Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/264 E. 2022/1672 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/264
KARAR NO: 2022/1672
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/11/2019
NUMARASI: 2017/554 Esas 2019/1157 Karar
BİRLEŞEN DOSYA: Gebze ATM’nin 2016/1660 Esas 2017/692 Karar sayılı dosyası
DAVACI/BİRLEŞEN DAVADA
ASIL-BİRLEŞEN DAVA: Tespit – Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/11/2022
Asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine ilişkin kararın davalılar/birleşen davada davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Asıl davada davacı vekili; müvekkili …’in davalı şirketlerin kurucularından olup, hisse devirleri sonrasında davalı şirketlerde % 8.125 oranında hissedar olduğunu, müvekkilinin davalı şirketlerde yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmaktayken, 02.07.2009 tarihinde istifa etmeye zorlandığını ve yerine şirkete o dönemde yeni ortak olan … şirketini temsilen YK üyeleri seçildiğini, aynı zamanda şirkette fiilen çalışmaktayken iş sözleşmesinin 27.06.2012 tarihinde şirket tarafından gerçek dışı gerekçelerle sona erdirildiğini, şirket nezdinde sahip olduğu kalan % 8.125 oranındaki hissesini şirket ana sözleşmesinin sermaye ve hisselerin devri başlıklı 6/II.maddesi uyarınca, diğer şirket ortağı …’e 15.06.2015 tarihli Hisse Devri Sözleşmesi ile devrettiğini, böylece … A.Ş. ile müvekkili arasındaki ortaklık ilişkisinin resmen sona erdiğini, hisse devrinin imzalandığı 15.06.2015 günü şirket merkezinde hisse devri anlaşması yapılırken müvekkiline davaya konu taahhütnamenin de imzalanması için irade fesadı oluşturacak şekilde baskı ve zorlamalar yapıldığını, müvekkilinin baskılara dayanamayıp taahhütnameyi imzaladığını, davalı şirketlerin ve müvekkilinin iştigal konusu olan … dolum sanayiisinde sözleşmelerin 1 yıllık sürelerle yapılmakta olmasına rağmen taahhütnamede belirtilen 5 yıllık sürenin çok uzun ve kötü niyetle takdir edildiğini, bunun dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, söz konusu taahhütnamenin müvekkilinin ekonomik geleceğini ipotek altına alan bir taahhüt olduğunu, rekabet etmemeye ilişkin anlaşmanın ana sözleşmede bulunmadığını, hisse devrinin taahhütname imzalama şartına bağlanmasının da geçersiz olduğunu, müvekkilinin yönetim kurulu üyesi olmadığını, rekabet etmeme taahüdü düzenlenirken yer zaman ve süre yönünden uygun olmayan sınırlamalar getirilemeyeceğini, belirterek 15.06.2015 tarihli rekabet etmeme taahhüdünün hukuka aykırılık nedeniyle butlanla malul ve yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davacılar vekili; Müvekkili şirketlerin % 75 hissesinin 08/04/2009 tarihinde … tarafından 37.500.000-USD karşılığında satın alındığını, 08/04/2009 tarihi itibariyle şirketlerdeki ortaklık durumunun % 75 hisse …, %14 hisse …, % 8,125 …, % 2,25 …, %0,625 … şeklinde olduğunu, bu anlaşmaya göre hisse devrinden sonra şirketin yönetimi ile ilgili olarak bu protokol hükümlerine göre işlem yapılmasının şirketlerin ortaklarınca kararlaştırıldığını, bu protokol hükümlerine göre şirketin yönetimi devam ederken şirketin ortakları arasında yönetimsel sorunlar çıktığını, bu nedenlerle ortaklar ile şirket arasındaki nizanın yargısal boyuta taşındığını, davalı …’in protokol ve taahütnameyi imzalamasına rağman protokol ve taahütnameye aykırı olarak faaliyetlerde bulunduğunu, bunun üzerine taraflar arasındaki protokol ve taahütnameyi hatırlatmak üzere Gebze …Noterliğinin 17/08/2016 tarih