Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/188 E. 2022/1470 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/188
KARAR NO: 2022/1470
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/03/2018
NUMARASI: 2014/488 Esas 2018/213 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/10/2022
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirketin davalıdan 29.06.2012 tarihinde … plakalı … marka … tipi 2. el aracı 59.000-TL karşılığında satın aldığını, müvekkilinin sözkonusu aracı davalı şirketin resmi internet sitesinde yer alan ilandan gördüğünü, ilanda araçla ilgili hasarsız ibaresi yazdığını, davalının söz konusu araç nedeniyle 2 yıl – 100.000 km için garanti verdiğini, müvekkili şirket tarafından satın alındıktan sonra plakası … olarak değişen aracın, kısa bir süre sonra sık aralıklarla farklı arızalar yapmaya başladığını, her defasında davalı şirketin yetkili servislerinde yapılan tamirler sonucunda arızaların bir kısmı giderilirken yeni arızalar çıkmaya devam ettiğini, arızaların garanti kapsamında giderildiğini, müvekkili şirketin şüphelenmesi üzerine TRAMER kayıtlarının incelenmesi sonucunda davalının hasarsız ibaresi ile sattığı aracın, daha önce geçirdiği ağır bir kaza neticesinde kullanılamaz (pert) hale geldiğinin öğrenildiğini, satılan aracın … nolu plakayı taşıdığı dönemde kullanılamaz hale geldiğini, daha sonra plaka kayıtları üzerinden hasar kontrolünün yapılmasının engellenebilmesi için … olarak değiştirildiğini öğrendiklerini, pert hale gelmiş aracı satan davalının ağır kusurlu olduğunu, turizm faaliyetleri ile iştigal eden müvekkili şirketin aracın taşıdığı gizli ayıpları bilmesi halinde bu aracı satın almayacağının açık olduğunu, uğranılan zararların giderilmesi amacıyla davalı şirkete gönderilen ihtarnameden sonuç alınamadığını, davalı şirketin araçta bulunan ayıpları gizlemeye yönelik hileli hareketleri, davalının yetkili servislerinin araç defalarca kendilerine götürüldüğü halde araçtaki gizli ayıpları müvekkilinden saklamaya devam etmeleri karşısında, davalının ağır kusurlu olduğunu, dava konusu aracın Yalova’da arızalandığı tarihten itibaren kullanılamamakta olup halen serviste bulunduğunu, aracın tamiri için yapılan kontrolde, 13.611,78-Euro tamir masrafı olduğunun görüldüğünü belirterek, satılandaki ayıp nedeniyle dava konusu aracın pert değerinin hesaplanıp ödenen hasarsız araç değeri ile aradaki bedel farkının satım tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, müvekkili şirketin aracı aldığı tarihten itibaren arızalanması nedeniyle yaptığı tüm masraflar ile yetkili servisten çıkarılan tamir bedeli olan 13.611,78-Euro’nun dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, aracın Yalova’da arızalandığı tarih olan 17.01.2014 tarihinden itibaren aylık kira bedeli olan 5.000-TL’nin, aradan geçecek zaman içinde oluşacak toplam kira bedelinin hesaplanıp bu bedelin davalıdan tahsiline, dava konusu araç nedeniyle müvekkili şirket aleyhine müşterileri nezdinde oluşan ticari itibar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili 26.12.2016 tarihli ıslah dilekçesiyle davayı tamamen ıslah ettiklerini belirterek, ayıp nedeniyle sözleşmeden dönme hakkını kullanmaları nedeniyle 59.000-TL araç bedelinin ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, bu talebin kabul görmemesi halinde aracın pert değeri hesaplanarak aradaki bedel farkının tahsiline, 20.000-TL motor değiştirme bedelinin davalıdan tahsiline, aracın 17.01.2014-13.05.2014 tarihleri arasında kullanılamaması nedeniyle aylık kira bedeli 3.750-TL olmak üzere 3 ay 26 günlük araç kiralama bedeli olan 14.500-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkiline süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulmadığını, davacının TTK 23 maddedeki sekiz günlük süre içerisinde muayene külfetini yerine getirmediğini, aracın satışından 1,5 yıl sonra basit bir tramer sorgusu ile hasar kaydına ulaşan davacının TBK 223 gereği hemen müvekkiline bildirimde bulunmadığını, müvekkilinin ağır kusurlu olmadığını, iddia edilen ayıbı davacı taraftan saklamasının söz konusu olmadığını, bu nedenle TBK’nın 225. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığını, aracın satılmak üzere müvekkili şirkete getirildiği tarihte plakasının … olduğunu, müvekkilinin bilgisi dahilinde plaka değişikliği yapılmasının söz konusu olmadığını, davacının hem bedel indirimi, hem de tamirat bedeli talebinde bulunmasının hukuken mümkün olmadığını, davacının maddi tazminat talebinin hukuka aykırı olduğunu, ticari itibar tazminatı diye bir tazminat türünün bulunmadığını, ticari itibar tazminatı ile manevi tazminattan söz edilmekte ise, miktarının bilirkişi marifetiyle hesaplanamayacağını, kaldı ki davacının ticari itibarının ne şekilde zedelendiğine ilişkin delil sunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; davacının, davalının internet sitesindeki satış ilanı üzerine dava konusu 2. el aracı 29/06/2012 tarihinde 59.000-TL karşılığında davalıdan satın aldığı, ilanda aracın hasarsız olduğuna ilişkin ibare bulunduğu, davalının “ağır hasar-pert” kaydı olmasına karşın aracı hasarsız olarak satışa çıkardığı, bu noktada malın vaat edilen nitelikleri taşımadığı, yani ayıplı olduğu sonucuna varıldığı, ayıbın niteliğinin ise ancak kullanım ile ortaya çıkabilecek gizli ayıp olduğu, ayıplı mal sözkonusu olduğundan satıcı ağır kusurlu ise, satılandaki ayıbın kendisine zamanında bildirilmediğini ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamayacağı, ağır kusurun bir görünümünün de hile olduğu, somut olayda tacir olan davalının, hasarsız olduğuna dair beyanı eklemek suretiyle satış ilanını resmi internet sitesine koyduğu, tacir olan davalının sattığı malın bu derece önemli durumunu bilmemesinin mümkün olmadığı, kaldı ki davacının satın aldığı aracın kullanımı sırasında defalarca meydana gelen arızalar sonucu davalının servisine götürüldüğü, netice alınamadığı, pert kaydı olduğu öğrenildiği tarihin akabinde davacının davalıya ihtarname ile ayıba karşı sahip olduğu haklarını kullanma iradesini beyan ettiği, bu nedenle ayıba karşı tekeffül hükümlerinin uygulanmasına dair şartların oluştuğu, davacının dava dilekçesinde satış bedelinde ayıp oranında indirim hakkı ile ayıp sebebiyle uhdesinde meydana gelen zararın tazminini talep ettiği, teknik inceleme sonucunda dava konusu aracın önceki hasar durumu dikkate alındığında, satış bedelinden %20 oranında indirim yapılabileceğinin tespit edildiği, satış bedeli 59.000-TL olduğuna göre %20 indirim bedeli 11.800-TL olup, davacı bu miktarı ödeme yaptığı tarihten itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan talep edebileceği, ayıptan dolayı seçimlik hak, yenilik doğuran hak olduğundan, davayı açarken bedel indirimi ve tazminat seçimlik hakkını kullanan davacının, daha sonra ıslah yoluna başvurarak sözleşmeden dönme ve tazminat seçimlik hakkını kullanmasının mümkün olmadığı, bu nedenle sözleşmeden dönme yönündeki ıslahın hukuki sonuç doğurmayacağı, yine davacının ıslah dilekçesinde yoksun kalınan kar (kira bedeli tazminatı) talebini 5.000-TL’den 14.500-TL’ye çıkardığı, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmadığından, yoksun kalınan karın ıslah suretiyle artırılmasının mümkün olmadığı, dava dilekçesinde, yetkili servisten çıkarılan tamir bedeli olarak 13.611,78-Euro talep edildiği, ancak davanın açıldığı tarih itibariyle talep edilen bu miktarın davacı tarafça