Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1449 E. 2023/513 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1449
KARAR NO: 2023/513
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/09/2020
NUMARASI: 2018/889 2020/436
DAVA: İtirazın İptali
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili bankanın davalıdan olan alacağının tahsili için 24/09/2018 tarihinde İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile icra takibine başlanıldığını, ödeme emrinin davalı-borçluya 01/10/2018 tarihinde tebliğ edildiğini, borçlunun 03/10/2018 tarihinde ödeme emrine yasal süresi içerisinde haksız olarak itirazda bulunarak icra takibini durduğunu, taraflar arasında 08/06/2010 tarihinde üye işyeri sözleşmesi imzalandığını, işbu sözleşmenin 7. maddesinde satış belgelerinin niteliği ve taraflar arasında hangi işlemlerde kullanılacağı ile ilgili maddede kuşkuya yer bırakmayacak şekilde düzenlendiğini, davalı tarafından ise sözleşmeye aykırı olarak satış belgeleri düzenlendiğini ve bu belgelerin müvekkili bankaya ibraz edilerek bedellerinin tahsil edildiğini, müvekkili bankanın Üye İşyeri Sözleşmesinin hangi hallerde feshedebileceği hususunun sözleşmenin 19. maddesinde düzenlendiğini, davalının sözleşmeye aykırı olarak düzenlenen satış belgelerini müvekkili bankaya ibraz ederek bu belgelerin bedellerini tahsil etmesinin sözleşmeye aykırı bir işlem olduğunu, sözleşmenin 19. maddesi gereği müvekkilinin sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiğini, davalı tarafından tahsil edilen işlemlere dair müvekkili bankanın alacağının tahsili için davalıya ihtarname gönderildiğini, ancak davalının herhangi bir ödeme yapmadığını belirterek İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasındaki itirazın iptaline, davalının takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalıya usulüne uygun tebligat çıkartılmasına rağmen davaya süresi içerisinde cevap vermemiş olup, yargılama aşamasındaki beyanlarında davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, taraflar arasında üye işyeri sözleşmesi imzalandığı, ilgili sözleşme kapsamında davalıya tesis edilen Pos cihazı üzerinden davalı şirket tarafından üye iş yeri olarak 19 adet Pos işlemi gerçekleştirildiğinden, ilgili işlem tutarlarının davacı banka nezdinde bulunan davalı şirketin cari hesabına geçtiği ve geçilen ilgili tutarların da davalı şirket tarafından kullanıldığı, yine davalı şirket tarafından işbu 19 adet Pos işlemlerinin çeşitli tarihlerde iptal/iadesinin yapıldığı ve ilgili iade tutarlarının davacı banka tarafından kredi kartlarına alacak olarak kaydedildiği, ancak işbu tutarların davacı banka tarafından kart alacaklılarına iade edilmesine rağmen davalıya yapılan ödemelerin geri alınamadığı, bu hususun 16/12/2019 tarihinde alınan bilirkişi raporu ile sabit olduğu, kaldı ki aksinin davalı tarafından ispatlanamadığı, davacı tarafından asıl alacağa her ne kadar %72 temerrüt faizi uygulanması şeklinde hesaplama yapılmış ise de davacı banka tarafından kredilere fiilen uygulanan en yüksek faiz oranını gösteren herhangi bir belge sunmadığı, sözleşmede temerrüt faizi oranı gösterilmediği, 19/06/2020 tarihli bilirkişi raporunda tespit edilen %33,12 temerrüt faiz oranının yerinde olduğu gerekçesiyle; davalının itirazın 83.819,00-TL üzerinden kısmen iptaline, takip tarihinden itibaren asıl alacağa yıllık %33,12 oranında temerrüt faizi uygulanması şeklinde takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, asıl alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; sözleşmenin 7. maddesinde temerrüt faizine ilişkin hükmün açıkça borçlunun bilgisi dahilinde olduğunu, temerrüt faizi % 72 olarak belirlenmişken mahkemece % 33,12 oranında temerrüt faizine itibarla hüküm tesisinin yerinde olmadığını, müvekkili banka tarafından bildirilen azami kredi faiz oranlarının dosyaya sunulduğunu, üye iş yeri sözleşmesinin davalının hukuka aykırı davranışları nedeniyle müvekkili banka tarafından haklı nedenle feshedildiğini, müvekkili tarafından azami oranlara uygun bir şekilde % 72 oranında faiz talep edildiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili; bilirkişi raporunun hükme elverişli olmadığını, dava dilekçesinin usulsüz tebliği nedeniyle müvekkili tarafından dosyaya sonradan sunulan beyanların cevap dilekçesi olarak nitelendirilmesi gerektiğini, mahkemece takas mahsup defilerinin dikkate alınmadığını, müvekkili şirkete ait hesaplarda davacı bankanın alacağını temin maksadıyla