Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1347 E. 2023/509 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1347
KARAR NO: 2023/509
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/03/2020
NUMARASI: 2018/24 Esas – 2020/188 Karar
DAVA: İtirazın İptali Birleşen İstanbul Anadolu 1 Asliye Ticaret Mahkemesinin
2018/26 Esas Sayılı Dava Dosyasında;
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/04/2023
İlk derece mahkemesince verilen kararın asıl ve birleşen dosyada davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Asıl davada davacı vekili; davalı …’ın diğer davalı …Ltd Şti’nin %100 pay sahibi ve tek yetkilisi olduğunu, …’ın ise davacı şirketin paydaşı ve yetkilisi olduğunu, … ve … arasında …’ın davalı şirketin %50 ortağı olması ve davalı şirketin faaliyet gösterdiği 2.450 m2 taşınmazın, 1.074,16 m2’sinin %50’sinin …’a devri için sözleşme yapıldığını, bu sebeple davacı tarafından 1.171.364,68-TL ödeme yapıldığını, yine anılan ilişki kapsamında bir kısım ödemelerin ise … tarafından yapıldığını, davacı tarafından yapılan ödemelerin davacının ticari defterleri ile sabit olduğunu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/76265 sayılı soruşturma dosyasından alınan bilirkişi raporu ile davalı şirketin davacıya 2016 sonu itibariyle 1.171.364,68-TL borçlu olduğunun tespit edildiğini, ancak aradan geçen süre zarfında davalıların, …’ın bu taşınmaza paydaş olabilmesi için hiçbir işlem yapmadığını ve davacıdan aldığı paraları da davalı …’ın tek pay sahibi ve şirket yetkilisi olduğu davalı şirketin ticari defterlerine borç olarak işleyip davalıya da iade etmediğini, bu nedenle İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasıyla davalılar aleyhine icra takibi başlatıldığını ve davalılar tarafından 15.12.2017 tarihinde itirazda bulunulduğunu, davalılar arasındaki tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ve davalı …’ın şirketin davacıya olan borcundan sorumlu tutulmasına karar verilmesi gerektiğini, protokole göre davacının 1.895.000-TL vererek mülkün yarısına ve 27/10/2014 tarihli bilanço ile sınırlı olarak şirketin hertürlü malı ve alacağına ortak olduğunu, davacı … ile davalı … arasında 07.04.2016 tarihli bir protokol daha akdedilip mülkün …’a ait olan % 50’lik kısmın yarısının da …’a satış vaadi ile gerekirse noterden verileceği hususunda mutabakat yapıldığını, bu taşınmaz üzerinde davalı şirket faaliyet gösterdiğinden taşınmazın bir kısmına ve şirket ortaklığına sahip olmak hedeflendiğinden ödemelerin davalı şirkete yapıldığını, ancak sonradan …’ın bu taşınmazı kendi adına almak için idare ile sözleşme yaparak bu ödemeleri boşa çıkarmaya çalıştığını ve …’ı davalı şirkete ortak yapmadığını, …’nın tüzel kişiliğini kendi şahsi amaçları için perde olarak kötüye kullandığını, bu nedenle …’ın mevcut borçtan … ile birlikte sorumlu olduğunu belirterek İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra dosyasına davalılar tarafından yapılan itirazın iptaline, borçlular aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davacı vekili; davalı …’ın diğer davalı şirketin %100 pay sahibi ve tek yetkilisi olduğu, davacı ile davalılardan … arasındaki sözleşmeye göre davacının davalı şirketin %50 ortağı olmasının ve şirketin faaliyet gösterdiği 2.450 m2 taşınmazın 1.074,16 m2’sinin %50’sinin davacıya devrinin amaçlandığını, bu nedenle davacının 500.000-TL ödeme yaptığını, davacı tarafından yapılan ödemelerin dava şirketin ticari defterleri ile sabit olduğunu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/76265 soruşturma nolu dosyasından alınan 01.11.2017 tarihli bilirkişi raporu ile …’nın davacıya 500.000-TL borçlu olduğunun tespit edildiğini, ancak aradan geçen süreç zarfında …’ın davacının bu taşınmaza paydaş olabilmesi için hiçbir işlem yapmadığını ve almış olduğu paraları da tek pay sahibi ve şirket yetkilisi olduğu davalı