Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/285 E. 2022/1534 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/285
KARAR NO: 2022/1534
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/10/2019
NUMARASI: 2015/1173 Esas – 2019/1100 Karar
DAVA: Alacak (Uluslarası Hava Taşımacılığından Kaynaklı)
Davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili tarafından 7.080-TL ödenerek hazırlatılan reklam afişi ve görsel malzemenin, Madrid’teki bir fuara götürülmek üzere müvekkilinin çalışanı… tarafından davalı şirketten alınan gidiş-dönüş uçak bileti kapsamında ek bagaj bedeli de ödenerek davalıya teslim edildiğini, ancak uçak Madrid’e vardığında bagajın bulunamayarak kaybolduğuna dair tutanak düzenlendiğini, müvekkilinin zarara uğramamak bakımından ilave masraf yaparak ikinci kez aynı ürünleri sipariş edip başka bir çalışanı ile fuara gönderdiğini, bu nedenle ikinci kez baskı ve uçak bileti masrafı yapıldığını, ayrıca fuar alanından ekstra satın alınan saat için 250-Euro, görsellerin standa yapıştırılması için de 1.000-Euro masraf yapıldığını, müvekkilinin 34 kg bagajının kaybolduğunun tartışmasız olduğunu, müvekkili tarafından davalı firmaya hitaben keşide edilen Kartal … Noterliğinin 20.11.2015 tarihli ihtarnamesinden de sonuç alınamadığını, taşıma sırasında meydana gelen zarardan davalının sorumlu olduğunu, davalının hiçbir açıklama getirememesi nedeniyle sorumluluğunun sınırsız olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000-TL maddi tazminatın, olayın meydana geldiği 10/10/2015 tarihinden itibaren avans faizi birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili, 04.10.2019 tarihli dilekçesiyle dava değerini 6.985,97-TL artırarak 7.885,97-TL olarak ıslah etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacının beyanı ile sabit olduğu üzere, davacı olması gereken kişinin… olduğunu, davacı şirketin aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, davacı şirket çalışanının, 10.10.2015 tarihli gidiş ve 13.10.2015 tarihli dönüş İstanbul Sabiha Gökçen-Madrid seferine bilet satın alarak, müvekkili ile uçuşunu gerçekleştirdiğini, Madrid’e varıldığında 34 kg ağırlığındaki valizin uçaktan çıkmadığinın bildirilmesi üzerine, düzenlenen rapora istinaden bagaja ilişkin araştırma başlatıldığını, yapılan incelemede dava konusu bagajın Madrid istasyonunda hizmet alınan yer hizmeti kuruluşu … tarafından yanlış terminale gönderildiğinin tespit edildiğini, davacıya bagajının hasarsız ve eksiksiz olarak 12.10.2015 tarihinde teslim edildiğini, davacının iddia ettiği maddi zarar ile müvekkil şirketin bagajları teslim yükümlülüğü arasında bir illiyet bağı bulunmadığını, davacının bagajları kendisine hasarsız ve eksiksiz olarak teslim edilmiş olduğundan tazminat talebinin reddi gerektiğini, bagajın yer hizmeti kuruluşu olan Swissport tarafından yanlış terminale gönderilmesi nedeniyle, müvekkilinin bu işlemlere müdahale imkanının bulunmadığını, gecikmenin müvekkilinden kaynaklanmaması nedeniyle müvekkiline dava açılamayacağını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla Montreal Konvansiyonunun 22.2 maddesine göre, bagaj taşımacılığında, kontrol edilmiş bagajın taşıyıcının sorumluluğuna verildiği anda, yolcu bagajın ulaşacağı yerde teslimi ile ilgili özel bir fayda beyanında bulunmadığı ve durumun gerektirmesi halinde ilave bir ödeme yapmadığı müddetçe, taşıyıcının sorumluluğunun her bir yolcu için 1131 Özel Çekme Hakkı (SDR) ile sınırladığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacı şirket çalışanına davacı işvereninin talimatları doğrultusunda, yurt dışında bulunan fuar organizasyonuna katılmak için davalı şirketten bilet satın alınmış olup, kaybolan bagajın dava dışı bilet tahsis edilen …’ın şahsına ait olmadığı, şirkete ait olduğu, şirketin faaliyetleri kapsamında fuarda sergilenmek amacıyla hazırlanan stant görsellerinin kaybolduğu, davacının malvarlığını doğrudan ilgilendirdiği, bu haliyle eldeki davada davacının aktif husumetinin bulunduğu; davacının ek ücret ödeyerek ek bagaj hakkı satın