ödenmediği, davanın açılmasından sonra motor değişimi için ödenen 20.000-TL’nin ise bu davada talep edilmesinin hukuken olanaklı olmadığı, kaldı ki dava dilekçesinde bu yönde bir talep de bulunmadığı, davacının araç kiralama faaliyeti ile iştigal ettiği, bu tür bir aracın talep edilen dönemler itibariyle muhtemel kira gelirinin 15.820-TL olarak tespit edilmiş olduğu, gelir elde edilmesi için yapılacak masrafların düşülmesi gerektiğinden ve bu oran %30 olarak kabul edilmekle, yoksun kalınan net kira gelirinin 11.074-TL bulunduğu, ancak dava dilekçesinde yoksun kalınan kar (kira geliri tazminatı) 5.000-TL talep edilmiş olup, fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmadığından, bu konudaki ıslaha hukuki sonuç bağlanamayacağından, davacının dava dilekçesindeki talebi ile bağlı kalınmak suretiyle 5.000-TL yoksun kalınan kar tazminatına hükmetmek gerektiği, somut olayda dosya içerisinde yer alan verilerin, ayıplı mal ifası dolayısıyla bir itibar kaybının meydana geldiğini kabule imkan verecek nitelikte olmadığı, davacının,manevi zarara uğradığını ispata yarayacak delil sunamadığı, manevi tazminat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle; davacının seçimlik hakkın değiştirilmesine ve yoksun kalınan kârın artırılmasına yönelik ıslah talebinin reddine, davanın kısmen kabulü ile gizli ayıp nedeniyle satış bedelinden indirim miktarı olan 11.800-TL ile 5.000-TL yoksun kalınan kâr tazminatının davalıdan tahsiline, davacının masraf bedeli, manevi tazminat ve fazlaya dair diğer taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: 1-Davacı vekili; müvekkilinin aracı , davalının ilanındaki hasarsız kaydını görerek, daha önce davalı şirketten yüze yakın araç satın almış olmanın verdiği güven neticesinde satın aldığını, davalı şirket tarafından araca 2 yıl/100.000 km için garanti verildiğini, aracın kısa bir süre sonra farklı farklı arızalar nedeni ile sık aralıklarla arıza yapmaya başladığını, her defasında arızaların bir kısmı giderilirken araçta yeni yeni arızalar çıkmaya devam ettiğini, TRAMER kayıtlarının incelenmesi sonucunda davalının hasarsız ibaresi ile sattığı aracın daha önce geçirdiği ağır bir kaza neticesinde kullanılamaz (pert) hale geldiğinin öğrenildiğini, müvekkili şirkete araç satışı sırasında araçtaki ayıpların açıklanmaması ve böylelikle aracın taşıdığı gizli ayıplar nedeni ile kısa süre içerisinde kullanılamaz hale gelmesinden, satıcı olarak davalının sorumlu olduğunu, davalıya gönderilen ihtarnameden de sonuç alınamadığını, davalı şirketin araçta bulunan ayıpları gizlemeye yönelik hileli hareketleri nedeniyle TBK’nın 225. maddesi gereğince, araçtaki ayıpların kendisine süresi içinde bildirilmediği iddiasında bulunmayacağını, dava konusu aracın arızalandığı ve yetkili servise çekildiği 17/01/2014 tarihinden yeni motorun araca monte edildiği 13/05/2014 tarihine kadar kiraya verilememesi nedeniyle müvekkilinin aracı kiraya veremediğini, bu nedenle aylık kira bedeli 3.750-TL olmak üzere 3 ay 26 günlük araç kiralama bedeli olan 14.500-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiğini, aracın motorunun değiştirilmesi zorunluluğu nedeniyle müvekkili tarafından motorunun değiştirildiğini, davalı bu konuda yardımcı olmadığından yeni bir motor alınmak zorunda kalındığını, bu nedenle aracın davalıya iadesi durumunda, aracın iadesi ve araç bedelinin müvekkiline iadesine karar verildiğinde, davalının sebepsiz zenginleşmiş olacağı nedeniyle, 20.000-TL araç tamir bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiğini, kararın kaldırılarak ıslah dilekçesi doğrultusunda araç tamir bedeli 20.000-TL , 14.500-TL kira bedeli ile ağır kusurlu davalıdan sözleşmeden dönme haklarını