Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/281 E. 2022/1536 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/281
KARAR NO: 2022/1536
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/12/2019
NUMARASI: 2017/39 Esas 2019/1096 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/11/2022
Davanın reddine ilişkin kararın davacı ve katılma yoluyla davalı … vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkillerinin tekstil ürünlerinin perakende satışı işi ile uğraştıklarını, davalının ise tekstil ürünlerinin toptan satışını yaptığını, müvekkillerinin davalıdan mal almak amacıyla 30/12/2016 vade tarihli, 50.000-USD miktarlı senedi davalıya verdiklerini, senedin arkası incelendiğinde “teminat senedidir ciro edilemez” ibaresi mevcut olmasına rağmen, davalının senedi diğer davalı bankaya ciro ederek verdiğini ve davalı banka tarafından müvekkillerine protesto çekildiğini, müvekkillerinin davalı tarafa hiçbir borcu olmadığını, senedin mal gönderilmesine karşılık teminat olarak verildiğini, ancak davalının mal göndermediğini, senet arka yüzündeki kaydın iptal edilerek çizildiğini, açıkça tahrifat yapılmasına rağmen davalı bankanın basiretli tacir gibi davranmayarak müvekkillerine protesto gönderdiğini, senedin davalı … tarafından diğer davalı bankaya ne çeşit ciro ile verildiğinin belli olmadığını, tahsil cirosu ile verildi ise davalı bankanın senedin arkasına “bedeli tahsil içindir” yazması gerektiğini, eğer senet bedeli tahsil için verilmiş ise davanın banka yönünden reddi halinde müvekkillerinin yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacaklarını belirterek, dava konusu senet nedeniyle müvekkillerinin davalılara borçlu olmadığının tespitine, davalılar aleyhine alacağın senet bedelinin %20’sinden az olmayacak şekilde tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: 1-Davalı … vekili; dava konusu senedin teminat senedi olmadığını, davacıların mal alımından kaynaklı borçları nedeniyle dava konusu senedi müvekkiline verdiklerini ve vadesi geldiğinde ödemediklerini, senedin teminat senedi olmayıp borç karşılığı verildiğini , senedin arkasında “teminat senedidir ciro edilemez” ifadesinin bulunmasının senede teminat senedi vasfını kazandırmayacağını, yazılan bu ifadelerin yazılmamış sayılacağını, senedin teminat senedi olabilmesi için üzerinde hangi borç ilişkisinin teminatı olarak verildiğinin belirtilmesi gerektiğini, davacıların teminat senedi iddialarını yazılı delille ispatlamaları gerektiğini belirterek, davanın reddi ile davacılar aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili 09.07.2018 tarihli dilekçesi ile cevap dilekçesini ıslah ederek; davacı …’ın müvekkilinin sahibi ve yetkilisi bulunduğu … firmasından mal aldığını, bedelini ödemediğini, daha sonra tarafların ödeme konusunda anlaşmaları ile dava konusu senedin verildiğini, senedin teminat senedi olmayıp borç karşılığı verildiğini, davacıların teminat iddiasını yazılı delille kanıtlamaları gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davalı …bank A.Ş vekili; müvekkilinin dava konusu senedi diğer davalıdan tahsil cirosu ile devraldığını, tahsil cirosunun temlik fonksiyonu olmadığını, müvekkilinin hak sahibi haline gelmediğini, sadece çekin tahsili hususunda vekil olduğunu, bu nedenle müvekkiline karşı dava açılamayacağını, öncelikle davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkilinin senedi iyi niyetle iktisap eden 3. kişi konumunda olduğunu, diğer davalı ile davacılar arasındaki ilişkiyi bilmediğini, bilmesinin de beklenemeyeceğini, diğer taraflar arasındaki ticari ilişkinin müvekkilini bağlamayacağını, davacıların iddialarını senetle ispat etmeleri gerektiğini, müvekkilinin basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğünü yerine getirdiğini, kötü niyet tazminatının şartlarının oluşmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; dava konusu senedin davacı … tarafından keşide edildiği, lehtarın davalı … olduğu, davacı … tarafından kefil olarak imzalandığı, senedin arka kısmında “teminat senedidir ciro edilemez” ibaresi olduğu, bu ibarenin altında “…kefil” yazdığı ve her iki ibarenin üzerine iptal kaşesi basıldığı, bundan sonra davalı … tarafından ciro edilerek diğer davalı bankaya verildiği, senedin ön kısmında teminat senedi olduğuna dair bir ibare olmadığı gibi arka kısmındaki ibarenin de iptal edildiği, davalı … hakkında açılan ceza davasında senette tahrifat yaptığına dair delil bulunmadığından beraatine karar verildiği, bu şekilde senetteki ciro silsilesinde kopukluk olmadığı, davalı bankanın senedi usulüne uygun ciro silsilesi kapsamında aldığı, bu şekilde davacıların senedin teminat senedi olduğunu kesin nitelikte bir delil ile ispatlayamadıkları gerekçesiyle; davanın reddine, davacılar aleyhine senet bedelinin %20’si oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: 1-Davacılar vekili; davalı …’in ceza davasındaki savunması kapsamında, tarafların teminat senedi düzenlenmesi ve senedin ciro edilmemesi konusunda anlaştıklarının ortada olduğunu, ancak tarafların senedin düzenlenme sebebi olan malın teslim edilip edilmediği konusunda ihtilafa düştüklerini, ispat yükü üzerinde olan davalının, iddialarını yazılı ve kesin delil ile ispat etmek zorunda olduğunu, ancak delil sunulmadığını, senedin kesin borç ikrarı içermediği mal karşılığında alınmadığı da gözetildiğinde, mal teslimini kesin ve yazılı delil ile ispat edemeyen davalının alacağının bulunmadığının ortaya çıktığını, davalı …’in inceleme günü ticari defter ve kayıtlarını incelemeye hazır etmediği, mal teslimine dair dosyaya sevk irsaliyesi sunmadığı, alacak iddiasını hiçbir şekilde ispat edemediği halde, mahkemece ispat külfetinde yanılgılı karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bildirdikleri tanıklar dinlenilmeden eksik inceleme sonucu karar verildiğini, dava konusu senedin üzerinde açıkça “teminat senedidir, ciro edilemez” şeklinde kayıt bulunduğunu, davalının, dava konusu bonodan dolayı alacaklı olduğunu ispat edemediğini, davalı …’in ceza davasındaki savunmasında, dava konusu senet üzerindeki iptallerin davalı banka tarafından yapıldığını açıkça belirttiğini, senedin üzerindeki kayıtları haksız olarak iptal eden ve müvekkillerinin zararına sebebiyet veren davalı bankanın da müvekkillerine karşı hukuken sorumlu olduğunu, ayrıca müvekkilleri aleyhine tazminata ve yüksek miktarda vekalet ücretine hükmedilmesinin de hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davalı … vekili; mahkemece verilmiş olan ihtiyati tedbir kararının usulüne uygun olarak infaz edilmediğini, kararın İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında infaz edildiğini, ancak müvekkiline çıkarılan tebligat ulaşmadığından müvekkilinin işbu karardan haberdar olmadığını, bu nedenle öğrenmeyi takiben süresinde tedbire itiraz ettiklerini, ancak mahkemece dosyadan el çekildiği gerekçesiyle itirazlarının değerlendirilmediğini, tebligata yönelik şikayet başvurularının da görevsizlik nedeniyle reddedildiğini belirterek, müvekkiline usulsüz tebligat yapılması nedeniyle yasal süresinde infaz edilmeyen tedbir kararının yok sayılmasına ve ihtiyati tedbirin kaldırılmasına, aksi halde teminat tutarının artırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, bono nedeniyle teminat ve bedelsizlik iddiasına dayalı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Somut olayda; lehdarı davalı … olan 12.04.2016 düzenleme, 30.12.2016 ödeme tarihli 50.000-USD bedelli bononun davacı … tarafından keşide edildiği, senedin ön yüzünde davacı …’ın kefil (aval) olarak yer aldığı, senedin arka kısmında “teminat senedidir ciro edilemez” ibaresinin bulunduğu, bu ibarenin altında “…kefil” olarak yazılarak imzalandığı, sonradan her iki ibarenin üzerine iptal kaşesi basıldığı, davalı lehdar … tarafından ciro edilerek diğer davalı bankaya verildiği, davalı bankanın cirosunda herhangi bir ibare bulunmadığı, ancak davalı banka tarafından düzenlenmiş teslim bordrosunda senedin tahsil için tevdi edildiğinin yazılı olduğu anlaşılmaktadır. Davacılar tarafından; bononun mal teslimi karşılığı avans ve teminat olarak verildiği, ancak karşılığında mal teslim edilmemesi nedeniyle bedelsiz kaldığı ileri sürülmüştür. Ciro, emre yazılı senetlerin devri için, zilyetliğin devri ile birlikte bulunması gereken hukuki bir işlem olup; temlik, tahsil veya rehin amaçlarıyla yapılabilir. Temlik