şirketin ticari defterlerine borç olarak işlediğini, ancak parayı iade etmediğini, aynı zamanda davacının şirkete ortak olması için de hiçbir işlem yapmadığını belirterek İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … E. Sayılı dosyasında davalıların haksız itirazlarının iptaline, takibin devamına, borçlular aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; davalı şirketin %100 pay sahibinin davalı … olduğunu, …’ın davacı şirketin yetkilisi olduğunu, davalı şirketin söz konusu taşınmaz üzerinde fabrikasının bulunduğunu, davacının 3 no’lu delil olarak sunduğu kağıtların üzerinde protokol veya anlaşma ibaresinin olmadığını, toplantı tutanağı şeklinde yazılı olduğunu, anlaşma veya protokollerde tek tarafa kazandırıcı bir işlem yapılamayacağını, …’ın tutanağı şirket kaşesi adı altında imzalamadığını, tutanakta kaşesi olmayan şirketin tutanakla ilgili hiçbir dava açma hakkının ve yetkisinin olmadığını, 2.450 m2 taşınmazın 1.074,16 m2’sinin %50’sinin …’a devrinin adi bir toplantı tutanağı ile yapılamayacağını, tapu satışı veya noter sözleşmesinin zorunlu olduğunu, davacı şirketin davalı şirkete 1.171.364,68-TL ödeme yaptığı iddiasını ispat etmesi gerektiğini, davacı şirketin 5 no’lu delili olarak gösterdiği savcılık tarafından düzenlettirilen bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, …’ın şirketi değil sadece arsayı istediği için ön koşul olarak ortaklık işlemlerinden hep kaçındığını, daha sonra şirketin aleyhine iş ve işlemlerini fark eden …’ın …’ı vekaletten azlettiğini, müvekkili şirketin defterlerine borç olarak şaibeli işlettirilen paranın davacı şirketten nasıl çıktığını, davacı şirkete nereden geldiğini, davacı şirketin satışlarından mı yoksa davalı şirketin alacaklılarından mı aktarıldığının tek tek incelenmesi gerektiğini belirterek davacı tarafın haksız ve mesnetsiz davasının husumet ve taraf yokluğundan reddine karar verilmesini ayrıca davacı aleyhinde tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Birleşen davada davalılar tarafından süresinde cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; asıl ve birleşen davalı … ile asıl davacı şirketin yetkilisi ve birleşen davacı … arasında düzenlenen “Toplantı Tutanağı” başlıklı adi yazılı sözleşme gereğince …’ın davalı şirketin %50 ortağı olması ve davalı şirketin faaliyet gösterdiği taşınmazın %50 hissesinin …’a devrinin amaçlandığı, bu sebeple davacılar tarafından Mali Bilirkişi incelemelerinde tespit edildiği üzere davalı şirkete ödemeler yapıldığı, taraflar arasındaki adi yazılı nitelikteki sözleşmenin geçersiz olduğu gibi taraflarca uygulanmadığı, asıl davacı şirket ile birleşen davacı tarafından yapılan ödemelerin sebepsiz kaldığı, tarafların ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda davacı şirketin davalı şirketten 959.936,67-TL, birleşen davacının davalı şirketten 500.000-TL alacağı bulunduğunun tespit edildiği, her ne kadar davalı …’ın davalı şirketin tüzel kişiliğini kendi şahsi amaçları için perde olarak kötüye kullandığı, davalı şirket ile organik bağ içerisinde bulunup davalı şirketin kurumsal kimliğini kötüye kullanıp davalı şirketin mal varlığını kendi mal varlığı ile karıştırmadığı ileri sürülerek davalı …’ın mevcut borçtan davalı şirketle ile birlikte sorumluluğu talep edilmiş ise de davalı şirket ile davalı …’ın mal varlığının karıştığına ilişkin herhangi bir delil bulunmadığı, organik bağ hususunun ise tek başına davalıların mal varlığının karıştığına ya da davalı şirketin tüzel kişilik perdesinin alacaklıları zarara uğratmak için kullanıldığına tek başına yeterli olmadığı gerekçesiyle asıl davanın davalı şirket yönünden kısmen kabulüne, tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile davalı şirketin İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 959.936,67-TL asıl alacak yönünden iptaline, fazla istemin