kullandıklarını belirterek davalıya ödenen 59.000-TL ninin ödeme tarihlerinden itibaren faiz işletilerek davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davalı vekili; dava konusu olayda davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını, davacının TTK’nın 23. maddesi uyarınca sekiz günlük süre içerisinde muayene külfetini yerine getirmediğini, müvekkilinin aracın satışından önce alıcı davacı tarafın gerekli araştırmaları yapabilmesi için aracın ruhsat fotokopisini davacı taraf ile paylaştığını, ancak davacı tarafın satıştan önce araca ilişkin hiçbir araştırma yapmadığını, aracın satışından yaklaşık 1,5 yıl sonra yapılan Tramer sorgusu ile aracın hasar kaydına ulaşan davacının TBK’nın 223. maddesi gereğince hemen müvekkili şirkete bildirimde bulunmadığını, davacı tarafın en geç delil listesinde yer alan Tramer çıktısı tarihi olan 05/02/2014 tarihi itibariyle ayıptan haberdar olduğunu, buna rağmen ihbarın 19/02/2014 tarihinde yapıldığını, bu nedenle davacının satış konusu malı mevcut hali ile kabul etmiş sayılacağını, bu nedenle davanın reddi gerekirken ayıp ihbarının süresinde yapıldığına karar verilmesinin hatalı olduğunu, olayda TBK’nın 225. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığını, zira davacı tarafın basiretli bir tacir olarak aracı satın almadan önce ve satın aldıktan sonra maddi ve hukuki ayıplara ilişkin muayene külfetini yerine getirmediğini, bu nedenle davacı tarafın da en az müvekkili şirket kadar kusurlu olduğunu, müvekkili şirket tarafından var olduğu iddia edilen bir ayıbı davacı taraftan saklanmasının söz konusu olmadığını, ayrıca davacının kar kaybına uğradığına dair delil bulunmaması nedeniyle kar kaybı talep edilmesinin mümkün olmadığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, tacirler arası satıma konu aracın ayıplı olduğu iddiasına dayalı olarak sözleşmeden dönme ile kira kaybı ve tamir masraflarının tahsili istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nun 23/1-c maddesi gereğince; malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı 2 gün içerisinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içerisinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda 6098 sayılı TBK’nın 223/2. maddesi uygulanır. TBK’nın 223. maddesine göre; alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir, bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır. TBK’nın 225. maddesine göre de, satıcının ağır kusurlu olması halinde, ayıbın kendisine süresinde bildirilmediğini ileri sürerek sorumluluktan kurtulması mümkün değildir. TBK’nın 227. maddesinde ise satılanın ayıplı olması halinde alıcının seçimlik hakları; “satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme, aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme, imkan varsa satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme” olarak belirlenmiştir. Somut olayda; dava konusu ikinci el aracın 29.06.2012 tarihinde davalı tarafça 59.000-TL bedelle davacıya satıldığı, satış ilanında aracın hasarsız olduğunun belirtildiği, hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporu ile de tespit edildiği üzere satıştan sonraki dönemde aracın 08.08.2012, 27.09.2012, 10.10.2012, 07.11.2012, 27.12.2012, 23.01.2013, 02.03.2013, 29.03.2013, 25.04.2013, 29.07.2013, 14.08.2013, 25.09.2013, 08.05.2014 ve 02.10.2014 tarihlerinde motor ikaz lambası yanması ve diğer muhtelif şikayetlerle yetkili servise getirildiği, aracın satış öncesinde 01.01.2012 tarihinde yoğun yağışa maruz kalması sonucunda pert total hale geldiği, buna rağmen davalı tarafça hasarsız olduğu belirtilerek satışının yapıldığı, davacı tarafça davalıya hitaben keşide edilen 19.02.2014 tarihli ihtarname ile ayıp nedeniyle