yatırımı olmadığı, Karabük’ün ekonomik/sosyal yaşantısı ile ilgili bir katkısı olmadığı, Karabük’ün yerel herhangi bir derdi, ihtiyacı veya sorunu ile de ilgili olmadığının bilinen bir husus olduğu, dolayısıyla (dava konusu yayınlardan önce kendisi hakkında verilen ilanlan kastederek) davacının ilanlardaki temel maksatlarının Kardemir’e ve onun hissedarlanna zarar vermek, dolayısıyla bunun doğal sonucu olarak da Karabük’ü mağdur etmek olduğu” iddialarına yer verildiği, bu açıklamaların, muhatabı olan kişiyi, açıklamaların ulaştığı kitlenin ortalama bir ferdi nezdinde küçük düşürücü ve kötüleyici olduğu, davalının bu ilanları yayınlamasındaki sebebin ise daha önce kendisi hakkında yayınlanan küçültücü ilanları veren kişinin davacı olduğunu düşünmesi olduğu, davalı tarafça, daha önceki ilanları yayınlatan kişinin, davacı şirket tarafından yönlendirildiği iddia edilmiş ise de, bu durumun davalının dava konusu açıklamalarını haklı ve gerekli kılmadığı, bu sebeple davalının dava konusu açıklamalarının gereksiz yere incitici olduğu ve TTK md 55/1/a-l hükmü uyarınca da haksız rekabet teşkil ettiği, TTK’nın 56. maddesine göre, haksız rekabete maruz kalan bir kimsenin maddi tazminat isteyebileceği, bu isteğin kabul edilmesi için öncelikle davacının zararı kanıtlaması gerektiği, davacının zararı tespit edilemese veya davacının kazanç kaybına uğramadığı anlaşılsa bile, haksız rekabetin varlığı halinde hakimin, tazminat miktarını belirleyebileceği, bilirkişi raporlarıyla davacının kazanç kaybına uğramadığı belirtilmiş ise de, davalının haksız rekabet eylemleri nedeniyle ticari itibarı zedelenen davacının kazanç kaybına uğramasının muhtemel olduğu, bu nedenle TBK’nın 50/2 maddesi uyarınca, davacının talebi ile de bağlı kalınarak, maddi tazminat isteminin kabulüne karar verilmesi gerektiği,6102 sayılı TTK’nın 56/1-e maddesinin gönderme yaptığı 6098 sayılı TBK’nın 58. maddesine göre, kişilik hakkının zedelenmesinden zarar görene uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat olarak bir miktar para ödenmesine karar verilebileceği, somut olay bakımından, tarafların durumu, haksız rekabetin ülke çapında yayınlanan gazeteler aracılığı ile gerçekleştirilmesi,haksız rekabet eyleminin kötüleme yolu ile gerçekleştiği, eylemin davacının itibarını ve sektördeki yerini olumsuz etkilemeye elverişli olduğu dikkate alınarak, davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulü gerektiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile haksız rekabetin tespitine ve önlenmesine, davacının maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 5.000-TL maddi tazminat ile 10.000-TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren avans faizi işletilerek davalıdan tahsiline ,fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine, karar özetinin gazetede ilanına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili; davacının maddi zararı bulunmadığı gibi muhtemel bir kar kaybına uğrayacağına dair delil de bulunmadığını, maddi tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili tarafından verilmiş olan ilandaki ifadelerin gereksiz yere incitici olduğunu ve haksız rekabet teşkil ettiğini kabul etmenin mümkün olmadığını, geçmişten beri davacı şirket ortağı ve yönetim kurulu üyesi … ve eski yöneticilerinden … isimli şahısların, medyaya verilen demeç ve mesnetsiz ilanlarla müvekkili şirkete karşı bir algı operasyonu düzenlediklerini, müvekkilinin de hukuki yollarla mücadele başlatarak bu kişiler hakkında Karabük Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunduğunu, hal böyleyken mahkemece müvekkili tarafından hukuki mücadele