Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/217 E. 2022/1466 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/217
KARAR NO: 2022/1466
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/10/2019
NUMARASI: 2017/965 Esas – 2019/841 Karar
DAVA : İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/10/2022
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkili şirketin ticari faaliyet içerisinde bulunduğu dava dışı … Ltd. Şti.’ne sipariş edilen ürünleri sattığını ve fatura düzenlediğini, dava dışı …’nin satın aldığı ürünlerin bedelini ödeyemediğini, taraflar arasında yapılan sulh görüşmeleri neticesinde borcunun bir kısmını ifa edebilmek için davalı şirketten olan 66.595-TL alacağını Sakarya … Noterliği’nin 02/08/2016 tarih ve … yevmiye nolu alacağın temliki sözleşmesi ile müvekkiline temlik ettiğini, müvekkilinin temlik aldığı alacağını tahsil etmek amacıyla gerçekleştirdiği işlemlerin sonuçsuz kalması üzerine İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlattığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, davalının itirazının haksız ve alacaklarını sürüncemede bırakmaya yönelik olduğunu belirterek,itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, dava konusu temlik işleminin müvekkilinin borçlu olmadığı tutar üzerinden yapıldığını, müvekkilinin bu işlemden sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, temlik tarihinden önce 31/05/2016 tarihinde dava dışı …Ltd. Şti.’ye 50.000-TL ödeme yapıldığını, ancak bu ödemenin …Ltd. Şti. tarafından cari hesaba kaydedilmediğini, temlik işlemine konu tutarın 16.595-TL olması gerektiğini, 06/09/2016 tarihinde …’ye 50.000-TL daha ödeme yaptıklarını ve borçtan kurtulduklarını düşünerek dava dışı … ile ticari ilişkiye devam edildiğini, icra takibine borçlu olmadıklarını düşünerek itiraz ettiklerini, takipten sonra icra dosyasına 16.595-TL anapara, faiz ve masrafları ile birlikte toplam 20.802,92-TL ödeme yaptıklarını, davacının iddia ettiği tutardaki alacağını ispat etmesi gerektiğini belirterek davanın reddine, davacı aleyhine %20 tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, dosya kapsamı ve davalının kabulü dikkate alındığında davalı borçlunun takip tarihi olan 13/02/2017 tarihinden sonra 20/01/2018 tarihinde 16.595-TL asıl alacak ile bu miktar alacaktan kaynaklanan tüm ferileri 20.802,92-TL olarak icra dosyasına ödemiş olması karşısında bu miktar itibariyle davanın konusuz kaldığı,temlik edenin, davalıdan temlik tarihi itibariyle doğmuş ve doğacak alacaklarını, davacıya temlik etmesine ve bu temliknamenin 08/08/2016 tarihinde davalı borçluya tebliğ edilmesine karşın davalı borçlunun bu tarihten çok sonra 06/09/2016 tarihinde çekle 50.000-TL’yi temlik edene ödemesinin 6098 sayılı yasanın 186. maddesinde düzenlenen iyi niyetle ifa kapsamında görülemeyeceği, davalının bu miktarı temlik edene ödemesi ile borcun sona ermediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, takip konusu alacağın icra dosyasına ödenen kısmı 16.595-TL alacak ve fer’ileri bakımından karar verilmesine yer olmadığına, davalı tarafın İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına itirazın 50.000-TL bakımından iptali ile takibin devamına, 13.319-TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davacı vekili; mahkemece gerekçeli kararında, davalının yaptığı ödemenin dava açıldıktan sonra yapılması nedeniyle icra inkar tazminatına alacağın tümü üzerinden hükmedildiğinin belirtilmesine rağmen davalı lehine vekalet ücretine hükmedilerek ve yargılama giderinin kabul/ret oranına göre karar verilerek çelişki yaratıldığını, müvekkili lehine eksik vekalet ücretine hükmedildiğini, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 2-Davalı vekili; dava konusu temlikin müvekkilinin borçlu olmadığı bir tutar üzerinden yapıldığını, bu nedenle müvekkilinin bu işlemden dolayı sorumlu tutulamayacağını, müvekkili tarafından temlik tarihinden önce dava dışı temlik eden firmaya 31/05/2016 tarihinde 50.000-TL ödeme yapıldığını, ancak temlik eden firmanın bu ödemeyi kendi cari hesabına işlemediğini, temlik edene verilen çeklerin temlik eden tarafından davacıya ciro edildiğini, temlik işlemine konu meblağın ancak 16.595-TL olabileceğini, müvekkilinin temlik eden tarafından aldatıldığını, bununla birlikte müvekkili şirketin temlik eden firmaya 31/05/2016 tarihinde 50.000-TL çek vermek suretiyle ödeme yaptığını, çekin temlik eden tarafından davacıya ciro edildiğini, davacı ve temlik eden arasında temlik işlemine konu tutardan mahsup edilmeyen bir meblağı ikinci kere ödemek zorunda kaldığını, ayrıca 16.595-TL bakiye borcun ödendiğini davacıya borcunun bulunmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, alacağın temliki sözleşmesinden kaynaklanan alacağa dayalı takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı, dava dışı … Ltd. Şti’nin davalıdan olan 66.595-TL alacağını temlik aldığını belirterek 66.595-TL alacağın işlemiş faizi 3.563,29-TL ile birlikte tahsilini davalıdan icra yoluyla istemiş; davalı ise temlik tarihinden önce dava dışı temlik eden şirkete çekle ödeme yaptığını, temlik tarihi itibariyle borcun 16.595-TL olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece ise, temlik sözleşmesinin doğmuş alacaklar yanında doğmamış alacakları da kapsadığı, temlik sözleşmesinin davalıya tebliğinden sonra temlik edene yapılan ödemelerin davacı yönünden geçerli olmadığı gerekçesiyle 50.000-TL alacak yönünden itirazın iptaline, bakiye kısım yönünden ise icra dairesine yapılan ödeme sonucunda konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Bu durumda taraflar arasındaki uyuşmazlık; mevcut alacaklar dışında henüz doğmamış müstakbel alacakların da temlik edilip edilemeyeceği, temlik eden firmanın davalıdan olan alacağın miktarı üzerinde toplanmaktadır. Alacağın devri sözleşmesi (akdi temlik), 6098 sayılı TBKnun 183 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, alacaklının bir borç ilişkisinde borçlunun rızasına gerek duymaksızın, alacağını üçüncü bir şahsa devretmesine imkân sağlayan yazılı şekle bağlı bir sözleşmedir. Bu sözleşmeyle devreden mevcut alacak haklarını devrettiği gibi henüz doğmamış müstakbel alacaklarını da devredebilir. Mevcut bir alacağın devrinde, devir konusu alacak hakkı, yazılı temlik sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte devralanın malvarlığına geçer. Sözleşmenin yapıldığı esnada mevcut olmayan müstakbel alacakların devrinde ise tasarruf işleminin yapıldığı an ile hüküm ve sonuçlarını doğurduğu an arasında bir ayrım yapılmalıdır. Bu halde temlik işlemi hüküm ve sonuçlarını alacak hakkının doğduğu anda doğurur. Yani önceden yapılan tasarruf işlemi sayesinde alacak hakkı, doğduğu anda başkaca bir işleme gerek kalmaksızın devralanın malvarlığına geçer. (Yarg. 13 HD. 21/01/2019 tarihli 2016/13491 E. 2019/392 K. Sayılı kararı). Somut olayda; davacı ile dava dışı … Ltd. Şti arasında 02/08/2016 tarihinde … Ltd. Şti’nin davalıdan olan alacağının 66.595-TL kısmının davacıya temlikine dair sözleşme düzenlenmiştir. Bahsi geçen temlik sözleşmesinde mevcut olan alacak hakları ile birlikte henüz doğmamış müstakbel alacaklar da davacıya devredilmiştir. Bu nedenle dava dışı temlik eden şirketin davalıdan temlik tarihinden sonra doğan alacakların da davacıya devredildiğini kabul etmek gerekmektedir. Ne var ki; davacı dava dilekçesinde, borcun kaynağı olarak dava dışı temlik eden firmaya ait olup da temlik eden firmanın ticari ilişkide bulunduğu firmalarla olan alacak ve borç durumlarını gösteren 02/08/2016 tarihli cari hesap ekstresine dayanmıştır. Bahsi geçen cari hesapda dava dışı temlik eden firmanın davalıdan olan alacağı 66.595,05-TL olarak görülmektedir. Diğer taraftan davacı, icra takibinde 66.595,05-TL alacağa temlik sözleşmesinin davalıya tebliği tarihten itibaren faiz işlettiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı, ilk olarak bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde olmak üzere aşamalarda temlik sözleşmesinin yapılmasından sonra doğan alacakların da kendilerine temlik edildiğini, taleplerinin temlik tarihinde mevcut olan alacaktan bağımsız olduğunu ileri sürmekte ise de dava dilekçesinde 02/08/2016 tarihli cari hesap raporuna dayanması ve icra takibinde temlik sözleşmesinin tebliğ edildiği tarihten itibaren faiz işletilmesi karşısında davacının icra takibindeki talebini 02/08/2016 tarihinde mevcut olan alacakla sınırladığının kabulü