bloke konulan tutarlar bulunduğunu, bu tutarların dosya alacağından mahsup edilmediğini, bu nedenle müvekkilinin borcunun daha düşük olması gerekirken müvekkilinin borcunun yükseldiğini, sözleşmenin davacı banka tarafından müvekkilinin kredi kullanma zorunluluğu altında imzalatıldığını, sözleşmenin iradi olarak imzalandığından bahsedilemeyeceğini, 50.000-TL alacağa 60.000-TL’den fazla faiz işletilmiş olmasının bankacılık mevzuat ve teamüllerine uygun olmadığını, alacağın likit olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasında düzenlenen üye işyeri sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasında 08/06/2010 tarihli Üye İşyeri Sözleşmesi akdedilmiş olup, sözleşme kapsamında davalıya tesis edilen Pos cihazı üzerinden 2015 ve 2016 yıllarında gerçekleştirilen toplam 19 adet işleme ilişkin tutarların davalının hesabına geçmesinden sonra bu işlemlerin farklı tarihlerde iptal edilmesi üzerine bankaca tutarların kart alacaklılarına iade edildiği halde davalı tarafından tutarların bankaya iade edilmediği ve bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere bankanın bu 19 işleme ilişkin 48.514,53-TL alacağı oluştuğu, hesabın 02/01/2017 tarihinde 4.459,71-TL faiz ve 222,99-TL olmak üzere 53.197,22-TL üzerinden kat ettiği, temerrütün 09/01/2017 tarihinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Davacı banka ile davalı yan arasında imzalanan Üye işyeri Sözleşmesi 7. maddesine göre temerrüt faizi “..Banka Üye’ce ödenmeyen veya Üye’ye Banka ‘ca geri ödenen veya hesabına alacak geçtiği veya nakden tahsil ettiği tarihten bu tutar Banka’ya tamamen geri ödeninceye kadar geçen günler için Banka’nın en yüksek faiz uyguladığı kredi türünün faiz oranına bu oranın yüzde ellisinin (%50) ilavesi sureti ile bulunacak oran üzerinden hesaplanacak temerrüt faizi ve onun fon ve gider vergisi ile birlikte, … ödemeyi kabul, beyan ve taahhüt eder ” şeklinde düzenlenmiştir. Davacı banka temerrüt faizini TCMB’ye bildirmiş olduğu %48 akdi faiz oranının %50 fazlası %72 olarak talep etmiştir. Oysa Yargıtay 19 ve 11. Hukuk Daireleri ile HGK’nın yerleşik uygulamalarında temerrüt faizine esas alınacak oranın banka tarafından müşterilerine fiilen uygulanan oranlar olması gerektiği belirtilmekte olup; buna göre, bankanın talep ettiği oranda temerrüt faizi işletilebilmesi için Merkez Bankasına bildirilen değil, fiilen uyguladığı akdi faiz oranlarını belgelemesi gerekmektedir. Bu yolda ise bir belge sunulmamıştır. Bankalar tarafından TCMB’ye uygulanacağı bildirilen en yüksek faiz oranları temerrüt faizi belirlenmesine esas alınmamaktadır. (Yargıtay 11.HD’nin 2020/8317 Esas, 2022/3418 Karar sayılı ve 26.04.2022 tarihli ilamı aynı yoldadır.) Bu durumda davacı tarafça fiilen uygulanan daha yüksek bir oranda kredi kullandırıldığına dair bir belge sunulmadığından TCMB tarafından belirlenen ticari kredi kartı ve KMH kredilerine fiilen uygulanan faiz oranlarının dikkate alınmasında, sözleşmeye göre %50 ilave suretiyle temerrüt faizinin belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı bankanın aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davalı tarafça, banka tarafından davalı şirkete ait hesaplarda bloke konulan tutarların mahsubunu talep etmiş ise de Sözleşmenin 12. maddesinde üye işyerinin Banka nezdinde doğmuş ve doğacak her türlü hak ve alacaklarından Bankanın sözleşmeden doğan alacaklarına yetecek miktarının rehinli olacağı düzenlenmiştir. Davacı bankanın davalıya ait hesaplarda bloke uygulama hakkı bu hükme dayalı olup, davalı tarafça davacı bankaya olan borç ödenmek suretiyle blokenin kaldırılması her zaman mümkün olduğu da dikkate alındığında davalının aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. İİK’nın 67. maddesi uyarınca açılan itirazın  iptali davasında borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilebilir. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi gerekmektedir. Takip ve dava konusu alacak üye işyeri sözleşmesine dayalı olduğundan, alacağın likit olduğu açıktır. Bu nedenle mahkemece icra inkar tazminatına hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararında bir isabetsizlik bulunmadığından taraf vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Alınması gereken 5.725,68-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 1.431,42‬-TL harcın mahsubu ile bakiye 4.294,26‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,Davacı ve davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 06/04/2023