Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1330 E. 2023/651 K. 02.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1330
KARAR NO: 2023/651
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/06/2020
NUMARASI: 2018/895 Esas 2020/296 Karar
DAVA: Anonim Şirket Genel Kurul Kararının İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/05/2023
Davanın kısmen kabulüne-reddine ilişkin verilen kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, davalı şirketin bir aile şirketi olduğunu, davacı …’ın 2017 yılı olağan genel kurul toplantısının yapıldığı 11/07/2018 tarihi itibariyle, davalı şirketin 30.045.000-TL toplam sermayesi içinde 5.125.050-TL itibari değerli sermayeye karşılık gelen 1.025,01 adet hisse ile %17 pay sahibi olduğunu; genel kurul toplantısı tarihi itibariyle şirketin diğer ortaklarının … Holding A.Ş. (13.585.000-TL karşılığı 2.717 Adet Hisse, %45,5 pay sahibi), … (6.209.950-TL karşılığı 1.241,99 Adet Hisse, %20,5 pay sahibi), … (5.125.000-TL karşılığı 1.025 Adet Hisse, %17 pay sahibi) olduğunu; davalı şirketin, davaya konu 11/07/2018 tarihinde gerçekleştirilen 2017 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan (3), (4), (5) ve (6) numaralı kararlara karşı davacının olumsuz oy kullandığını ve usulüne uygun şekilde muhalefet ettiğini, davalı şirket yönetim kurulu üyeleri … (1.241,99 adet) ve …’ın (1.025 adet) ve yine … ile …’ın kontrolünde bulunan … Holding A.Ş.’nin (2.717 adet) toplam 4.983.99 adet olumlu oylarıyla ve oyçokluğuyla kararların alındığını; (3) numaralı finansal tabloların tasdikiyle ilgili kararın, bilançoların sürekliliği ilkesine göre gerçek durumu yansıtmadığını, hesap verme ve dürüst resim ilkelerine aykırılıklar taşıdığını, şirketin hasılatını ve giderlerini ortakların ve ortak sıfatıyla davacının bilme hakkı bulunduğunu, yönetim kurulunun da bu bilgi talebine uygun davranarak açıklama yapmak mükellefiyeti olduğunu, bilançoların, açıklık ve kolaylıkla anlaşılabilir olma, tamlık ve doğruluk ilkelerine, şekil bakımından süreklilik ilkesine uygun hazırlanması ve bu çerçevede genel kurul huzuruna getirilmesinin yasal zorunluluk olduğunu; şirketin finansal tablolarındaki mevzuata aykırı kayıtların ve ortaklar bakımından ciddi sorunların 2016 yılı itibariyle başladığını, 2015 yılı bilançosunda geçmiş yıllar zararı olarak yer almadığı halde 2016 bilançosunda (-) 35.626.508,71-TL tutarında geçmiş yıllar zararı yazılmasının bilançoların sürekliliği ilkesini ihlal edip uyumsuzluk yarattığını, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun I Seri Numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin 9.2.2 bölümünde devir (birleşme) ve bölünme halinde zarar mahsubunun yapılabilmesinin şartlarının belirtildiğini, ekonomiye kazandırılması mümkün olmayan kurumların devir veya bölünme suretiyle devralınması ya da devralınan yahut bölünen kurumların devir veya bölünme suretiyle devralınma-birleşme nedeniyle devralınan … İnşaat A.Ş.’nin (-) 35.626.508,71-TL’lik zararının davalı şirkette zarar olarak mahsup edilmesinin anılan Tebliğin 9.2.2 bölümü uyarınca, hukuka uygun düşmediğini, bu kapsamda (3) numaralı Finansal Tabloların tasdikine ilişkin, (4) numaralı yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin, (5) numaralı 2017 yılı kârı ile geçmiş yıllar kârlarının kullanım şekli ile dağıtımına ilişkin oylamada alınan “2017 yılı kârının tamamının ve ayrıca geçmiş yıllar kârının net 58.120.016.16-TL’lik kısmının dağıtılmasına, dağıtılacak tutarın net 51.112.600,36-TL’lik kısmının 31/08/2018 tarihine kadar, kalan net 7.007.415.80-TL’lik kısmının ise 31/05/2019 tarihine kadar ortaklara aylık taksitler halinde dağıtılmasına” ilişkin ve (6) numaralı şirket sermayesinin 44.955.000-TL artırılarak 75.000.000-TL ‘ye çıkarılması ve ana sözleşmenin 7. maddesinin değiştirilmesine ilişkin kararların kanuna, ana sözleşmeye ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olduklarını belirterek, 11/07/2018 tarihinde icra edilen davalı şirketin 2017 yılı genel kurul toplantısında alınmış olan (3), (4), (5) ve (6) numaralı kararlarının TTK’nın 445. ve 446. maddeleri uyarınca iptaline, TTK m.448 uyarınca davanın açıldığının davalı şirket yönetim kurulu tarafından uygun vasıtalarla ilan edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacının bu döneme kadar yaşanan süreç nedeniyle kardeşlerine karşı husumet beslediğini ve her yıl alınan genel kurul kararları aleyhine olduğu gibi şimdi de 11/07/2018 tarihli genel kurul kararlarına karşı dava açtığını; toplantı öncesinde-peşinen hazırladığı “itirazları” incelendiğinde bunların itiraz/muhalefet değil birer “talep ve öneri” veya olsa olsa eleştiri niteliğinde olduğunu, Yargıtay kararlarına göre karar alınmadan önce yapılan muhalefetin TTK m.446/1-a anlamında muhalefet şerhi olarak kabul edilemeyeceğini, bir karara peşin muhalefetin öngörülen şartı sağlamayacağını, dolayısıyla pay sahibinin dava açma hakkının bulunmadığını; davacının asıl ve tek amacının ortağı olduğu şirketin işleyişini yavaşlatmak, şirketi zarara sokmak, masrafını arttırmak ve şirket yönetiminde huzursuzluk yaratmak olduğunu belirterek, davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, (3) numaralı finansal tabloların tasdik edildiği, genel kurul gündeminde ayrıca Yönetim Kurulunun ibrasına ilişkin madde bulunduğundan finansal tabloların tasdiki örtülü ibra sayılmayacağından oydan yoksunluk sözkonusu olmadığı,dosyada mevcut bilirkişi raporu tespitlerine göre de, finansal tabloların hatalı tutulduğuna ilişkin bir belirleme yapılmadığı,(3) numaralı genel kurul kararında kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırılık tespit edilmediğinden TTK 445 vd. maddeleri çerçevesinde davacının iptal talebinin reddine; (4) numaralı yönetim kurulu üyelerinin ibrası kararı alınırken TTK m.436/2 gereğince yönetim kurulu üyelerinin kendi ibralarında oy kullanmalarının mümkün olmadığı gibi, birbirlerinin ibrasında da oy kullanamayacakları; yönetim kurulu üyeleri … ve …’in birbirlerinin ibrasında oy kullanmaları sebebiyle yapılan oylamanın TTK m.436/2 hükmüne aykırı olduğu; ayrıca şirket ortağı olan … Holding A.Ş.’nin yönetim kurulunda bu şirketin hâkim ortakları olan … ve …’in bulunduğunu, hâkim ortak ve yöneticiler TTK m.365 gereğince bu anonim şirketi idare ve temsil ederek, anonim şirketin iradesini oluşturacakları, … Holding A.Ş.’nin de davalı şirket yönetim kurulu üyeleri … ve …’in ibrasında oy kullanması işleminin de TTK m.436/2’de belirtilen yasağın kapsamında olacağı (18/04/2016 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilmiş olan 30/03/2106 tarihli genel kurul kararına göre … ve …, … ile birlikte … Holding A.Ş.’nin yönetim kurulu üyesi olarak seçildikleri) gerekçeleriyle, (4) numaralı genel kurul kararının alınmasında TTK m.436/2 hükmü ihlal edildiğinden iptaline; (5) numaralı kâr payı dağıtımı kararının ise , şirketin 2017 yılı bilançosunda yer alan kâr yedeklerinin 6.593.245,87-TL, yasal yedekler ve 58.676.800,03-TL olağanüstü yedekler olmak üzere toplam 65.270.045,90-TL olduğu, yasal yedeklerin, 1. tertip yasal yedek 6.009.000,00-TL ve 2. tertip yasal yedek 584.245,87-TL olduğu, 1. tertip yasal yedeklerin şirket sermayesi olan 30.045.000-TL’nin % 20’sine denk geldiği görülmekle, bu anlamda şirket sermayesinin çok üstünde bir yedek ayrılmasının söz konusu olmadığı, olağanüstü yedeklerin, şirketlerin genel kurullarında alınacak kararlar ile sermaye yedeklerinde tutulmasının yasal mevzuata uygun olduğunun bilirkişi raporunda belirtildiği; şirketin 31/12/2017 tarihli bilançosunda görüldüğü şekli ile sermayenin 8 katına ulaşan öz varlık tutarı ve bu tutarın %84’ünü oluşturan [(179.158.281,22-35.626.508,71=) 143.531.772,51 + 58.676.800,03] geçmiş yıllar kârı ile olağanüstü sermaye yedeklerinin %28,75’ine isabet eden kısmının (58.120.016,16.-TL) ortaklara dağıtılmasının, şirketin hazır değerlerinin (nakit kaynaklarının) 85.705.499,44-TL olması ve yapılması ön görülen kâr dağıtımının, hazır değerlerin %67,81’ine denk gelmesi karşısında mali açıdan hakkaniyete uygun olduğunun bilirkişi raporunda belirtildiği; şirketin 134 numaralı “ortaklardan alacaklar” hesabının incelenmesinde, 2017 yılı içinde yönetim kurulu üyelerinin kendi hesaplarına para aktararak şirkete borçlanmadıkları ancak davacının 2016 yılından devir eden ve 2017 yılı içinde aldığı tutarlar sonucunda, davalı şirkete toplam 952.941,15-TL borçlu olduğu, bu anlamda yönetim kurulu üyelerinin kayden borçlanıp, sonrasında vergi kanunlarının “kayıtta olduğu halde işletmede bulunmayan varlıkları ile sınırlı silmeye imkân veren” hükmünü kullanmadıkları, bilirkişi raporu ile belirlenen bu finansal veriler çerçevesinde (5) numaralı kararın kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırılık tespit edilmediği gerekçesiyle, davacının iptal talebinin reddine; (6) numaralı şirket sermayesinin artırılması kararının iptali talebi hakkında, Yargıtay 11. HD nin 2003/13782 Esas, 2004/10454 Karar sayılı ve 28/10/2004 tarihli kararında belirtildiği üzere ; sermaye artışına ilişkin genel kurul kararında, artış kararının dürüstlük kuralına uygun olup olmadığı ve davalı şirket için elzem olup olmadığının tartışılması gerektiği; somut olayda, yönetim kurulunun şirket sermayesinin 30.045.000-TL’den 75.000.000-TL’ye çıkarılmasını, yapılacak olan sermaye artırımının iç kaynaklardan (olağanüstü yedekler) karşılanmasını, ortaklara hisseleri nispetinde bedelsiz yeni paylar verilmesini teklif edildiği; sermaye artışının gerekçesinin, şirkette sürdürülebilir büyümenin desteklenmesi, sermaye yapısı ile şirket kredibilitesinin güçlendirilmesi, ileride doğabilecek yatırım fırsatlarının finanse edilebilmesi olarak gösterildiği; ancak şirketin mevcut finansal ve mali durumu incelendiğinde, likidite sorununun olmadığı, iştiraklerden kâr ve kira geliri elde etmek dışında bir ticari faaliyeti bulunmadığı, kabul edilmiş veya başlanmış herhangi bir yatırım projesi olmadığı, anonim şirketlerin kuruluş amacının kâr etmek ve dağıtmak olduğu, olağanüstü