reddine, alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsiline, birleşen davanın davalı şirket yönünden kabulüne, tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile davalı şirketin İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın iptaline, alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsiline, asıl ve birleşen davanın davalı … yönünden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; asıl davanın davacıları arasında …’ın olmadığını, asıl davanın tek davacısının … Şti. olduğunu, …’ın dava konusu borçtan bizzat sorumlu olduğunu, davalı …’ın müvekkiline davalı şirkete ödemeler yaptırarak taşınmaza ve şirkete ortak etmeyi vaadettiğini, davalı …’in emniyet müdürülüğündeki ifadesinde bu hususu kabul ettiğini, davalı … vekilinin duruşmadaki beyanıyla borcu ikrar ettiğini, mahkeme kararınında da …’ın borcu ikrar ettiğine ilişkin beyana yer verilmesine rağmen … yönünden davanın reddedilmesinin hatalı olduğunu, davalı şirket ile …’ın ayrı kişiler olarak değerlendirilemeyeceğini, davalı …’in davalı şirketin tek ortağı ve yetkilisi olduğunu, davalı …’in müvekkiline devri vaadedilen, davalı şirketin zilyedi olduğu 2B arazisini kendi adına almak üzere idareye müracaat ettiğini, davalı şirketin zilyetlikten kaynaklanan hakkının davalı … tarafından kendi adına kullanıldığını, hatta idareye yapılan taksit ödemelerinin davalı şirkete yaptırıldığını, buna ilişkin dekontu ibraz ettiklerini, böyle bir ilişkide mal varlığının karıştığının ortada olduğunu, …’ın tek başına pay sahibi olduğunu, kendi şirketine icra takibi yaparak müvekkilin alacağını engellemeye çalışmasının tüzel kişiliğin ayrılığının kötüye kullanılması olduğunu, daha sonradan …’ın taşınmazı satışa çıkardığını ve satış ilanındaki fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere fabrikanın içinin tamamen boşaltıldığını, diğer taraftan davalı …’ın … firmasının borca batık hale gelmesinden sonra tüm müşterilerini sahibi olduğu … Tic. Ltd. Şti firmasın aktardığını, ayrıca …’e ait hesap hareketlerinin bizzat …’ın şahsi hesaplarına yönlendirildiğini, davalı şirketin müşterinin ödemelerinin davalı …’in şahsi hesabına yapıldığını belirterek asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Asıl ve birleşen davada davacı taraf davalı …’ın davalı şirketin %100 paya sahip tek ortağı ve yetkilisi olduğunu, davacılardan … ile aralarında vardıkları anlaşma gereğince davalı şirketin zilyedi olduğu Sultanbeyli İlçesi … Mahallesi, … ada … parsel sayılı 2B vasfındaki taşınmazın 1.074,16 m2 sinin davacı …’a devri ve davacı …’ın davalı şirketin %50 ortağı olmasının kararlaştırıldığını, bu anlaşma uyarınca asıl davada davacı şirketin 1.171.364,68-TL, birleşen davada davacı …’ın ise 500.000-TL ödeme yaptığını, ancak davalıların anlaşmanın gereğinin yerine getirmedikleri gibi ödenen bedeli de iade etmediklerini belirterek ödenen tutarların davalılardan tahsili için asıl ve birleşen davalara konu icra takiplerini başlatmış olup; mahkemece asıl davada davacı şirketin davalı şirketten olduğu tespit edilen 959.936,67-TL alacağı yönünden, birleşen davada ise davacı …’ın davalı şirketten olduğu tespit edilen 500.000-TL alacağı yönünden davalı şirketin itirazının iptaline, diğer davalı … hakkında açılan asıl ve birleşen davaların ise reddine karar verilmiştir. Mahkemenin kararı sadece asıl ve birleşen davacılar tarafından istinaf edilmiş olup, istinaf yoluyla çözülmesi gereken uyuşmazlık ise davacı şirketin tüzel kişilik perdesinin aralanması şartlarının oluşup oluşmadığı, davalı …’ın şirket borçlarından ötürü sorumluluğuna gidilip gidilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Öğreti ve uygulamada kabul edilen tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi; bazı şartların varlığı halinde, tüzel kişilik ve mal ayrılığı ilkesi dikkate alınmadan mevcut tüzel kişiliğin arkasına saklanan gerçek veya tüzel kişinin