cirosu senette mündemiç hakkın devrini sağlarken, rehin cirosu bu hakkın rehnedilmesini sağlar. Tahsil cirosu ise hak üzerinde bir mülkiyet değişikliğine yol açmayıp, senet kendisine ciro edilen kimseye, senetten doğan alacağı tahsil edebilmesi için yetki verir. Tahsil cirosu açıkça bu ibareyi içeren bir ciro şeklinde yapılabileceği gibi uygulamada “gizli tahsil cirosu” olarak adlandırılan biçimde ve dışarıya karşı temlik cirosu şeklinde görünmekle birlikte ciro edenle, lehine ciro edilen arasındaki yapılan ve hak sahipliğinin el değiştirmeyeceğine ve sadece tahsil amacı için devrin yapılacağına ilişkin anlaşma uyarınca da yapılabilir. Dava konusu bononun arka yüzündeki ciroda, tahsil, temlik veya rehin anlamında bir ibare bulunmamaktadır. Ancak teslim bordrosunda yer alan tahsil için tevdi edildiğine dair ibare nedeniyle, bononun davalı bankaya tahsil cirosu ile devredildiği anlaşılmaktadır. Tahsil cirosu, senedin asıl hamil adına tahsilini sağlama amacını güden ve bu konuda verilen yetkiyi kapsayan bir ciro olup, senetten doğan hakları ancak bu amaçla kullanır. Senedi tahsil cirosuyla devralan, ödememe halinde senedi, tahsil halinde ise senet bedelini asıl hamile teslim etmek yükümlülüğündedir. TTK’nın 778. maddesi yollaması ile bonolar hakkında uygulanması gereken 681. maddesi uyarınca; “ciro edilemez” şeklindeki ibarenin yazılması, o senedin kambiyo senedi niteliğini etkilemez ise de, böyle bir şerhi içeren bonoyu “ciro” yolu ile elde eden kişi (yasağa rağmen) ciroya dayalı olarak keşideciyi takip edemez. Bu kaydı kapsayan cirolar ancak alacağın temliki yolu ile devrolunabilir. Bir başka anlatımla senette ciro edilemez kaydının bulunması, senedin kambiyo vasfını ortadan kaldırmayacağı gibi devrine de engel değildir. Diğer taraftan bu durum alacağın temliki hükümlerini doğuracağından keşideci, lehdar ile arasındaki ilişkiden kaynaklanan şahsi defileri ileri sürebilecektir. Somut olayda da bono arka yüzündeki ciro yasağı nedeniyle, davacılar, lehtara karşı ileri sürebilecekleri şahsi defileri, ciro yasağına rağmen senedi devralan davalı bankaya karşı da ileri sürebilecektir. TBK’nın 207. maddesi, “Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir. Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.” hükmünü haizdir. Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere; aksi kararlaştırılmadıkça satış sözleşmelerinde alıcı ile satıcının edimlerini aynı anda eda etmeleri esastır. O halde, alım satım akdine konu malı teslim almadan satıcıya avans ödemesi yaptığını iddia eden davacı, bu iddiasını ispat yükü altındadır. Ayrıca bononun teminat olarak verildiği iddiası bakımından; ispat yükü kendisinde olan davacıların, bononun teminat senedi olduğu yönündeki iddialarını yazılı delillerle ispatlaması zorunludur. Kambiyo senedindeki salt ‘teminat’ ifadesi, iddianın ispatı için yeterli olmayıp, senedin neyin teminatı olarak verildiğinin de açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda somut olayda; dava ve takip konusu bonoda ‘teminat senedidir” ibaresi yer alsa da, neyin teminatı olduğu açıkça belirtilmemiş olup, bu hususta bonoya atıf yapan bir sözleşme hükmü de bulunmamaktadır. Ancak davalı … hakkında sahtecilik suçundan Bakırköy 45. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/234 esas sayılı dosyasında açılan davanın yargılaması sırasında savunması alınan davalı duruşmada hakim huzurunda verdiği beyanında ; davacıların kendisinden tekstil ürünü aldıklarını, karşılığında dava konusu senedi verdiklerini, ancak senedi verdikleri sırada daha mal almadıkları için senedin arkasına teminat senedidir, ciro edilemez diye yazdıklarını, ancak daha sonra malları aldıklarını, eski borçlarının da bulunduğunu, senet bedeli ödenmeyince senedi bankaya kırdırıp kredi kullandığını ikrar etmiştir. Davalı mahkeme içi ikrar niteliğindeki bağlayıcı beyanıyla, senedin teminat senedi olduğunu kabul edip, sonradan karşılığında davacılara mal verdiğini ileri sürerek, ispat yükün üzerine almıştır. Ancak davalı, mal teslimi iddiasını kanıtlayamamış olup, mahkemece verilmiş olan süreye rağmen inceleme için ticari defterlerini de sunmamıştır. Bu durumda senedin alınacak mallara