Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1369 E. 2020/1225 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1369
KARAR NO: 2020/1225
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/09/2020
NUMARASI: 2017/918 Esas 2020/328 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/11/2020
Davanın kabulüne ilişkin hükmün davalı vekili nce istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde, akaryakıt bayilik sözleşmesi gereğince müvekkili firmanın davalıya bayilik verdiğini, yapılan bayilik sözleşmesi gereği müvekkili tarafından davalıya; gecikme bedeli, otomasyon bakım ve servis bedeli ve vade farkını yansıtır 6 adet fatura tanzim edildiğini, söz konusu faturaların yalnızca 2 tanesine süresi içerisinde itiraz edildiği ,diğer 4 fatura içeriğine 8 gün içinde içeriğine itiraz edilmediğini ve faturaların kesinleştiğini, borcun varlığına ve faize ilişkin itirazların da yersiz olduğunu, ödenmeyen fatura bedelleri ardından icra takibine geçildiğini, faturalarda muacceliyet şartı oluştuğunu ve faiz işletilmeye başlandığını, işletilen faiz oranının sözleşmede belirlendiğini,faiz ile ilgili hükümlerin sözleşmenin 42.maddesinde açıkça belirlenmiş olup, müvekkilinin uyguladığı faiz oranında haklı olduğunu, davalının haksız olarak borca, faize ve tüm ferilerine itiraz ettiğini, bu nedenlerle davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına 15/12/2016 tarihli dilekçesi ile yaptığı itirazlarının iptaline, icra takibinin devamına, itirazında haksız davalının %20′ den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacı tarafından başlatılan icra takibinde borcun sebebi olarak gösterilen faturaların gerçeği yansıtmadığını,müvekkilinin davacı şirketten mal alımından kaynaklanan hiçbir borcunun bulunmadığını, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin ifa edilmemesi dolayısıyla icra takibine konu edilen fatura asıllarının takibe itiraz eden müvekkili tarafından Tekirdağ … Noterliği’ nin … yevmiye nolu ve 23/11/2016 tarihli ihtarnamesiyle davacı şirkete geri gönderildiğini, davacı tarafın yaptığı icra takibinin ve buna bağlı olarak açılmış bulunan itirazın iptali davasının alacağın konusunun ifa edilmeyen ve hükümleri yerine getirilmeyen sözleşmeye istinaden talep edilmesi; haksız ve yasal dayanaktan yoksun bulunması nedeniyle reddine, davacının icra takibi başlatması ve itirazın iptali davası açmasında kötü niyetli olması nedeniyle dava değerinin %20′ sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin 42. Maddesi hükmüne göre davacının vade farkı talep edebileceği, davanın konu olduğu dönemde akaryakıt sektöründe “Otomasyon Faturalarının Bayi Kanalı ile Ödenmesi” hususunun genel uygulama olduğu, hesaplanan vade farkına esas olan tutarların isabetli olduğunun raporda belirtildiği, böylelikle davacının davaya konu ettiği 4 adet vade farkı faturası toplam tutarı olan 4.408,66 TL’nin de davalı tarafından ödenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı tarafından icra takibine yapılan itiraz haksız ve alacak likit olduğundan alacağın %20’si tutarında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili; dosya içerisindeki bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğunu, davacının düzenlediği gecikme bedeli ve vade farkı faturalarının daha önceden davalı tarafından benimsenmediğini, buna göre davacının gecikme bedeli veya vade farkı talep edemeyeceğinin tespit edildiğini, Nisan 2020 tarihli bilirkişi raporunda, taraflar arasındaki sözleşmede bakım ve onarımın bayiye ait olduğunu, 26.09.2019 Tarihli EPDK kararından önce imza altına alınan sözleşmeleri kapsamadığından, bu davanın kapsam dışı olduğunu, bu davaya konu edilen faturaların EPDK kararından önce olması nedeniyle bayi firmanın ödemesi gerektiğinin belirtildiğini, Otomasyon bakım ve servis bedeline ilişkin faturaların taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine aykırı olarak düzenlendiğini, dolayısıyla bu faturalardan kaynaklanan alacağın talep edilemeyeceğini, bu nedenlerle kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Davaya konu edilen davalı adına düzenlenen iki grup faturadan ilk grupda ; 12.10.2016 tarih … nolu 2.832- TL bedelli fatura ile 03.10.2016 tarih … nolu 708- TL tutarlı faturalar olduğu ve faturaların “Otomasyon Bakım ve Servis Bedeli” açıklaması içerdiği anlaşılmaktadır. Davalının bu faturalardan sorumluluğunun belirlenmesi için bayii otomasyon sisteminin ne olduğu hususunda yasal düzenlemelere bakılmalıdır. Konu ile ilgili olarak; EPDK 6.7.2007 tarihli kararı ile ; Dağıtıcı Lisansı sahiplerinin ..bayiilerinde kaçak petrol satışının yapılmasını engelleyen bir denetim sistemi kurar ve uygular. 25.1.2012 tarihli karar ile de; Bayiler dağıtıcının izni olmadan sisteme müdahale edemez,bayiler arızaları en geç 24 saat içerisinde dağıtıcı lisans sahibine bildirir. 