Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1441 E. 2023/435 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1441
KARAR NO: 2023/435
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/12/2019
NUMARASI: 2016/395 Esas 2019/1229 Karar
DAVA: Tazminat (Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
Davanın reddine ilişkin kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacılar vekili; davalıların, müvekkillerinin ortağı bulunduğu … Paz.ve Tic. Ltd. Şti’nin ortağı ve yetkilisi olduklarını, müvekkillerinin şirketten dışlanarak kayıtları inceleme, denetleme ve bilgi alma haklarının engellendiğini, 2009’dan beri genel kurul toplantıları konusunda haber verilmediğini ve şirketin kar dağıtmadığını, şirket kötü yönetilmekle olup, şirket kasasında nakit gözükmesine rağmen gereksiz avanslar dağıtılmış gibi gösterilerek yüksek miktarda kredi kullanıldığını, kullanılan kredilerin de şahsi menfaatler için kullanıldığını belirterek, şirketin uğradığı zararın ve davalıların sorumluluk oranlarının tespiti ile 10.000-TL zararın ticari faiziyle birlikte tazminine karar verilmesini talep etmiştir. Davacılar vekili 01.03.2019 tarihli açıklama dilekçesinde, zararın şirkete ödenmesini talep ettiklerini belirtmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; şirketin kötü yönetilmesinin söz konusu olmadığını, davacıların işbu davadaki taleplerinden kar dağıtımı, inceleme gibi hususları genel kurul yoluyla alması ve gerekirse bu hususlarda mahkemeden yetki dahi alması mümkün iken bu davanın açılmasının kötü niyetli olduğunu, davacı …’ün daha evvel işbu şirketi 2008 yılma kadar şirket ortağı ve yetkilisi olarak yönetirken şirketi ciddi zarara uğratıp elde edilen gelirleri kendi yararına kullandığını, bu sebeplerde dolayı çok sayıda davalar açıldığını ve şirketi kötü yöneten …’ün ibra edilmediğini, bu davacının şirketi zarara uğratması nedeniyle söz konusu dönemde kar dağıtımı yapılamadığını, davacının yönetici olduğu dönemde de kar dağıtımı yapılmadığını, davacının sermaye artışı nedeniyle şirkete olan sermaye borcunu ödemediğini, davacı dışındaki yöneticilerin genel kurulda ibra edildiğini, davacıya usulüne uygun olarak genel kurul çağrısı yapıldığını, davacının şirket defterlerinin incelenmesine izin verilmediği iddiasının gerçeği yansıtmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; davacıların şirket yetkilisi ve ortağı olduğu şirketin 8 ortaklı olarak kurulduğu, görev süresinin 2008-2016 yılları arasını kapsadığı, 21.11.2008 tarihinden bu yana münferit imza ile şirketi temsil ve ilzama yetkili müdür olan davalı … ile … olduğu, önceki dönemde davacı …’ün şirket müdürü olarak görev yaptığı, 20.11.2008 tarihli toplantıya davacıların katılmadığı, 14.11.2008 tarihinde 8 ortağa da toplantı bildirimi yapılmak üzere mektup gönderildiği, bu hususta posta alındısının mevcut olduğu, toplantıya katılmayan davacıların yer aldığı posta alındılarına göre toplantı bildiriminin bu şahıslara usulüne uygun olarak gönderildiği, şirketin 2016 yılı ile 2010 yılı genel yönetim giderleri kalemlerinde bir farklılık olmadığı, şirketin öz sermayesinin düzenli olarak arttığı, aktif büyüklüğünün aynı şekilde arttığı, şirketin düzenli olarak net karda olan satışlarının yükselme eğiliminde olduğu, brüt kar marjlarının düşük olması nedeniyle şirketin karını dağıtmamasının finansal açıdan makul karşılanması gerektiği, gerek tanık beyanları ve gerekse bilirkişi raporlarındaki teknik incelemelerle sabit olduğu üzere, şirketin finansal anlamda zararının söz konusu olmadığı, davalıların iddia edilen eylemleri ile şirketi zarara uğrattıkları hususunun davacı tarafça ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacılar vekili; davalıların yönettiği şirketin 4.110.066-TL dağıtılmayan karı bulunduğunu, şirketin 2014, 2015 ve 2016 yıllarında sürekli karşılıksız olarak 1.245.566,87-TL sipariş avansı adı altında … şirketini bedelsiz finanse ettiğini, şirketin yatırıma ihtiyaç duymamasına rağmen kar dağıtmaması kuruluş amacına aykırı olup, kötü yönetimin delili olduğunu, getirisi olmayan sipariş avansı verilmesinin de başlı başına kötü yönetim anlamına geldiğini, müvekkillerinin genel kurul toplantılarına çağrılmamış olmasının davayı ispata yeterli olduğunu, müvekkillerinin 2008 tarihli genel kurul dışında hiçbir genel kurula çağrılmadığını, ilk derece mahkemesince müvekkili …’ün 2008 yılındaki kötü yönetimi yönündeki tespitinin doğru olmadığını, kaldı ki 2008 yılı kötü yönetim ile dava konusu 2011-2016 yıllarının kötü yönetimi arasında bağlantı bulunmadığını, 2008 yılı kötü yönetimin varlığı kabul edilse dahi bunun sonraki dönem kötü yönetiminin haklı gerekçesi olamayacağını, 7 yıldır karı artmayan şirketin genel yönetim gideri artışının da kötü yönetimin göstergesi olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, limited şirket yöneticisinin sorumluluğu kapsamında oluşan zararın tazmini istemine ilişkindir. TTK’nın 553/1 maddesi uyarınca, şirket yöneticileri yasadan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. TTK’nın 553-555 maddeleri gereğince, şirket alacaklıları ve pay sahiplerinin şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açmaları imkanı mevcuttur. Yöneticinin, ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların da dolaylı zarar görmesine yol açar. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların ve alacaklıların dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Söz konusu davanın açılıp görülebilmesi için, oluştuğu iddia olunan zararın doğrudan ya da dolaylı zarar niteliğinde olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Şirket ortağı veya alacaklısı konumunda olan kişilerin sorumluluk davası yolu ile kendileri adına istemde bulunabilmelerinin koşulu, oluştuğu ileri sürülen zararın, doğrudan zarar niteliğinde olmasıdır. Şirket yöneticilerinin, şirketin almış olduğu borcu ya da başkaca edim yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla şirketi atıl kılarak acz içine düşürmeleri hali, üçüncü kişiler yönünden doğrudan zarar niteliğinde olup, bunun dışında kalan ve dolaylı zarar olarak nitelendirilebilecek hususlarda ortakların veya alacaklıların, ancak yöneticilerin ödeyeceği tazminatın şirkete verilmesi yönünde istemde bulunmaları mümkündür. Somut olayda davacılar vekilince, şirket yöneticisi olan davalıların, müvekkillerinin inceleme ve bilgi alma haklarının engellendiği, müvekkillerinin genel kurul toplantılarına çağrılmadığı, şirketin kar dağıtmadığı, gereksiz avanslar dağıtıldığı, yüksek miktarda kredi kullanıldığı ve kullanılan kredilerin şahsi menfaatler için kullanıldığı ileri sürülmüştür.Dava dışı şirketin 19.01.1990 tarihinde kuruluşunun tescil edildiği, davacı …’ün şirketin kuruluşundan 21.11.2008 tarihine kadar şirket müdürü olarak yer aldığı, 21.11.2008 tarihi itibariyle 10 yıl süreyle şirketi temsil etmek üzere davalıların müdür olarak seçildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece alınan bilirkişi raporlarında; şirketin öz sermayesinin 2009 yılından itibaren düzenli olarak arttığı, mizan kayıtlarına göre davacıların şirkete ödenmemiş sermaye borçlarının bulunduğu, şirket satışlarının 2009 yılından sonra genel artış gösterdiği, banka kredisi mali borçlanmadan kaynaklanan finansman giderlerinin net satışlar içindeki payının yüksek olmaması nedeniyle karlılığı ciddi olarak etkilemediği, şirketin 2009-2016 yıllarında net karda olduğu, kar marjlarındaki düşüşün satılan mal maliyetinin yükselmesinden kaynaklandığı, buna rağmen şirketin karlılığını koruduğu, şirketin davacının yönetiminde ve sonrasında kar dağıtımı yapmadığı, kar dağıtmamasının başlı başına yönetim yetkisinin kötüye kullanıldığını göstermeyeceği, kar dağıtılmamasının her durumda ortağı zarara uğratmayacağı, 20.11.2008 tarihli genel kurul toplantı çağrısının davacılara kanuna uygun olarak taahhütlü mektupla gönderildiği, ancak davacıların toplantıya katılmadığı, şirketin genel yönetim giderlerindeki artışın temel sebebinin işçi ücretleri ile danışmanlık giderlerindeki artıştan kaynaklandığı, şirketin verilen sipariş avanslarının 2014 yılında önceki yıla göre anlamlı bir şekilde arttığı ve sonraki yıllarda da bu yüksek tutarın devam ettiği, bu tutarın grup şirketi … şirketine verilen avanstan kaynaklandığı, avans karşılığında bir hizmet alınmadığı, bu durumun grup şirketleri arasında karşılaşılan bir durum olduğu, … şirketinin ortakları arasında davacı … ile davalıların da yer aldığı, dava konusu … şirketinin …’a ait taşınmazda ticari faaliyet göstermesine rağmen bu şirkete kira ödemediği, bu durum nedeniyle davalıların avans borcunun kapatılmamış olması nedeniyle şirketi zarara uğrattıklarının kabulünün mümkün olmadığı tespit edilmiştir. Bu tespitler doğrultusunda; davacılar vekilince ileri sürülen zarar kalemlerinin yerinde olmadığı, davalıların yönetici olarak seçildikleri genel kurul çağrısının davacılara usulüne uygun olarak yapıldığı, önceki dönemde ise zaten davacı …’ün şirketin müdürü olarak görev yaptığı, kaldı ki çağrı yapılmaması veya usulsüzlük iddialarının genel kurul kararının iptali gerekçesi olarak ileri sürülebilecek olmasına rağmen davacılarca bu hususta dava açıldığına dair bir iddia ileri sürülmediği, kar dağıtımı kararı genel kurula ait bir yetki olup davacının yönetici olduğu dönemde de kar dağıtımı yapılmadığı gibi brüt kar marjının düşük olması nedeniyle kar dağıtılmamasının kötü yönetim gerekçesi olarak kabulünün mümkün olmadığı, şirketin sipariş avansı verdiği grup şirketinde davacı da ortak olduğu gibi şirketin avans verdiği şirkete ait taşınmazda kira ödemeden ticari faaliyette bulunduğu, 2016 yılı ile 2010 yılı genel yönetim giderleri alt kalemlerinde bir farklılık bulunmadığı, bu giderlerin finansal anlamda toparlanma sürecindeki bir şirket için normal sayılabileceği, dolayısıyla sonuç olarak şirketin finansal anlamda zararının söz konusu olmadığı tespit edilmiş olup, davalıların şirketi zarara uğrattıkları hususunda davacı tarafça başkaca bir delil de ileri sürülmediğine göre, mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, istinaf nedenleri yerinde olmayan davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından davacılar tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davacılardan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacılar tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.22/03/2023