Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/213 E. 2022/825 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/213
KARAR NO: 2022/825
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/02/2019
NUMARASI: 2014/316 Esas 2019/214 Karar
DAVA: Tazminat
KARŞI DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/06/2022
Asıl ve karşı davanın reddine ilişkin kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
ASIL DAVA: Davacı vekili, müvekkili … Tic. Ltd. Şti.’nin merkezi ABD’de bulunan … Ltd. Şti’nin Türkiye Mümessili ve Ana lisansörü olduğunu, 19/07/2002 tarihinde “mini hasar hizmetlerinin” pazarlanması gayesiyle davalı … A.Ş. ile münhasırlık içeren “… İşbirliği Protokolü”nün imzalandığını, protokolde davalı … Hiz. A.Ş.’nin müvekkili lehine münhasıran mini hasar hizmetlerinin pazarlama hizmetini yürüteceğini, davalıya para tahsilatı yetkisi verilmemesine rağmen davalının müvekkili adına para tahsilatı yaptığını, davalı … A.Ş.’nin kasko poliçeleri kapsamında mini onarımlar için kendisine başvuruda bulunan müşterileri davacı … Tic. Ltd. Şti.’ne bildirmediğinin tespiti üzerine dava dışı … Sigorta A.Ş.’ne ihtarname çekildiğini, verilen şifahi cevapta kasko poliçelerinde mini hasar onarımının bulunduğunun beyan edildiğini, dolayısıyla dava dışı birlik … Sigorta A.Ş.’nin 2002-2006 yıllarına ait sigorta poliçelerinin incelenmesinin neticesinde … Markasına ait mini onarım hizmetlerine de yer verildiğinin görüleceği, dava dışı … Sigorta A.Ş.’ne davacı …Ltd. Şti. tarafından satılmadığı ve para tahsilatı da yapılmadığı anlaşılan işlerle ilgili olarak davalı … A.Ş.’nin yetkisiz para tahsilatı yaptığını,tahsilatları müvekkiline bildirmediğini, aynı şekilde dava dışı … Sigorta A.Ş.’nin 2002-2006 yıllarına ait poliçeleri de incelendiğinde davacıya ait hizmetlerin kasko poliçeleri kapsamında satıldığının anlaşılacağını, davalı tarafından sigorta şirketlerine satılan ve yetkisiz şekilde tahsilat yapılan hizmetlerden dolayı davacının zarara uğradığını ve tazmini için bu davayı açtıklarını, davacının uğradığı 80.000-TL’lik maddi zararın kısmi dava olarak 7.500-TL’sinin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir. Davacı vekili 15/05/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile; 6100 Sayılı HMK’nın yürürlüğe girmesinden önce açtıkları alacak davasını belirsiz alacak davasına dönüştürdüklerini, bedel artırım talebini içeren ıslah dilekçelerini sunmak ve eksik harcı yatırmak üzere süre verilmesini talep etmiştir.
ASIL DAVADA CEVAP: Davalı vekili, dava konusu 19/07/2002 tarihli sözleşmenin 01/08/2003 tarihi itibariyle kendiliğinden son bulduğunu, bu tarihten sonraki ilişkilerin sözleşme kapsamı dışında kaldığını, davacı tarafın talebinin 5 yıllık zamanaşımı süresi yönünden, 1 ve 3 yıllık zamanaşımı süreleri yönünden reddi gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin sona ermesinden sonra da her bir hizmet için fatura karşılığı ödeme yapmak suretiyle ticari ilişkinin devam ettiğini, davacının hizmet alanı ile ilgili olarak kendisine müracaat eden veya kendisinin organize ettiği her bir müşteri için davalının davacıdan hizmet talep ettiğini, karşılığını ödediğini, taraflar arasında akdedilen sözleşmede davacının hizmet paketleri konusunda aktif pazarlama yapmayacağını kabul ve taahhüt ettiğini, sözleşmenin 5. paragrafının davacı tarafça açıkca kabul edildiğini, taahhüt altına girenin davacı şirket olduğunu, davalı şirketin sözleşme konusunu münhasıran davacı şirkete yönlendirme zorunluluğunun bulunmadığını, davalı şirketin hizmet paketlerinin satışında serbestçe hareket edebileceğine ilişkin hükmün yoruma ihtiyaç bırakmadığını, davacının tazminat talebinin açıklayabilmesi için öncelikle zararın varlığını kanıtlaması gerektiğini, davalı şirketin dava dilekçesinde iddia edilen şekilde sigorta şirketleri ile olan ilişkisi nedeniyle davacıya karşı hiçbir taahhüdünün bulunmadığını, gerek sözleşmeye gerekse de taraflar arasındaki ilişkiye göre davalı şirketin davacı şirkete müşterilerini açıklama tüm müşterilerine mini hasar hizmetini yönlendirme zorunluluğu olmadığını, davanın zamanaşımı nedeniyle ve esas yönünden reddine karar verilmesini savunmuştur.
KARŞI DAVA: Davalı- karşı davacı vekili, taraflar arasında 19/07/2002 tarihinde imzalanan sözleşme ile 01/08/2002 tarihinde başlayıp 01/08/2003 tarihinde son bulan ve bu tarihten sonra da 2005 senesine kadar fiilen devam eden ticari ilişkide, davalı- karşı davacı şirketin davacı-karşı davalı şirkete yönlendireceği müşterilerine mini hasar hizmeti verileceğini, verilen her hizmet karşılığında fatura karşılığı ödeme yapılacağını, 01/08/2003 tarihli sözleşme konusu ilişki 2005 yılına kadar sözlü mutabakat uyarınca devam ettiğini, taraflar arasında ilk baştan beri var olan fiili uygulama davacı- karşı davalının verdiği bir hizmeti faturalandırması, karşı davacının da fatura bedelini ödemesi gerektiğini, davacının ,davalı- karşı davacı şirketin asistan hizmeti verdiği … Sigorta A.Ş. ve … Sigorta A.Ş.’ne yaptığı girişimleri neticesinde, sigorta şirketleri davalı- karşı davacı ile olan sözleşmelerini feshettiklerini, davacı- karşı davalının … Sigorta A.Ş. ve … Sigorta A.Ş.’ye Ankara … Noterliği’nden 07/07/2005 tarih, … ve … yevmiye sayılı ihtarnameler gönderdiğini, ihtarnamenin sözleşmeye dayanmadığını, davacı- karşı davalı şirketin hizmet vermek zorunda olduğu ancak yapmadığı bütün hizmetleri davalı- karşı davacının yapmak zorunda kaldığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile karşı davanın kabulü ile belirsiz alacak davası ile 10.000-TL maddi, 50.000-TL manevi tazminatın karşı dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi işletilerek karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
KARŞI DAVADA CEVAP: Davacı- karşı davalı vekili, verdiği cevap süresinde olmadığından HMK m.128 kapsamında iddia olunan vakıaları inkar etmiş sayılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, tarafların zaman aşımı def’i, taraflar arasındaki ilişkinin 2005 yılına kadar devam ettiğinin tarafların kabulünde olduğu ve sözleşmeden kaynaklı ihtilafta zamanaşımı süresinin dolmadığı gerekçesi reddedilmiştir. Asıl davada; davalı- karşı davacı tarafından, taraflar arasındaki sözleşmenin sona ermesinden sonra da her bir hizmet için fatura karşılığı ödeme yapmak suretiyle ticari ilişkinin devam ettiği, davacının hizmet alanı ile ilgili olarak kendisine müracaat eden veya kendisinin organize ettiği her bir müşteri için davalının davacıdan hizmet talep ettiği, karşılığını ödediği, taraflar arasında akdedilen sözleşmede davacının hizmet paketleri konusunda aktif pazarlama yapmayacağını kabul ve taahhüt ettiği, davalı şirketin sözleşme konusu hizmeti münhasıran davacı şirkete yönlendirme zorunluluğunun bulunmadığı, davalı şirketin dava dilekçesinde iddia edilen şekilde sigorta şirketleri ile olan ilişkisi nedeniyle davacıya karşı hiçbir taahhüdünün bulunmadığı, gerek sözleşmeye gerekse de taraflar arasındaki ilişkiye göre davalı şirketin davacı şirkete müşterilerini açıklama tüm müşterilerine mini hasar hizmetini yönlendirme zorunluluğu olmadığı ve maddi zarar iddiasının ispatlanamadığı gerekçesi ile asıl davanın reddine karar verilmiştir. Karşı dava yönünden; … şirketinin 19/07/2002 tarihli protokolün 2. ve 6. maddesinde yer alan taahhüt ve yükümlülüklerini ihlal ettiği ve bu ihlal nedeniyle ve …’in … tarafından verilmesi gerektiği halde verilmemiş onarım hizmeti nedeniyle kendisinin bu hizmetleri yapmasından dolayı yaptığı giderlerden kaynaklı uğradığı maddi zararını ispatlayamadığından yine davacı tarafın dava dışı sigorta şirketlerine yönelik çektiği ihtarnamelerin veya salt sözleşmeye aykırı hareketin tek başına davalı- karşı davacının ticari itibarını zedeleyeceği anlamına gelmeyeceğinden ve davalı-karşı davacı tarafın davacı- karşı davalının eyleminden dolayı maddi zarara uğradığının