Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/168 E. 2022/1300 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/168
KARAR NO: 2022/1300
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/11/2019
NUMARASI: 2018/942 Esas – 2019/1217 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/09/2022
Davanın reddine verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı tarafından 17/08/2015 tarihinde 2 kurucu ortak olarak … Tic. Ltd. Şti.’ni kurduklarını, şirketin idaresi için davalı yanın şirket esas sözleşmesi ile münferiden yetkili şirket müdürü olarak seçildiğini, ancak şirketin kuruluş tarihinden bugüne kadar TTK.nın ilgili hükümlerince hiçbir şekilde müdür ve yönetimde görevli kişiler için öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmediğini, şirket ile müvekkilini zarara uğrattığını, müvekkilinin ortağı olduğu … Tic.Ltd.Şti.nin müdürü olan davalının TTK.nın 626.maddesinde düzenlenen “özen ve bağımlılık yükümü, rekabet yasağı “hükümlerine aykırılığının ve bu doğrultuda davalının şirketi uğrattığı zararların tespitine, davalının şirketi gerek kuruluş aşamasında gerekse daha sonra yaptığı zararlandırıcı işlemler nedeniyle kusuru ile uğrattığı zarara ilişkin fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00-TL’nin avans faizi ile tahsiline, TTK.nın 630.maddesi doğrultusunda davalı müdürün şirketi temsil, ilzam ve idare yetkisinin tümüyle kaldırılarak azledilmesine ve şirket idaresi için kayyum atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; somut olayda müvekkilin, dava konusu şirketin %40 oranında hissedarı olduğunu ve kuruluşta yine davacının da iradesi ile şirketi temsile yetkilendirildiğini, müvekkilin şirketin kuruluşundan bu yana şirketin iştigal alanında ayrı bir faaliyette bulunmadığını ve rekabet yasağını ihlal eden herhangi bir davranışta bulunmadığını, şirketin sevk ve idaresi için yapılan tüm işlemlerde davacının icazetinin alındığını, müvekkilin özen sorumluluğunu yerine getirdiğini ve her daim şirket menfaatlerini gözettiğini, müvekkilin bu güne dek şirketin sevk ve idaresinde ağır kusuru olmadığı gibi rekabet yasağı hükümlerine aykırı hiçbir davranışı bulunmadığını, TTK 626 ve TTK 630 hükümleri uyarınca açılan huzurdaki davanın reddi gerektiğini, kaldı ki davacı arafından dava dilekçesinde müvekkilin özen sorumluluğunu yerine getirmediğine dair en ufak bir örnek dahi verilmediğini, buna dair herhangi bir delile dayanılmadığını, davacı yanın dava dilekçesinde müvekkile yönelik isnat ettiği tek olgunun, müvekkilden şirket hakkında bilgi alınamadığı beyanı olduğunu, davacının gerek kendisi gerekse temsilcileri vasıtası ile her daim müvekkilden bilgi aldığını, evrak istediğinde ise şirketin muhasebecisinden bu evrakları temin ettiğini, iş bu durumun en bariz örneğinin davacı vekilinin şirkete ait tüm faturaları talep etmesi üzerine faturaların davacının vekiline teslim edildiğini, bu anlamda düzenlenen teslim ve tesellüm tutanağı tanzim edildiğini, yetki kısıtlamasına ve kayyum atanmasına karar verilebilmesi için fevkalade durumların meydana gelmesi gerektiğini, böyle bir durumun söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; Limited şirket müdürlerinin hukuki sorumluluğunun kusura dayalı bir sorumluluk olduğu, hem TTK m. 553/1 de hem de 557 de açıkça anlaşıldığını, bu nedenle yükümlülüğün ihlâlinde kusur olmadan müdürlerin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, hatta şirketin zarar etmiş olması veya beklenen gelişmeyi göstermemesinin müdürleri sorumlu tutmak için yeterli olmadığını, buna karşılık müdür kendisine kanun ve esas sözleşmenin yüklediği görevlerden birisini kusurlu olarak yerine getirmeyerek bir zarara neden olmuş ise sorumlu tutulacağını TTK m. 553/1, 6762 sayılı TTK m. 336 ve İsviçre BK m. 754 den farklı olarak, “kasten veya ihmal” kavramı yerine kusur kavramını kullandığını bu çerçevede zararın