12.2.2015 tarihli karar ile dağıtıcı lisans sahipleri sistemde meydana gelen arızaları 10 günlük süre içinde giderir.”denilmiştir. EPDK nun kararlarına bakıldığında ,dağıtıcı lisans sahiplerine bir yükümlülük yüklemiş ve bayilerini denetleme yükümlülüğünü yerine getirme görevi dağıtıcı şirketlere verilmiştir.sistemdeki arızaların takibi ve giderilmesi dağıtıcıya aittir. Dağıtıcı kamu otoritesinin kararlarına uyma yükümlülüğü altında olduğu gibi ,bu görevini yerine getirdiği sırada bir kısım masraflara katlanacaktır.Bu masraflara katlanan dağıtıcı ,bu masrafları bayiye yansıtabilmesi için bir sözleşme hükmüne ihtiyaç vardır.Zira borcun yükümlüsü davacı dağıtıcı olup ;TBK nun temel ilkeleri gereği ,borç kanundan ,sözleşmeden veya haksız fiilden doğar .Sözleşme de ariyet verilen malzemelerin bakım ve onarım yükümlüğünün bayiye ait olduğuna ilişkin sözleşme hükmüne dayanarak,bayiye ariyet verilen malzeme sayılmayacak takip sisteminin borçlu davacı tarafından borcun davalı bayiye yansıtılması mümkün görülmemiştir.Bu sebeble davacının , otomasyon bakım bedellerinden davalıya karşı bir talep hakkı bulunmadığından davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Kalan talebin vade farkı faturaları olduğundan vade farkının ne olduğunun üzerinde durulmak gerekmektedir.Uygulama ve öğretide baskın görüş olarak, temerrüt (gecikme) faizinin hukuki niteliği, borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetinde varlığını sürdüren, alacaklının zararın varlığını ve miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın borçlunun ödediği ve miktarı yasalarla belirlenmiş asgari, maktu bir tazminat olduğu kabul edilmektedir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.6.1997 gün ve 1997/11 E.-278-529 K.; 18.11.2009 gün ve 2009/21-435 E. – 544 K. sayılı ilamlarında aynı ilkeler kabul edilmiştir). İşlemiş bulunan temerrüt faizlerinin toplam tutarını para borçlarının ifasına ilişkin genel hükümler çerçevesinde alacaklıya ödemek zorunda olan borçlu, bu ödemeyi rızaen yapmadığı takdirde, alacaklı temerrüt faizi alacağını tahsile yönelik olarak icra takibi veya dava yoluna başvuracaktır. Temerrüt faizi, asıl alacağa ilişkin dava veya takip çervesinde istenebileceği gibi, asıl alacaktan bağımsız olarak ayrı bir dava veya takibe de konu edilebilir. Vade farkı ise , enflasyonun ekonomi üzerindeki olumsuz etkisi sonucunda yargı kararları ile uygulama bulmuş ve bu kavram ile, para borcunun ifasında gecikmeden zarar gören alacaklının korunması amaçlanmıştır. Nitekim, 27.06.2003 gün ve 2001/1 E, 2003/1 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda vade farkının “veresiye veya taksitle satışlarda ilk satış bedeline yani semen’e belirli oranlarda yapılan ilave başka bir anlatımla … mal ve hizmet satım sözleşmesinde kararlaştırılan veya ticari teamüllere göre vade tarihinden başlayarak fiili ödeme tarihindeki mal ve hizmet bedeline ekleme yapılmak suretiyle semen’in ulaştığı miktarı ifade ettiği” belirtilmiştir.(Yargıtay HGK 2013/199 esas ,2013/1418 karar sayılı ve 2.10.2013 tarihli ilamı) Sözleşmenin 42.maddesinde; … nezdinde doğacak borçlara ,tahsil tarihine kadar TC Merkez Bankası avans faizi oranına 20 puan eklenerek bulunacak faiz oranı üzerinden yıllık faiz ödeneceğine ilişkindir.Bir başka anlatımla uygulanabilecek faiz oranının belirlenmesine ilişkin bir hükümdür.Yine davacı tarafça vade farkı olduğu ileri sürülen düzenlemenin vade farkı hükmü olmadığı ,temerrüt faizine ilişkin olduğu ,ürün alımından kaynaklanan borcu olmayan ve kredi kartı ile ödeme yaptığı belirlenen davalının daha evvel vade farkı ödediği ,vade farkı uygulamasının teamül haline geldiği iddia ve ispat edilemediğinden ,4.408,66 TL olan vade farkı faturalarına ilişkin talep de yerinde bulunmamaktadır. Sözleşmeye aykırı düzenlenen faturalara itiraz edilmemesi borcun kabul edildiği sonucuna varılamayacağı,faturaya itiraz edilmemesi, faturada yer alması olağan sayılan satılan malın cinsi veya yapılan işin adedi, türü, bedeli gibi hususlar yönünden içeriğinin kesinleşmesi sonucunu doğurur. Davalı vekilinin istinaf sebebleri yerinde olduğundan ,başvurusunun kabulü ile HMK 353(1)b-2 m. uyarınca hükmün kaldırılması ve yeniden hüküm kurularak davanın reddine alacaklı haksız ise de kötüniyeti kanıtlanamadığından kötüniyet tazminatı isteminin de reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/918 Esas-2020/328 Karar sayılı ve 15/09/2020 tarihli hükmünün, HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “İspatlanamayan davanın REDDİNE” Davalının koşulları bulunmayan kötüniyet tazminatı isteminin reddine, İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; Alınması gereken 54,40- TL karar ve ilam harcının mahkeme veznesine yatırılan 135,75-TL den mahsubu ile fazla olan 81,35- TL harcın talep halinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Davalı vekili için takdir olunan 4.080- TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalıya verilmesine,” İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 135,50-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davalı tarafından yapılan 35,50-TL istinaf yargı giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 26/11/2020