Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1471 E. 2021/1402 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1471
KARAR NO: 2021/1402
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/02/2020
NUMARASI: 2018/51 Esas 2020/164 Karar
DAVA: Tanıma Ve Tenfiz
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/09/2021
Davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davacı ile davalı arasında yapılmış olan satım sözleşmesi gereğince davalının borcunu ödememesi nedeniyle Almanya Stuttgart Asliye Hukuk Mahkemesinde davalı aleyhine dava açıldığını, mahkemece 29.05.1996 tarihinde karar verildiğini, bu kararın yasal yollardan geçerek kesinleştiğini, davalının toplamda 62.235-Euro borcu bulunduğunu, ancak davalının mahkeme kararına rağmen borcunu ödemediğini belirterek, Stuttgart Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.05.1996 tarihli kararının tenfizine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 26.02.2020 tarihli dilekçesi ile , tenfizi talep edilen kararın Stuttgart Sulh Mahkemesinin 04.12.1996 tarihli ilamı olduğunu beyan ederek dava dilekçesini açıklamıştır.
CEVAP: Davalı vekili; davacı taraf yabancı bir tüzel kişi olduğundan MÖHUK’un 48. maddesi kapsamında teminat göstermesi davacı tarafın 29.05.1996 tarihli yabancı mahkeme kararından doğan dava ve alacak haklarının zamanaşımına uğradığını,davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacı tarafça Stuttgart Sulh Hukuk Mahkemesinin 04.12.1996 tarihli kararının tenfizinin talep edildiği, anılan kararın mahkeme masrafları, faizler ve ek diğer faizler hakkında hüküm ihtiva eden bir karar olduğu, bu yönüyle MÖHUK 50/1. maddesindeki tanıma uyduğu,anılan kararın kesinleştiğine ilişkin şerhi de içerdiği, davacı vekilince tenfizi istenen kararın Almanca apostil şerhli aslı ve noter onaylı Türkçe tercümesi ile anılan kararın kesinleştiğini gösteren ve Alman makamlarınca usulen onanmış yazı ve tercümesi sunularak MÖHUK 53. maddeye ilişkin gerekliliğin yerine getirildiği, Almanya ile ilamların tenfizini mümkün kılan karşılıklılık esasının bulunduğu, tenfizi istenen kararın fatura alacağına ilişkin olması itibariyle Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisine giren bir konuya ilişkin olmadığı, içerik itibariyle de kamu düzenine aykırı bir husus ihtiva etmediği, MÖHUK 55/2 maddesinde düzenlenen ve karşı tarafa/davalıya tanınan itiraz hakkı kapsamında davalı vekilince, Gera Sulh Hukuk Mahkemesinin 19.07.2012 tarihli kararı ile borcun son bulduğunun karara bağlandığı belirtilip kararın tercümesi de dosyaya sunulmuş ise de, 02.10.2019 tarihli ara karar ile anılan kararın aslı ya da onanmış örneği ve kesinleştiğine ilişkin kayıtların sunulması ihtar edildiği halde davalı tarafça bu kayıtların sunulmadığı, anılan kararın, tenfizi istenen karardaki alacağa ilişkin olup olmadığı, tenfizi istenen kararın yerine getirilmiş veya yerine getirilmesine engel bir hal olup olmadığını değerlendirmenin mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili; bilirkişi tarafından incelenen evrakların davanın konusu olmadığını, dava dilekçesinde Stuttgart Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.05.1996 tarihli kararının tenfizinin talep edildiğini, bilirkişi tarafından incelenen Stuttgart Sulh Mahkemesinin 04.12.1996 tarihli ilamının dava konusu olmadığını, davacı vekilince 20.06.2018 tarihli dilekçeyle tenfizi istenen kararın Stuttgart Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.12.1996 tarihli ilamı olduğu belirtilmişse de, bilirkişi raporunda içeriği açıklanan ilam ile bu ilamın konularının tamamen farklı olduğunu, bu nedenle davanın konusu olan Stuttgart Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.05.1996 tarihli ilamının kesinleştirilmiş apostil şerhini içeren aslının verilen kesin sürede ibraz edilmediğinin sabit olduğunu,yine bilirkişi tarafından 04.12.1996 tarihli kararın icra edilebilir olduğuna dair resmi yazı ve tercümesinin dosyaya sunulmadığının açıkça belirtildiğini, ayrıca müvekkili lehine verilen Almanya Gera Sulh Mahkemesinin 19.07.2012 tarihli, müvekkilinin borçtan kurtulduğuna dair mahkeme kararının da celbinin gerektiğini, müvekkili tarafından davacıya yapılan ödemelere ilişkin dekontların sunulmuş olmasına rağmen gerekçeli kararda bu hususun değerlendirilmediğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, yabancı mahkeme kararının tenfizi istemine ilişkindir. 