Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1331 E. 2023/263 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1331
KARAR NO: 2023/263
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/12/2019
NUMARASI: 2017/398 Esas – 2019/1113 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/02/2023
Davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirket tarafından davalının sahibi olduğu Bodrum Göltürkbükü’nde bulunan … isimli işletmenin finansmanında kullanılmak üzere davalıya borç olarak parça parça 200.000-USD ve 300.000-USD olmak üzere toplam 500.000-USD ödeme yapıldığını, müvekkilinin … Bank Cenevre/İsviçre Şubesi hesabından 200.000-USD’nin davalının … Bank Cenevre İsviçre Şubesi hesabına havale edildiğine dair apostilli dekont ve tercümesi ile müvekkilinin … Bank Cenevre/İsviçre Şubesi hesabından 300.000-USD’nin davalının … hesabına havale edildiğine dair apostilli banka dekontu ve tercümesinin mevcut olduğunu, davalı ile defalarca sağlanan mutabakatlarda paranın belirli tarihlerde ödeneceğinin taahhüt edildiğini, ancak bugüne kadar paranın ödenmediğini, alacağın tahsili için İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalı tarafından süresi içerisinde itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, borçlunun itirazında tamamen haksız olmasına rağmen müvekkilini oyalamak kastı ile hareket ettiğini, müvekkilinin alacağını almasını haksız ve kötü niyetle engellemeye çalıştığını belirterek borçlunun İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasına vaki itirazının iptaline, alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacı tarafın dosyaya sunduğu vekaletname ve eki yetki belgesinin incelenmesinde … isimli şahsın davacı şirketi asaleten temsil yetkisine sahip olmadığını, vekaleten temsil sıfatına sahip olduğunu, bu durumda davacı şirket adına geçerli bir vekaletname bulunmadığını ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, geçersiz vekalet ile avukat tayin edildiğinden ve vekil …’un T.C Mahkemelerinde şirketi temsil yetkisi bulunmadığından davanın reddi gerektiğini, 5718 sayılı yasanın 48. maddesi uyarınca dava şartı olarak davacının teminat göstermesi gerektiğini, davacının icra takibine konu alacağını 2 adet banka dekont suretine dayandırdığını, davacının bu 2 adet banka dekont suretlerinde yazılı hesabın sahibi olup olmadığının ve dekont suretinde yazılı banka havale işleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin ilgili bankadan sorulması gerektiğini, zira dekontların HMK md. 200 kapsamında sahteliğinin söz konusu olabileceğini, dekont üzerindeki isimlerin müvekkilinin ismi ile örtüşmediğini, müvekkili ile davacı şirket arasında borç ilişkisi olmadığını, davacının iddiasının ispata muhtaç olduğunu, davacının icra takibi başlatarak ve dava yoluna giderek kötü niyetli davrandığını, davacı şirket tarafından daha önce de İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyası ile haksız takip başlatıldığını, takip dayanağı belge üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmaması nedeni ile icra takibinin İstanbul 12. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2013/386-esas 2014/174 karar sayılı dosyası ile iptal edildiğini, kararın Yargıtay aşamasından geçerek kesinleştiğini belirterek davanın reddine, davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davacının hesabından davalının hesabına toplam 500.000-USD havale yapıldığı, bu miktarda bir havalenin hiçbir ticari ilişki içerisinde bulunulmayan birinin hesabına gönderilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olacağı, takibe dayanak dekontlarda yer alan “Borç/Kredi” ibaresinden takip konusu tutarın ödünç verildiği kanısına ulaşıldığı, bu durumda davacı tarafından havale yolu ile gönderilen tutarın davacı iddiasının aksine ödünç alınmadığının ispat yükünün davalıya ait olduğu, davalının takip konusu tutarı ödünç almadığı savunmasını HMK 200 md. uyarınca yazılı delil ile ispat edemediği, davalının açıkça yemin deliline de dayanmadığı, davacının iş bu davayı açmakta ve davalı hakkında icra takibi yapmakta haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile; davalının İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına, hüküm altına alınan 500.000-USD asıl alacağın takip