ve … yevmiyeli ihtarnamesinin gönderildiğini, davalının daha sonra yargılaması devam eden Gebze Ticaret Mahkemesinin 2016/1368 Esas sayılı davasını açtığını, davalının hisse devir sözleşmesine aykırı faaliyetlerde bulunduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 50.000-TL yoksun kalınan karın (her iki şirket için 1/2 oranında) taahhütname tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi ile davalıdan alınmasına, 50.000-TL hisse devir sözleşmesi bedelinden indirilerek taahhütname tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Asıl davada davalılar vekili; 28.11.2013 tarihinde yapılan olağanüstü genel kuruldan sonra ortaklar ile şirket arasındaki nizanın yargıya taşındığını, bu aşamadan sonra şirket ortakları arasında Gebze adliyesinde çeşitli davaların açıldığını, bu davalar devam ederken şirket ortakları …, …, …, …, … ve …’in bir araya gelerek 15.06.2015 tarihli bir protokol imzaladıklarını, taraflar arasında imzalanan bu protokol hükümlerine uygun olarak taraflar arasındaki davalardan feragatler yapıldığını, davacının iş bu protokol ve taahhütnameyi imzalamasına rağmen protokol ve taahhütnameye aykırı olarak faaliyette bulunmaya başladığını, 09 Ekim 2015 tarihinde şirketten ayrılan kişilerce kurulan … Tic.A.Ş. ve … ticaret Ltd.Şti’nden 2/3 oranında hisse devir alarak bu şirketlerin temsilcisi olduğunu, bu şirketlere daha önce kendi mülkiyetinde bulunan yeri kiraya verdiğini, iki şirketin davacının kontrolü altında kurulduğunu, 15.06.2016 tarihli protokol ve taahhütnameye aykırı olarak ticari ilişki kurmayacağını kabul ettiği müşterilere teklifler vermeye başladığını, bunun üzerine Gebze …Noterliği’nin 17.08.2016 tarih ve … yevmiyeli ihtarnamenin gönderildiğini, davacının daha sonra huzurdaki davayı açarak 15.06.2015 tarihli rekabet etmeme taahhüdünün butlanla yok olduğunun tespitini talep ettiğini, TBK.nun 39.maddesi gereği sözleşmeyi yapan tarafın bir yıllık hak düşümü süresi içerisinde bu davayı açması gerektiğini, taahhütnamenin geçerli olduğunu, rekabet yasağının davacının şirketin içini bilmesi nedeniyle taraflarca kabul edildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen davada davalı vekili; davacının iddialarını dayandırdığı 16/06/2015 tarihli protokolün dosyada bulunmadığını, dosyada sadece 08/04/2009 tarihli hisse satın alma sözleşmesi, 05/02/2013 tarihli ek protokol, müvekkiline tek taraflı olarak keşide edilen 23/03/2015 tarihli hisse devir teklifi ihbarı, 15/06/2015 tarihli rekabet etmeme taahhüdünün bulunduğunu, rekabet yasağının geçersiz olduğunu, rekabet yasağının sadece yönetim kurulu üyeleri bakımından düzenlendiğini, müvekkilinin yönetim kurulu üyesi olmadığını, pay sahibinin pay dışında şirkete bağlılık yükümlülüğünün bulunmadığını, TBK’nın 444 ve devamı hükümlerinin kısayen uygulanması gerektiğini, ayrıca … Ambalaj A.Ş.’nin taahhütnamenin eki olan listede yer almadığını, davalının herhangi bir zararının doğmadığını, davacının tekelleşme çabası içerisinde olduğunu, ayrıca hisse devrinin iki kardeş arasında yapıldığını, hisse bedelinden indirimi davacının isteyemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece ilk olarak 08/12/2016 tarihli kararla davanın TBK’nın 39. Maddesinde öngörülen hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin kararın, Dairemizin 29/06/2017 tarihli 2017/289-342 sayılı kararıyla; somut uyuşmazlıkta davacının taahhütnamenin irade fesadı nedeniyle geçersiz olması dışında ana sözleşmeye aykırı olması, zaman, yer