Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/279 E. 2022/1538 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/279
KARAR NO: 2022/1538
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/10/2019
NUMARASI: 2017/832 Esas 2019/827 Karar
BİRLEŞEN DOSYA: İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/833 Esas sayılı dosyası
ASIL VE BİRLEŞEN DAVA: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/11/2022
Asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davacının avalist olduğu 29/06/2012 keşide, 14/11/2016 vade tarihli, 500.000-TL bedelli senedin 348.533,51-TL’lik kısmına yönelik olarak İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında kısmi icra takibi başlatıldığını, takipte takip dışında kalan senet bedeline yönelik talep hakkının saklı tutulduğunu, davalı bankanın bonodan kaynaklı 500.000-TL alacak iddiasında bulunarak şimdilik alacağın 151.466,49-TL’lik kısmını talep ettiğini, davalının takip dışı 348.533,51-TL yönünden alacak iddiasını devam ettirdiğini, davalı bankanın, talep hakkını saklı tuttuğu kısma yönelik olarak da ihtiyati haciz kararı alabileceğini ve takip başlatabileceğini, müvekkilinin takip dışı kısım kadar borcunun bulunmadığını belirterek, müvekkilinin 29/06/2012 tanzim, 14/11/2016 vade tarihli, 500.000-TL bedelli senedin 348.533,51-TL’lik bölümü yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, müvekkilinin icra takibi ile kesinleşmiş alacak miktarı ortada iken sadece fazlaya ilişkin hakkını saklı tutması gerekçe gösterilerek, takibe konu olmayan bir bedel için davacının dava açmasının mümkün olmadığını, imzalanan kredi sözleşmeleri kapsamında dava dışı borçlu … Matbaacılık Ltd. Şti’ne kredi kullandırıldığını, sözleşmeleri davacının müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, borçların ödenmemesi nedeniyle hesaplar kat edilerek müvekkili tarafından İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasıyla takip başlatıldığını, müvekkili bankanın talep ettiği alacak miktarı net olup, takipte talep edilen miktar dışında bir alacak taleplerinin bulunmadığını, takip dosyasında kesinleşmiş alacağın ödenmesi halinde icra dairesinin senet aslını davacıya teslim edeceğini, fazlaya dair haklarının saklı tutulmasının, alacak miktarı olarak belirtilen tutarın izahına ilişkin olup senet miktarı ile ilgisinin bulunmadığını, takibe dayanak bononun davacı borçlunun müvekkiline olan borçlarının ödenmesi amacıyla verildiğini, davacının borcu ödediğine dair hiçbir belge sunmadığını, bu nedenle de davanın reddinin gerektiğini, davacının alacağı sürüncemede bırakmak amacıyla iyi niyet kurallarına aykırı olarak dava açtığını belirterek, davanın reddine, davacı aleyhine takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN 2017/833 ESAS 2017/636 KARAR SAYILI DAVA: Davacı vekili; keşidecisi … Ltd. Şti, avalisti müvekkili olan 29.06.2012 tanzim, 14.11.2016 vade tarihli, 500.000-TL bedelli bonodan kaynaklı 151.466,49-TL alacak iddiası ile davalı tarafından İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası üzerinden kambiyo takibi başlatıldığını, müvekkilinin asıl borçlu … Matbaacılık ile davalı banka arasındaki 29.06.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinde kefil olduğunu, takibe konu bononun da bu sözleşmeye dayalı doğacak borçlara teminat olarak verildiğini, senedin teminat senedi olduğunu, davalının, bononun vade tarihinden sonra 08.12.2016 tarihinde hesabı kat ettiğini, bu nedenle borcun senedin vade tarihinden sonra doğduğunu, vade tarihinde teminat olgusunun gerçekleşmediğini, bononun temin ettiği alacak doğmadan teminata başvurulmasının mümkün olmadığını, bononun teminat senedi olmadığının iddia edilmesi halinde ise davalının alacağını kanıtlaması gerektiğini, davalı bankanın kötü niyetli olduğunu belirterek, müvekkilinin İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı takip dolayısıyla davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalı banka aleyhine %20’den az olmayan tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davalı banka ile dava dışı … Matbaacılık arasında ve davacının müteselsil kefil sıfatıyla yer aldığı 29/06/2012 tarihli 