yedeklerin sermayeye ilave edilmesi sonucunda ortakların bu miktarda nakit dağıtılabilir kârdan mahrum kalacağının açık olduğu, zira sermayeye ilave edilen iç kaynakların ancak sermayenin tekrar azaltılması veya şirketin tasfiye edilmesi halinde tekrar ortaklara dağıtılabilir kaynak haline geleceği, iç kaynaklı sermaye artışı sebebiyle elde edilen hisseler ile bu artış için kullanılan iç kaynağın ortaklar bakımından özdeş olmadığının da açık bulunduğu, mevcut durumda, olağanüstü kâr yedeklerinin tamamını dağıtmaya yetecek kadar nakit kaynağının bulunmadığı, bu tutarın dağıtılabilmesi için şirketin yabancı kaynak kullanması gerektiği, şirket bilançolarından anlaşılmakla birlikte, salt bugün için nakit kaynakların nakden dağıtımının yapılamıyor olmasının, sermaye artırımının gerekçesi olamayacağı; bu tespitler ışığında davalı şirket için iktisadi/mali yerindelik kıstasının gerçekleşmediği ve sermaye artırımının gerekli ve elzem olmadığı gerekçesiyle, (6) numaralı genel kurul kararının TTK 445 vd. maddeleri gereğince iptaline, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1) Davacı vekili ; (3) nolu finansal tabloların tasdiki hakkındaki kararın; mahkemece hâkim ortakların dağıtılabilir kârı ve nakitleri azaltıcı işlemler yapması hususuna gerekçesinde değinmesine rağmen bu durumun özün önceliği, doğruluk, açıklık, gerçeklik ve dürüst resim ilkelerine bariz bir şekilde aykırılık teşkil ettiğini ve bu nedenle de finansal tabloların tasdiki kararının iptalinin gerektiğini, davacının geçmiş yıllar kârı üzerindeki müktesep kâr payı hakkının zayıflatıldığı hususunun üzerinde hiç durulmadığını, 2015 ve 2016 yılında yapılan batıl işlemlerin 2017 yılı bilançosuna da sirayet ettirildiğini; finansal tabloların kanuna aykırı tutulduğu ve batıl işlemlerle makyajlandığı iddialarının dikkate alınmadığını; önceki dönemlerden kanuna aykırı ve hatalı bir şekilde yansıtılan batıl finansal verilerin tespiti için 2014, 2015, 2016 ve 2017 faaliyet dönemlerine ilişkin finansal tabloların karşılaştırılmalı olarak incelenmesini ve bu doğrultuda taleplerinin kabul edilmesini; Dava konusu (5) nolu kâr dağıtımı hakkındaki karara ilişkin olarak; geçmiş yıllar kâr tutarı ve geçmiş yıllar zarar tutarının bilançoda hatalı belirtildiği şeklindeki iddiaların incelenmediğini; eksik ve hüküm kurmaya elverişli olmayan, yanılgılı rapora dayanılarak hüküm kurulduğunu, bilirkişinin sermayenin 30.045.000-TL olduğunu buna göre özvarlık tutarının sermayenin 8 katına ulaştığı hususunun raporda da aslında kabul edildiğini, bir şirketin bilançosunda yer alan dağıtılabilir kârların şirket varlıkları içinde bulunmasının karine teşkil ettiğini, bu bakımdan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu; dava dilekçesinde de belirttikleri üzere şirketin genel kurul kararıyla yedek akçe ayırması için gerekli ve zorunlu koşul olarak belirlenen TTK m.523/2’deki unsurların somut olayda bulunmadığını, geçmiş yıllar kârının tamamını dahi dağıtmasında mahsur olmadığını tespit eden İstanbul 1. ATM’nin 2015/1230 Esas ve 2017/983 Karar sayılı kararına göre, şirketin geçmiş yıllar kârları dahil kârlarının tamamının dağıtılması durumunda bile şirket öz kaynaklarının korunacağı nazara alındığında şirketin dağıtılabilir kâr varlığına nazaran çok cüzi bir kâr dağıtımına karar verilmesinin kanuna ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı düştüğünü; TTK m.523/2 gereğince genel kurulun yedek akçe ayırabilmesi için bunun gerekli olduğunu ve gerekçelerini somut, objektif ve denetlenebilir şekilde ortaya koyması gerekirken buna uyulmadığını; Yargıtay kararlarına göre kârın TTK m.523/2’deki amaçlarla dağıtılmadığı konusunda ispat yükünün şirket üzerinde olduğunun kabulü gerektiğini; tüm bu nedenlerle ve İstanbul 1. ATM kararında tespit edilen dağıtılabilir kâr tutarı karşısında kararın iptaline karar verilmesi gerekirken reddedilmiş olmasının hatalı olduğunu,belirterek, genel kurulun (3) ve (5) numaralı kararları açısından kararın kaldırılarak iptal kararı verilmesini istemiştir.2) Davalı vekili ;karardan önce yapılan muhalefetin muhalefet şerhi olarak kabul edilemeyeceğini, iptaline karar verilen (4) numaralı ibraya ilişkin kararın iptal edilmesinin doğru olmadığını, bilirkişi …’ın görevlendirildiği tarihte bilirkişi listesinde adının bulunmadığını, … Holding A.Ş.’nin genel kuruldaki temsilcisinin … veya … olmadığı gibi temsilcinin doğrudan adı geçen hissedarın iradesini yansıttığını adı geçen kişilerin davalı şirkette ve … Holding A.Ş.’de hâkim pay sahibi olmadıkları için oydan yoksun olmadıklarının gözetilmediğini; iptaline karar verilen (6) numaralı sermayenin arttırılması kararı hususunda varılan sonucun da doğru olmadığını, sermayenin iç kaynaklar kullanılarak arttırıldığını davacıya ve tüm hissedarlara hisseleri nisbetinde bedelsiz hisse verildiğini aslında bu arttırımın temettü amaçlı olduğunun da ifade edildiğini; şirketin kayıtlarında görülen 85 milyon TL’lik kârın banka mevduatı olduğu kalanın ise nakit banka hesabı gibi hazır değerler hesabında olmadığı ve yatırımlarda olduğunu, bunu daha önce söylemelerine rağmen dikkate alınmadığını belirterek,iptaline karar verilen (4) ve (6) numaralı kararlar açısından verilen kabul kararının belirtilen yönlerden kaldırılarak davanın tamamen reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, davalı şirketin 11/07/2018 tarihinde yapılan 2017 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 3 numaralı finansal tabloların tasdikine, 4 numaralı 2017 yılına ait faaliyetler ile ilgili olarak yönetim kurulu üyelerinin ibrasına, 5 numaralı 2017 yılı kârı ile geçmiş yıllar kârlarının kullanım şekli ile dağıtımına ilişkin oylamada alınan “2017 yılı kârının tamamının ve ayrıca geçmiş yıllar kârının net 58.120.016.16-TL’lik kısmının dağıtılmasına, dağıtılacak tutarın net 51.112.600,36-TL’lik kısmının 31/08/2018 tarihine kadar, kalan net 7.007.415.80-TL’lik kısmının ise 31/05/2019 tarihine kadar ortaklara aylık taksitler halinde dağıtılmasına” ilişkin ve 6 numaralı şirket sermayesinin 44.955.000,00-TL artırılarak 75.000.000-TL’ye çıkarılması ve ana sözleşmenin 7. maddesinin değiştirilmesine ilişkin kararların TTK’nın 445. ve 446. maddeleri uyarınca iptaline ilişkindir.Davacı vekili istinaf aşamasında verdiği dilekçe ile davalı şirketin huzurdaki davaya konu yapılmayan 30/10/2014 tarihinde gerçekleşen olağanüstü genel kurulunda alınan karaların iptali için İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/121 E. sırasına kayıtlı açtıkları davada mahkemece verilen kararın temyizi üzerine Yargıtay 11. HD’nin 08/11/2018 tarih ve 2016/13709 E., 2018/6884 K. sayılı kararı ile lehlerine bozulduğunu, Yargıtay