kasıt veya ihmalle gerçekleşmiş olması durumunda müdürlerin sorumluluğuna gidilmesi açısından önem taşımayacağını, kusur oranının hükmedilecek tazminatın belirlenmesinde dikkate alınacağını,6102 sayılı TTK da değişiklik yapan 6335 sayılı Kanunun, m. 553’ü ilk haline dönüştürerek, önceden olduğu gibi kusurun ispatını davacıya yüklediğini .buna göre meydana gelen zararın oluşmasında müdürün kusurlu olduğunun davacı tarafından ispat edileceğini, TTK. 555/1 maddesine göre şirketin uğradığı zararın tazmininin şirket ve her bir pay sahibinin şirkete ödenmesini isteyebileceklerini, davanın TTK’nın 555/1 maddesinde yazılı yetkiye istinaden ortak tarafından açılan bir dava olduğunu bu sebeple TTK 341 (yeni TTK 479/3-c maddesi) gereği ortak tarafından açılan sorumluluk davasında ortaklar genel kurulunun iznine gerek bulunmadığını, verilen süreye rağmen davacı tazminatın kendisine mi şirkete mi ödenmesi yönündeki talep sonucunu net olarak belirtmediğini ancak son dilekçesindeki beyanları dikkate alındığında iradesinin şirkete tahsili yönünde olduğunun mahkemece kabul edildiğini ikinci aşamada davacı yönetici sorumluluğunu gerektirecek somut fillerin neler oduğunun verilen sürelere rağmen sunmadığını defter ve kayıtların incelenmesinden başkaca delil de sunmadığını, kaldı ki davacı vekilinin bir kez duruşmaya katılarak beyanda bulunduğunu, taraflarca hazırlama ilkesi uyarınca mahkemeye somut davanın sonuca ulaştırılması anlamında başkaca veri sunulmadığını, iddialarını somut fiillere dayandırmayıp ispata elverişli delil sunmadığı gerekçeleri ile davacının yönetici sorumluluğu tazminat talebi ve yöneticinin azli taleplerine dair davanın tümden reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; karar verilen celsede mazeret sunduklarını, UYAP’ta dosyanın 12/11/2019 tarihli teslim tutanağı ile tekrar bilirkişi incelemesine gönderilmiş bulunduğunun görüldüğünü, ancak celse sonrası tutanak incelendiğinde, dosyanın bilirkişiye gönderilmediği ve karara çıktığının görüldüğünü, karar celsesinde bilirkişi raporuna karşı beyan süresinin dolmadığını, davalı tarafa Beyoğlu … Noterliğinin 30/05/2018 tarih … yevmiye numaralı iddianamesi ile şirketin iş, işlem ve hesaplarının bildirilmesi hususunda ihtarname keşide edildiğini, davalı tarafından cevap verilmediğini, yaptıkları araştırmada davalının şirketin malvarlığında bulunan bazı araçların (otomobilleri) sattığının öğrenildiğini, araç satış gelirlerinin ne olduğu sorulduğunda şirket borçlarının ödendiğinin beyan edildiğini, somut bilgi ve belge sunulmadığını, davacı tarafın şirket defterleri üzerinde esaslı bir inceleme yapamadığı ve şirketi münferiden temsile yetkili davalı ortağın hesap vermekten kaçındığı için dava açıldığını, zararların tam olarak neler olduğunun bilirkişi incelemesi sonucunda anlaşılabileceğini, ticari defterlerin müvekkili tarafından ibrazının mümkün olmadığını, mahkemece şirkete kayyım atanması talebinin reddedildiğini, delil ibrazı yönünde ticari defterleri elinde bulundurulan tarafın davalı taraf olduğunu, HMK 220.maddesi uyarınca işlem yapılmadığını belirterek istinaf talebinin kabulüne mahkeme kararının ortadan kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAFA CEVAP: Davalı vekili; davacının son celseye gönderdiği belgesiz mazeretin kabul edilmemesinin doğru olduğunu, şirketin muhasebecisinin aynı zamanda davacının şahsi muhasebecisi olduğunu, davacının istediği evrakları temin edebildiğini, ayrıca ticari defterlerin müvekkilinin uhdesinde bulunmadığını, şirket muhasebecisinde bulunduğunu, UYAP kaydının kendilerini yanılttığı ifadesinin kötü niyetli olduğunu, 12/11/2019 tarihli bilirkişi raporunda davacının belirlenen gün ve saatte incelemeye gelmediği ve verilen süreye rağmen de herhangi bir delil sunmadığının tespiti yapıldığını, davacının üzerine düşen ispat yükünü yerine getirmediğini, davacının istinaf taleplerinin reddi ile kararın onanmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; 6102 sayılı TTK’nın 630’ncu maddesi gereğince limited şirkette yöneticinin azli ve kayyum atanması ile birlikte TTK 626 maddesi gereğince özen ve bağlılık yükümlülüğü rekabet yasağı hükümlerine aykırılık nedeni ile şirketin uğradığı zararın tespiti ile fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla 1000-TL’nin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili talebine ilişkindir. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne ait müzekkere cevabında; …’nin 17/08/2015 tarihinde 600.000,00 TL sermaye ile kurulduğu, şirket ortaklarının …, … oldukları, şirket yetkilisinin münferiden … olduğu, şirketin faaliyet konusunun her türlü motorlu taşıt ticareti, ithalat ve ihracatını yapmak… olduğu anlaşılmıştır. 28/10/2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davalı tarafın tespit edilen inceleme günü ve saatinde mahkeme kalemine gelmediği ve herhangi bir mazeret bildirmediği, defter ve belgelerin bilirkişiye ibrazı için şirket adresine 08/10/2019 tarihinde posta yoluyla gönderilen tebligat ile de davalıya ulaşılamadığından bulunan aşamada herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılamadığı bildirilmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 630/2 maddesi gereğince, her ortağın haklı sebeplerin varlığı halinde yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden talep etme hakkının bulunduğu, yöneticinin, özen ve bağlılık yükümlülüğü ile diğer kanunlarla ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetim için gerekli yeteneği kaybetmesinin haklı sebep olarak kabul edileceği Yargıtay içtihatları ile istikrar kazanmıştır. TTK’nın 644. maddesine göre, anonim şirketlere ilişkin aşağıda belirtilen hükümlerin limited şirketlere de uygulanacağı, 644/1-a delaleti ile 553. maddeye göre kurucular yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettiği takdirde hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. Buradaki sorumluluk kusur esasına dayalıdır. TTK 630 mad.ye göre, her ortak haklı sebeplerin varlığında yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. Yöneticinin özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur. Zararın oluşmasında müdürün kusurlu olduğu davacı tarafından ispat edilecektir. TTK’nın 555/1 maddesine göre şirketin uğradığı zararın tazminini şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilir. TTK 614. Maddeye göre her ortak müdürlerden şirketin bütün işleri ve hesapları hakkında bilgi vermelerini isteyebileceği ve belirli konularda inceleme yapabileceği genel kurul bilgi alınmasını ve incelemeyi haksız engellerse ortağın talebi üzerine mahkemece bu hususta kesin olarak karar verileceği belirtilmiştir. Mahkemece HMK 31. maddesi kapsamında dava dilekçesinin açıklattırılması ve uğranıldığı iddia edilen zararın kim adına tahsilinin talep edildiğinin açık bir şekilde belirtmesi için süre verildiği, davacı vekili tarafından verilen beyan dilekçesinde, şirketin uğradığı zararın yine şirkete ödenmesi ve bu şekilde şirket zararının tazmini ve şirketin kuruluş tarihinden bugüne kadar şirket yönetimi ile ilgili bilgilendirme yapılmadığı şirketin zarara uğradığına yönelik izlenimlerin bulunmasından dolayı dava açtıkları, şirketin mal varlığında bulunan araçların satıldığının beyan edildiği başka somut bir beyana rastlanılmadığı anlaşılmıştır. HMK 318. maddeye göre taraflar dilekçeleri ile birlikte tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek ellerinde bulunan delillerini de dilekçeye eklemek ve başka yerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer verilmesi zorunludur. Davacı tarafından üst üste mazeret bildirildiği gerekçesiyle mahkemece son oturumda davacı vekilinin mazeret talebinin reddine karar verildiği anlaşılmakla davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf