Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/270 E. 2022/1539 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/270
KARAR NO: 2022/1539
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/12/2019
NUMARASI: 2018/626 Esas 2019/1315 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/11/2022
Davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirketin davalıya kargo hizmeti verdiğini, ticari ilişki kapsamında davalının cari hesapta müvekkiline 9.892,84-TL borçlu olduğunu, alacağın tahsili amacıyla Büyükçekmece … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında başlatılan takibe davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek, davalının itirazının iptali ile davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkilinin davacı şirket tarafından taşınırken hasar ve zarar gören, eksik çıkan veya kaybolan gönderilere ilişkin olarak davacıdan alacaklı olduğunu, bu nedenle takibe yönelik itirazlarında takas mahsup talep ettiklerini, taraflar arasındaki 22/02/2016 tarihli kargo sözleşmesinin 3.13. maddesinde, taşıyıcının herhangi bir şekilde meydana gelebilecek hasar ve zararların ödeyeceğinin düzenlendiğini, bu nedenle taşıma sırasında oluşan hasarlardan dolayı davacının tazmin yükümlülüğünün bulunduğunu, bu konuda yapılan yazışmalar sonucunda müvekkili tarafından faturalar düzenlendiğini, davacının tazmin yükümlülüğü sonucunda müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; taraflar arasında yazılı şekilde düzenlenmiş taşıma sözleşmesi bulunduğu, davacının sözleşmedeki edimini yerine getirerek davalıya taşıma faturası düzenlendiği ve faturaların her iki taraf defterlerinde kayıtlı olduğu, uyuşmazlığın; taşıma sırasında davalıya ait emtiada hasar veya zayii bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise bu olguların usulüne uygun tespit edilip edilmediği, süresinde ihbar edilip edilmediği, edilmiş ise davalının takas ve mahsuba konu alacağının bulunup bulunmadığı noktasında olduğu,sözleşme ve TTK’nın 857. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, taşıyıcının taşımak üzere teslim aldığı emtiayı teslime kadar geçen sürede meydana gelen hasar ve ziyandan sorumlu olduğu, nitekim ilk bilirkişi raporunda usulüne uygun şekilde belirlenen ve tarafların mutabakata vardığı hasar bedellerinin faturalandırılarak taraf defterlerinde yer aldığı ve bu şekilde yapılan mahsup sonucu davalı defterlerine göre davacının 10.675,06-TL alacaklı olduğunun belirlendiği, somut olayda mahsubu yapılan hasar ve ziya bedeli dışındaki davalı talepleri yönünden, davalı tarafça hasar ve zayinin usulüne uygun belirlenerek ticari defter ve belgelere kayıt edilmediği,davalının soyut beyanlarına itibar edilmediği, tarafların ticari kayıtları dikkate alındığında davacının her iki yan ticari defterlerine göre talepten fazla alacağının bulunduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili; 04.09.2019 tarihli son bilirkişi raporunda; davalının davacı tarafa bildirmesine müteakip keşide ettiği itiraz dilekçesi eki tazmin faturalarının, davacıya yapacağı ödemeden takas mahsup edebileceği, davacı tarafın kusurlu olması nedeniyle mevcut olayda karşılıklı mutabakat aranmayacağı hususlarının tespit edildiğini, usul ve yasaya uygun 04.11.2019 tarihli son bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, taraflar arasında akdedilen 22.02.2016 tarihli kargo sözleşmesinin 3.13. maddesinde, taşıyıcının herhangi bir şekilde meydana gelebilecek hasar ve zararı ödeyeceği belirtilmiş olup, bu madde gereği davacının, müvekkilinin mallarını taşırken taşınan mallarda meydana gelen hasarlar, zarar ve kayıpları tazminle yükümlü olduğunu, önceki bilirkişi raporlarında bu hususta bir değerlendirme yapılmadığı için itiraz ettiklerini, mahkemece ilk bilirkişi raporuna dayanarak 10.675,06 TL borç bulunduğu kanaatine varıldığını, ancak ilk bilirkişi raporu müvekkilinin davacıya kestiği tazmin faturalarını göz önünde bulundurmadığı için hatalı olduğunu ve rapora itiraz ettiklerini, mahkemenin bu aşamada artık haksız olduğu açıkça belli olan ilk bilirkişi raporunu