başlatılmadığından bahisle, müvekkilinin dürüstlük kuralına aykırı davrandığının kabul edilemeyeceğini, müvekkili tarafından verilen ilanın, davacı tarafın aynı gazetede yayımlattığı yanıltıcı ilana cevaben verildiğini,müvekkili tarafındankullanılan ifadelerin gereksiz yere incitici olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, uğradığı haksızlıklar sebebiyle müvekkili tarafından verilen ilanda kullanılan ifadelerin, düşünce açıklaması ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkilinin uğradığı ithamların sıklığı ve haksızlık boyutu düşünüldüğünde, bu açıklamaların yerinde olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; haksız tespiti ve önlenmesi ile haksız rekabet nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir. Haksız rekabet, 6102 sayılı TTK’nın 54 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Haksız rekabetin amacı, TTK’nın 54/1. maddesinde “bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması” olarak ifade edilmiş, 2. fıkrada ise haksız rekabet tarif edilerek “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır” şeklinde belirtilmiştir. Buna göre genel ilke belirlenirken haksız rekabetin varlığı için taraflar arasında rekabet ilişkisinin mevcudiyeti, failin yarar sağlamış olması, failin kusurlu olması ve haksız rekabete uğrayanın zarar görmüş olması şartı aranmamıştır. Failin kusurlu olması ve haksız rekabete uğrayanın zarar görmüş olması, sadece haksız rekabet nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında rol oynamaktadır. Haksız rekabet sayılan bazı durumlar TTK’nın 55. maddesinde sayılmıştır. TTK’nın 56. maddesinde ise; haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimsenin, fiilin haksız olup olmadığının tespitini, haksız rekabetin önlenmesini, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, kusur varsa zararın tazminini, TBK’nın 58. maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği belirtilmiştir. Uyuşmazlık bakımından incelenmesi gereken TTK’nın 55/(1)-a-1 maddesinde “Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek” haksız rekabet olarak düzenlenmiştir. Madde kapsamında kötülemeden bahsedilebilmesi için; ortada başkalarının şahsı, emtiası, iş mahsulleri, faaliyetleri yahut ticari işleri hakkında sözlü, yazılı veya resimli şekilde bir açıklama bulunması, nihayet bu beyanın yanlış, yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici olması gerekmektedir. Yanlış açıklama, içeriği gerçekle bağdaşmayan, belirli bir vakıa veya olay ya da durum hakkında içeriği objektif olarak yanlış olan açıklamalardır. Yanıltıcı beyan, mahiyeti, tarzı ve içeriği birlikte değerlendirildiğinde açıklamanın muhatabının hataya düşmesine sebep olabilecek, yanlış izlenim bırakabilecek açıklamalardır. Gereksiz yere incitici beyan ise, içeriği doğru olmakla birlikte ölçüsüz bir şekilde ve amacını aşarak kişi, faaliyetleri, iş ürünleri vb. hakkında olumsuz intiba yaratan açıklamalardır. Gerçeğe uygun olmayan açıklamalar objektif olarak doğruluğu ve yanlışlığı tespit edilebilen açıklamalardır. Olaylar/olgular hakkındaki her türlü kötüleyici nitelikteki yanlış açıklamalar haksız rekabet olarak değerlendirilecektir. Açıklama gerçek ise bu durumda haksız rekabetten bahsedilemez. Yanıltıcı açıklamadan kastedilen ise; açıklamanın takdim ediliş tarzının, seçilen sözcüklerin resimlerin veya yapılan karşılaştırmanın hedef kitlede veya kişilerde bıraktığı genel izlenim neticesinde açıklama konusunun olduğundan değişik ve olumsuz algılanmasıdır. Gereksiz yere incitici beyanlar, amacını aşan değer yargılarını ifade etmektedir. Amacın aşılmasıyla birlikte, gerçek