500.000-TL limitli genel kredi sözleşmesi düzenlendiği, yine dava dışı … Matbaacılık davalı arasında 29/06/2012 tarihli … Card sözleşmesinin düzenlenerek taksitli kredi kullandırıldığı ve kurumsal ticari kredi kartı düzenlendiği, kredi borçlarının ödenmemesi üzerine davalı bankanın kredi hesabını 08/12/2016 tarihi itibariyle kat ederek dava dışı asıl borçlu şirket ve davacıya 08/12/2016 tarihli ihtarnameyi keşide ettiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunda açıklandığı ve hesaplandığı üzere, davalı bankanın takip tarihi olan 10/01/2017 tarihi itibariyle kredi ve kart alacağının 151.806,09-TL olduğu, davacının avalist olduğu davaya konu 500.000-TL miktarlı senedin genel kredi sözleşmesinde açık ve net olarak yer almadığı, ancak söz konusu senedin genel kredi sözleşmesi ile dayanaklı olduğu, genel kredi sözleşmesinin matbu hükümleri çerçevesinde senet için takip yapılabileceği, kredilerin tahsili ile genel olarak kredi risklerinin tahsili amacıyla alındığı anlaşılan senedin, teminat ya da tahsil senedi niteliğinin davalı bankanın tek taraflı tespitine bırakıldığı, senedin de bu tespite uygun düzenlendiği, davacının 500.000-TL genel kredi sözleşmesi limiti ile sınırlı olmak üzere takipteki borçtan müteselsilen sorumlu olduğu, asıl borçlunun kredi borcunu ödememesinden kaynaklanan banka alacağının 151.806,09-TL olduğu, yukarıda özetlenen kredilerin teminatı olarak verilen senedin, ödenmeyen kredi borcuna tekabül eden miktarı kadar davacının borcunun bulunduğu, dolayısıyla davacının talebiyle bağlı kalınarak icra takibindeki miktar kadar borçlu olması nedeniyle, birleşen davanın yerinde olmadığı ve reddinin gerektiği; davalı bankanın asıl borçlu ve kefillerden alacağının takip miktarı kadar olduğu, kredilerin kat edilerek kapatıldığı, takipteki miktardan başka davalının alacağının bulunmadığı göz önüne alındığında, takip harici kalan senet miktarı yönünden davacının davalıya borcunun bulunmadığı, kambiyo senedi niteliğindeki bononun davalı elinde olması nedeniyle davacının borçlu olmadığı bir borcu ödemek tehdidi altında kalacak olması sebebiyle, bonunun takip dışı kalan miktarı yönünden borçlu bulunmadığının tespiti davasında davacının hukuki menfaatinin bulunduğu, bu nedenle asıl davanın kabulünün gerektiği gerekçesiyle; asıl davanın kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davalı vekili; davacının asıl davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, müvekkilinin icra takibi ile talep edilmiş kesinleşmiş alacak miktarı ortada iken, sadece fazlaya ilişkin hakkını saklı tutması gerekçe gösterilerek, takibe konu olmayan bir bedel için dava açılması mümkün değilken, mahkemece usul ve yasaya aykırı karar verildiğini, davacının icra takibine konu olan borç dışında bir borcunun bulunmadığın bilmesine rağmen gereksiz yere dava açmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığını, icra takibindeki miktarın, borçlunun müvekkili bankaya olan borcunun tahsilinin sağlanmasına yönelik olduğunu, imzalanan kredi sözleşmeleri kapsamında dava dışı borçlu … Matbaacılık Ltd. Şti’ne kredi kullandırıldığını, sözleşmeleri davacının müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, borçların ödenmemesi nedeniyle hesaplar kat edilerek müvekkili tarafından İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasıyla takip başlatıldığını, davacının ödeme yapmadığını, müvekkili bankanın talep ettiği alacak miktarı net olup, takip talebinde belirtilen miktar dışında bir alacak taleplerinin bulunmadığını, takip dosyasında kesinleşmiş alacağın ödenmesi halinde icra dairesinin senet aslını davacıya teslim edeceğini, fazlaya dair haklarının saklı tutulmasının, alacak miktarı olarak belirtilen tutarın izahına ilişkin olup, senet miktarı ile ilgisinin bulunmadığını, hukuki ilişkinin miktarı ile alacak miktarı farklı olup, alacak miktarının hukuki ilişkiden sonra ortaya çıkan bir husus olduğunu belirterek, kararın asıl dava yönünden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Asıl dava, davacının avalist olarak yer aldığı dayanak bononun takip konusu edilmeyen kısmı yönünden borçlu olunmadığının tespiti; birleşen dava ise takip