tarihi itibari ile karşılığı 1.086.300-TL’nin %20’si üzerinden hesaplanan 217.260-TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili; davacı tarafından borcun sebebi olarak ileri sürülen 09/02/2010 tarihli “kar payı anlaşması” başlıklı belgenin borç ikrarı içermediğini, davacı şirketin sözleşmenin tarafı olmadığını, sözleşmenin … ile yapıldığını, bu belgelere göre davacı şirketin dava açma hakkı bulunmadığını, davanın öncelikle hukuki yarar ve aktif husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, banka dekontlarında paranın ödünç ya da borç olarak gönderildiğine ilişkin bir açıklama bulunmadığını, havalenin mevcut borcun tasfiyesi için yapıldığı hususunda karine mevcut olduğunu, 300.000-USD bedelli dekontta sözleşme açıklamasının, 200.000-USD bedelli dekontta ise … açıklamasının yer aldığını, davacının bahsi geçen bedelleri müvekkiline borç olarak verdiğini yasal delillerle ispatlaması gerektiğini, davacının ispat yükünün gereğini yerine getiremediğini, davacının cevaba cevap dilekçesinde ve 29/07/2015 tarihli dilekçesinde alacağının 09/02/2010 tarihli sözleşmeden kaynaklandığını ikrar ettiğini, bahsi geçen sözleşmede ise davacı şirketin yer almadığını, kaldı ki bu sözleşmede dahi …’un … isimli işletmeye yatırım finansmanı sağlamayı ve tüm vergiler sonrası elde edilecek net karın 3 yıllık süre ile yarı yarıya paylaşımını kabul ettiğini, bahsi geçen sözleşme içeriğinde davalıya borç verilmesinden söz edilmediğini, davacının bu sözleşmedeki imzanın müvekkiline ait olduğunu da ispat edemediğini, davacının ikrarına ve İstanbul 12. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2013/386 E. Sayılı dosyasında alınan ATK raporuna ve mahkeme kararına rağmen mahkemece müvekkilinin borçlu olarak kabul edilmesinin doğru olmadığını, yine belgeler üzerinde … yazdığını, oysa müvekkilinin isminin … olduğunu, müvekkili tarafından kabul edilmeyen bu sözleşmede davacı şirket yer almadığı gibi borç ikrarı da içermediğini, bunun dışında dava konusu alacağın likit olmadığı halde icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de yerinde olmadığını, …’un davacı şirketi vekaleten temsil yetkisine sahip olduğunu ve tevkil yetkisinin bulunmadığını, bu nedenle şirkete avukat tayin edemeyeceğini, davacı şirket adına düzenlenen geçerli bir dava vekaletname bulunmadığından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, ayrıca vekaletin süreli verildiğini, dava takip etme ve avukat tayin etme yetkisi ihtiva etmeyen vekaletnamedeki sürenin 06/08/2017 tarihinde sona erdiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE:Dava, ödünç verildiği iddia edilen paranın tahsili için başlatılan ilâmsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.HMK’nun 114/1. maddesi hükmüne göre, davaya vekalet ehliyeti dava şartı olup mahkemenin davayı vekil olarak takip eden kişinin davaya vekalet ehliyetinin bulunup bulunmadığını re’sen gözetmesi gerekir. Vekâlet sözleşmesinde, vekilin önemli borçlarından birisi işi bizzat kendisinin yapmasıdır. Bu husus dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 506/1 maddesinde; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.” şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre vekilin işi bizzat kendisinin yapması mecburi olmakla birlikte bunun istisnaları; müvekkilin vekilin başkasını tevkil etmesine açıkça veya zımnen rıza göstermesi, vekilin başkasını tevkile örf (veya teamül) gereğince yetkili olması veya vekilin başkasını tevkile hâlin gereklerine göre mecbur olması olarak belirlenmiştir. Yargıtay HGK nun 14/06/2022 tarih 2021/11-441 esas 2022/899 karar sayılı ilamında açıklandığı üzere; vekilin işi bizzat kendisinin yapmasının istisnalarından birisi olan “vekilin başkasını tevkile hâlin gereklerine göre mecbur olması” durumu ile vekilin kendisinden ya da hukuken kaynaklanan bir nedenle işi göremeyecek olması veya işi görmesinin imkânsız olması durumu kastedilmektedir. Başka bir deyişle kendisine dava açması için vekâletname verilen kişi, böyle bir yetkiye dayanarak dava açıp takip edemez. Böyle bir durumda vekilin başkasını tevkile hâlin gereklerine göre mecbur olması durumu söz konusudur. Dolayısıyla kendisine dava açması için vekâletname verilen kişi, bu yetkiye dayanarak dava açamayacağı için Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesi gereğince müvekkili adına bir avukata vekâlet (temsil yetkisi) vermesi gerekir (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü C. 2, İstanbul, 2001, s. 1233). Avukatlık Kanunu’nun 35. Maddesi ile avukat olmayan kişilerin vekil olarak dava takip etmeleri yasaklanmış ise de avukat olmayan bir kişiye dava açmak için yetki verilmesi durumunda bu kişinin verilen tevkil yetkisine veya hâlin gereğine dayanarak bir avukata müvekkili adına vekâletname vermesinin önünde yasal bir engel bulunmamaktadır (Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder/ Taşpınar Ayvaz, Sema/ Hanağası, Emel: Medenî Usul Hukuku, Ankara, 2018, s. 266). Eldeki davada, İngiliz Virgin Adaları Kanunlarına göre kurulduğu belirtilen davacı şirket adına düzenlenen 09/07/2014 tarihli vekaletname ile … 3 yıl süre ile genel yetkili vekil olarak atanmıştır. Bu vekaletnameye istinaden davacı şirket adına vekil sıfatıyla hareket eden … tarafından Bodrum … Noterliği’nin 17/08/2015 tarihli … sayılı vekaletnamesi ile davayı açan Avukatlar vekil tayin edilmişlerdir. Sonrasında ise davacı şirket tarafından alınan 24/07/2015 tarihli kararla şirket adına hareket etmesi için davacıya 24/07/2015 tarihinden geçerli olmak üzere temsil yetkisi verilmiştir. Şirkete genel yetkili vekil olarak atanan …’un vekil sıfatıyla dava açması mümkün olmayıp, avukatın vekil olarak tevkilinde zorunluluk bulunduğundan davaya vekalet ehliyeti şartının gerçekleştiği anlaşılmaktadır.Davacı şirket İngiliz Virjin Adaları uyrukludur. 28.6.1932 tarih ve 2045 sayılı kanun ile onaylanarak yürürlüğe girmiş olan 28.11.1931 tarihli “Türkiye Cumhuriyeti ile İngiltere Hükümeti arasında mün’akit Müzahereti Adliye Mukavelenamesi” nin 12. ve 13.maddelerine göre; gerek gider ve gerekse harç tediyesi hakkında, taraf devletler vatandaşları ( şirketleri ) teminat göstermekten istisna edildikleri gibi, akit devlet tebaasına müsavi bir muameleden faydalanacakları kabul edilmiştir. Bu sözleşmenin eki bulunan imza protokolüne merbut liste gerek Türkiye gerekse Virgin Adaları tarafından imzalanmıştır. Bu durumda açıklanan anlaşma uyarınca alacaklının mensubu olduğu ülke ile Türkiye arasında teminat gösterme yükümlülüğünden muafiyet bulunduğunun kabulü gerekir (HGK. nun 23.12.1992 tarih ve 1992/11-598 esas, 1992/762 karar sayılı ilamı).İstanbul 8. İcra Dairesi’nin 2014/23561 esas sayılı dosyasında davacı alacaklı tarafından borçlu … aleyhine 25/02/2010 ve 01/03/2010 tarihli 2 adet banka EFT dekontuna dayalı olarak 500.000-USD asıl alacağın tahsili talep edilmiştir.Eldeki davada davacı tarafından takibe konu tutarın davalıya … işletmesi finansması kapsamında 09/02/2010 tarihli sözleşme kapsamında borç olarak verildiğini, anlaşmaya göre bu paranın 3 yıl içinde kar payı olarak geri ödenmesi gerektiği halde ödenmediğini belirterek 25/02/2010 ve 01/03/2010 tarihli 2 adet banka EFT dekontuna dayalı olarak 500.000-USD asıl alacağın icra yoluyla tahsilini talep etmekte, davalı ise davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmaktadır. “Havale” dava tarihi itibari ile yürürlükte bulunan TBK’nun 555. vd. (818 sayılı BK 457 vd.) maddelerinde düzenlenmiş olup, hukuksal nitelikçe bir ödeme vasıtasıdır ve mevcut bir borcun ödenmesi için yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin tersini, yani havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaç ile yapıldığını ileri süren havaleci (muhil) bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür.( Yargıtay HGK’nun 12/03/2003 tarih 2003/118-158esas-karar sayılı ilâmı bu yöndedir.) İstinabe yolu ile getirtilen evraklara göre davacı tarafından davalının hesabına 25/02/2010 tarihinde 300.000-USD, 01/03/2010 tarihinde 200.000-USD’nin havalesinin yapıldığı anlaşılmakta olup cevabi yazı ekinde gönderilen 25/02/2010 tarihinde 300.000-USD bedelli havale dekontunda “ref agreement 09/02/2010” açıklamasına yer verilerek ödemenin gerekçesi olarak 09/02/2010 tarihli sözleşmenin gösterildiği, 01/03/2010 tarihli 200.000-USD bedelli havale dekontunda ise “…” “borç” açıklamasına yer verildiği görülmektedir.Davacı bahsi geçen 500.000-USD’nin 09/02/2010 tarihli sözleşme gereğince borç olarak havalesinin yapıldığı ileri