Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1535 E. 2023/352 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1535
KARAR NO: 2023/352
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/09/2020
NUMARASI: 2019/91 Esas – 2020/349 Karar
DAVA: Alacak
Davanın reddine ilişkin verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında mevcut ticari ilişki kapsamında düzenlenen 21 adet faturadan dolayı toplam 712.920-TL alacakları bulunduğunu, işbu alacağın ödenmesi için davalı tarafa ihtarname çekildiğini, davalı tarafın fatura bedellerinin ödediğini iddia ettiklerini, ancak davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını belirterek 712.920-TL alacağın avans faiziyle birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacı tarafın alacağına dayanak yapmış olduğu 21 adet fatura bedeli olan 712.920-TL’nin davacı şirkete teslim edilen … Bankası Telsiz Şubesine ait 31/10/2018 keşide tarihli 400.000-TL bedelli ve aynı şubeye ait 12/11/2018 keşide tarihli 360.000-TL bedelli çekler ile ödendiğini, söz konusu çeklerin şirket çalışanı olan …’a teslim edildiğini, aynı kişi tarafından çeklerin ilgili banka şubesinden tahsil edildiğini, davacı tarafa herhangi bir borçları bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, SGK kayıtlarına göre çeklerin teslim edildiği ve çekleri tahsil eden …’ın davacı firma çalışanı olduğu, alacağın dayanağını teşkil eden bir kısım faturalardaki kaşe ve imza ile çek teslim bordrosunda yer alan kaşe ve imzanın çıplak gözle dahi anlaşılacak şekilde aynı olduğu, bu bağlamda davalı tarafın iki adet çekle yapmış olduğu ödemenin davacı firma adına yapılan ödeme olarak kabul edilmesi gerektiği, …’ın davacı firmayı temsil ve ilzama yetkili kişi olmadığı yönündeki savunmaya itibar edilemeyeceği, şirket çalışanı tarafından fatura düzenleyip alacağa mahsuben çek teslim alıp ve tahsil etmesinin ticari hayatın işleyişine uygun olduğu, davacı tarafın dava konusu yapmış olduğu alacağın davalı şirket tarafından iki ayrı çek ile ödendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili, davalı tarafından müvekkiline olan 712.920-TL borcun ödendiği ileri sürülmüş ise de müvekkiline herhangi bir ödemede bulunulmadığını, mahkemece çekleri bankadan tahsil eden …’ın yetkili olup olmadığı hususunda değerlendirme yapmadığını, bu konunun araştırılmadığını, müvekkili tarafından bilgisi haricinde gerçekleştirilmiş olan muhasebe kayıtlarının düzeltilmesi amacıyla SGK’ya müracaat edildiğini, bu konu ile ilgili Muhasebeciler Odasına, savcılığa ve vergi dairesine şikayette bulunduğunu, …’ın söz konusu dönemde firma çalışanı olmadığını, fiili olarak da çalışmadığını, …’ın müvekkili ile çalıştığı dönemde herhangi bir temsil, yöneticilik ve tahsilat yapma görevinin bulunmadığını, dolayısıyla davalı şirketin çekleri hiç bir şekilde temsil ve yetkisi bulunmayan 3. şahsa verdiğini, müvekkilinden herhangi bir onay alınmadığı gibi çeklerle ilgili müvekkiline herhangi bir bilgi de verilmediğini, davalının basiretli olarak hareket etmediğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satım nedeniyle düzenlenen faturalara dayalı alacağın tahsili istemine ilişkindir. Davacı, davalıya sattığı emtia nedeniyle düzenlenen 21 adet faturadan dolayı toplam 712.920-TL alacağının tahsilini talep etmekte olup; davalı, davacının alacağının … Telsiz Şubesine ait 31/10/2018 keşide tarihli 400.000-TL bedelli ve aynı şubeye ait 12/11/2018 keşide tarihli 360.000-TL bedelli çeklerle ödendiğini, söz konusu çeklerin şirket çalışanı olan …’a teslim edildiğini, aynı kişi tarafından çeklerin ilgili banka şubesinden tahsil edildiğini, davacı tarafa herhangi bir borçları bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmaktadır. Mahkemece, alacağın dayanağını teşkil eden bir kısım faturalarda davacı firma adına basılan kaşe ile kaşe üzerinde mevcut imzanın çek teslim