borçtan sorumlu tutulmasını ifade etmektedir. Mal varlığının bağımsızlığı ve sınırlı sorumluluk ilkelerinin istisnası olan tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi, ancak istisnai ve sınırlı durumlarda titizlikle uygulanması gereken bir teoridir. Bu teoriye ihtiyatlı bir biçimde yaklaşılmalı, istisnai olduğundan mümkün olduğunca dar yorumlanmalı ve bu teorinin uygulanmasına ancak tüzel kişilik kavramının arkasına saklanılarak dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı, kendisine tanınan hakkın kötüye kullanılarak üçüncü kişilerin zarara uğratıldığı, zarara yol açan tüzel kişinin sorumluluğuna hükmedebilmek için ise başka bir yasal nedene dayanılmasının mümkün olmadığı durumlarda başvurulmalıdır (Yargıtay 11 HD 23.02.2021 tarih ve 2020/2970 esas, 2021/1603 karar sayılı ilamı). Somut olayda; 07.04.2016 tarihli toplantı tutanağı başlıklı belgede; “Mevlüt Uslu nezaretinde yapılan görüşmede; 1-) SSK ve Mülkün taksitlendirilmesi kararı alınmıştır. 2-) Mülkün …’e ait olan %50 sinin %50 (25’i) toplamının …’a satış vaadi ile gerekirse Noter’den verileceği konusunda mutabakat yapıldı. 3-) …’ın her ayın 17 sine tamamı olmak üzere 10.000,00 TL maaşının 4 parça olarak verileceği bu bunun sorun haline getirilmeyeceği … tarafından taahhüt edildi, …” ifadelerine yer verilmiş olup asıl ve birleşen davalı …, birleşen davacı … ve dava dışı … tarafından imzalandığı görülmektedir. Üzerinde tarihi görülemeyen toplantı tutanağı başlıklı belge; “1-)… 1895 TL vererek %50 Mülk ve şirketin her türlü mali ve borç alacağa ortak oldu. (27/10/2014 tarihli bilanço ile sınırlıdır) 2-)Kamyonet şirketin oldu bedel ödendi sermayeye koyularak 16 aylık kira bedeli sermayeden düşülerek ödendi 1000 TL kira bedeli … Bey’e ödenecek. … Bey’in aracına karşılık 36 TL ödenen bedel sermayeden düşülerek … Bey’e ödendi. 3-) … Bey’in kullandığı araç şirkete aittir…. 9-) … 16.03.2016 tarihi itibari ile …’ya resmi ortak olacaktır. Karara bağlanmıştır… … Yukarıda bulunan 15 madde … tarafından … ve …’a soru olarak soruldu ve onayları ile tutanak altına alındı… ” şeklinde düzenlenerek bu belgenin de asıl ve birleşen davalı … ile birleşen davacı … ile dava dışı … tarafından imzalandığı görülmüştür. Bahsi geçen belgelerde davacı … ile davalı …’ın davalı şirketin yarı hissesinin ve şirkete ait taşınmazın davacı …’a devrinin şartlarının kararlaştırıldığı anlaşılmakta olup, davalı tarafından davacıya herhangi bir tapu devri yapılmadığı gibi davalı şirkete ait hisse de devredilmemiştir. Davalı …, ceza mahkemesindeki savunmasında da davacı ile aralarındaki taşınmaz devrine ilişkin ön prokolün varlığını doğrulamıştır. Davalı …’ın davalı şirketin tek ortağı ve yetkilisi olduğu anlaşılmaktadır. Bahsi geçen 2B vasıflı taşınmazda davalı şirket tarafından faaliyette bulunulmakla birlikte 2B için Deftardarlık başvurusunun davalı … adına yapıldığı ve sözleşmenin İdare ile sözleşmenin davalı … arasında düzenlendiği anlaşılmaktadır. Bunun dışında davalı … 17/03/2017 tarihli Emniyet müdürlüğündeki ifadesinde davacı …’ın şirkete ortak olmayı istediğini söyleyerek şirket hesabına parça parça paralar yatırdığını beyan etmiştir. Tarafların ticari defterlerinde yer alan açık hesap ilişkisinde davacılar lehine oluşan alacak yekûnunu oluşturan ödemelerin bahsi geçen protokolün kapsamında dışında olduğunda dair bir iddia ileri sürülmediği bu konuda bir delil de ibraz edilmemiştir. Diğer taraftan davalı vekili tarafından duruşmada davalı şirketin defterlerinde davacı … lehine kayıtlı bulunan 500.000-TL alacak kaydının, davacı … ile davalı … arasındaki protokol uyarınca yapılan ödeme olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu durumda davalı …’ın davalı şirketin tüm hisselerinin sahibi olduğu, şahsi mal varlığı değerlerinin şirketin sahibi olan davalı ile şirket arasında işlemlere tabi tutulduğu, bir kısım şahsi