sözleşmeden dönme hakkının kullanıldığının bildirildiği, sonrasında aracın davacı tarafından masrafı karşılanarak motorunun değiştirildiği, motor değişimine ilişkin olarak dava tarihinden sonra olmak üzere davacı tarafça 20.000-TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Aracın motor arızaları nedeniyle, araçtaki ayıbın gizli ayıp, yani kullanımla ortaya çıkan ve basit bir gözden geçirmeyle tespit edilemeyecek nitelikte bir ayıp söz konusu olduğundan, ayıp ihbar süreleri bakımından TTK’nın 23. maddesi hükmü değil, TBK’nın 223. maddesi hükmünün uygulanması gerektiği, davacı tarafça da bir çok kez bu nedenle davalının yetkili servisine başvuru yapıldığı, ayrıca pert hale gelmiş aracın hasarsız kaydıyla satışının yapıldığı, bu durumda TBK’nın 225. maddesi hükmüne göre tacir olan ve bu işi profesyonel olarak yapan davalının ağır kusurlu kabul edilmesi gerektiği anlaşılmasına göre, davacının ayıp ihbarının süresinde yapıldığı kabul edilmelidir. Bu nedenle davalı vekilinin, ayıp ihbarının süresinde olmadığına dair istinaf nedeni yerinde değildir.Aracın gizli ayıplı ve ayıp ihbarının da süresinde olduğu tespit edildiğine göre, davacı TBK’nın 227. maddesinde düzenlenmiş olan seçimlik haklarını kullanabilecektir. TBK’nın 227. maddesinde düzenlenmiş olan seçimlik haklar, yenilik doğrucu niteliktedir. Bu nedenle yenilik doğurucu nitelikteki bu hakkın kullanılmasıyla birlikte, hakkı kullanan kişi bu kararından geri dönemez. Bu kapsamda somut olayda davacı tarafça 19.02.2014 tarihli ihtarnamede sözleşmeden dönme hakkını kullanmış, dava dilekçesinde ayıp nedeniyle satış bedelinde indirim talep edilmesine rağmen, 26.12.2016 tarihli ıslah dilekçesinde yine sözleşmeden dönme hakkının kullanıldığı belirtilmiştir. Davacı taraf dava dilekçesinde satış bedelinden indirim talep etmiş olup, ıslah dilekçesiyle bu kararını değiştiremez ise de, dava öncesinde keşide edilen 19.02.2014 tarihli ihtarnamesinde sözleşmeden dönme hakkını kullanmıştır. Bu nedenle davacının sözleşmeden dönme hakkını kullandığı kabul edilmelidir. Aracın süregelen şikayetleri nedeniyle nihayetinde motorunun değişmiş olması ve davalının pert total olan aracı hasarsız kaydıyla satmış olması da dikkate alındığında, davacının araçtan beklenen faydayı elde etmesi imkansız hale gelmiş olduğundan, somut olayda sözleşmeden dönmenin yasal koşulları da oluşmuştur. Bu nedenle aracın davalıya iadesi ile satış bedelinin davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, davacının sözleşmeden dönme hakkını kullanamayacağına hükmedilmesi yerinde değildir. Davacı tarafça dava dilekçesiyle 5.000-TL kira kaybı bedeli talep edilmiş, ıslah dilekçesiyle de bu miktar 14.500-TL’ye çıkarılmıştır. Dava dilekçesinde fazlaya dair haklar saklı tutulmamış olsa da, HMK’nın 109/3 maddesi kapsamında, açıkça feragat edilmemiş olması şartıyla, kısmi dava açılması talep konusunun geri kalan bölümünden feragat edildiği anlamına gelmeyeceğinden, davacının ıslah dilekçesiyle talep miktarını artırması mümkündür. Bu kapsamda davacı aracının 17.01.2014-13.05.2014 tarihleri arasında serviste kalması nedeniyle kullanılamadığı, bilirkişi raporunda kira kaybı 15.820-TL olup, gelirin elde edilmesi için yapılacak masrafların da %30 olacağı tespit edilmiş olmakla, bu oranda masrafın düşülmesi sonucunda davacının net kira kaybı 11.074-TL olup, ıslah dilekçesi dikkate alınarak bu tutara hükmedilmesi gerekirken, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmadığı gerekçesiyle dava dilekçesiyle talep edilen 5.000-TL’ye hükmedilerek fazla isteğin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.Ayrıca dava dilekçesinde, yetkili servis tarafından çıkarılan tamir bedeli olarak 13.611,78-Euro