ve konu bazında aşırı hükümlere yer verilmesi, davacının ekonomik mahfına neden olacağından bahisle rekabet etmemeye ilişkin taraflar arasında akdedilen 15.06.2015 tarihli taahhütnamenin mutlak butlanla geçersizliğinin de ileri sürüldüğü, kesin hükümsüzlük iddiasının bir süreye bağlı olmadan her zaman ileri sürülebileceğinden , TBK 39 gereği davanın süresinde açılmadığından bahisle hak düşürücü süre nedeniyle reddi kararının yerinde olmadığı gerekçesiyle kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.Dairemiz kaldırma kararından sonra mahkemece, asıl davada dosyada alınan bilirkişi heyeti ek raporuna göre; dava konusu butlanı istenen taahhütnamenin ekinde bulunan 115 adet firmayı kapsayan listedeki davacının iş yapamayacağı firmaların, bu sektördeki firmaların tamamına yakınını kapsadığı, bu sebeple davacının iktisadi geleceğini tehlikeye sokacağı kanaatine varıldığı, bu haliyle taahhütnamenin ahlak kurallarına ve kişilik haklarına aykırı olduğu, davaya konu 15/06/2015 tarihli taahhütname başlıklı belgenin zaman, konu ve yer bakımından aşırı olan kısmının makul bir düzeye indirilmesi ve/veya daraltılması gerektiği, bütünüyle geçersiz sayılmaması gerektiği gerekçesiyle davaya konu taahhütnamenin kısmen geçersiz olduğunun tespiti ile; rekabet yasağına ilişkin 5 yıllık sürenin iki yıla indirilmesine, rekabet yasağının uygulama yerinin Kocaeli il sınırları olarak kabulüne, davacının sözleşme ekinde yer alan şirketler listesinde Kocaeli il sınırları içinde ticari sicil kaydı veya şubesi bulunan şirketler ile rekabet yapmamasına, Kocaeli il sınırları dışında kaydı bulunan şirketler ile davacının iş yapmasının rekabet yasağı kapsamında sayılmamasına karar verilmiştir.Mahkemece birleşen davada ise davalı …’in ortağı olduğu dava dışı … Tic.A.Ş.’nin ticari defter ve kayıtlarına göre; dava konusu taahhütnamede yer aldığı halde 2015 ve 2016 yıllarında çalıştığı bilirkişi heyet raporunun 8.sayfasında belirtilen; …Ltd.Şti, … AŞ., … AŞ, … LTD. firmalarının olduğu, davalının ortağı olduğu dava dışı bu şirketin, taahhütname ekinde ismi belirtilen bu 5 firma ile 2015 ve 2016 yıllarında çalıştığı, ancak çalışılan bu şirketlerin ticari sicil kayıtlarına göre merkez ve şubelerinin Kocaeli ilinde olmadığı, asıl davada ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere rekabet etmeme taahhüdünün uygulama yeri olarak Kocaeli ili sınırlarının belirlendiği, böylelikle davalının taahhütnameye aykırılığının bulunmadığı, kaldı ki davacı … San.A.Ş.’nin, davalı … ve onun ortağı olduğu şirketlerin kurulduğu 2015 ve 2016 yıllarında satış ve karlılık tutarlarını belirgin bir şekilde arttırdığı, bu doğrultuda şirketin satışlarındaki değişimle doğrudan ilişkilendirilebilecek bir zararının bulunmadığı, davacı … San.A.Ş.’nin ticari defter ve kayıtlarından, iş bu davacının 2009-2016 yılları arasında tek müşterisinin diğer davacı şirket olan … olduğu, taahhütnamede yer alan müşterilerle davacının hiçbir dönem çalışmadığı, davacı … San.A.