Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1359 E. 2021/1349 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1359
KARAR NO: 2021/1349
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/07/2020
NUMARASI: 2019/385 Esas-2020//256 Karar
DAVA: Tanıma Ve Tenfiz
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/09/2021
Davanın kabulüne dair kararın davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin 2015 yılında yaptığı çeşitli taşımalara ilişkin ücretlerini davalılardan tahsil edemediğini, bu nedenle tenfizini talep ettiği Rotterdam Mahkemesine başvurduğunu, Rotterdam Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda 14.04.2017 tarihli ve 5848212/CV.EXPL 17-11256 esas sayılı kararın tesis edildiğini, işbu kararla bir miktar alacağın davalılardan tahsiline karar verildiğini, kararın davalılara Lahey Sözleşmesi uyarınca tebliğ edildiğini, kararın itiraz edilmeyerek kesinleştiğini, Hollanda ile Türkiye arasında yabancı ilamların tenfizi konusunda karşılıklılık bulunduğunu, ilgili mahkeme kararın Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verildiğini, hükmün kamu düzenine aykırı olmadığını, yapılan yargılamada davalılara usulüne uygun tebligat yapılarak savunma imkanı sağlandığını belirterek, ilgili mahkeme kararının tenfizine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; hükmün tenfizi talebinin MÖHUK’un 54/1-d maddesine aykırı olduğunu, tenfizi istenen yabancı mahkeme kararında müvekkillerinin savunma hakkının kısıtlandığını, Rotterdam Mahkemesinde açılmış olan davaya ilişkin dava dilekçesinin 1 no.lu müvekkiline 04.02.2017 tarihinde (duruşma tarihinden 52 gün önce), 2 no.lu müvekkiline ise 31.01.2017 tarihinde (duruşma tarihinden 56 gün önce) tebliğ edildiğini, bu sürelerin savunma için yeterli olmadığını, 14/04/2017 tarihli gıyap kararının müvekkillerine tebliğ edilmediğini, tebliğ edilen dava dilekçesinde davalı müvekkillerinin Hollanda hukukuna göre hangi usul ve esaslara göre cevap verecekleri ya da duruşmaya katılacaklarının bildirilmediğini, bu nedenle savunma hakkının sağlanmadığını, Rotterdam Mahkemesince verilen kararda karara karşı başvurulacak üst yargı yolu ve süresi hakkında da açıklama bulunmadığını, bu nedenle kararın kesinleştiğinden söz edilemeyeceğini,dosyada kesinleşme şerhi bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; tenfize ilişkin hükmün esası yönünden tenfize engel bir durumun bulunmadığı, tenfiz için kesinleşmiş mahkeme kararı gerekiyor ise de, söz konusu kesinleşmenin her ülkenin kendi kurallarına göre değerlendirilmesi gerektiği; üst mahkemeye başvurulmadığının belirtilmesinin de kararın kesinleştiğini gösterdiği nazara alınarak, davanın kabulü ile yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Davalılar vekili; Rotterdam Mahkemesi’nin kararının MÖHUK’un 54/1-c ve ç bentlerine yabancı mahkeme kararında müvekkillerinin savunma hakkının kısıtlandığını, tebligatın duruşma gününe 60 günden az bir süre kala müvekkillerine tebliğ edilmiş olup bu hususun 1965 tarihli Tebligat Sözleşmesinin 15. maddesine aykırı olduğunu, savunmanın hangi usul ve sürede yapılması gerektiğinin de tebliğ evrakında bildirilmediğini, mahkemece taraf teşkili sağlanmadan gıyap kararı verildiğini ve bu kararın müvekkillerine tebliğ edilmediğini,kararının kesinleşmediğini, karara karşı kanun yolu, başvuru usulü ve süresinin gösterilmediğini, tebligatın Lahey Sözleşmesine aykırı olduğunu, tebliğ edilen kararın mahkeme kararı olmayıp mahkeme icra memurluğu kararı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, yabancı mahkeme kararının tenfizi istemine ilişkindir. 