bordrosunda ve çeklerde yer alan kaşe ve imza ile aynı olduğu, çekleri teslim alıp tahsil eden …’ın resmi belge niteliğinde olan SGK kayıtlarına göre davacı firma çalışanı olduğu, şirket çalışanı olan …’ın davacı firmayı temsil ve ilzama yetkili kişi olmadığı yönündeki savunmaya itibar edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacının alacağını dayandırdığı 21 adet fatura konusu malın davalıya teslim edildiği, SGK kayıtlarında davacının çalışanı olarak görünen …’a toplam 760.000-TL bedelli çek verildiği ve bu çeklerin … tarafından tahsil edildiği hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki ihtilaf, SGK kayıtlarında davacının çalışanı olarak görünen …’ın davacı adına çekleri teslim almaya yetkili olup olmadığı, davalı tarafından geçerli bir ödeme yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır. Bir ticari işletme sahibinin, ticari temsilcilik yetkisi vermeden, işletmenin yönetilmesi veya işletmenin bazı işlerinin yapılabilmesi için başka bir kişiyi yetkilendirmesi TBK’nın 551. maddesinde düzenlenmiştir. TBK’nın 551. maddesine göre ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir. Bu yetki, işletmenin alışılmış bütün işlemlerini kapsar. Ancak, ticari vekil açıkça yetkili kılınmadıkça, ödünç olarak para veya benzerlerini alamaz, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, dava açamaz ve açılmış davayı takip edemez. Öte yandan, kanunda ticari vekilin tayini herhangi bir şekle bağlı tutulamıştır. Ticari vekilin açık ve zımni olarak tayin edilmesi mümkündür. Uygulamada çok defa temsil olunanın iradesine delalet eden davranışlarıyla ticari vekilin tayin edilmesine rastlanmakta ise de işletme sahibi gerçekte ticari vekil tayin etme isteğinde olmasa bile, davranışlarıyla üçüncü kişilerde böyle bir yetki vermiş olduğu inancını doğurmaktaysa, bu yetkinin dış görünüşe göre tespit edilen sınırları içinde yapılan muammelelerden dolayı işletme sahibi iyiniyetli üçüncü kişilere karşı bağlı olur (Cevdet Yavuz, Borçlar Hukuku Dersleri Özel Hükümler, 17. Baskı, İstanbul 2021, s.732). Somut olayda; davalı davacıdan aldığı malların bedelini davacının çalışını …’a verdiği çeklerle yaptığını iddia etmektedir. SGK’dan gelen yazı cevaplarında davalı tarafından çeklerin teslim edildiği …’ın teslim tarihi itibariyle davacının çalışanı olarak kayıtlı olduğu görülmektedir. Bankadan gelen yazı cevabına göre davalı tarafın ödeme olarak dayandığı her iki çekin arkasında davacı firmanın kaşesi ve cirosu bulunduğu, çeklerin hamil sıfatıyla davacının çalışanı … tarafından tahsil edildiği anlaşılmaktadır. Diğer taraftan davacının alacağını dayandırdığı 26/07/2018, 19/09/2018, 09/10/2018 ve 26/10/2018 tarihli faturalarda yer alan kaşe ve imza ile 18/09/2018 tarihli çek teslim bordrosunda yer alan imzaların çıplak gözle uyuştuğu tespit edilmektedir. Bu durumda davacının alacağını dayandırdığı faturaların bir kısmının çalışanı … tarafından düzenlendiği de dikkate alındığında …’ın çalıştığı işletme adına tahsil yetkisinin bulunduğunu kabul etmek gerekir. Her ne kadar davacı tarafça SGK kayıtlarına göre şirket çalışanı olarak gözüken …’ın, fiilen şirket çalışanı olmadığı ileri sürülmekte ise de SGK kayıtlarına göre çek teslim bordrolarının düzenlendiği tarihi de kapsayacak biçimde 2016 yılının Ekim ayı da dahil olmak üzere davacının sigortalı çalışanı olarak göründüğü, diğer taraftan yukarıda da belirtildiği şekilde …’ın davacı adına hareket ettiği anlaşıldığından davacının bu iddiası da yerinde görülmemiştir. Her iki çek davacının çalışanı … tarafından tahsil edildiğine göre, davalı tarafından, davacının çalışanı …’a davacının ticari vekili olarak ödeme yapıldığını ve ödemenin geçerli olduğunu kabul etmek gerektiğinden mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; mahkemece davanın reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.09/03/2023