aldığı, taraflarca da itiraza uğramayan irsaliyeli faturalardan, kaybolan emtianın 7.080-TL tutarında olduğu, davalı taraf bagajın davacıya hasarsız ve eksiksiz teslim edildiğini beyan etmiş ise de, buna ilişkin bir delil sunmadığı gibi, davacı delilleri incelendiğinde davalı yanca kayıp bagaj formunun düzenlendiği, davacı vekilince sunulan 04/10/2019 tarihli talep arttırım dilekçesi ile 54 kgx19 SDR kuru 1026 SDR kuru üzerinden, 7.985,97-TL tazminat talep edildiği, Montreal Konvansiyonu’nun 22/2 maddesi taşıyıcının sorumluluğunun her yolcu için 1.131- SDR ile sınırlı olduğu, bilirkişi raporunda Montreal Konvansiyonunun 22/2 ve 22/3. maddeleri uygulanarak hesaplama yapılmış ise de, 22/2. maddenin bagaj kaybı durumunda uygulanması gerektiği, davaya konu kayıp emtia da bagaj niteliğinde olup, kargo niteliğinin bulunmadığı, Konvansiyonun 22/2 maddesi gereği davacının talep edebileceği tazminat hesabında kaybolan bagajın ağırlığının önemi olmayıp, 1131 SDR üzerinden karar tarihine en yakın SDR kuru hesaplaması yapılması suretiyle, gerçek zarar bu hesabın altında kalır ise gerçek zarara üstünde kalması halinde ise 1131 SDR’nin karar tarihine en yakın kur hesabı ile çıkan sonuca hükmedilmesinin gerektiği, bu kapsamda davacının kaybolan emtiasının değeri 7.080-TL olup, karar tarihine en yakın SDR kurunun ise 21/10/2019 tarihi itibariyle 8.0237-TL olduğu, 1131 SDR ile kur değeri çarpıldığında 9.074,80-TL’nin davalının sorumluluk üst sınırı olduğu, davacının gerçek zararı davalının sınırlı sorumlu olduğu miktarın altında kaldığından, kaybolan emtianın değeri üzerinden (7.080-TL) karar verilmesi gerektiği, davalı vekilinin, talep arttırım dilekçesine karşı zamanaşımı itirazında bulunduğu, davanın niteliği gereği SDR kurunun sürekli değişmesi ve karar tarihine en yakın kur üzerinden hüküm kurulması gerekliliği karşısında, belirsiz alacak davası olarak açılabilmesi, davacının da 09.07.2019 tarihli dilekçesinde ıslah dilekçesi olduğuna ilişkin herhangi bir beyanının bulunmaması, dava dilekçesinde de kısmi dava ibaresinin bulunmaması, açıkça talep arttırım dilekçesi olduğunu belirtilmesi karşısında, iradesinin kısmi dava olmadığı ve davanın belirsiz alacak davası olduğunun kabulünün gerektiği, dava tarihi itibariyle Montreal Konvansiyonunun 35. maddesinde düzenlenen 2 yıllık hak düşürücü sürenin dolmadığı, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı anlaşılmakla talep arttırım tarihi itibariyle de alacağın zamanaşımına uğramadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili; davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olmayıp kısmi dava olduğunu, bu nedenle davacının ıslah dilekçesiyle talep ettiği kısım bakımından davanın Montreal Konvansiyonunun 35. maddesi gereğince zamanaşımına uğradığını, davacının kaybolan 34 kg bagajının, varış tarihinden itibaren 2 gün içinde bulunarak teslim edildiğini, bu nedenle davacının tazminat talep edemeyeceğini, dava konusu emtianın bagaj nitelinde olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, bu nedenle müvekkilinin sorumluluğunun 34 kg x 19 SDR ile sınırlı olduğunu, davacının emtiasının bagaj kurallarına aykırı olması nedeniyle bu tür eşyanın kaybından veya zarar görmesinden müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, ayrıca uçuşu gerçekleştiren davacı şirket olmayıp… olduğundan, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, hava yolu ile taşıma sözleşmesi kapsamında taşınan bagajın geç teslimi nedeniyle uğranılan zararın tahsili istemine ilişkindir. Davaya konu taşıma Türkiye-İspanya arasında gerçekleştirilmiş olup, uyuşmazlıkta Montreal Konvansiyonu hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Somut olayda; davacı şirkete ait olup Madrid’teki fuar standında kullanılacak malzemenin, davacının sigortalı çalışanı… tarafından Madrid’e götürülmesi maksadıyla davalı şirketin 10.10.2015 tarihli uçuşundan bilet alındığı, toplam 54 kg bagajın iki parça halinde davalıya teslim edildiği, bagajın 34 kg olan kısmının kaybedilerek varış anında teslim edilmediği, varıştan 