Ş.’nin taahhütnamenin ekindeki listede belirtilen 115 adet firmanın hiç biriyle 2009 yılından itibaren bir çalışması bulunmadığından davalı …’in verdiği bir zararın da söz konusu olamayacağı gerekçesiyle birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı/birleşen davada davacılar vekili istinaf dilekçesinde; taahhütnamede yer alan firmaların sektördeki firmaların tamamını kapsadığı yönündeki iddianin maddi gerçeğe aykırı olduğunu, bilirkişinin yeterli araştırma yapmadan böyle bir sonuca ulaşmasının doğru olmadığını, sektörde faaliyet gösteren çok sayıda yabancı firmanın da bulunduğuınu, listedeki firmaların ise sadece müvekkili şirketin faaliyet gösterdiği firmalar olduğunu, listenin oluşturulması sırasında geçmişte mal verilen firmaların da eklenmesinin karşılıklı olarak kabul edildiğini, tarafların özgür irade ile bu protokolü ve taahhüdü imzaladığını, davacının müvekkili şirkette çalışan sıradan bir işçi olarak kabul edilmesinin doğru olmadığını, sözleşme hükümlerinin TBK kapsamında ele alınmasının hukuka aykırı olduğunu, davacının 02/07/2009 tarihinde yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığını, davacının şirketin kurucu ortağı olduğunu, 15/06/2015 tarihine kadar şirkette ortaklığı bulunan davacının işçi olarak kabul edilmesinin yerinde olmadığını, davacının bu taahhütnameyi sıradan bir çalışan olarak vermediğini, hisse devir anlaşmasının eki olarak verildiğini, kaldı ki olayda TBK’nın uygulanabileceği kabul edilse dahi TTK m.445’e göre rekabet yasağı sözleşmelerinin özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamayacağının düzenlendiğini, somut olayda da özel durum ve koşulların gerçekleştiğini, dolayısıyla taahhüt süresinin iki yıla düşürülmesinin kanuna aykırı olduğunu, davalının uzun yılar sektörde çalışan deyimli iş insanı ve basiretli tacir olduğunu, şirketin işleyişini, sektördeki şirketlerin sayısı ile çalışma alanlarını herkesten iyi bildiğini, davacının taahütnameyi imzalamasından sonra artık bu taahhütnameye uyması gerektiğini, davalının taahhütnamedeki tüm firmaları kontrol ettikten sonra imza attığını, müvekkilinin genellikle İstanbul sınırları içerisinde bulunan firmalarla iş yaptığını, bu nedenle mahkemenin yaptığı yer sınırlamasının rekabet yasağı sözleşmesini bütünüyle geçersiz kıldığını, mahkemece hukuka aykırı olarak yapılan daraltma ile birleşen davalarının reddedildiğini, davacının davasını hak düşürücü süre geçtikten sonra açtığını, bilirkişi raporlarına itirazlarının hiç dikkate alınmadığını, bilirkişi raporunda müvekkili … şirketinin satışlarının % 90’ının mamul satışları başlığı altında valf satışları, likit satışları, aktüatör satışları, kapak satışları, aerosol satışları ve hurda satışlarından oluştuğu belirtilmiş ise de % 90’lık kısmın aerosol dolumu, sadece % 10 valf satışı olduğunu, bu hususun ticari defterlerinin incelenmesi ile anlaşılabileceğini, bilirkişi raporunda rekabet yasağına aykırılığın neden olduğu zararların hesaplanmadığını, taahhütnamenin ihlali sebebiyle hisse devir bedelinde hangi oranda indirim yapılması gerektiği hususunda bilirkişinin görüşünün alınması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Asıl dava, rekabet etmeme taahhüdünün geçersizliğinin tespiti istemine ilişkindir. Birleşen dava ise rekabet etmeme taahhüdüne aykırılık nedeniyle oluşan şirket zararının tazmini istemine ilişkindir.Asıl davada davacı vekili; müvekkilinin taahhütnamenin imzalandığı dönemde şirket yöneticisi olmadığını, hisse devri nedeniyle sektördeki diğer tüm firmalarla iş yapmayacağına ilişkin imzaladığı taahhütnamenin ekonomik yönden mahvına sebeb olacak derecede olduğunu belirterek rekabet etmeme taahhüdünün geçersizliğinin tespitini talep etmektedir. Davalı/birleşen davada davacı ise, şirket ortakları arasında 16/06/2015 tarihinde imzalanan protokolde davacının diğer ortak …’e hisse devrinin … A.