ispatlanamadığı,taraflar arasındaki protokol kapsamında davacı- karşı davalı tarafın davalı- karşı davacı şirketin ticari itibarını zedeleyecek nitelikte bir eyleminin bulunmaması ve davalı- karşı davacı şirketin manevi zararının ve manevi tazminat koşullarının oluştuğuna dair dosya kapsamı itibariyle yeterli delil bulunmadığı gerekçesi ile karşı davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davacı/ karşı davalı vekili; müvekkilinin 11 yıldır hakkına erişemediğini, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini,gerekçede yer alan değerlendirmelerin dosyaya giren tüm bilirkişi raporlarındaki belirlemelerin tam aksine olduğunu, 08/09/2011 tarihli bilirkişi raporunun iddialarını net bir şekilde tespit ettiğini, davalı şirket, davacı şirket tarafından verilen mini onarım hizmetinin pazarlamasını yürüttüğünden, aralarındaki anlaşma doğrultusunda, sigorta şirketlerinden aldığı primi, müvekkiline aktarması gerektiğinin tespit edildiğini, sigorta şirketlerince yapılan ödemelerin hizmet karşılığı olduğunu, hizmetin ise müvekkili tarafından verildiğinin tartışmasız olduğunu, elde edilecek gelirin miktarı ve büyüklüğü belli olmadığından davalı / karşı davacı şirkete ödenecek komisyon miktarı (Tellaliye) protokol’ün imzalandığı tarihte belirlenmediğini, hangi sigorta şirketleri ile ”… Mini Hasar servisi” ürünü ile ilgili sözleşme yapılacağı anlaşıldıktan sonra ve ancak sigorta şirketi ile anlaşma imzalamadan hemen önce, yapılması uygun olacak, ek protokollerle komisyon (tellaliye) ücretinin belirlenmesinin TTK 103 madde kapsamında kararlaştırıldığını, davalı/karşı davacının protokolün 6.maddesini ihlal ederek tahsil ettiği primleri müvekkili şirkete aktarmadığını, müvekkilinin bilgisi olmadan bir takım sözleşmeler imzaladığını, davalı tarafından sunulan 17 adet faturanın müvekkiline ödenen toplam tutarı göstermediğini, bunların belirli mini hasar teminat kapsamının üstüne çıkan, limit aşımı miktarlarına istinaden kesilen faturalar olduğunu, davalı şirketin, yetkisi olmadan ve müvekkilinin adını kullanarak üçüncü kişiler ile yaptığı sözleşmelerden haksız olarak gelir elde ettiğini, karşı davanın reddine yönelik ilamın onanmasını, asıl davanın reddine yönelik ilamın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davalı/ karşı davacı vekili; asıl dava yönünden esas yönünden haksız ve mesnetsiz bulunan davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, karşı dava yönünden karşı davalının gerçek dışı ve yersiz itham ve isnatlarda bulunduğunu, haksız rekabet teşkil eden kötüniyetli eylemlerini devam ettirdiğini, bunun sonucunda müvekkili şirketin ticari ilişki içerisinde olduğu her iki sigorta şirketinin de sözleşmeleri feshettiğini, müvekkili şirketin ticari itibarının zedelendiğini, maddi ve manevi zarara uğradığını,karşı davalının müvekkili şirketi haberdar etmeden doğrudan bazı sigorta şirketlerine aktif pazarlama yaptığını, oysaki 19/07/2002 tarihli protokolde hizmet paketleri konusunda aktif pazarlama yapmayacağını kabul ve taahhüt ettiğini, manevi tazminata ilişkin vekalet ücretinin hatalı olduğunu, hükmedilmesi halinde maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğini, asıl dava yönünden davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddine, karşı dava yönünden davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Asıl Dava; taraflar arasındaki ticari tellallık sözleşmesi uyarınca; davalının, dava dışı sigorta şirketlerinden para tahsil yetkisi olmadığı halde, kasko poliçe başvurularını alıp davacıya bildirmediği ve davacıya ödenmesi gereken paraları tahsil ettiğine dair davacı iddiası ile; davacının 800.000-TL maddi zararının 7.500-TL’sinin kısmi dava olarak dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tazmini istemine ilişkindir. Karşı Dava; karşı davacı tarafından dava dışı sigorta şirketlerine verilen, davacıdan alınan mini hasar hizmetleri lisans tanıtımı, pazarlaması işlemleri ile birlikte karşı davacının sözleşme haricinde asistanslık destek yardım işlerinin, hizmet verilen dava dışı sigorta şirketlerine karşı davalı tarafından gönderilen ihtarnameler neticesinde sona erdirilmesi, karşı davalının aktif pazarlama yapması sonucunda kazançtan mahrum kaldıkları ve haksız rekabetin bulunduğu iddiası ile; haksız rekabetin tesbiti ile 10.000-TL maddi zararın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tazmini istemi ile, ticari itibarın zedelendiği iddiası ile; 50.000-TL manevi tazminatın tahsiline ilişkindir. Taraflar arasındaki 19.07.2002 tarihli 1 yıllık sözleşmenin 01.08.2003 tarihinde sona erdiği ancak taraflar arasındaki ticari faaliyet sürecinin 22.09.2005 de sona erdiği gözetilerek ve asıl ve karşı dava tarihleri göz önüne alındığında uyuşmazlığın çözümü, 6103 Sayılı Kanunun 2.maddesi uyarınca 6762 sayılı eTTK hükümleri ile 818 sayılı eBK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Sözleşmenin kurulduğu tarih itibarı ile yürürlükte bulunan eTTK’nın 100’ncü maddesinde ticaret işleri tellallıgı, “Taraflardan hiçbirine ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya müstahdem yahut acente gibi bir sıfatla daimi bir surette bağlı olmaksızın, ücret karşılığında, ticari işlere mütaallik mukavelelerin akdi hususunda taraflar arasında aracılık yapmayı meslek edinen kimse” olarak tanımlanmıştır. Davacı- karşı davalının ana lisansörü ve mümessili olduğu … & … markası hizmetlerinden mini hasar hizmetlerinin, dava dışı … Sigorta AŞ ve … (…) Sigorta AŞ’ye tanıtımı ve pazarlanmasının 19.07.2002- 01.08.2003 tarihli sözleşme ile davalı- karşı davacı tarafından üstlenildiği ve taraflar arasındaki ticari ilişkinin 22.09.2005 tarihine kadar fiilen devam ettiği çekişmesizdir. Davalı- karşı davacı tarafından, müşterilere adı geçen sigorta şirketlerince düzenlenen kasko sigorta poliçelerinde risk gerçekleştiğinde … markası ile sunulan mini hasar onarım hizmetinin sağlanacağı taahhüt edilmiştir.Davacının talebi dosyaya sunulan protokole dayandırdığı prim alacağına ilişkin olup, dava BK’nın 125.maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımına tabii olduğundan davalı karşı davacı vekilinin asıl davanın zamanaşımına uğradığına yönelik istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Taraflar arasında ki ticari ilişkinin , davalı tarafından sigorta şirketlerine pazarlaması yapılan davacıya ait hizmet paketinin düzenlenen poliçe bazında tahakkuk eden priminin davalı tarafından tahsil edildiği, davacının hizmet bedelinin de davacıya (onarım bedelleri) davalı tarafından ödendiği ,taraflarca sözleşme hükümlerinin bu şekilde yorumlanıp uygulandığı; davacının verdiği onarım hizmetinin bedelini davalıdan aldığı da şüphesizdir. Asıl davada; davacı taraf her ne kadar davalı tarafın yetkisi olmadığı halde davacı adına para tahsili yaptığını bu nedenle zarara uğradığını iddia etmiş ise de; protokl ile davacı, pazarlama yetkisini davalıya verdiği açık olup, davalının dava dışı kişilerden tahsil ettiği bütün primleri davacıya aktaracağı hususunda bir sözleşme hükmü bulunmamaktadır. Davalı- karşı davacının işlevi davacının ürününün pazarlanması olup, poliçede hasar halinde verileceği taahhüt edilen mini onarım hizmetinin her poliçede verilmesi sözkonusu olmayıp hasarın gerçekleştiği hallerde davacıdan mini onarım hizmeti alındığı anlaşılmaktadır.Onarım hizmeti veren davacının hizmet verdiği hallerde bedelini alacağı ve aldığı hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Onarım hizmeti vermediği hallerde de bir ücret talep ediyorsa işin doğası gereği , bunun sözleşmede açıkça kararlaştırılması gerekmektedir. Davalı-karşı davacı hasar hallerinde hasara uğrayan araçlara mini onarım hizmeti vereceğini sigorta şirketine taahhüt etmiş,sigorta şirketi de hasar halinde mini onarım hizmetinin poliçeye dahil olduğunu sigortalı müşterisine taahhüt etmişlerdir.Davalı şirket, sigorta şirketlerine davacının aracılığı ve taahhüdüyle hizmeti vermiş,davacı-karşı davalıya aldığı hizmetin bedelini bu bedelden karşılayarak ödemiş, böylelikle sigorta şirketi ,sigortalı ,davacı ve davalı arasında devam eden bir organizasyon gerektiren bir ilişki sağlanmıştır.Davacı ; davalıya karşı taahhüt ettiği hizmetin bedelini de aldığına göre sigorta şirketinden davalının aldığı ücretlerin bir kısmını daha talep hakkının bulunmadığı açıktır. Aksinin kabulü davalı-karşı davacının gelir elde etmeden bu organizasyonda yer aldığının kabulüne yol açacaktır.Davacının da verdiği onarım hizmetinin karşılığını aldığı ,daha çok müşteri kitlesine ulaşmayı amaçlayarak bu organizasyona dahil olduğu anlaşılmaktadır.Ticari ilişki ve protokol hükmü değerlendirildiğinde bilirkişi raporlarında yapılan zarar hesaplarının da hukuki bir kıymeti bulunmamaktadır. Bilirkişilerce yapılan hesaplamaların da çelişki teşkil ettiğinden söz edilemeyeceğinden davacı -karşı davalı vekilinin asıl davanın reddine ilişkin hükme yönelik istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Karşı davada; karşı davacı tarafından sözleşme sonlandıktan sonra karşı davalı tarafından verilmeyen ancak sigorta şirketlerine taahhüdü bulunduğundan başka hizmet verenlerden temin edilen onarım hizmeti nedeniyle uğradığı zararını tazmini ile davacının pazarlama yasağını ihlal etmesi iddiasına dayalı maddi tazminat talep edilmiştir. Karşı davacı;karşı davalıdan almadığı başkalarından almak zorunda kaldığı hizmetin bedelini ödediğini ileri sürmemektedir. Karşı davacı tarafından ;karşı davalının üçüncü kişilerden daha fazla bir bedelle bu hizmetin sağlandığı, davacının ihlali nedeniyle kazanç kaybına uğradığı ise belirlenememiştir. Karşı davada; karşı davaya cevap dilekçesinin süresinde olmadığı gözetilerek süresinde ileri sürülmeyen zamanaşımı defiinin reddine karar verilmesi sonuca etkili görülmemiştir. Karşı davacı ;karşı davalının sigorta şirketlerine çektiği ihtarnameler nedeniyle sözleşmelerin fesih edildiğini ,maddi ve manevi zarara uğradığını da ileri sürmüştür.Gereksiz yere incitici beyan, içeriği doğru olmakla birlikte ölçüsüz bir şekilde ve amacını aşarak kişi, faaliyetleri, iş ürünleri vb. hakkında olumsuz intiba yaratan açıklamalardır. Gereksiz yere incitici beyanlar, amacını aşan değer yargılarını ifade etmektedir. Amacın aşılmasıyla birlikte gerçek dahi olsa açıklamalar, gerçek dışı veya gerçeğe uymayan, gerçekle bağdaşmayan veya gerçeğe ters hâle gelmektedir. Zira burada gerçek olmasına rağmen açıklama amacını aşan bir durum ortaya çıktığından bu açıklama (beyan) gereksiz yere incitici olmaktadır. Somut olayın özelliklerine göre genel olarak toplumda ve özellikle hedef alınan muhatabın algılama seviyesi dikkate alındığında gerçek dahi olsa teamülün kabul ettiği tolerans sınırı aşılması halinde açıklama; TTK’nın 55/(1)-a-1 maddesi gereğince haksız rekabet teşkil edecektir. Bir açıklamanın “yanlış” olup olmadığı tespit edilirken yegâne ölçüt gerçekle bağdaşıp bağdaşmadığı iken, “yanıltıcı” olup olmadığı veya “gereksiz yere incitici” olup olmadığı tespit edilirken kullanılacak ölçüt açıklamanın orta yetenekteki olağan muhatabıdır. Bir açıklamanın belirli kişi veya kişiler tarafından ne şekilde