avans olarak verildiği kanıtlanmış olmakla, davalı … aleyhine açılan davanın kabulü gerekirken reddine karar verilmesi isabetsizdir. Davalı banka ise bonoyu, diğer davalıdan tahsil cirosu ile devralmıştır. Bu durumda TTK’nın 687. maddesi gereğince, davacıların diğer davalı ile olan ilişkiden kaynaklanan şahsi defilerini davalı bankaya karşı ileri sürmeleri mümkün değildir. Ancak yukarıda açıklandığı üzere davalı banka bonoyu, üzerinde mevcut ciro yasağı kaydına rağmen devralmıştır. Bu durum ise alacağın temliki hükümlerini doğuracağından, davacılar, lehtar ile aralarındaki ilişkiden kaynaklanan şahsi defileri bu nedenle davalı bankaya karşı ileri sürebilecektir. Bu durumda dayanak bononun teminat olarak verildiği ve karşılığında mal teslim edildiğinin de kanıtlanamamış olması nedeniyle, davanın davalı banka yönünden de kabulü gerekirken reddine karar verilmesi hatalıdır. İİK’nın 72/5 maddesine göre; “Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.” Anılan yasa hükmüne göre alacaklının tazminata mahkum edilebilmesi için; ortada davalı alacaklı tarafından başlatılmış bir icra takibi bulunması ve takibin kötüniyetle yapılmış olması koşullarının bulunması zorunludur. Oysa somut olayda dava takipten önce açılmış olup, davalı alacaklı tarafından başlatılmış bir icra takibi bulunmamaktadır. Bu nedenle davacıların koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine karar verilmelidir. Diğer yandan davacıların talebi üzerine mahkemece verilen ara karar ile, dava konusu bononun icra takibine konu edilmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmiş olup, takdir edilen teminat yatırılarak tedbir kararı süresinde infaz edilmiştir. Bu nedenle davalı vekilinin, tedbir kararının yok hükmünde sayılması yönündeki istinaf nedeni yerinde değildir. Ayrıca somut olayda ihtiyati tedbirin yasal koşulları da oluşmuş olmakla, davalı vekilinin ihtiyati tedbir kararına yönelik itirazının reddi ile ihtiyati tedbirin devamına karar verilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine;davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru değil ise de, yapılan hata/eksiklik yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden,istinaf nedenleri yerinde görülen davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, kararın HMK’nın 353/(1)b-2 maddesi uyarınca kaldırılmasına ,yeniden hüküm verilmesine “davanın kabulü ile dava konusu bono nedeniyle davacıların davalılara borçlu olmadığının tespitine, koşulları oluşmadığından davacıların kötü niyet tazminatı isteminin reddine” karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/39 Esas 2019/1096 Karar sayılı 04/12/2019 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kabulüne; davacıların, keşideci ve avalisti davacılar, lehtarı davalı … olan, 12.04.2016 düzenleme, 30.12.2016 ödeme tarihli 50.000-USD bedelli bonodan dolayı davalılara borçlu olmadığının tespitine, Kötüniyet tazminatı talebinin koşulları oluşmadığından reddine, Davalı vekilinin ihtiyati tedbir kararına yönelik itirazının reddi ile mahkemece dava konusu bononun icra takibine konu edilmemesi yönünde verilen 23.1.2017 tarihli ihtiyati tedbir kararının devamına” İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 12.056,70-TL karar harcından, peşin yatırılan 3.014,18-TL harcın mahsubu ile bakiye 9.042,52‬-TL’nin davalılardan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacılar tarafından yatırılan 3.045,58-TL peşin harçların davalılardan alınarak davacıya verilmesine, Davacılar tarafından yapılan 600-TL bilirkişi ücreti, 283-TL posta masrafı olmak üzere toplam 883-TL yargılam giderinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, Davalılar tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, Davacılar vekili için takdir olunan 27.475-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30-TL harcın davalı …’den alınarak Hazine’ye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran davacılar tarafından yatırılan 54,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendilerine iadesine,İstinaf yoluna başvuran davacılar tarafından yapılan 33-TL istinaf yargı giderinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 02/11/2022