Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/195 E. 2022/1473 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/195
KARAR NO: 2022/1473
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/11/2019
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/10/2022
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın davacı ve davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirketin, davalı …’in distribütörlüğünü yaptığı … marka, … plakalı otomobili davalı satıcıdan 06/12/2010 tarihinde satın aldığını, aracın alındığı tarihten itibaren tüm bakım ve onarımlarının yetkili servislerde yaptırıldığını, aracın 116.984 kilometredeyken 04/10/2017 tarihinde otoyolda yaklaşık 90-100 km hızda ilerlerken hiçbir arıza mesajı vermeden birden yavaşladığını ve sonrasında ise tamamen durduğunu, dava dışı … servisi ile yapılan yazışmada, müvekkiline ön kontrolde turbo içerisinde oluşan deformasyon sebebi ile motor içerisinde bir hasar oluşumunun söz konusu olduğunun, bu hasar durumunun tespiti için müvekkilinin onayı üzerine otomobilin silindir kapağının sökülerek motor içindeki hasar tespit işleminin gerçekleştirileceğinin bildirildiğini, daha sonra dava dışı servisin 23/10/2017 tarihinde müvekili şirkete gönderdiği motor hasarı ile ilgili tespit yazısında, yüksek basınç turbosunun milinin dağılıp hava kanatlarının parçalanması sonucu kopan metal parçalar ile birlikte sisteme yağ basması sonucu motorla sıvı kilitlenmesine ve hasara yol açtığının bildirildiğini, bu arızadan yaklaşık bir yıl önce de turbo arızası nedeniyle yetkili servise götürüldüğünü, ancak onarıma rağmen arızaların devam ettiğini, 13.10.2017 ve 24/10/2017 tarihli ihtarnameler ile davalı satıcıya ve aracın işlem gördüğü diğer yetkili servislere ayıp ihbarında bulunduklarını, İstanbul Anadolu 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/113 D.İş sayılı dosyası üzerinden aldırılan bilirkişi raporunda, oluşan hasarın fabrikasyon hatası olduğunun tespit edildiğini, araçtaki arızanın ücretsiz yapılamayacağının davalı tarafça bildirilmesi üzerine müvekkili şirketin aracın motorunu yetkili serviste değiştirterek 85.308,21-TL onarım bedeli ödediğini, aracın satışından sonra 10 yıllık kullanım ömrü içinde meydana gelen arıza nedeniyle ayıplı ifanın söz konusu olduğunu, meydana gelen arıza gizli ayıp niteliğinde bulunduğundan, davalıların onarım bedelinden sorumlu olduğunu, ayrıca araçtaki birçok parçanın değişimi nedeniyle değer kaybı oluştuğunu belirterek, 85.308,21-TL onarım bedeli ile 100-TL değer kaybının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili 26/03/2019 tarihli dilekçesiyle, değer kaybından kaynaklanan alacak istemini 19.900-TL artırarak 20.000-TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; aracın 06.12.2010 tarihinde satışının yapıldığını, davanın ise 21.12.2017 tarihinde açıldığını, TBK’nın 231. maddesinde düzenlenmiş olan 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, bu bakımdan ağır kusur veya iğfal halinin de söz konusu olmadığını ve 2 yıllık garanti süresinin de dolmuş olduğunu, bu nedenle davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin gerektiğini, davacının süresinde ayıp ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediğini, yasada öngörülen 2 ve 8 günlük ayıp bildirim sürelerine uyulmadığını, dava konusu aracın kullanım ömrünün 10 yıl olduğunu, aracın 116.984 km ve 8 yaşında olması nedeniyle kullanım ömrünün sonuna yaklaştığını, araçta üretimden kaynaklanan ve hukuken ayıp olarak nitelendirilecek bir kusurun bulunmadığını, aracın kilometresi dikkate alındığında gizli ayıplı bir aracın yıllar boyunca sorunsuz kullanılmasının mümkün olmadığını, aracın motor değişimini yapan şirketin müvekkilleri olmadığını, araçta meydana gelen şikayetlerin üretimden kaynaklanmamakla birlikte kullanım hatasına dayanmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, dava konusu araçta müdahale edilerek giderilmeyen bir arızanın olmadığını, müvekkilinin yokluğunda yapılan delil tespitine ilişkin raporun hükme esas alınamayacağını, aracın motorunun değişiminin kullanım ömrünü artırması nedeniyle araçta değer kaybı olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacı şirketin dava konusu aracı davalı satıcıdan 06/12/2010 tarihinde satın aldığı, aracın 116.984 km’deyken 04/10/2017 tarihinde arızalandığı, araçta turbo içerisinde oluşan deformasyon sebebi ile motor içerisinde bir hasar oluşumunun söz konusu olduğunun yetkili servis tarafından ön kontrol ile bildirildiği, davacı tarafça 13/10/2017 ve 24/10/2017 tarihli ihtarnameler ile ayıp ihbarında bulunduğu, aracın turbo ünitesinin arızalandığı ve bu arıza nedeniyle motor arızasının geliştiği, dava konusu araçta meydana gelen arızanın