algılandığı değil, açıklamanın orta yetenekteki olağan muhatabının algılama şekli önemlidir (YHGK’nın 2017/2475Esas- 2021/246Karar sayılı 11.3.2021 tarihli emsal ilamı). Haksız rekabet iddiaları bakımından karşı davalı tarafından üçüncü şahıs sigorta şirketlerine gönderilen ihtarnameler içeriğinin gereksiz yere incitici beyan olup olmadığının üzerinde durulmalıdır. Somut olayda, karşı davacı, karşı davalının kendi müşterilerine gönderdiği bildirimlerde kendisi hakkında yanıltıcı ve güven sarsıcı ifadelerde bulunduğunu böylece haksız rekabette bulunduğunu iddia etmiştir. Karşı davalının, dava dışı sigorta şirketlerine gönderdiği7 temmuz 2005 tarihli ihtarnamelerde kasko poliçelerinde yer alan … Mini Hasar Servisi’nin poliçe teminatı kapsamına alınabilmesi için kendisi ile doğrudan imzalanmış bir sözleşmenin bulunmadığını,anılan servis hizmetlerinin alınması için karşı davacı ile sözleşme imzalanıp imzalanmadığının ,imzalanmış ise hangi şart ve sürelerle imzalandığı,ne miktar ödeme yapıldığı hususlarında bilgi istendiği,aksi halde uğradıkları ve uğrayacağı zararların tazmini talebinde bulunacağını bildirmiştir. Bu ihtarnameden sonra … Sigorta AŞ ;2 ağustos 2005 tarihli ihtar ile ; mini onarım hizmeti taahhüt edildiği halde verilmediğinden sözleşmenin fesih edildiği, … tarafından teşide edilen 7.7.2005 tarihli ihtarın ekli gönderildiği,ihtarnamede muhatabın lisansı olmadan şirketimizle sözleşme imzaladığını ,kendilerini aldattığını gösterdiği belirtilerek ,tebliğden itibaren 3 gün içinde lisansınızın olup olmadığının bildirilmesini istenildiği anlaşılmaktadır. Görüldüğü üzere davacı tarafından keşide edilen ihtarname muhatabı sigorta şirketi tarafından karşı davacının yetkisi olmadan kendileriyle sözleşme imzalandığı , aldatıldıkları yönünde algılanmıştır.Oysa ki protokolün süresi bitmesine rağmen taraflarca uygulanmaya devam edilen bir ticari ilişki mevcut olduğu halde ,karşı davalı keşide ettiği ihtarlar ile , sigorta şirketlerine karşı davacı ile aralarında sözleşme olmadığı imasında bulunduğu, ihtarnamelerde kasko poliçelerinde yer alan … ‘nin poliçe teminatı kapsamına alınabilmesi için kendisi ile imzalanmış bir sözleşmenin bulunmadığını ne şekilde onarım hizmetinin müşterilere satıldığının sorulduğu belirlenmiştir. Karşı davalının keşide ettiği ihtarlar ile karşı davacının faaliyetleri hakkında eTTK 57/1.maddesi uyarınca başkalarını veya onların emtiasını ,iş mahsullerini ,faaliyetleri yahut ticari işlerini yanlış,yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici beyanlarla kötülemek fiilini teşkil ettiği sonucuna varılmaktadır. Karşı davacının sözleşmenin fiilen sonlandığı süreçte; taahhüt edilen hizmetin verilmediği, kendi imkanları ile hizmet vermek durumunda kalındığı,bu hizmeti verirken karşı davalıya ödeyeceği bedelden daha fazlasını ödeyerek zarara uğradığı ise belirlenememiştir.Karşı davacı haksız rekabet eylemleri ve taahhüt ettiği hizmetin verilmemesi nedeniyle maddi tazminat isteminde bulunmuş ,iki ayrı talebi bulunduğu halde taleplerini ayrıştırmamış olduğundan maddi tazminat talebinin her bir kalem için eşit oranda istendiğinin kabulü gerekir. Karşı davalının eTTK 57/1 maddesine uygun eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğinin kabulü gerektiğinden , … Sigorta AŞ tarafından karşı davacının sözleşmesinin fesih edildiği gözönüne alınarak 5.000-TL maddi zarara uğradığının kabulü gerekmektedir. Karşı davalının haksız rekabet eylemi sabit olduğundan ,karşı davacının kişilik haklarına saldırı niteliğindeki haksız rekabet nedeniyle karşı davacının maddi zararı yanında manevi zarara uğradığının da kabulü gerekir.karşı davacı yararına hükmedilecek 20.000-TL manevi zararı