Ş. tarafından belirlenecek müşterilere yönelik 5 senelik rekabet etmeme taahhüdü verilmesi kaydıyla gerçekleşebileceğinin kararlaştırıldığını, davalının taahhütnameyi bu protokol nedeniyle hür iradesi ile imzaladığını, davacının taahhüdünün geçersizliğini ileri sürmesinin kötü niyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı taraf, birleşen davasında ise … tarafından rekabet etmeme taahhüdüne aykırı faaliyetlerde bulunduğunu ileri sürerek şirket zararının tazminini talep etmiştir. Mahkemece, asıl davada davacı … tarafından verilen rekabet taahhüdünün zaman, konu ve yer bakımından davacının iktisadi geleceğini tehlikeye sokacak nitelikte olduğu gerekçesiyle rekabet yasağına ilişkin 5 yıllık sürenin iki yıla indirilmesine, rekabet yasağının uygulama yerinin Kocaeli İl sınırları olarak kabulüne; birleşen davada ise bu süre içerisinde birleşen davada davalı …’in iş yaptığı şirketlerin rekabet etmeme taahhüdünün geçerli olduğu Kocaeli ili sınırları içerisinde bulunmamaları nedeniyle birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Hükme karşı istinaf yoluna asıl dosyada davalı birleşen davacı şirketler tarafından başvurulmuştur. Davacı …, 08/04/2009 tarihinde yapılan devir sonrasında davalı şirketlerde % 8.125 hisse ile ortaklık sıfatına sahipken 15/06/2015 tarihinde hissesini diğer ortak …’e devretmiş olup aynı tarihte şirketteki ortaklık sıfatı sonra ermiştir. Davacı … tarafından düzenlenen 15/06/2015 tarihli taahhütname ile 5 yıl boyunca Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde taahhütname ekinde belirilen 115 şirketle, doğrudan veya dolaylı olarak ürün ve hizmet satışında veya teşebbüste bulunmayacağını, iş ilişkisine girmeyeceğini davalı şirketlere ve şirketin mevut ve müstakbel ortaklarına karşı taahhüt etmiştir. Taraflar arasındaki asıl davadaki uyuşmazlık rekabet etmeme taahhüdünün geçerli olup olmadığı hususunda toplanmaktadır. Davacı … 23/03/2015 tarihli ihbarname ile hissesini şirket ortaklarından …’e devredeceğini davalı şirkete bildirmiştir. Şirket ortakları tarafından 15/06/2015 tarihinde bir araya gelerek yapılan protokolde kararlaştırılan diğer hususların yanı sıra davacı … tarafından diğer ortak …’e hisse devrinin yapılabilmesi … A.Ş. tarafından belirlenecek müşterilere yönelik 5 senelik rekabet etmeme taahhüdü verilmesi şartına bağlanmıştır. Davacı, davalı şirketlerde 02/07/2009 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmış, aynı zamanda …A.Ş.’de hizmet akdi ile çalışmakta iken iş sözleşmesine de 27/06/2012 tarihinde son verilmiştir. Devamında davacının davalı şirketlerin yönetiminde görev almadığı anlaşılmaktadır. Bunun dışında davacının bu tarihten sonra davalı şirketlerde hizmet akdi ile çalıştığına dair bir delil bulunmamaktadır.Davacının yönetim kurulu üyeliği görevi 02/07/2009 tarihinde sonra ermiş olup anonim şirket yönetim kurulu üyesinin rekabet yasağına ilişkin TTK m. 369 hükmünün bu tarihten sonrası için uygulanması mümkün değildir. Bunun dışında davacının iş sözleşmesi de 27/06/2012 tarihinde sona ermiştir. O halde; taraflar arasındaki anılan sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde çözümlenmesi gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti başlıklı 48 ve devamı maddelerinde, herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip olduğu bildirilmiş, TBK.’nun 26. maddesinde bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirlenebileceği belirtildikten sonra 27. madde de bu serbestinin sınırları gösterilerek kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüz olacağı düzenlenmiştir.