talep edilmiştir. Ancak dava tarihi itibariyle bu bedel davacı tarafça ödenmemiştir. Nitekim dava tarihinden sonra davacı tarafça yetkili servis dışındaki bir firma aracılığıyla yeni motor getirtilerek 13.05.2014 tarihinde araca monte edilmiş ve motor bedeli de yine dava tarihi sonrasında davacı tarafça 20.000-TL olarak ödenmiştir. Bu durumda dava tarihi itibariyle henüz yapılmayan ödemenin eldeki dava kapsamında talep edilemeyeceğinden reddine karar verilmesi yerindedir.Davacı tarafça dava tamamen ıslah edilerek ıslah dilekçesinde itibar kaybına (manevi tazminat) isteğine yer verilmediğinden bu kısım için talebini daralttığının kabulü ile feragat hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerektiği ,ilk derece mahkemesince manevi tazminat isteğinin reddi ile davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmiş bu kısım bakımından hüküm açıkça istinaf edilmediğinden hükmün bu kısımları yeniden verilen hükümde aynen tekrar edilmiştir.Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; davacının sözleşmeden dönme hakkını kullanabileceğinin kabulü ile ödenen bedelin iadesine aracın iadesinden itibaren faiz işletilmesine ve ıslah ile artırılan kira kaybı yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de, yapılan hata/eksiklik yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılarak yeniden hüküm verilmesine ,aracın davalıya iadesi ile ödenen bedelin davalıdan tahsiline ,hesaplanan ve ıslah edilen kira kaybı talebinin kısmen kabulüne ,koşulları olmayan manevi tazminat ve fazla istemlerin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE 2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/03/2018 Tarih 2014/488 Esas 2018/213 Karar sayılı kararın HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kısmen kabulüne, davacı tarafın sözleşmeden dönmeye yönelik talebinin kabulü ile sözleşme konusu 2011 model, … marka, … model, … motor no.lu, … şase no.lu aracın takyidatsız olarak davalı tarafa iadesine, iade konusu araç bedeli olan 59.000-TL’nin satım konusu aracın fiilen davalıya iade edildiği tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 11.074-TL kira kaybı bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacının manevi tazminat ve fazlaya dair istemlerinin reddine” İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 4.786,75-TL nispi karar ve ilam harcından mahkeme veznesine yatırılan 1.596,77-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 3.189,98‬-TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yatırılan 1.621,97‬-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan 4.400-TL bilirkişi ücreti ve 437,3‬0-TL tebligat-posta masrafı, 206,30-TL keşif harcı olmak üzere toplam 5.043,60-TL yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 3.780-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafından yapılan 27-TL posta masrafının davanın reddi oranında hesaplanan 6,75-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, Davacı lehine taktir olunan 11.211,84-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davanın reddolunan kısmı üzerinden davalı lehine taktir olunan 9.200-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Davacının manevi tazminat talebi reddedildiğinden davalı lehine taktir olunan 2.180-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,” Alınması gereken 1.147,61-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 287,50-TL harcın mahsubu ile bakiye 860,11-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 54,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafından yapılan 54,40-TL istinaf yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 41-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 20/10/2022