Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/194 E. 2022/1469 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/194
KARAR NO: 2022/1469
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/09/2019
NUMARASI: 2017/1151 Esas 2019/781 Karar
DAVA: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/10/2022
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında Sigorta Poliçesi Yapma ve Prim Tahsil Etme Yetkisine Haiz Acentelik Sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşme gereğince müvekkilinin tüm müşterilerince davalının tanındığını, davalının tanınmasında müvekkilinin katkısının oldukça fazla olduğunu, ilişkinin Mayıs 2017 tarihine kadar devam ettiğini, ancak davalı tarafça Beyoğlu … Noterliğinin 17.02.2017 tarihli ihtarnamesi ile gerekçesiz ve nedensiz olarak sözleşmenin feshedildiğini, davalının, davacının sayesinde kazandığı müşteriler ile sözleşmenin feshinden sonra da iş yapmaya devam ettiğini belirterek, 10.000-TL denkleştirme tazminatının dava tarihinden itibaren ticari faiz işletilerek davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap süresinden sonra sunduğu dilekçesinde; sözleşmenin müvekkili tarafından 12. madde gereğince feshedildiğini, davacının müvekkiline müşteri kazandırıp kazandırmadığının açıklığa kavuşturulması gerektiğini, sözleşmenin davacının kusuruyla feshedildiğini, davacının faaliyette bulunduğu dönemde hasar/prim oranının oldukça yüksek olduğunu, müvekkilinin beklenen menfaati sağlayamadığını, bu nedenle sözleşmenin haklı olarak feshedildiğini, bu durumda davacının denkleştirme tazminatı talep edemeyeceğini, ayrıca denkleştirme tazminatı için aranan TTK’nın 122. maddesindeki diğer şartların da bulunmadığını, davacının talep hakkı olduğu düşünülse dahi davacının müvekkiline kazandırdığı müşterilerin biten sigorta sözleşmelerini yenileyip yenilemediğinin irdelenmesi gerektiğini, davacının bu iddiayı ispatla mükellef olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; taraflar arasındaki 27/04/2015 tarihli sözleşmenin, imzalandığı tarihten itibaren 1 yıl süreli olduğu, sonrasında taraflar arasında 12/07/2016 tarihli sözleşmenin imzalandığı, bu sözleşmenin 12. maddesinde; haklı nedenlerin oluşması durumunda 3 ay süre beklemeden … Sigorta tarafından sözleşmenin derhal ve haklı nedenle feshedileceği düzenlemesine yer verildiği ve haklı fesih nedenlerinin sıralandığı, davalı tarafından davacıya noter kanalı ile gönderilen 17/02/2017 tarihli ihtarnamede 3 ay sonra sözleşmenin feshedileceğinin bildirildiği, ayrıca davacı tarafa 25/05/2017 tarihinde azilname gönderilerek sözleşmenin feshedildiği, 6102 sayılı TTK’nın 122. maddesi ile Sigortacılık Kanununun 23/son maddesi gereğince acentenin denkleştirme tazminatı talep edebilmesi için; sözleşmenin sona ermesi yani müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde edilmesi, denkleştirme ödemenin hakkaniyete uygun olması gerektiği, davalının sözleşmeyi haklı nedenle derhal feshetmediği, davacıya 3 ay süre sonra feshedeceğini bildirdiği ve 3 ayın sonunda davacıyı azlettiği, davacının, davalı ile arasındaki acentelik sözleşmesi gereğince sigortacılık faaliyetinde bulunduğu, davacının çalışma yaptığı sigorta poliçelerinin % 95’inin kaza ana branşından olduğu, bu branştaki müşterilerinin sadık müşteriler olmadığı, öğretide denkleştirme isteminde esas alınacak müşterinin tanımı yapılırken, acentenin müvekkile sözleşmesi esnasında işlem yaptığı tüm yeni müşterilerin kabul görmediği, bunların arasında süreklilik niteliğine sahip olanların arandığı, sürekli müşterinin, belirli süre içinde yeniden sözleşme yapması beklenen müşteri olarak tanımlandığı, denkleştirme tazminatına hükmedebilmek için aranan sözleşmenin sona ermesinden sonra önemli menfaatler elde etme ve hakkaniyet şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili; sigorta piyasasına yeni girmiş olan davalının, müvekkili sayesinde müşterilerce tanındığını, davacının bütün müşteri bilgilerini öğrenen davalının yüksek oranlarda kar elde ettiğini, sözleşmenin 17.02.2017 tarihli ihtarname ile davalı tarafça gerekçesiz olarak feshedildiğini, sözleşmenin feshinden sonra davalının, müvekkilinin müşterileri ile iş yaparak poliçe düzenlemeye devam ettiğini, davalının ilk duruşma gününe kadar davaya cevap vermediğini ve delil sunmadığını, mahkemece müvekkilinin başarısı ile davalının tanındığı yönündeki hak ve menfaati yok saydığını, davacının düzenlediği poliçe sayısının yıllar bazında artış gösterdiğini, bu sayede davalının müşteri çevresinin arttığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, 6100 sayılı TTK’nın 122. maddesi ile 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 23/16 maddesine dayalı