Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/238 E. 2022/1200 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/238
KARAR NO: 2022/1200
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/09/2019
NUMARASI: 2016/649 Esas – 2019/808 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/09/2022
Davanın kabulüne verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Müvekkil şirket ile davalı şirketin ticari ilişki kurulması için yapılan görüşmeler sırasında sözleşme konusu malın (yalıtım sıvası) nitelikleri ve yeterliliği hakkında karşılıklı görüşmeler yaptıklarını, davalı şirketin sunduğu sunum dosyasının incelendiğini, müvekkil şirketin malın sertifikalarına güvenerek davalı ile distribütörlük sözleşmesi imzaladığını, fakat sözleşmenin birçok maddesinin davalıyı tam bir koruma altına aldığını, müvekkili şirketin ise hiçbir hakkının koruma altına alınmadığını, sözleşmenin iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olması gerekirken”kelepçeleme sözleşmesi” niteliğinde olduğunu, müvekkilinin sözleşmenin imzalanması ile ilk edimini yerine getirdiğini ve davalıya 250.000- TL’yi gönderdiğini, ancak daha sonra müvekkilinin bayilik verdiği bir müşterisinin uyarısı ile bir kuruma verdiği teklif neticesinde malın sertifikalarının sahte olduğunu anladığını, bunun üzerine davalı şirkete durumu bildirip verdiği paranın iadesini istediğini fakat davalı şirketin ödeme yapmayacağını bildirdiğini,sözleşmenin haklı feshi gerektiğini bu nedenlerle sözleşme kapsamında davalıya ödediği 250.000-TL’nin ihtar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili,davacının ileri sürdüğü iddiaların hukuki dayanağının olmadığını, uzun görüşmeler sonucunda davalı ile “…”nın belirlenen coğrafi bölgelerde davacı tarafından satımı, dağıtımı, pazarlanması vs. ile ilgi distribütörlük sözleşmesi imzalandığını, davacıya tek satıcılık yetkisi tanındığını, davacının sertifikaların sahteliği ile ilgili iddialarını kabul etmediklerini, davacının ekonomik özgürlüğünü kısıtlayan hiçbir madde bulunmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, TBK md.32 ye göre saikte yanılmanın, esaslı yanılma sayılmayacağı, yanılanın, yanıldığı saiki sözleşmenin temeli sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun olması halinde yanılmanın esaslı sayılacağı ancak bu durumun karşı tarafça da bilinebilir olması gerektiğini,madde hükmü uyarınca bir sözleşmenin saikte yanılma nedeniyle geçersiz olabilmesi için gerçekleşmesi gereken şartların şu şekilde olduğunu; bir tarafın sözleşme yapma arzusunun oluşmasına etki yapan bir hususta (saikte/sebepte) yanılmış olması, yanılma konusu yanılan bakımından sözleşmeyi onsuz yapmayacağı bir unsur (sözleşmenin temeli) niteliğinde olması gerektiği, yanılanın bu hususta yanıldığını bilmesi halinde sözleşmeyi yapmayacağının kabul edileceği, karşı tarafın, yanılan tarafın yanılma konusu saiki önemli bir unsur olarak saydığını bilmesi veya bilebilecek durumda olması gerektiğini, söz konusu saikte yanılmanın sözleşmeyi geçersiz kılmasının iş hayatında geçerli olan dürüstlük kurallarına da uygun olması gerektiği, somut olayda toplanan deliller ve yargılama sonucunda bu şartların gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili; mahkemenin itirazlarını dinlemeden karar verdiğini, taraflar arasında imzalanan “Distribütörlük Sözleşmesi” hükümlerinin okunmadan rapor hazırlandığını, sözleşmede hata olmadığını, sertifikanın sözleşmenin esaslı unsuru olmadığını, eğer esaslı unsuru olsaydı sertifika konusunun sözleşmede yazması gerekeceğini, fakat taraflar arasında böyle bir taahhütte bulunmadığını, davacı şirketin sertifikanın sahte olduğunu beyan ettiğini, fakat sertifika sahteyse neden şikayet etmediklerini açıklayamadıklarını, sertifikanın sahte olmadığını, yargılamanın başından beri sözleşmeye konu ürünlerin teslimine hazır olduklarını, fakat davacı tarafın bu konuda hiçbir beyanda bulunmayarak kendisi için üretilen sözleşmede kararlaştırılan ürünleri almak yerine bir bahane ile sözleşmeden caymak istediğini,kararın hukuken yerinde olmadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava taraflar arasında düzenlenen yetkili distribütörlük sözleşmesi uyarınca ürünlerin sertifikası bulunmaması nedeni ile davacı tarafından davalıya ödenen ancak teslim almadığı ürünlerin bedeli 250.000-TL’nin ihtar tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili talebidir. Bakırköy … Noterliğinin 02/09/2015 tarihli … yevmiye nolu davacı tarafından davalı adına düzenlenen ihtarname ile taraflar arasında imzalanan sözleşmeye istinaden 250.000-TL’nin 19/11/2014 tarihinde banka havalesi ile gönderildiğini, sözleşmenin imzalanmasından önce bilinmesi halinde imzalamayacakları sunulan belgelere güvenerek, iyi niyetle imza attıklarını, bu nedenle distribütör sözleşmesinin feshi ile ödenen 250.000-TL’nin tebliğinden itibaren 7 gün içinde müvekkil şirkete iadesi talep edilmiştir.