5718 sayılı MÖHUK’un 50. maddesine göre, yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi, yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır. Bu nedenle tenfiz kararı verilebilmesi için, öncelikle yabancı mahkeme tarafından hukuk davalarına ilişkin olarak verilen kararın, ilam niteliğinde olması gerekir. Kamu düzenine ilişkin olan bu hususun mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Somut olayda tenfizi istenen karar, Stuttgart Sulh Mahkemesinin 04.12.1996 tarih ve 92-0111978-06-N sayılı kararıdır. Söz konusu kararın incelenmesinde; davacı alacaklının başvurusu üzerine mahkemece davalı borçluya borcu ödemesi hususunda ihtar tebliğ edildiği, ihtardaki süreye rağmen ödeme yapılmaması ve itirazda da bulunulmaması üzerine tenfize konu işbu kararın verildiği anlaşılmaktadır. Söz konusu karar Alman hukukunda ihtarlı basit dava olarak adlandırılan, Türk hukukunda karşılığı bulunmayan,hakim tarafından verilmiş bir hüküm içermeyen ancak ilamsız icra takibine benzeyen icrai bir karar niteliğindedir. Yargıtay 19 HD nin 2012/2857 esas 2012/11052 karar sayılı ve 4.7.2012 tarihli ilamında uyuşmazlık konusuna emsal olabilecek bir davada konu incelenmiş “MÖHUK’un 50’nci maddesine göre, “Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.” Bu nedenle tenfiz kararı verilebilmesi için öncelikle yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin verilen kesinleşmiş bir ilamın bulunması gerekir. Somut olayda ise tenfiz isteyen tarafça Padova Asliye Hukuk Mahkemesine alacağın varlığını gösteren belgelerle başvurulmuş, mahkeme hâkimi tarafından davalıya ödeme emri çıkarılarak 60 gün içinde itirazda bulunmaması hâlinde ödeme emrinin sonuç kısmında belirtilen alacak miktarı ve yargılama giderleri ile sair ferilerinin kesin olarak cebri icraya konulacağı ihtar edilmiştir. Tenfiz istemi de ödeme emrine rağmen 60 gün içinde itirazda bulunulmaması nedeniyle hakimlikçe çıkarılan ödeme emrinin kesinleştiği iddiasına dayanmaktadır. Açıklanan bu usul çerçevesinde Padova Asliye Hukuk Mahkemesince çıkarılan ödeme emrinin kesinleşmiş olması, bu kararı teknik anlamda tenfizi kabil bir karar olarak nitelendirmeye yeterli değildir. Mahkemece bu yön gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”denilmiştir. Bu niteliği itibariyle söz konusu karar, yargılama sonucu verilmiş bir ilam niteliğinde olmadığından, tenfizi kabil bulunmamaktadır.Tenfiz isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir. Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, belirtilen hususlar yeniden yargılama gerektirmediğinden, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/(1)b-2 maddesi uyarınca kaldırılarak “davanın reddine” karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/51 Esas – 2020/164 Karar sayılı 26/02/2020 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın REDDİNE” İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 59,30-TL harcın, peşin yatırılan 24,30-TL ile 2.545-TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 2.569,30-TL harçtan mahsubu ile fazla olan 2.510-TL harcın talep halinde karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, Davalı lehine AAÜT uyarınca hesaplanan 11.617,65-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ” İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 2.711,24-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davalı tarafından yapılan 48,50-TL posta masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 30/09/2021