2 gün sonra ise bulunarak 12.10.2015 tarihinde teslim edildiği, sunulan fatura da dikkate alındığında geç teslim edilen bagaj içeriğinin değerinin 7.080-TL olduğu anlaşılmaktadır. Geç teslim konusu bagaj içeriği ürünler davacı şirkete ait olup, davacı şirket çalışanının, davacı şirketin talimatları doğrultusunda ürünleri Madrid’de bulunan fuar organizasyonuna götürmek üzere davalı şirketten bilet satın aldığı, kaybolan bagaj içeriği ürünler çalışana ait olmayıp davacı şirkete ait olduğu, geç teslim nedeniyle zarara uğrayanın da davacı şirket olduğu anlaşılmasına göre, davacı şirketin işbu davada aktif husumet ehliyeti bulunduğundan, davalı vekilinin bu yönde ileri sürdüğü istinaf nedeni yerinde değildir. Montreal Konvansiyonunun 19. maddesine göre; taşıyıcı, hava yoluyla yolcu, bagaj ve yük taşımasında gecikmeden doğan zararlardan dolayı sorumludur. Bununla beraber, eğer taşıyıcı kendisi veya kendi adamları ya da temsilcilerinin zararın gerçekleşmesini önlemek için makul ölçüde alınması gereken bütün önlemleri aldığını veya bu türden önlemlerin alınmasına imkân bulunmadığını ispatlarsa sorumluluktan kurtulur. Konvansiyonun 22/2 maddesi uyarınca ise; bagaj taşımasında, bagajın mahvolması, zıyaı, hasarı veya gecikmesi halinde taşıyıcının sorumluluğu, yolcu tarafından kayıtlı bagaj taşıyıcıya teslim edildiği esnada, gerekirse ek bir ücret ödenerek, bagajın varış yerinde tesellümünde menfaati bulunduğuna dair özel bir bildirim yapılmadığı takdirde, her bir yolcu için 1.131 Özel Çekme Hakkı ile sınırlıdır. Bu kapsamda somut olayda, davacının bagajının geç teslimi nedeniyle oluşan zarardan, davalı taşıyıcı sorumludur. Davalının sorumluluğu sınırlı olup, tespit edilen hasar bedelinin de sorumluluk sınırı altında olduğu da anlaşılmaktadır. Geç teslim konusu emtia yük olmayıp, bagaj niteliğinde bulunduğundan, sorumluluk sınırının tespitinde Montreal Konvansiyonunun 22/2 maddesinin uygulanması da yerindedir. Bu nedenle mahkemece davalının sorumluluğuna hükmedilmesi yerindedir. Ancak davalı vekilince, davacı tarafın 04.10.2019 tarihli ıslah dilekçesine karşı yasal süresinde zamanaşımı defi ileri sürülmüştür. Montreal Konvansiyonunun 35/1. maddesine göre, “Eğer varma yerine ulaşma tarihinden veya uçağın varması gereken ya da taşımanın sonlandığı tarihten itibaren iki yıl içerisinde dava açılmazsa tazminat hakkı düşer”. Konvansiyonda öngörülen bu sürenin zamanaşımı süresi mi yoksa hak düşürücü süre mi olduğu hususu tartışmalıdır. Doktrinde benimsenen hakim görüş uyarınca bu süre hak düşürücü süre niteliğindedir. Kaldı ki 1929 tarihli Varşova Konvansiyonu’nun orijinal Fransızca metninde de hak düşürücü süre anlamına gelen “delai de decheance” ifadesi kullanılmıştır. Buna göre söz konusu süre, kesilmeyen, durmayan, mutlak nitelikte bir süredir (Tuba Birinci Uzun, Uluslararası Hava Taşımalarında Taşıyıcının Sorumluluğu, s. 161-163). Bu kapsamda Montreal Konvansiyonunun 35/1. maddesindeki iki yıllık sürenin hak düşürücü süre olduğunun kabulü gerekmektedir. 6100 sayılı HMK’nın 107/1 maddesi gereğince; davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukuki ilişki ile asgari bir miktar ya da değer belirterek alacak davası açabilmesi, belirsiz alacak davası ile mümkündür. Belirsiz alacak davasında davacının iddianın genişletilmesi yasağı olmadan ve karşı tarafın rızasına ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunu artırabileceği kabul edilmiş, maddenin gerekçesinde de bu dava ile ilk dava tarihinde zamanaşımının kesileceği belirtilmiştir. Söz konusu hüküm ile alacak miktarının belirsiz olduğu durumlarda davacıya dilerse belirsiz alacak davası, dilerse de kısmi dava açabilme imkanı getirilmiştir. Somut olayda davacının zararı belirlenebilir niteliktedir. Nitekim dava dilekçesinde de zarar kalemleri ve miktarları açıkça belirtilmiştir. Dilekçe içeriğinde de davanın belirsiz alacak davası olduğuna dair bir ibare bulunmamaktadır. Bu nedenle dava, kısmi dava niteliğindedir. Bu durumda ise dava konusu edilmeyip, sonradan ıslah veya talep