konusu kısım yönünden borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece asıl davanın kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiş olup; istinaf konusu edilen uyuşmazlık, davacının, bononun takip konusu edilmeyen kısmına yönelik olarak menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığının tespiti hususuna ilişkindir. Bilindiği üzere İİK’nın 72. maddesinde düzenlenen menfi tespit davası, borçlunun icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığının, gerçekte var olmayan bir borç nedeniyle kendisini tehdit eden veya kendisi aleyhine icra takibi yapan kişiye, yani alacaklıya karşı herhangi bir borcunun olmadığının tespiti amacıyla açtığı dava olarak tanımlanabilir. Borçlu aleyhine yürütülen takibin ödeme emrine itiraz edilmemesi nedeniyle kesinleşmesi takip hukuku yönünden sonuç doğurur; ödeme emrine konu borcun kabul edildiğine veya borç ilişkisinin ikrar edildiğine dair maddi hukuk yönünden bir karine oluşturmaz. Her davada olduğu gibi menfi tespit davalarında da hukuki yarar dava şartıdır. Hukuki yarar ise, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için, davacının bu davayı açmakta veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte bir çıkarının bulunması anlamına gelir. Hukuki yarar HMK’nın 114. maddesi gereği dava şartı niteliğinde olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden dikkate alınması zorunludur. Somut olayda; keşidecisi … Matbaacılık olan 29.06.2012 keşide, 14.11.2016 ödeme tarihli, 500.000-TL bedelli bononun davacı tarafından avalist olarak imzalandığı, davalı banka tarafından bu bonoya dayalı olarak davacının da aralarında bulunduğu borçlular aleyhine ferileriyle birlikte toplam 151.466,49-TL alacağın tahsili istemiyle İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü takip başlatıldığı, takibin kesinleşmiş olduğu anlaşılmaktadır. Davalı bankanın elinde takip dayanağı 500.000-TL tutarlı bono bulunmakla birlikte, davalı tarafından, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan 151.466,49-TL alacak üzerinden takip başlatmış olup, yargılama sırasında da davalı banka vekili cevap dilekçesinde, müvekkili bankanın takipte talep edilen miktar dışında bir alacak talebinin bulunmadığını beyan etmiştir. Bu durum karşısında davacının işbu davayı açmakta hukuki yararı bulunmamakta olup, alacaklı bankanın takip talebinde fazlaya dair haklarını saklı tutmuş olması da, davacıya talep ve takip konusu edilmeyen kısım yönünden menfi tespit davası açma hakkı vermez (aynı yönde Yargıtay 19 HD’nin 2012/14148 esas 2013/3182 karar sayılı ilamı). Bu doğrultuda mahkemece asıl davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü isabetsizdir. Açıklanan nedenlerle; asıl davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de, yapılan hata/eksiklik yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın HMK’nın 353/(1)b-2 maddesi uyarınca kaldırılarak, hükmün birleşen davaya ilişkin kesinleşen kısımlarının tekrarı ile “asıl davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine” karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Asıl davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/832 Esas – 2019/827 Karar sayılı 15/10/2019 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Asıl ve birleşen davanın reddine,”İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Asıl dava yönünden; alınması gereken 80,70-TL maktu karar harcının peşin alınan 5.952,09-TL harçtan mahsubu ile artan 5.871,39‬-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 9.200-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,Birleşen dava yönünden; alınması gereken 44,40-TL maktu karar harcının peşin alınan 2.586,67-TL harçtan mahsubu ile artan ‬2.542,27‬-TL harcın talep halinde davacıya iadesine,Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 14.867,32-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” Davalı tarafından yatırılan toplam 5.952‬-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,Davacı tarafından yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından sarf edilen 36,10-TL istinaf yargı giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 02/11/2022