Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1489 E. 2020/1371 K. 24.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1489
KARAR NO: 2020/1371
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/10/2020 (Ara Karar)
NUMARASI: 2020/18 Esas
TALEP: İhtiyati Tedbir
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/12/2020
Kayyım atanması talebinin reddine yönelik 09/10/2020 tarihli ara kararın asıl davada davalı-karşı davada davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TALEP: Asıl davada davalı-karşı davada davacı vekili; davacı … ile … ortaklarına ait … AŞ arasında adi ortaklık sözleşmesi bulunduğu,adi ortaklık sözleşmesine konu işin müvekkilinin davacı …’ya ortak olmasının sebebi olduğunu, müvekkilinin ortaklığa dahil olduğu 2013 yılından beri resmi olarak kar dağıtımı yapılmadığını, …’nın örtülü kar dağıtımı yaptığını, davacıya kayyım atanmasından sonra proje faaliyetlerinin durduğunu,davacı tarafça haksız fiil sorumluluğuna dayalı dava açılmakla zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, harç muafiyeti talebinin hukuka aykırı olduğunu,Bakırköy 6. ATM’nin 2017/1021 esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasının gerektiğini, müvekkiline yapılan ödemelerin örtülü kar dağıtımı olduğunu, TOKİ ile yapılan gelir paylaşımı sözleşmesi ile elde edilen bir kısım gelirlerin davacı …’ya kar olarak yansıdığını,kayıtlar incelendiğinde sadece müvekkiline değil, diğer ortaklara da para gönderildiğinin görüleceğini, paraların gönderi sebebinde borç ibaresinin yer almadığını, davanın TMK m.2’ye aykırı olduğunu,davanın şirket tasfiyesi olarak açılması gerektiğini belirterek davanın reddine, davacı şirkete tedbiren kayyım atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/7714 Esas-2018/1804 Karar sayılı 08/03/2018 tarihli ilamında da açıklandığı üzere; T.M.K.’nın 427/4. maddesine göre bir tüzel kişinin gerekli organlardan yoksun kaldığı ve yönetimi başka bir yoldan sağlanamamış ise yönetim kayyımı atanması gerekli olduğunun belirtildiği, anılan düzenlemeye göre yönetim kayyımı atanabilmesi için şirketin yönetim kurulunun bir şekilde oluşturulmasının mümkün olmaması ve bu boşluğun başkaca hukuki yollarla giderilmemiş olmasının şart olduğu, davalı tarafça davacı şirkete kayyım atanması talep edilmiş ise de, şirketin organsız bulunmadığı ve kayyım atanmasını gerektirici hallerin ispat edilemediği gerekçeleriyle davacı şirkete kayyım atanması talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl davada davalı-karşı davacı vekili; davacının talepleri ve savunmaları çerçevesinde davacı şirkete yönetici kayyım atanmasının zaruri olduğunu,şirketin olağan bir genel kurul ve yönetim organının olmadığını, 3 yılı aşkın süredir şirketin olağan yönetiminin tesis edilemediğini, şirketin kar elde etme amacını yitirdiğini, kayyım atanması şartlarının oluşmadığı yönündeki gerekçenin somut olay ile uyuşmadığını,bu hususun ticaret sicil kayıtları ile de sabit olduğunu, şirketin TMSF tarafından atanan mevcut yönetiminin … adına bu işlemleri yürütüyorsa KHK kapsamında mevcut yönetiminin atanması ve görevlendirilmesi ile ilgili işlem dosyasının da TMSF’den celp edilip akıbetine göre karar verilmesi gerekirken bu işlemin de tamamlanmadığını belirterek, kayyım atanması talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Anonim Şirketler TTK’nun 365. Maddesi uyarınca yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunurlar. .6100 sayılı TTK da anonim şirketlerde yönetim kurulunun yönetim yetkisinin mahkemelerce kaldırılacağına veya sınırlandırılacağına ilişkin yasal düzenleme yoktur. Yönetim Kurulunun görevden alınması, seçilmesi TTK’nun 408(2)-b gereği şirketin genel kuruluna tanınmış bir yetkidir. Yönetim Kayyımı atanması istemi aynı zamanda YK nun yönetim yetkisinin kaldırılması anlamına geldiğinden yasal olmadığından bu yolda ki talep dinlenemez. Yönetim Kayyımı atanması istenilen davacı şirketin İstanbul Anadolu 1.Sulh Ceza Mahkemesinin 2016/4512 D.iş esas sayılı kararı ile Fetö/PDY soruşturması kapsamında yönetimine kayyım atanan şirketlerin 674 sayılı KHK ile kayyımlara ait tüm yetkilerin TMSF ne devredildiği,şirketin halen TMSF nin kayyım olarak yönetim ve denetiminde olduğu şirketler listesinde olduğu anlaşılmaktadır. 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında KHK nin değiştirilerek kabul edilmesine dair kanunun 687 sayılı KHK ile değiştirilen TMSF nin satış ve tasfiyeye ilişkin yetkileri başlıklı 20/1.maddesinde “19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı bankacılık Kanunu ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi TMSF tarafından devralınan şirketler ve bunların varlıkları ile ilgili olarak fona verilen yetkiler ,bu KHK ile TMSF ne verilen kayyımlık görevi ile satış veya tasfiye işlemlerinde ,bu şirketlerin yahut bunların sahiplerinin Fona borçlu olup olmadığının ve varlıkları üzerinde Fon haczi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kıyasen uygulanır.” hükmünü haizdir. Fon ;5411 sayılı kanunun 134/d)-2.bendi ile ,…ve şirket ana sözleşmesinde belirlenen yönetim,müdürler ..sayılarıyla bağlı kalmaksızın ..görevden almak ,sayılarını artırmak ,eksiltmekle yetkili kılınmıştır. Yasal düzenlemelere bakıldığında, davacı şirketin yönetim ve denetimi fona intikal eden şirketin yönetim kurulunu oluşturmak TMSF nin yetkisinde bulunmaktadır. Davacı şirkete de TMSF tarafından yönetim kurulu atandığı ve şirketin malvarlığı üzerinde iktisadi bütünlük kararı oluşturulduğu anlaşılmakla ,ilk derece mahkemesinin şirketin organsız bulunmadığı ve kayyım atanmasını gerektirici hallerin ispat edilemediği anlaşılmakla talebin reddine ilişkin ara kararında isabetsizlik görülmemiştir.İleri sürülen istinaf sebebleri yerinde olmadığından asıl davada davalı-karşı davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: İhtiyati tedbir talep eden asıl davada davalı-karşı davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda H.M.K.’nın 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 24/12/2020