Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1491 E. 2020/1370 K. 24.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1491
KARAR NO : 2020/1370
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/10/2020 (Ara Karar)
NUMARASI : 2020/427 Esas
KAYYIM ATANMASINI TALEP EDEN
TALEP: Kayyım Atanması
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/12/2020
İlk derece mahkemesince verilen 15/10/2020 tarihli kayyım atanması talebinin reddine ilişkin ara kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
TALEP Davacı vekili, müvekkilinin şirketin 660 adet paya denk gelen %33 hisse sahibi olduğunu, şirkette kâr-zarar dağılımı yapılmadığını, bu konulara ilişkin bilgi paylaşılmadığını, maaşını da alamadığını, davalı şirkete … isimli kişinin şirket yetkilisi olarak görevlendirildiğini, müvekkilinin tüm görüşme ve iletişim taleplerinin reddedildiğini, harici olarak şirketin gerçeğe aykırı olarak zarar ediyormuş gibi gösterildiğinin öğrenildiğini, şirketin diğer ortakları ve yönetim kurulu üyeleri tarafından müvekkilinin tüm toplantı talepleri ve bilgi alma taleplerinin reddedildiğini, bu nedenle haklı sebeplerin varlığından dolayı şirketin feshine veya hisse bedeline denk gelen miktar ile yıllık kazanç payının hisse payına denk gelen miktarın davacıya ödenerek çıkarılmasını, şirketin kötü yönetilmesinin önüne geçmek adına şirkete yönetim kayyımı atanmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davacının iş bu davada ileri sürdüğü tensip aşamasında beyan edilen ancak henüz sunulmayan, ilgili yerlerden getirtilip incelenmemiş olan deliller olduğu, davacının iddiasının yargılamayı gerektirdiği, şirketin kötü yönetimi bakımından mahkemeye kanaat verecek bir düzeyde olmadığı, yaklaşık ispat şartının gerçekleşmediği açık olduğundan, davacının iddia ettiği hususların ilgili deliller toplandıktan ve ancak bilirkişi inceleme aşamasında anlaşılabileceği, şirketin yönetiminin ve hesaplarının onayının kayyıma tabi tutulmasının şirketin faaliyetlerini aksatabilecek nitelikte olduğu gibi anonim şirketlere kayyım atanmasının esasen istisnai bir çözüm olduğu, temelde amacın şirketin sürekliliğini sağlamak olduğu bu sebeple şirketin yasal organlarının yerine alıp, şirketi yönetmesi ve temsil etmesi söz konusu olacak kayyımın ancak istisnai hallerde atanabileceği gerekçesiyle bu aşamada talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili; müvekkilinin 8-9 aydır şirket yetkilisinden gelir ve gidere dair bilgi talebinin her defasında reddedildiğini, hiçbir kâr dağılımı yapılmadığını, avukatları olarak müvekkili ile birlikte şirket ziyaretinde hiçbir söz hakkının olmadığının huzurlarında dile getirilmesi üzerine tutanak ile bu durumun belgelendiğini, … çiğ köfte markasının resmi internet sitesinde şirket temsilcisinin … şirketin yönetim kurulu başkanı ve şirket kurucusu olarak ilan edildiğini, müvekkilinin hiçbir belge, evrak veya şirkete dair bilgi edinemediğini, dava süresince hiçbir önlem veya tedbir alınmamasının müvekkilinin dava sonunda hakkına ulaşmasının imkansız hale gelmesine neden olacağını, bu nedenlerle ara kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE :Açılan dava; anonim şirketin haklı sebeble feshine fesih istemi yerinde görülmediği takdirde çıkma payının ödenmesine ilişkindir.TTK 531. madde fesih davası açılması halinde alınacak tedbirler yönünden ayrıca bir düzenleme öngörmemiştir.Davacı taraf kayyım atanması gerekçesi olarak davalı şirket yetkilisinin şirketi zararda gösteren işlemler yapmasını göstermekte ise de , talebin denetim veya yönetim kayyımı olduğu hususu açıklanmamıştır.Anonim Şirketler TTK’nun 365. Maddesi uyarınca yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunurlar. Şirkette organ boşluğu bulunduğu iddiası yoktur.6100 sayılı TTK da anonim şirketlerde yönetim kurulunun yönetim yetkisinin mahkemelerce kaldırılacağına veya sınırlandırılacağına ilişkin yasal düzenleme yoktur. Yönetim Kurulunun görevden alınması, seçilmesi TTK’nun 408(2)-b gereği şirketin genel kuruluna tanınmış bir yetkidir. Yönetim Kayyımı atanması istemi aynı zamanda YK nun yönetim yetkisinin kaldırılması anlamına geldiğinden yasal olmadığından bu yolda ki talep dinlenemez.Davacının talebi denetim kayyımı ise;HMK 390/3 maddesi gereğince tedbir talep eden taraf dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden haklılığını yaklaşık olarak ispat zorundadır. Dava dilekçesi ile birlikte ihtiyati tedbir talep edilmiş olup ,dava dilekçesi ile sunulanlardan HMK 389. vd.maddelerinde aranan, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi,talep sahibi davacıların hakkını tehdit eden yakın bir tehlike nedeniyle ivedi bir koruma ihtiyacı içinde bulundukları hususu belirlenememektedir.Somut olayda, bu aşamada davalı şirketin yönetim organından yoksun kalmasının söz konusu olmadığı, şirkete yönetim kayyımı atanmasını gerektir bir durum bulunmadığı, davacı, davalı şirket yetkilisinin şirketi zarar etmiş gibi gösterdiğini ileri sürmekte ise de ; davanın bulunduğu aşamada dosyada, davalı şirket yöneticisinin ne gibi işlem ve eylemlerde bulunduğunun davanın bulunduğu aşama nedeniyle belirli olmaması hususları bir arada değerlendirildiğin de ihtiyati tedbir talebinin koşullarının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde isabetsizlik olmayıp, ara kararına yönelik ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmemiş,istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: İhtiyati tedbir talep eden/davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/12/2020