kullanım hatasından kaynaklanmayan, imalat hatasına dayalı olup, gelişen arıza devamında motor arızasına yol açarak araçtan yararlanmayı ortadan kaldıran önemli nitelikte arızalardan olduğu, ayıbın gizli ayıp niteliğinde bulunduğu, yetkili servis tarafından düzenlenen 30/11/2017 tarihli faturada aracın onarım bedelinin KDV dahil 85.308,21-TL olarak belirtildiği, dava konusu aracın motor değişimi ile motorun revizyon ömrüne kadar olan kullanım mesafesi tekrar yeni motor şartlarına uzadığı göz önüne alındığında, aracın onarımı için yapılan masraftan, araç malikinin motor değişimi nedeniyle elde ettiği faydanın düşülmesi gerektiği hususu göz önüne alınarak onarım zararından 116.984 km kullanım mesafesine karşılık gelen ve motor yenilemenin davacı payına düşen kısmı tenzil edilmesi ile gerçek zararın 65.348,82-TL olduğu, aracın motor arızası nedeniyle meydana gelen değer kaybının 20.000-TL olduğu, davalıların müteselsilen 65.348,82-TL onarım zararı ve 20.000-TL değer kaybı alacağından sorumlu olduğu, ancak kısa kararda sehven değer değer kaybı yönünden hüküm kurulmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 65.348,82-TL onarım zararının dava tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; mahkemece, aracın onarımından dolayı değişen parçanın araca sağladığı fayda gözetilerek onarım bedelinden indirim yapılması gerektiğini belirten bilirkişi raporları esas alınarak karar verilmesinin hatalı olduğunu, oysa mahkemenin HMK’nın 266. maddesi gereğince hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgi ile bu hususta karar verilebileceğini, bilirkişilerin bu konudaki tenkisinin yasal dayanağının bulunmadığını, bir an için bu mahsubun yapılmasına gerekçe gösterilen haksız zenginleşme ile kastın sebepsiz zenginleşme olduğu düşünülse dahi davada sebepsiz zenginleşme şartlarının oluşmadığını, dava konusu olayın davalıların gizli ayıplı ifasından kaynaklandığını, bu nedenle tenkis koşullarının oluşmadığını, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında da hasar halinde, hasar gören parçanın onarımı mümkün değilse veya eşdeğeri parça ile değiştirilme imkanı yok ise yenisi ile değiştirileceği, bu durumda taşıtta birim kıymet artışı meydana gelse dahi bu farkın tazminat miktarından indirilemeyeceğinin düzenlendiğini, ayrıca davalıların da tenkis talebinde bulunmadıklarını belirterek; kararın, onarım bedeline konu tenzilat ile kısmi redde konu olan kısmının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İstinaf yoluna başvuran davalılar vekili; dava konusu araçta herhangi bir ayıp bulunmamakta olup, bahsi geçen arızanın tamamen kullanım hatasından kaynaklandığını, dava konusu aracın dava tarihi itibariyle yaklaşık 8 yıldır kullanılmış ve keşif tarihi itibariyle 116.984 kilometrelik kullanıma konu edilmiş bir araç olduğunu, bu kapsamda değerlendirildiğinde davaya konu araçta meydana gelen arızanın, aracın yaşı, kilometresi ve kullanım şartlarına bağlı olarak meydana gelmesi muhtemel olup, anılan arızanın servis hizmetinden kaynaklandığını ortaya koyan bir durumun söz konusu olmadığını, dava konusu araçta müdahale edilip de giderilememiş bir arıza bulunmadığını, halihazırda kullanılmakla araçta gizli ayıbın varlığından söz edilemeyeceğini, mahkemece bilirkişi raporuna yönelik itirazları dikkate alınmadan karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi raporu hatalı olduğu gibi ayıbın orijinal parçalarla onarılarak giderildiğini, mahkemece hükme esas alınan delil tespit işlemi müvekkiline tebliğ edilmeden gerçekleştirilmiş olduğundan, söz konusu raporun da hükme esas alınamayacağını, aracın garanti süresi ve dolayısıyla zamanaşımı süresi dolmuş olduğundan, 8 yaş ve 110 bin km üzerindeki bir aracın ücretsiz onarılmasının mümkün olmadığını, 2 yıllık garanti süresi dolmuş olan aracın arızasının bu sebeple ücret karşılığı onarıldığını, aracın dava tarihi itibariyle 8 yaşında ve 116.984 km civarında yol kat etmiş bir araç olduğunu, ayıba ilişkin sorumluluk hükümleri uyarınca öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresi de geçmiş oluğu gibi, araçtaki arızanın hile ile gizlendiğine dair bir iddia ve delil de mevcut olmadığından, zamanaşımı süresinin uzamasının mümkün olmadığını, ayrıca arıza ayıplı satış ya da ayıplı servisten kaynaklanmadığından, onarım bedelinin araç sahibi davacı tarafından ödenmesinin gerektiğini, bu nedenle kararın hem garanti süresine hem de zamanaşımı süresine ilişkin düzenlemelere aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, tacirler arası satıma konu aracın ayıplı olduğu iddiasına dayalı olarak onarım bedeli ile araçta oluşan değer kaybının tahsili istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nun 23/1-c maddesi gereğince; malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı 2 gün içerisinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içerisinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda 6098 sayılı TBK’nun 223/2. maddesi uygulanır. TBK’nın 223. maddesine göre; alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir, bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır. Dava konusu aracın satış tarihi olan 06.12.2010 tarihi itibariyle zamanaşımı bakımından 6762 satılı TTK ve 818 sayılı BK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. 