gerekmektedir. Dava dışı temlik eden firma ile davalının ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde temlik eden firma ile davalının ticari defterlerinin birbirleri ile uyumlu olmadığı, 02/08/2016 tarihi itibariyle temlik eden firmanın defterlerinde temlik eden lehine 66.158,87-TL, davalı şirketin defterlerinde ise temlik eden lehine 16.595,15-TL alacak kayıtlıdır.Ancak davalının dayandığı 30/05/2016 tarihli çek ödemesinin davalının defterlerinde yer aldığı halde dava dışı temlik eden firmanın defterlerinde kayıtlı olmadığı tespit edilmiştir. Bununla birlikte davalı tarafından ibraz edilen “tahsilat makbuzu” başlıklı belgede davalı tarafından keşide edilen … Levent Şubesine ait … seri nolu, 31/10/2016 tarihli ve 50.000-TL bedelli çekin 31/05/2016 tarihinde davalı tarafından dava dışı temlik eden şirkete teslim edildiği anlaşılmaktadır. Bahsi geçen çekte dava dışı temlik eden firma lehdar olarak görünmekte olup, temlik eden firma çeki davacıya, davacı ise … Gıda A.Ş. isimli firmaya ciro etmiştir. Öte yandan çek keşide edilmesi, kambiyo niteliği gereği asıl ilişkiden mücerret ise de bahsi geçen çekin, davalı ile temlik eden firma arasındaki cari hesap ilişkisinden başka bir sözleşme kapsamında verildiğine dair bir iddia da ileri sürülmediğine göre bahsi geçen çekin davalı ile dava dışı temlik eden firma arasındaki devam eden cari hesap ilişkisi kapsamında verildiği kabul edilmelidir. Ancak TTK m.90/1-c maddesine göre “bir ticari senedin cari hesaba kaydı, bedelinin alınmış olması hâlinde geçerli olmak şartıyla yapılmış sayılır”. Çek keşide edilmesi ifa yerine değil ifa uğruna edim yükü doğurduğundan tek başına ödeme olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla çek bedeli ödenmediği sürece ifa gerçekleşmiş olmaz. Bahsi geçen çek dava dışı temlik edene 31/05/2016 tarihinde verilmiş ise de çekin 31/10/2016 tarihli olup, temlik sözleşmesinin yapıldığı tarihte çek henüz ödenmediğinden temlik tarihi itibariyle davalının temlik eden borcu hesaplanırken borç bakiyesine henüz ödenmemiş olan çek bedeli 50.000-TL’nin de ilave edilmesi gerekmektedir. Bu durumda davalının cari hesap ekstresinde temlik günü kayıtlı olan 16.595,15-TL’ye 50.000-TL’nin ilavesi ile temlik tarihinde davalının temlik eden firmaya borcunun 66.595-TL olduğu anlaşılmaktadır. Buna karşılık, davalı tarafından temlik eden lehine keşide edilen ve 31/05/2016 tarihinde temlik edene teslim edilen 31/10/2016 keşide tarihli çekin, sonrasında davacıya, davacı tarafından ise … A.Ş. isimli firmaya ciro edildiği, dolayısıyla davacının ciro zincirinde yer aldığı görülmektedir. Ancak dosyada bahsi geçen çekin ödenip ödenmediği ile ilgili bir bilgi bulunmamakta olup bu husus mahkemece de araştırılmamış, 31/10/2016 tarihli çekin alacaktan düşülmesi gerekip gerekmediği incelenmemiştir. Diğer yandan davalı, dava dışı temlik edene, temlik sözleşmesinden sonra 06/09/2016 tarihinde 13/01/2017 tarihli 50.000-TL bedelli ikinci çeki verdiğini belirtmekte olup teslime ilişkin tahsilat makbuzu da ibraz edilmiştir. Bahsi geçen bu çekin de ödenip ödenmediği, ciro zincirinde davacının yer alıp almadığı dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Bu durumda mahkemece HMK’nın 31. maddesi gereğince hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü çerçevesinde her iki çekin de ödenip ödenmediği araştırılarak çekin arkalı-önlü görüntüsünün getirtilmesi, temlik eden firmaya sonradan verilen 13/01/2017 keşide tarihli çekin düzenlenme amacının davalıdan sorulmak suretiyle açıklattırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmekle başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılarak, davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, davacının istinaf başvurusunun şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/10/2019 Tarih 2017/965 Esas – 2019/841 Karar sayılı hükmün HMK.’nın 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine” Davacının istinaf başvurusunun incelenmesine yer olmadığına, Davacı tarafından yatırılan 44,40-TL peşin istinaf karar harcı ile davalı tarafından yatırılan 852-TL (nispi) peşin istinaf karar harcının talep halinde kendilerine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.20/10/2022