Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1423 E. 2023/301 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1423
KARAR NO: 2023/301
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/09/2020
NUMARASI: 2019/371 Esas – 2020/505 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili; taraflar arasında ticari satıma ilişkin akdi ilişki bulunduğunu, müvekkilinin davalıya satıp teslim ettiği tekstil ürünlerinin bedelinden kaynaklanan borcun ödenmemesi üzerine davalı aleyhine Bakırköy … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası üzerinden takibe girişildiğini, davalının icra dairesinin yetkisi ve borca itirazı üzerine takibin durduğunu beyanla itirazın iptali ile takibin devamına, davalı tarafın % 20 oranından az olmamak üzere icra/inkar tazminatı ile mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkilinin ekte sunulan protokol ile borcunu kapattığını, protokol gereği davacıya diğer borcu üstlenenler tarafından verilen senetlerin de davacıya teslim edildiğini ve bu senetlerin davacı tarafından Bakırköy … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile işleme konulduğunu, alacaklının çifte tahsilat yapmaya çalıştığını, davalı şirketi devir alan müvekkiline faturalara ait sevk irsaliyeleri ile bu faturaların tebliğine dair her hangi bir delil veya kayıt sunulmadığını, bu nedenle faturalara ve takibe itiraz ettiklerini beyanla davanın reddine kötü niyetle takibe girişen davacının % 20 oranından az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ile mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, taraflar arasında davacı tarafından davalıya tekstil ürünleri satışı yapılması şeklinde ticari ilişki kurulduğu, takip ve dava konusunun para alacağına ilişkin olması nedeniyle alacaklının ikametgahı itibariyle Bakırköy icra dairelerinin yetkili olması nedeniyle davalının icra dairesinin yetkisine itirazının yerinde olmadığı, davacının ticari defterlerine göre icra takip ve dava tarihinde davacının davalıdan 109.968,94-TL alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerinde ise davalının davacıya 191.567,59-TL borcunun bulunduğu, davalının davacıya yaptığı bir kısım ödemelerin, davalının kendi ticari defterlerine kaydedilmediği, yine davalının davacıya yaptığı 6.510-TL ödemenin ise davacının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, bu durumda icra takip ve dava tarihinde davacının davalıdan 103.458,94-TL alacaklı olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, davalının 103.458,94-TL’lik kısmına vaki itirazlarının iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, davalı/borçlunun hüküm altına alınan alacağın % 20’si oranında icra/inkar tazminatı ile mahkumiyetine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacı şirket yetkilisinin duruşmadaki ifadesinde bahsi geçen protokolden kaynaklanan alacağın şahsi alacağı olduğu yönünde beyanda bulunduğunu, maddi vakıanın tespitine yönelik tanıklarının dinlenmediğini, davacı şirket yetkilisinin kendi alacağının şirket kayıtlarında olmadığının açıkça belli olduğunu, alacaklı olduğu kişilerle olan ilişkinin tam ve doğru olarak tespit edilmeden karar verildiğini, yemin delilinin değerlendirilmediğini, protokolde bulunan alacaklı kısmında “…” yazıldığını, diğer kişilerin ise kefil olarak ifade edildiğini, protokolde borçlu ibaresinin bulunmadığını, tüm imzaların kefil sıfatıyla atıldığını, protokolün açıkça borç devir protokolü olarak düzenlendiğini, davacı şirket yetkilisinin şahsi alacağı olduğuna dair iddiasının mümkün olmadığını, mükerrerlik itirazında bulundukları Bakırköy … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyada borç miktarı ile kefillerin isimlerinin birebir tutmasının iddialarının doğruluğunu gösterdiğini, müvekkilinin kötüniyetli olmaması nedeniyle icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de mümkün olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibari ile cari hesap alacağından kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davasıdır. Taraflar arasında, davacı tarafından davalıya tekstil ürünü satılması şeklindeki akdi ilişki ihtilaf dışı olup, davacı bu ticari ilişki neticesinde davalıdan olan 109.968,94-TL alacağının tahsili için icra takibine girişmiştir. Davalı ise ibraz etmiş olduğu 05/10/2018 tarihli protokolle davacı şirkete olan borcun … ve … isimli kişilere nakledildiğini ve protokol kapsamında bu kişiler tarafından verilen senetlerin Bakırköy … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında takibe konu edildiğini, böylelikle dava konusu takiple alacağın mükerrer olarak tahsiline çalışıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Uyuşmazlık, davalının davacıya olan borcunun üçüncü kişiye devredilip devredilmediği, fatura bedeli karşılığında senet verilip verilmediği, davacının mükerrer tahsilat talebinin bulunup bulunmadığı hususlarında toplanmaktadır. 