sürülmektedir. Davacının beyanlarında geçen 09/02/2010 tarihli sözleşmenin … ile davalı arasında düzenlendiği, bahsi geçen sözleşmede yatırımcı sıfatıyla …’un davalıya 300.000-USD ödeyeceği, davalının ise …’a üçüncü yılın sonunda bu bedelden az olmamak üzere kar payı ödeyeceği kararlaştırılmıştır. Bahsi geçen sözleşmeye ve dekontlara istinaden … tarafından 500.000-USD’nin iadesine ilişkin başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın kaldırılması davasında sözleşmedeki imzanın davalıya ait olup olmadığı belirlenememiş, davanın reddine ilişkin verilen karar onanmak suretiyle kesinleşmiştir.Yine davacı tarafından, … tarafından davalıya 01/03/2010 tarihine kadar 250.000-USD borç vereceğine ve bu bedelin 3 taksite …’a ödeneceğine dair sözleşme ibraz edilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda karine mevcut ise de 01/03/2010 tarihli 200.000-USD bedelli havale dekontunda “…” “borç” açıklamasına yer verildiği anlaşıldığından davacı tarafından davalıya 01/03/2010 tarihinde havalesi yapılan 200.000-USD tutarın sonradan geri alınmak kaydıyla ödünç olarak verildiğinin kabulü gerekmektedir. Mahkemece bu bedele hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Buna karşılık 25/02/2010 tarihli 300.000-USD bedelli havale dekontunda “…” açıklamasına ödemenin gerekçesi olarak 09/02/2010 tarihli sözleşme gösterilmiş olup mahkemece kabul edildiğinin aksine dekontta bahsi geçen bedelin borç olarak gönderildiğine dair herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir. Bu nedenle mahkemece 25/02/2010 tarihli 300.000-USD bedelli havalenin “borç” açıklaması ile yapıldığının kabulü doğru olmamıştır. Ancak havale açıklamasında atıf yapılan 09/02/2010 tarihli sözleşme davalı tarafından kabul edilmemekte ise de havale bedeli davalı tarafından çekince ileri sürülmeksizin alınmış, havale açıklamasına karşı çıkılmamıştır. Bu durumda davalının havale bedelini 09/02/2010 tarihli sözleşme kapsamında aldığını kabul etmek gerekir. Davacı bu sözleşmenin hayata geçirilmediğini ileri sürmüş ,davalının 09/02/2010 tarihli sözleşmenin hayata geçtiğine ve bu sözleşme belirtilen işletmenin faaliyete başladığına, kâr payı ödemesi yapıldığına dair bir savunması bulunmamıştır.Davalının kendisine havale edilen tutara karşı edimini yerine getirdiğini, bu tutarın karşılıksız kalmadığını ispat edemediğinden 25/02/2010 tarihinde davalıya havale edilen 300.000-USD’nin davacıya iadesi gerekir.Açıklanan nedenlerle; mahkemece sonuç itibariyle davanın kabulü doğru ise de 25/02/2010 tarihli 300.000-USD bedelli havale tutarı yönünden gerekçe doğru görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, kararın kaldırılmasına, bahsi geçen hata nedeniyle yargılama yapılmasına gerek bulunmadığındanyeniden hüküm verilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/398 Esas – 2019/1113 Karar sayılı 05/12/2019 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)-b-2 gereği KALDIRILMASINA;”Davanın kabulü ile; davalının İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin 500.000-USD üzerinden bu miktara takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4.a maddesi uyarınca Devlet bankalarınca 1 yıllık vadeli USD mevduata uygulanan en yüksek oranda faiz işletilerek devamına, Hüküm altına alınan 500.000-USD asıl alacağın takip tarihindeki kur karşılığı olan 1.086.300-TL’nin %20’si üzerinden hesaplanan 217.260-TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,” İlk derece mahkemesine ilişkin olarak; Alınması gereken 74.205,15-TL karar ve ilam harcından, davacı tarafından mahkemeye ve icra veznesine yatırılan toplam 18.551,29‬-TL harcın mahsubu ile bakiye 55.653,86‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafça yatırılan toplam 18.578,99‬-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından sarf edilen tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 161,70‬-TL yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 56.539-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” Davalı tarafından yatırılan 18.595,68-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafından sarf edilen 33-TL istinaf yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı tarafından yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 23/02/2023