dahi olsa açıklamalar gerçek dışı veya gerçeğe uymayan, gerçekle bağdaşmayan veya gerçeğe ters hâle gelmektedir. Zira burada gerçek olmasına rağmen, açıklama amacını aşan bir durum ortaya çıktığından bu açıklama gereksiz yere incitici olmaktadır. Somut olayın özelliklerine göre genel olarak toplumda ve özellikle hedef alınan muhatabın algılama seviyesi dikkate alındığında, gerçek dahi olsa teamülün kabul ettiği tolerans sınırının aşılması halinde açıklama, TTK’nin 55/(1)-a-1 maddesi gereğince haksız rekabet teşkil edecektir. “Bir açıklamanın yanlış olup olmadığı tespit edilirken yegâne ölçüt gerçekle bağdaşıp bağdaşmadığı iken, yanıltıcı olup olmadığı veya gereksiz yere incitici olup olmadığı tespit edilirken kullanılacak ölçüt, açıklamanın orta yetenekteki olağan muhatabıdır. Bir açıklamanın belirli kişi veya kişiler tarafından ne şekilde algılandığı değil, açıklamanın orta yetenekteki olağan muhatabının algılama şekli önemlidir” (Yargıtay HGK’nın 2017/2475 esas, 2021/246 karar sayılı, 11.3.2021 tarihli emsal ilamı). Bu kapsamda davalı tarafça 27.03.2017 tarihli gazetelerde yayımlanan ilanda davacı kastedilerek, “Karabük’te hiçbir sınai-ticari faaliyeti ve yatırımının olmadığı, Karabük’ün ekonomik/sosyal yaşantısı ile ilgili bir katkısı olmadığı, Karabük’ün yerel herhangi bir derdi, ihtiyacı veya sorunu ile de ilgili olmadığının bilinen bir husus olduğu, dolayısıyla (dava konusu yayınlardan önce kendisi hakkında verilen ilanları kastederek) davacının ilanlardaki temel maksadının Kardemir’e ve hissedarlarına zarar vermek ve bunun doğal sonucu olarak da Karabük’ü mağdur etmek olduğu” iddialarına yer verildiği görülmektedir. Bu açıklamanın; ileri sürülen iddialar bakımından kötüleme niteliği taşıdığı, ilanın ulusal gazetelerde yayımlanması nedeniyle rekabet ortamını etkilemeye elverişli olduğu, açıklamanın ulaştığı kitlenin ortalama bir ferdi nezdinde küçük düşürücü nitelikte olduğu anlaşılmakla, mahkemece haksız rekabet teşkil ettiğinin kabulünde isabetsizlik görülmemiştir. Türk hukuk sisteminde gerçek zarar ilkesi kabul edilmiş olup, gerçek zararını ispat edenin bu zararın tazminini talep edebileceği kural olarak benimsenmiş, ancak TBK’nın 50. maddesinde uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemediği takdirde, hakimin olayların olağan akışına ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyeceği düzenlenmiştir. Somut olayda davalının haksız rekabet eylemi nedeniyle, davacının uğradığı maddi zarar miktarının tespiti mümkün olmadığı gibi, davacının ticari defter kayıtları itibariyle de kazanç kaybına uğradığı tespit edilememiştir. Davacının kazanç kaybı tespit edilmemiş olsa da, TBK’nın 50. maddesi hükmü doğrultusunda davacı lehine bir miktar maddi tazminata hükmedilmesi gerekmekte olup, mahkemece taleple bağlı kalınarak davacı yararına maddi tazminata hükmedilmesi yerindedir. Diğer yandan davalının dava konusu açıklaması, davacı şirket tüzel kişiliğinin ticari itibarını da zedeleyecek nitelikte olduğundan, dava konusu ilanın içeriği, haksız rekabet eyleminin ağırlık derecesi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile hakkaniyet kuralları gözetilerek, davacı yararına 10.000-TL manevi tazminata hükmedilmesi de isabetlidir. Açıklanan nedenlerle,istinaf nedenleri yerinde olmayan davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 1.024,65-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 256,17-TL harcın mahsubu ile bakiye 768,48‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davacı tarafından yapılan 35,50-TL istinaf yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 27/10/2022