artırım dilekçesiyle ile talep edilen kısım bakımından, ıslah veya talep artırım tarihi itibariyle alacağın zamanaşımına veya hak düşürücü süreye uğrayıp uğramadığının tespiti gerekmektedir. Bu kapsamda ıslah tarihi olan 04.10.2019 itibariyle, 10.10.2015 olan varma yerine ulaşma tarihinden itibaren hesaplanan 2 yıllık hak düşürücü süre dolmuştur. Bu nedenle ıslah konusu kısım bakımından davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken kabulü isabetsizdir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarih 2021/9-485 esas 2021/971 karar sayılı ilamında da; “… davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesinin gerekli olduğu, belirleyememe hâlinin, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanması gerektiği, alacağın yalnızca bir bölümü için açılan davaya ise kısmi dava denildiği, bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukukî ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesinin gerekli olduğu, kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılmasının gerekmediği, dava dilekçesindeki açıklamalardan, davacının alacağının daha fazla olduğu anlaşılıyor ve istem bölümünde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutulması ya da alacağın şimdilik bir miktarının dava edildiği şeklinde bir ifadeye yer verilmiş ise, bu hususun davanın kısmi dava olarak kabulü için yeterli sayıldığı, belirsiz alacak davası, niteliği gereği istisnai bir dava türü olmakla davasını belirsiz alacak davası olarak açan kişinin bunu açıkça dilekçesinde belirtmesi gerektiği …” belirtilmiştir. Bu durumda ise somut olayda dava konusu edilmeyip, sonradan ıslah veya talep artırım dilekçesiyle ile talep edilen kısım bakımından, ıslah tarihi itibariyle, 10.10.2015 olan varma yerine ulaşma tarihinden itibaren hesaplanan konvansiyonda öngörülen 2 yıllık hak düşürücü süre dolmuştur. Bu nedenle ıslah konusu kısım bakımından davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken kabulü isabetsizdir. Açıklanan nedenlerle; ıslah konusu kısım bakımından davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de, yapılan hata/eksiklik yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın HMK’nın 353/(1)b-2 maddesi uyarınca kaldırılarak “davanın kısmen kabulü ile 1.000-TL maddi tazminatın 10.10.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ıslah ile artırılan kısım bakımından davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine” karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1173 Esas – 2019/1100 Karar sayılı 22/10/2019 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kısmen kabulüne; 1.000-TL maddi tazminatın 10/10/2015 tarihinden itibaren avans faizi işletilerek davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin hak düşürücü süre nedeniyle reddine,”İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak ; “Alınması gereken 80,70‬-TL karar ve ilam harcından mahkeme veznesine yatırılan 27,70‬-TL peşin harç ve 119,30-TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 147‬‬‬-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 66,30‬-TL fazla harcın talep halinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yatırılan 96,01-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan 750-TL bilirkişi ücreti ve 405,75-TL posta masrafı olmak üzere toplam 1.155,75‬-TL yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 144,72-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafından yapılan 8,25-TL posta masrafından ibaret yargı giderinin davanın reddi oranında hesaplanan 7,24-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, Davacı lehine taktir olunan 1.000-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davanın reddolunan kısmı üzerinden davalı lehine taktir olunan 1.000-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 165,31-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Hükümden sonra davalı yan gider avansından karşılanan 42,50-TL posta masrafının davanın reddi oranında hesaplanan 38-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 02/11/2022