5718 sayılı MÖHUK’un 54. maddesine göre yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilebilmesi için; Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması, ilamın Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilamın dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı halde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması, hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması, o yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması koşullarının varlığı gerekmektedir. Aynı yasanın 50/1 maddesi hükmüne göre ise, yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye’de icra olunabilmesi, yetkili Türk Mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır. Bu yasal düzenleme karşısında, yabancı mahkeme ilamının tenfizine karar verilebilmesi için öncelikle ilamın kesinleşmiş olması gerekmekte olup, dava şartı niteliğindeki bu husus, mahkemece kendiliğinden gözetilmelidir. Hollanda ile Türkiye arasında yabancı mahkeme kararının tenfizine yönelik bir antlaşma bulunmasa da, bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere Hollanda mevzuatında yabancı mahkeme kararlarının tenfizine yönelik hüküm bulunduğu, tenfiz şartlarının Türk hukukuna benzer olarak düzenlendiği gözetildiğinde, tenfiz için zorunlu karşılıklılık koşulunun gerçekleştiği kabul edilmelidir. Davalı taraf savunma haklarının kısıtlandığını ileri sürmüştür. Mahkemece dava dilekçesi ve duruşma günü davalılara 04.02.2017 ve 31.01.2017 tarihinde tebliğ edildiği, tebligatın yapıldığına dair bildirimin mahkemeye duruşma tarihi olan 28.03.2017 ve 30.03.2017 tarihlerinde ulaştığı, davalıların yokluğunda yapılan 28.03.2017 tarihli duruşmanın 14.04.2017 tarihine ertelendiği ve tenfize konu kararın da bu tarihte verildiği anlaşılmaktadır.15.11.1965 tarihli Lahey Sözleşmesinin 15/1. maddesine göre “a) Belgenin, talep edilen Devlet topraklarında oturan kimselere tebliğ edilmek üzere hazırlanmış o memleketin tebligatla ilgili mevzuatına uygun bir şekilde tebliğ edilmiş olduğu veya b) Belgenin, işbu Sözleşmede öngörülen başka bir usulle davalıya veya ikametgahına tebliğ veya tevdi olunduğu ve bu hallerden her birinde tebliğ veya tevdi keyfiyetinin davalının savunmasını hazırlaması için yeteri kadar vakit bırakacak bir tarihte tebliğ veya tevdi edilmiş bulunduğu tebeyyün etmedikçe hakim kararı ertelemek zorundadır.” Buna göre,dava dilekçesi, davalıların savunma hazırlamasını mümkün kılacak makul bir süre önce davalılara tebliğ edilmiş olup, mahkemece davalıların yokluğunda karar verilmiş olması, davalıların savunma haklarının kısıtlanmış olduğu şekilde değerlendirilemez. Tenfize konu kararda, karara karşı başvuru yolu ve süresi gösterilmemiş ise de,gerek dava dilekçesi gerekse mahkeme kararının usulüne uygun tebliğ edildiği ,davalılar vekillerinin tebliğ evrakına süresinde cevap ve itirazların doğrudan yabancı mahkemeye gönderecekleri şerhinin bulunduğu ,kararda bulunması gereken hususların Hollanda hukukuna göre belirlenmesi gerektiği düşünüldüğünde tenfiz engeli bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Davalılar vekilince ilgili yabancı mahkeme kararının kesinleşmediği ileri sürülmüşse de; mahkeme kararının davalılara usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, Hollanda Mahkemesince de 20.01.2019 tarihi itibariyle karara karşı itirazda bulunulmadığının belirtilmiş olması karşısında, yabancı mahkeme kararının kesinleştiği açıktır. Açıklanan nedenlerle, yabancı mahkeme kararının tenfizi koşullarının oluştuğu anlaşılmakla, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcının davalılar tarafından yatırılan 108,8‬0-TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 49,5‬0-TL harcın istek halinde kendisine iadesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 23/09/2021