giderebileceği kanatine varıldığından karşı davanın manevi tazminat bakımından kısmen kabulüne karar verilmiştir. Açıklanan nedenlerle; davacı -karşı davalı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden reddine , davalı- karşı davacı vekilinin haksız rekabet nedeni ile maddi tazminat ile manevi tazminat talebine ilişkin istinaf nedeni bu şekli ile yerinde görülmüş ancak hata/ eksiklik nedeniyle yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılarak; karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı- karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı- karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/316 Esas 2019/214 Karar sayılı ve 19.02.2019 tarihli hükmünün, HMK’nın 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “A-Asıl Davanın reddine, B-Karşı Davada; maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne; 5.000-TL maddi tazminatın karşı dava tarihi olan 06.03.2009 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi işletilerek davacı/karşı davalı … ltd….den tahsiliyle karşı davacı-davalı …AŞ ye ödenmesine,fazlaya dair maddi tazminat isteminin reddine Manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne; 20.000-TL manevi tazminatın karşı dava tarihi olan 06.03.2009 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi işletilerek davacı/karşı davalıdan tahsiliyle davalı/karşı davacıya ödenmesine, fazlaya dair manevi tazminat istemin reddine, ” İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; Asıl dava yönünden; alınması gereken 80,70-TL maktu karar harcının peşin alınan 101,30-TL harçtan mahsubu ile artan 20,60-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı-karşı davalıya iadesine, Davacı-karşı davalı tarafça asıl davanın yargılaması sırasında yapılan yargı giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Davalı-karşı davacı lehine AAÜT uyarınca hesaplanan 2.725-TL vekalet ücretinin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine, Birleşen dava yönünden; alınması gereken 1.707,75-TL nispi karar ve ilam harcından yatırılan 810-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 897,75-TL’nin karşı davalı-davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Davalı-karşı davacı tarafından yatırılan 810-TL peşin harcın davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine, Davalı-karşı davacı tarafından yapılan 500-TL bilirkişi ücreti, 118-TL posta masrafı olmak üzere 518-TL posta masrafının karşı davanın kabulü oranında hesaplanan 216-TL’sinin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine, bakiye kısmın davalı-karşı davacı üzerinde bırakılmasına, Maddi tazminat bakımından davanın kabul edilen kısmı üzerinden davalı-karşı davacı vekili için takdir olunan 5.000-TL vekalet ücretinin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine, Maddi tazminat bakımından davanın reddedilen kısmı üzerinden davacı-karşı davalı vekili için takdir olunan 5.000-TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine, Manevi tazminat bakımından davanın kabul edilen kısmı üzerinden davalı-karşı davacı vekili için takdir olunan 5.100-TL vekalet ücretinin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine, Manevi tazminat bakımından davanın reddedilen kısmı üzerinden davacı-karşı davalı vekili için takdir olunan 5.100-TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından davacı-karşı davalı tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30-TL harcın davacı-karşı davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davalı-karşı davacı tarafından yatırılan 54,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı-karşı davalı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.02/06/2022