818 sayılı BK’nın 207. maddesinde, satılanın ayıbından kaynaklanan her türlü davanın, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile satılanın alıcıya tesliminden itibaren bir yıl sonra zamanaşımına uğrayacağı öngörülmüş olup, 6762 sayılı TTK’nın 25/4 maddesinde ise ticari satışlarda bu sürenin 6 ay olduğu hükme bağlanmıştır. 6098 sayılı TBK’nın 231. maddesinde ise bu süre iki yıl olarak düzenlenmiştir. 6101 sayılı TBK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 5/1. maddesinde; “Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri, eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam eder. Ancak, bu sürelerin henüz dolmamış kısmı, Türk Borçlar Kanununda öngörülen süreden uzun ise, yürürlüğünden başlayarak Türk Borçlar Kanununda öngörülen sürenin geçmesiyle, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi dolmuş olur.” şeklindedir. Somut olayda; dava konusu araç 6098 sayılı TBK ve 6102 sayılı TTK’nın yürürlük tarihi öncesi olan 06.12.2010 tarihinde davacıya satılarak teslim edilmiştir. Aracın garanti süresinin ise 2 yıl olduğu tarafların kabulündedir. Hükme esas alınan bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere, araçtaki turbo arızası ilk olarak 04.11.2016 ve 16.11.2016 tarihlerinde ortaya çıkmış olup, en son 13.10.2017 tarihinde yetkili servis tarafından süregelen turbo arızası nedeniyle motor değişiminin öngörüldüğü ve nihayetinde araç motorunun değiştirildiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafça ayıp ihbarı da 13.10.2017 tarihli ihtarname ile gerçekleştirilmiştir. Ayıbın kullanımla birlikte zaman içerisinde ortaya çıkan üretim kaynaklı olmasına ve davacı tarafça daha önce de arıza nedeniyle yetkili servise başvurulmasına göre, ayıp ihbarı süresindedir. Ancak davalılar vekilince yasal süresinde zamanaşımı defi ileri sürülmüştür. Aracın satış tarihi 06.12.2010 olduğuna göre, uygulanması gereken zamanaşımı süresi, 6762 sayılı TTK’nın 25/4 maddesi gereğince 6 aydır. 2 yıllık garanti süresi ile birlikte uygulanması gereken zamanaşımı süre sonu, 06.06.2013 tarihidir. Zamanaşımı süresi dolmadan 6098 sayılı TBK ve 6102 sayılı TTK yürürlüğe girmiş olup, zamanaşımı süresinin dolmamış kısmı da 6098 sayılı TBK’nın 231. maddesinde öngörülen 2 yıllık süreden azdır. İşbu dava ise 21.12.2017 tarihinde açılmış olmakla, dava zamanaşımına uğramıştır. Dava konusu edilen ayıp zamanaşımı süresi dolduktan sonra 2016 yılında ortaya çıkmış olup, davalı satıcının ağır kusurlu olduğu da davacı tarafça ispat edilememiştir. Bu durumda davalıların, satılanın ayıbından doğan sorumluluğuna dayalı talep zamanaşımına uğramış olduğundan, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi hatalıdır. Açıklanan nedenlerle; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de, yapılan hata/eksiklik yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın HMK’nın 353/(1)b-2 maddesi uyarınca kaldırılarak “davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, hüküm sonucuna göre davacı vekilinin istinaf başvurusu hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/11/2019 Tarih 2017/1113 Esas 2019/1038 Karar sayılı kararın HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE,” Hüküm sonucuna göre davacı vekilinin istinaf başvurusu hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına, İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak ; “Alınması gereken 80,70-TL karar ve ilam harcının, davacı tarafından yatırılan 1.458,56-TL peşin ve 341,50-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 1.800,06-TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.719,36‬‬-TL fazla harcın talep halinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Davalılar vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 16.796,23-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” Davacı ve davalılar tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının (davacı 44,40-TL, davalılar 1.116-TL) istek halinde kendilerine iadesine, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davalılar tarafından yapılan 34,60-TL posta masrafının davacıdan alınarak davalılara verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.20/10/2022