Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1406 E. 2020/1310 K. 08.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA : 2020/1406
KARAR NO : 2020/1310
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/03/2020
NUMARASI: 2015/1860 Esas- 2020/228 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/12/2020
Davanın kabulüne yönelik hükmün davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili, 2014 yılı başında distribütörlüğünü yaptığı bir kısım yabancı firmaların, müvekkil şirket ile arasındaki distribütörlük anlaşmalarını sona erdirdiklerine ilişkin ihtarnameler gönderdiğini davalının 8.8.2012 tarihli hizmet akdine istinaden satış destek yöneticisi görev tanımı ile istifa ettiği 17.9.2014 tarihine kadar hizmet verdiğini, istifası ile iş akdinin feshini takiben müvekkil firma ile imzaladığı iş akdinde mevcut rekabet etmeme yükümlülüğüne doğrudan aykırılık teşkil edecek şekilde aynı faaliyet ve hatta aynı markalara ilişkin faaliyet gösteren ….AŞ ünvanlı firmada işe başladığını, kendisiyle aynı serviste yer alan 66 kişinin de aynı şekilde hareket ettiğini ve satış ve servis kısmını işlemez pozisyona soktuğunu belirterek müvekkilinin kar eden bir firma iken haksız rekabet hükümlerinin ihlali nedeniyle zarar eden bir firma olmasına sebebiyet verdiğini, hizmet akdinin, “Madde 4 Diğer Şartlar” bölümünde rekabet etmeme maddesi mevcut olup davalının söz konusu maddeye aykırılık teşkil edecek şekilde bir fiilde bulunması halinde sözleşmede belirtilen son aldığı ücretin 12 katı tutarında cezai şart ödeyeceğini taahhüt ettiğini öne sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000-TL cezai şartın, eylemin vuku bulduğu tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili 05/12/2019 tarihli ıslah dilekçesiyle; 10.000-TL’lik dava değerini 12.618,98-TL arttırarak toplam 22.618,98-TL’ye çıkartmıştır.
CEVAP: Davalı vekili,mahkemenin görevli olmadığını ,davacı şirketin mali ve fınansal açıdan durumu son yıllarda hızla düşüş gösterdiğini bu kötüye gidişin davalının sebebiyet veremeyeceği kadar büyük ölçekte olduğunu, davacı kötüye giden mali durum karşısında küçülme kararı aldığını, birçok çalışanın iş akdi “yurtdışı markalarında yaşanan azalma sebep gösterilerek” feshedildiğini, … bünyesinde davacı şirketin yanı sıra diğer grup şirketlerinin mali durumu hakkında davacı şirketin sektörde hızla küçüldüğü, davacı beyanlarının aksine davalının bireysel kararı neticesinde haklı nedenlere dayalı olarak istifa ettiğini,müvekkilinin eylem ve işlemleri arasında kurulmak istenen illiyet bağının suni bir bağ olduğundan öteye gidemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece,rekabet yasağının tüm ülke sınırlarını kapsaması sebebiyle aşırı nitelikte olduğu; ancak, TBK.nun. 445/2.maddesi uyarınca, süre ve coğrafi alan ile faaliyet alanı bakımından rekabet yasağının sınırlanmasında hakime takdir/uyarlama yetkisi verildiği de dikkate alındığında; taraflar arasındaki rekabet yasağının davalının çalıştığı Marmara ve Ege Bölgesi ile davacı işveren nezdinde yaptığı iş ile sınırlı bulunduğu kabulünün gerektiği; cezai şart tutarın 45.237,96 TL olarak hesaplandığı; 1/2 oranında tenkis yapılarak 22.618,98TL cezai şart alacağının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili,İş Sözleşmesi’nin 4. maddesinde yer alan “ceza koşulunun” geçerli olmadığı konusunun incelenmesi gerekirken ihtilaf konusu rekabet yasağı maddesinin yasal kriterlere uygun olup olmadığı hakkında inceleme yapılmadığını, TB K’nun “Ceza Koşulu Ve İbra” başlıklı 420. maddesine göre Hizmet Sözleşmeleri’ne sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olduğunu,dava tarihinden itibaren faize karar verilmesinin kanuna aykırı olduğunu, kanunda geniş coğrafi alan veya uzun süre içeren rekabet yasağı maddelerinde mahkemeye coğrafi alan veya süreyi makul sınırlara çekebilme yetkisinin tanındığını, iş akdinin feshinin işverenin kusuru ile gerçekleşip gerçekleşmediğinin de tespiti gerektiğini, işverenin kusuru halinde rekabet yasağı maddesinin uygulanmasının zaten mümkün olmayacağını, yer unsuru açısından rekabet yasağı maddesinin incelenmesi ile diğer savunma ve delillerinin inceleme dışında bırakıldığını belirterek kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Temel uyuşmazlık konusu; iş sözleşmesinde öngörülen rekabet yasağı hükmünün geçerli olup olmadığı, geçerli ise öngörülen cezai şart tutarının talep edilip edilemeyeceği noktasındadır. Sözleşme TBK nun yürürlüğü zamanında akdedilmiş olup , uyuşmazlıkta 6098 Sayılı TBK’nın 444 ve 445. Maddeleri uygulanacaktır.Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle fesih edilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklanan süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterli sayılmalıdır.Mahkemenin, rekabet yasağının tüm ülke sınırlarını kapsaması nedeniyle aşırı nitelikte olduğu tespiti yerindedir. TBK 445/2 maddesinde yer alan “Hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir” şeklindeki düzenlemede, rekabet yasağına ilişkin hüküm karşısında şayet işverenin de bir karşı edim yüklenmiş olması halinde,yasağın aşırı hükümlerinin süre ve coğrafi alan bakımından sınırlanmasında sadece hakime takdir yetkisi verilmiş olup, işveren tarafından karşı edimin yüklenilmemiş olması halinde rekabet yasağı sözleşmesinin salt bu nedenle geçersiz olacağı kabul edilemez.Sözleşmede yer bakımından sınırlama yok ise de davalının istifadan sonra çalışmaya başladığı işletmenin faaliyet adresinin aynı yer olduğu gözetildiğinde, TBK 445/2 uyarınca hakkaniyete uygun bir müdahale yapılmak suretiyle sözleşmenin rekabet yasağına ilişkin bölümünün geçerli hale getirilmesi mümkündür.Davalı satış sorumlusu olup, sözleşmenin rekabet yasağına ilişkin 4. maddede çalışan, hizmet akdine ilişkin sözleşmenin herhangi bir nedenle sona ermesine müteakip 2 yıl boyunca işverenin iştigal mevzuuna giren ve asıl işi sayılan konularda faaliyet gösteren resmi ya da özel müessese, şirket, ortaklık, şahıs ve sair iş yerlerinde ..çalışmamayı,..aksi halde son aylık net ücretinin 12 katını cezai şart olarak ödemeyi kabul ve taahhüt etmiştir. Somut olayda, TBK 445/2 gereği sözleşmeye müdahale edilmek suretiyle sözleşmedeki coğrafi sınırın, davacının faaliyette bulunduğu yer olarak yorumlanması ve sözleşmenin en azından davacı ile aynı yerdeki işyerleri bakımından geçerli olacağı kabul edilmelidir.Davalının, davacı yanındaki çalışmasını 17.9.2014 tarihinde istifa ile sonlandırması sonrasında 15.10.2014 tarihinde … şirketinde işe başladığı SGK kayıtlarından anlaşılmaktadır. Davalı vekili, TBK’nın 420. maddesi gereğince ; hizmet sözleşmelerinde taraflardan sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olduğunu ileri sürmüşse de somut olaya emsal sayılabilecek Yargıtay 11.HD nin emsal kararında “somut olayda, davacı “hizmet sözleşmesine” dayanarak değil TBK’nın 444. maddesi ve devamında düzenlenen “rekabet yasağı sözleşmesine” dayalı olarak talepte bulunmaktadır. Yerleşik Daire kararları gereğince iş ilişkisinin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağı sözleşmelerinde kararlaştırılan ceza koşulunun karşılıklı olması gerekmemektedir.(Yargıtay 11.HD nin 2019/4833 esas ,2020/3179 karar sayılı 24.6.2020 tarihli ilamı ) Yargı uygulamasında bu görüş kabul gördüğünden ayrıksı emsal karara itibar edilmemiştir.Davalının davacıya ait işyerinden ayrıldıktan hemen sonra, rakip işletmede işe başladığı,sözleşmedeki rekabet yasağı kuralının ihlal edildiği, davalının istifa beyanında sebeb göstermediği ,ücretini eksik almadığının belirlendiği buna göre iş sözleşmesinin işçi tarafından feshedildiğini kabule yarar delil bulunmamaktadır.Davalının satış sorumlusu pozisyonu nedeniyle ihlalin önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığının mevcut olduğu kabul edilmiştir.Bu sebeble rekabet yasağı hükmünün geçersiz olduğuna yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Ancak;TBK’nın 182/3. fıkrasına göre hakim fahiş gördüğü cezai şarttan re’sen indirim yapabilir. Cezai şartın fahiş olup olmadığı belirlenirken, tarafların ekonomik durumu, borçlunun ödeme kabiliyeti ile beraber borcunu yerine getirmemiş olması nedeniyle sağladığı menfaat, kusur derecesi ve borca aykırı davranışının ağırlığı ölçü alınarak tayin edilmeli ve hüküm altına alınacak ceza miktarını belirlerken hak, adalet ve nesafet kuralları dikkate alınmalıdır. İlk derece mahkemesince talep olunan cezai şart tutarından bir miktar tenkis yapılmışsa da,yukarıda yazılı ölçütler dikkate alındığında ve geçimi için aylık ücretinden başkaca geliri bulunmayan davalı bakımından tenkis edilen miktar yeterli görülmemiştir.Benzer davalar da verilen hükümler de dikkate alınarak , davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle hükmün kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne,10.000-TL cezai şartın dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek davalıdan tahsiline,fazlaya ilişkin istemin tenkis nedeniyle reddine, temerrüt dava ile gerçekleştiğinden faizin dava tarihinden itibaren işletilmesine ,reddedilen kısım bakımından davalı yararına yargı gideri ve vekalet ücreti takdir edilmemesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/03/2020 Tarih 2015/1860 Esas 2020/228 Karar sayılı hükmün HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kısmen kabulüne, 10.000-TL cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin tenkis nedeniyle reddine “İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak : Alınması gereken 683,10-TL nisbi karar harcından, davacı tarafından yatırılan 170,78-TL peşin harç ile 215,51-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 386,29‬-TL harcın mahsubu ile bakiye 296,81‬-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,Davacı tarafından ödenen 413,99‬-TL peşin harçların davalıdan tahsiliyle davacıya ödenmesine, Davacı tarafından harcanan 1.200-TL bilirkişi ücreti, 319,20-TL teb ve müz. gideri olmak üzere 1.519,20-TL yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Davacı vekili için takdir olunan 3.400-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine,”
Davalı tarafça yatırılan 386,28-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde davalıya iadesine,Hükümden sonra davacı yan gider avansından karşılanan 57-TL yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Davalı tarafça yapılan istinaf yargı giderinin üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda H.M.K.’nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 08/12/2020