05/10/2018 tarihli belgenin incelenmesinde , “…’ye 58.000 -USD borçlu olduğum parayı ödeyemediğim için farklı taksitlerle …, … kefilliğiyle senet yapıldı. Borcumu 58.000- USD olarak kabullendim, senetler … ve … Bey’in adına yapıldı.” ifadelerinin yer aldığı, kefil olarak … ve …, şahit olarak …, alacaklı … ‘in isim ve imzasının bulunduğu görülmektedir. Davacı şirket temsilcisi duruşmadaki beyanında; protokolün …’dan alacaklı olduğu miktar için düzenlendiğini, …’ın borcunu ödememesi üzerinde protokolde ismi geçen kişilerin kefil olduklarını, …’dan 65.000-USD alacağının bulunduğunu, bu miktarı 58.000-USD’ye düşürdüğünü, borcun kapanmadığını, bunun üzerine ismi geçen kişilerden 35.000-USD’ye tekabül eden 4 adet senet alındığını, sadece 5.500-USD ödeme yapıldığını, kalan 29.500-USD’nin ise sadece 5.500-USD’lik kısmını icra takibine koyduklarını ifade etmiştir. Bakırköy … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında; alacaklı … tarafından borçlu … ve … aleyhine, 05/10/2018 düzenleme, 30/10/2018 vade tarihli 10.000-USD bedelli bonoya dayanarak 29.668,65-TL (5.500-USD karşılığı) asıl alacak, 713,27-TL işlemiş faiz, 89,01-TL bono komisyonundan ibaret toplam 30.470,93-TL alacağın tahsili talebiyle kambiyo senetlerine mahsus takibe girişildiği görülmektedir. Tarafların ticari defterleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesinde gerek protokolün düzenlendiği tarih, gerekse takip ve dava tarihi itibariyle davacının davalıdan 103.458,94-TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Öncelikle borcun üçüncü kişilerce üstlenildiği ve bu kişiler tarafından verilen senetlerle borcun yapılandırıldığına ilişkin iddiayı ispatla yükümlü olan davalı olup, bu iddiasını kesin delillerle ispat etmesi gerekmektedir. Davalı tarafından ibraz edilen 05/08/2018 tarihli protokolde borcun davalı şirkete mi yoksa davalı şirket yetkilisi …’a mı ait olduğu hususunda bir açıklık bulunmamaktadır. Borcu devrettiği belirtilen kişi protokolde açıkça gösterilmemiştir. Bahsi geçen protokolde belirtilen 58.000-USD 05/10/2018 tarihi itibariyle 355.000-TL’ye, yine davacı şirket yetkilisinin beyanlarında geçen 35.000-USD ise 216.114-TL’ye tekabül etmekte olup davacının alacaklı olduğu miktar ile fahiş fark bulunmaktadır. Bunun dışında, 05/08/2018 tarihinde ve sonrasında da davalı şirketin defterlerinde davacıya olan borç, bahsi geçen protokolden sonra da kayıtlı olmaya devam etmektedir. Kaldı ki bahse geçen protokolde ismi geçen kişilerin kefaleten sorumluluk altına girdikleri belirtilmiş olup borçlu kişinin sorumluluğunun kalktığı hususu kararlaştırılmadığından protokolün şirketin borcu için yapıldığının kabul edilmesi halinde dahi borç ödeninceye kadar davalı şirketin sorumluluğu devam edeceğinden davacının alacak talebinin mükerrer olduğuna ilişkin davalı savunması yerinde görülmemiştir. Her ne kadar davalı tarafça yemin delilinin değerlendirilmediğini ileri sürmüş ise de HMK 266/1-b maddesi gereğince bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği hâllerin yeminin konusu olması mümkün değildir. Somut olayda da bahsi geçen protokolde davanın tarafları dışında …, …’nün de imzası bulunduğundan davacının irade açıklaması tek başına yeterli değildir. Bu nedenle mahkemece davalıya yemin delilinin kullandırılmamasında bir isabetsizlik görülmemiştir. Her ne kadar davalı vekili tarafından icra inkar tazminatı şartlarının oluşmadığı ileri sürülmüş ise de, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için alacaklının kötüniyetli hareket etmesi aranmadığı, likit ve belirlenebilir nitelikteki alacak için icra inkar tazminatı koşullarının oluştuğu anlaşıldığından aksi yönde istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 7.067,28-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 1.766,82‬-TL harcın mahsubu ile bakiye 5.300,46-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,Davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 02/03/2023