ödemelerin şirketin hesabına yapıldığı, davalı …’ın şahsi hesabının şirketin hesabı ile karıştığı, davacı ile davalı arasındaki ilişki bakımından tüzel kişilik perdesinin davacıya zarar verecek nitelikte olduğu, bu suretle davalıların tüzel kişilik arkasına saklanarak dürüstlük kuralına aykırı davranışlarda bulunduğu, davacının davalı şirketten olan alacağını tüzel kişilik perdesinin aralanması suretiyle davalı …’dan isteyebileceği kabul edilmelidir. Bu nedenle mahkemece … yönünden asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle; mahkemece asıl ve birleşen davanın … yönünden reddine karar verilmesi doğru olmadığından, asıl ve birleşen davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına, bahsi geçen hata nedeniyle yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından asıl davada davalıların itirazının 959.936,67-TL asıl alacak yönünden iptaline, likit olan alacağın %20’si oranında 191.987,33-TL icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline, birleşen davada davalıların itirazının iptaline, likit olan alacağın %20’si oranında 100.000-TL icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Asıl ve birleşen dosyada davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/24 Esas – 2020/188 Karar sayılı 04/03/2020 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA;
“A)Asıl Davada; Davanın kısmen kabulü ile; tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile davalıların İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 959.936,67-TL asıl alacak yönünden iptali ile takibin bu miktar üzerinden takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte devamına, fazla istemin reddine , Hükmolunan alacağın %20’si oranında 191.987,33-TL icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, B)Birleşen Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/26 Esas Sayılı Davada;Davanın kabulü ile tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile davalıların İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte devamına , Hükmolunan alacağın %20’si oranında 100.000-TL icra inkar tazminatının davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine” İlk derece mahkemesine ilişkin olarak ; “Asıl davada; Alınması gereken 65.573,51-TL nispi karar ve ilam harcından mahkeme veznesine yatırılan 14.147,17-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 51.426,34-TL’nin davalılardan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacılar tarafından yatırılan 14.183,08‬-TL peşin harçların davalılardan alınarak davacılara verilmesine, Davacılar tarafından yapılan 3.750-TL bilirkişi ücreti ve 587,25-TL posta masrafı olmak üzere toplam 4.337,25‬‬-TL yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 3.554,38-TL’sinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, kalan kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına, Davacılar lehine taktir olunan 65.046,83-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, Davanın reddolunan kısmı üzerinden davalılar lehine taktir olunan 23.249,96-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, Birleşen davada; Alınması gereken 34.155-TL karar ve ilam harcından, davacı tarafından yatırılan 6.038,75-TL’nin mahsubu ile bakiye 28.116,25‬‬-TL harcın davalılardan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafça yatırılan 6.074,65‬-TL peşin harçların davalılardan alınarak davacıya verilmesine,Davacı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 42.050-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” Asıl davada davacı … San. Tic. Ltd. Şti. tarafından yatırılan 71,8‬0-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Asıl ve birleşen davada davacı … tarafından yatırılan 44,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacılar tarafından sarf edilen 87,8‬-TL istinaf yargı giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 06/04/2023