Şirket esas sözleşmesinin 6/II.A maddesinde tüm hisse devirlerinin idare meclisinin onayına tabi olduğu, idare meclisinin esas sözleşmeye uygun olan hisse devirlerini onaylayacağı ve pay defterine kaydedeceği düzenlenmiştir. Şirket esas sözleşmesinin incelenmesinde, şirket ortakları ile ilgili gerek ortaklık sıfatının devamı süresinde gerekse ortaklık sıfatının sona ermesinden sonra şirketle rekabet edemeyeceklerine dair herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Yine şirket esas sözleşmesinde hisse devrinin gerçekleşmesi için rekabet etmemeye yönelik taahhüt verilmesine dair bir hüküm yer almamaktadır. Bunun dışında dava dışı … AS şirketinin davacı … ve diğer ortaklardan şirketin % 70 hissesini satın alırken akdettikleri 08/04/2009 tarihli hisse satın alma sözleşmesinin 9.3 maddesinde rekabet etmeme yükümlülüğü düzenlenmiş ise de bahsi geçen sözleşme maddesinde rekabet yasağının ortakların şirket üzerinde ortak kontrol yetkisine sahip olmaya devam ettiği sürece geçerli olduğu kararlaştırılmış, yönetici sıfatı olmayan ve şirkette görev almayan ortaklarla ilgili herhangi bir hükme yer verilmemiştir.Bu durumda davacının şirket hissesinin diğer ortak …’e devri için şirket esas sözleşmesinde öngörülmeyen sınırlama getirilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Davalının dayandığı 15/06/2015 tarihli protokole göre davacıya rekabet etmeme taahhüdünün doğrudan karşılığını teşkil eden ödeme yapıldığına, davalı şirketlerin veya diğer ortakların rekabet etmeme taahhüdüne karşılık edim yüklendiklerine dair bir iddia bulunmamaktadır. Sektörde faaliyet gösteren firmaların hemen hemen tamamına yakınını kapsayan, herhangi bir bölge sınırlaması bulunmayan 5 yıl süreli tek taraflı verilen rekabet etmeme taahhüdü rekabet yasağından ziyade davacının ticari faaliyette bulunmaması sonucunu doğuracak niteliktedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınan çalışma hürriyeti ilkesine aykırı olduğundan, tarafların aralarında imzalayacakları bir sözleşme hükmü veya tek taraflı taahhütle bu özgürlüğün ihlali anlamına gelecek herhangi bir düzenleme yapmaları mümkün bulunmadığından davalılar vekilinin, rekabet etmeme taahhüdünün, mevcut hali ile geçerli olduğu yönündeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Bu itibarla mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın ise reddine dair kararında bir isabetsizlik görülmediğinden, davalı/birleşen davada davacılar vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelik yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Asıl davada davalılar/birleşen davada davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Asıl dava yönünden alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından davalılar/birleşen davada davacılar tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30-TL harcın davalılar/birleşen davada davacılardan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Birleşen dava yönünden alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından davalılar/birleşen davada davacılar tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30-TL harcın davalılar/birleşen davada davacılardan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davalılar/birleşen davada davacılar tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davacı/birleşen davada davalı tarafından yapılan 97,90-TL yargı giderinin davalılar/birleşen davada davacılardan alınarak davacı/birleşen davada davalıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.24/11/2022