denkleştirme tazminatı istemine ilişkindir.Genel olarak denkleştirme (portföy) tazminatı, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, bu ilişkinin devamı boyunca acentenin kişisel gayretiyle yarattığı müşteri çevresinden müvekkilinin halen yararlanması, acentenin ise yararlanmaması nedeniyle uğradığı kaybın karşılığıdır. Uyuşmazlıkta sözleşmenin fesih tarihi itibariyle uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nın 122. maddesine göre; acentelik sözleşmesinin sona ermesinde acentenin kusurunun bulunmaması koşuluyla; müvekkilin, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde etmesi, acentenin, sözleşmenin sona ermesine bağlı olarak işletmeye bağlı müşterilerle yapılmış veya yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme devam etmiş olsaydı elde edeceği ücreti talep etme hakkını kaybediyor olması ve somut olayın özelliklerine göre denkleştirme isteminin karşılanmasının hakkaniyete uygun düşmesi hallerinde denkleştirme tazminatı istenebilir. 5684 sayılı yasanın 23/16 maddesine göre de; sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi ve denkleştirme ödenmesinin hakkaniyete uygun olması halinde denkleştirme tazminatı istenebilecektir. Portföy tazminatı istenebilmesi için ayrıca acentelik sözleşmesinin, müvekkilin haklı bir nedenle sözleşmeyi feshi halinden başka bir nedenle sona erdirilmesi gerekir. Somut olayda; taraflar arasında 27.04.2015 tarihinde bir yıl süreli acentelik sözleşmesi akdedildiği, sözleşmenin bitimi ile süresiz olmak üzere 12.07.2016 tarihli sözleşmenin akdedildiği, sözleşmenin 12. maddesinde, tarafların her birinin üç ay önceden ihtar etmek koşuluyla sözleşmeyi diledikleri zaman feshedebilme hakkı tanınmış olduğu, bu madde hükmüne dayalı olarak işbu sözleşmenin davalı tarafından keşide edilen 17.02.2017 tarihli ihtarname ile 17.05.2017 tarihi itibariyle gerekçe gösterilmeksizin feshedilmiş olduğu, haklı bir fesih sebebinin bulunduğunun da davalı tarafça ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenmiş olan bilirkişi raporlarında; davalının ticari defterlerinde, 20.02.2014 tarihinden başlayan ilişkide davacının davalıya prim üretiminin 2014 yılında 149.833,75-TL olduğu, 2015 yılında %682 net poliçe üretim artışı ile 1.171.200,70-TL olduğu, 2016 yılında poliçe üretiminin %77 artarak 2.068.731,61-TL olarak gerçekleştiği, 2017 yılı 5 aylık dönemde ise 620.913,41-TL’lik net poliçe üretim miktarı olduğu, acentenin 2017 yılı beş aylık prim üretiminin 2016 yılı aynı dönemine göre %37 oranında düştüğü, davacının 2014 ve 2015 yıllarında poliçe üretimi iptal oranının % olduğu, 2016 yılında bu oranın %13’e yükseldiği, davacının, davalının net poliçe üretimine katkısının yıllar itibariyle düştüğü, davacının net poliçe üretiminin %95’lik kısmının kaza branşından gerçekleştiği, davacının müşterileri sebebiyle davalının önemli menfaatler elde ettiğine dair bilgi ve belge sunulmadığı; davacının ticari defterlerinde, davacının toplam net komisyon gelirinin 2014 yılında 23.495,34-TL, 2015 yılında 188.705,49-TL, 2016 yılında 235.444,94-TL, 2017 yılında 62.119,13-TL, 2018 yılında ise 4.441,76-TL olduğu, 38 aylık süreçte toplam komisyon geliri 505.323,14-TL olup denkleştirme tazminatı üst sınırının 159.575,73-TL olduğu, davacının, davalı ile olan portföyünü başka sigorta şirketlerine kaydırarak korumuş gözükmediği, ancak davacının genel faaliyetine yansıyan satışlarında düşme olduğu tespit edilmiştir. Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra, sigorta şirketinin sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi koşulu bakımından, davacının acente olarak temin ettiği sigorta müşterilerinin, acenteliğin feshinden sonra da davalı … şirketinden sigorta yaptırmaya devam ettirdiklerinin kanıtlanması gerekmekte olup, ispat yükü davacı acente üzerindedir. Ancak davacı tarafça, kendi kazandırdığı müşterilerin acentelik sözleşmesinin feshinden sonra davalı … şirketi nezdinde poliçelerini yeniledikleri, bu sayede davalının sözleşmenin feshinden sonra önemli menfaatler elde ettiği konusunda herhangi bir delil ibraz edilmemiştir. Bu nedenle davalının, davacının müşteri portföyünü kullandığı, davacının portföyü sayesinde fesih sonrasında da önemli ölçüde menfaat elde ettiği iddiası kanıtlanamamıştır. Diğer yandan davacının, davalının net poliçe üretimine katkısının ve satışlarının yıllar itibariyle düştüğü, davacının fesihten sonraki dönemde davalı dışında 10’un üzerinde sigorta şirketiyle de acentelik ilişkisini devam ettirdiği hususları dikkate alındığında, denkleştirme talebi hakkaniyete de uygun değildir. Bu nedenle denkleştirme tazminatı talep koşulları oluşmamış olup, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.20/10/2022