göz önünde bulundurarak davanın kabulüne karar vermesinin haksız olduğunu, dosyanın bilirkişiye tevdi edilerek takas ve mahsup edebilecekleri alacak miktarının belirlenmesi gerekirken, ilk bilirkişi raporuna göre davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, delil listesi ekindeki evraklarda, bir kısım kargoların hasar gördüğü, bir kısmının kaybolduğu belli olup, bunlarla ilgili e-posta yazışmaları, tutanaklar, faturalar ve ilgili tüm kayıtların sunulduğunu, bu kayıtların, gönderilerden kaynaklı kayıp, hasar ve zararlarının bulunduğunu ve borçtan takas mahsup edilmesi gerektiğini gösterdiğini belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, taşıma hizmet bedelinin tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacının davalıya taşıma hizmeti verdiği hususunda taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık; davacının taşıma hizmeti sırasında hasara uğrayan, kaybolan emtialara ilişkin olarak, taraflar arasındaki sözleşme kapsamında davacının hizmet bedeli alacağından mahsubu gereken hasar, kayıp emtia bedeli olup olmadığı hususuna ilişkindir. Mahkemece tarafların ticari defter kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda; davacının takip tarihi 12.09.2017 tarihi itibariyle davalıdan 13.303,48-TL alacaklı olduğu, davalı şirketin ise kendi defterlerinde takip tarihi itibariyle davacıya 10.675,06-TL borçlu olduğu, davalı şirketin davacıdan talep ettiği hasar tazmin bedellerini alıcılar hesabında açılan hesapta izlediği, bu hesabın satıcılar hesabı ile mahsup edildiği, hasar tazmin bedellerinin bir kısmının davacı ile mutabakat sonucu mahsup edildiği, davacı şirket tarafından 2017 yılına kadar bir kısım hasar tazmin bedelinin muhasebeleştirilerek davalı şirket borcundan düşüldüğü görülmesine karşın, toplam 2.247,73-TL hasar tazmin bedelinin 13.303,48-TL davacı alacağında mahsubunun gerektiği, bu tutarın mahsubu sonucunda davacının bakiye alacağının 11.065,44-Tl olduğu tespit edilmiştir. Mahkemece alınan son bilirkişi raporu ise hesaplama içermemekte olup, davalının sunduğu tazmin faturaları içeriğinin davacıya olan borçtan mahsup edilmesi gerektiği, davacının kusurlu olması nedeniyle karşılıklı mutabakat aranmayacağı belirtilmiştir. Davalının delil dilekçesi ekinde sunmuş olduğu hasar belgeleri ve bunlara dayalı olarak davacıya hitaben düzenlemiş olduğu hasar tazmin faturaları, davalının alıcılar hesabında kayıtlı olup, davacının ticari defterlerinde kayıtlı değildir. Sunulan e-posta yazışmaları içeriğinde, davacı tarafça davalının bir kısım hasar tazmin taleplerinin kabul edilerek davalıdan fatura düzenlemesinin istenildiği, bu doğrultuda davalı tarafça, sunulan deliller arasında yer alan toplam 2.205,71-TL tutarlı 10 adet faturanın düzenlendiği anlaşılmaktadır. Söz konusu faturaların tümü davalının kendi hasar tazmin hesabında kayıtlıdır. Hükme esas alınan ilk bilirkişi raporunda da bu bedel 2.247,73-TL olarak davacı alacağından mahsup edilmiştir. Dolayısıyla davalı vekilinin ileri sürdüğü, söz konusu tazmin faturalarının alacaktan mahsup edilmediği yönündeki istinaf nedeni yerinde değildir. Kaldı ki hasar tazmin faturalarını düzenleyerek kendi cari hesabına kaydeden davalının kendi ticari defterlerinde, takip konusu alacak miktarından fazla olmak üzere 10.675,06-TL borçlu olduğu kayıtlıdır. Davalının mahsubu yapılmış olan hasar ve ziya bedeli dışında, davacı alacağından mahsubu gereken başkaca hasar ve ziya bedeli bulunduğuna dair kendi ticari defterlerinde de bir kayıt bulunmadığı gibi, başkaca bir delil de bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemece her iki taraf ticari defterleri ile teyit edilen alacak bakımından davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, istinaf nedenleri yerinde olmayan davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 675,77-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 169-TL harcın mahsubu ile bakiye 506,77‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davacı tarafından yapılan 16,50-TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/11/2022