İstanbul … Noterliğinin 16/09/2015 tarihli … yevmiye nolu ihtarnameye cevapta ihtarnamede belirtilen hususların hiçbir şekilde kabul etmediklerini, müvekkilin ürünleri teslime hazır etmek için masraf edip hazır etmesine rağmen ürünlerin teslim alınmadığını, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle 1.000.000-EURO’nun taraflarına ödenmesi gerektiğini belirtmiştir. Taraflar arasında davalı tarafından üretilen bina dış cephe yalıtım sıvası ürününün satış ve dağıtımı konusunda distribütörlük sözleşmesi imzalandığı ,ürünlerin yeterliliğine ilişkin sözleşmede bir hüküm olmadığı ,ancak davacı yapılan görüşmelerde davalı tarafça varlığı beyan edilen sertifikanın davalıya ait olmadığının sahte olduğunun anlaşıldığı ,sözleşmenin esaslı unsurunda yanılma nedeniyle sözleşmenin haklı feshi nedeniyle ,ürün bedeli olarak gönderilen 250.000-TL nin iadesi talep edilmektedir. Dış cephe yalıtım sıvasının üretimi satışı ve dağıtımı hakkındaki esasları belirlemek üzere , Avrupa Birliği uyum süreci çerçevesinde yapı malzemeleri standardının belirlenmesini ve uygulanmasını sağlamak üzere Avrupa Komisyonunun 305/2011 EU sayılı “Yapı Malzemeleri Tüzüğü”ne paralel olarak; 10 Temmuz 2013 tarihli Yapı Malzemeleri Yönetmeliği yürürlüğe girmiştir. Yapı Malzemelerinin Türkiye’de piyasaya arzına ve kullanımına izin verilmesinin şartları belirlenmiş,yönetmeliğin 10. maddesi ile CE işareti bulunması koşulu getirilmiştir. 13. madde de imalatçının 15. madde de ithalatçının, 16. madde de dağıtıcının yükümlülükleri düzenlenmiş, madde de dağıtıcı, yapı malzemesini piyasada bulundurmadan önce, gerektiği hallerde ürünün CE işareti taşımasını, bu yönetmelik kapsamında gerekli belgelerin ürüne eşlik etmesini, güvenlik ve kullanıcı talimatlarının Türkçe olarak bulunmasını temin eder. Dağıtıcıya ayrıca imalatçı ve ithalatçıların yönetmeliklerde belirtilen gereklerin tümüne uyduğunu garanti etme yükümlüğü getirilmiştir. Tarafların sertifika olarak beyan ettikleri belgenin yönetmelikte sözü edilen uygunluk belgesi olduğu ve yönetmelik ile davacıya, davalının da yeterli gerekliliklere uyduğunun garantisini verme yükümlülüğü de getirildiğine göre distiribütörlük sözleşmesinin fiilen uygulanabilmesi için üreticinin teknik yeterliliğini sağlandığına yönelik ürünlerin yeterlilik belgelerini davacıya sağlaması bir zorunluluktur. Davalı vekili sertifikanın sözleşmenin esaslı unsuru olmadığını ileri sürmüş ise de yukarıda yazılı yasal düzenlemeye göre yapı malzemelerin satışı ve dağıtımı için öngörülen standarda uluyması gerektiği açıktır.Sözleşmeye konu ürünün Türkiye’de satışı, arzı ve kullanılabilmesi için geçerli bir sertifika bulunmadığı; bu haliyle sözleşmenin fiilen uygulanabilirliği de olmadığı ,ürün yeterlilik belgeleri olmadan satışa arz yapılamayacağı ,davalı tarafça ürettiği ürünün geçerli bir sertifikası olduğu savunulmuş ise de yargılama sırasında ürünün davalı ve davacı tarafından kullanılabilecek bir sertifikası olmadığı ,ürün teslim alınmadığından gönderilen avansın iadesinin istenebileceği ,davalının zarar iddiasının dinlenemeyeceği ,sonuç itibariyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de hükmün gerekçesi değiştirildiğinden kararın gerekçesi bakımından kaldırılması gerekmiştir. Davacının talebinin sözleşmenin feshinin haklı bir fesih olduğu ve ürün alımı için gönderdiği avansın iadesini istemekte haklı olduğunun kabulü gerekir. Açıklanan nedenlerle; mahkeme kararı sonuç itibariyle yerinde ise de gerekçesi hukuken yerinde görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne mahkeme kararının ortadan kaldırılarak davanın kabulüne, 250.000-TL’nin 23/09/2015 tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/649 Esas – 2019/808 Karar sayılı 16/09/2019 tarihli kararının, HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kabulüne; 250.000-TL’nin 23/09/2015 tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek davalıdan tahsiliyle davacıya ödenmesine,” İlk derece mahkemesine ilişkin olarak; Alınması gereken 17.077,50-TL nispi karar harcından, peşin yatırılan 8.538,76-TL harcın mahsubu ile bakiye 8.538,74-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Davacı tarafça ödenen 8.570,56-TL peşin harçlar ile 2.376,50-TL davacı yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davacı vekili için takdir olunan 20.950-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” Davalı tarafça yatırılan 4.269,40‬-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde iadesine, Davalı tarafından yapılan istinaf yargı giderinin üzerinde bırakılmasına, davacı tarafından yapılan 22-TL istinaf yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 15/09/2022