kararında davalı şirketin 31/10/2014 tarihli olağanüstü genel kurulunda alınan tüm kararların hükümsüz olduğunun belirtildiğini, davalı şirketin Yargıtay kararı ile hükümsüz olduğunun belirtildiği 31/10/2104 tarihli olağanüstü genel kurulunda alınan kararla 2 yıl görev yapmak üzere yeni yönetim kurulu üyeleri seçildiği, anılan kararla bu toplantıda alınan tüm kararların hükümsüzlüğü sonucu doğduğundan, iptalini talep ettikleri dava konusu davalı şirketin 11/07/2018 tarihinde yapılan 2017 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan kararların da etkileneceğini bu nedenle söz konusu mahkeme kararının bu dava için bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek ekinde ilgili mahkeme kararı ile Yargıtay kararını sunmuştur. Ayrıca davacı vekili yargılama aşamasında da söz konusu davaya ilişkin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararını da sunmuş mahkemece dosya celp edilmiş ve hatta ilgili evraklar dosya içine alınmış olmasına rağmen o davanın bekletici mesele yapılıp yapılmaması hususunda her hangi bir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür. HMK’nın 357/3 maddesinde “İlk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği halde incelenmeden reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan deliller bölge adliye mahkemesince incelenebilir.” hükmü düzenlenmiştir.Davacı vekilinin istinaf aşamasında sunduğu ve ilk derece mahkemesinin kararından sonra söz konusu İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/121 Esas ve 2016/211 Karar (Yeni 2021/8 Esas ve 2021/246 Karar) sayılı ilamının temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçerek kesinleşmiş olması ile dosya içinde ilgili belgeleri mevcut ve taraflar arasındaki İstanbul BAM 13. HD’nin 23/01/2023 tarihli kaldırma kararına konu İstanbul 18. ATM’deki 2016/593 Esas ve 2020/733 Karar sayılı ilamının içeriği dikkate alındığında söz konusu delillerin HMK 357/3 maddesi gereğince istinaf aşamasında incelenebileceği değerlendirilmiştir. İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/121 Esas ve 2016/211 Karar (Yeni 2021/8 Esas ve 2021/246 Karar) sayılı dava dosyasında; davacının …, davalının … İnşaat A.Ş. olduğu; talebin, 31/10/2014 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 3 ve 5 nolu kararların iptali ile işbu genel kurul toplantısının yapılmasına ilişkin 09/10/2014 tarihli yönetim kurulu kararının iptaline ilişkin olduğu; genel kurulda alınan 3. Nolu kararın yönetim kurulu üyesi seçimine ilişkin olduğu buna göre …, … ve …’nün …’ın muhalefetine karşı oy çokluğuyla yönetim kurulu üyesi seçildikleri; yönetim kurulu toplantısının konusunun ise olağanüstü genel kurul toplantısı yapılmasına ilişkin olduğu; Mahkemece, 08/04/2016’da davanın kısmen kabulü ile 31/10/2014 tarihli olağanüstü genel kurulun 5. maddesinin kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğundan iptaline, fazla istemin reddine karar verildiği; Kararın taraf vekillerince temyizi üzerine Yargıtay 11. HD’nin 2016/13709 Esas, 2018/6884 Karar sayılı ve 08/11/2018 tarihli ilamıyla; yönetim kurulu üyesi davacı …’nun yönetim kurulu toplantısından haberdar edildiğine dair bir delil bulunmadığı, çağrısız yönetim kurulu toplantısına davacı …’nun katılmaması ve itiraz etmesi sebebiyle TTK m.390/4 ve 392/7 gereğince geçersiz yönetim kurulu kararına dayalı olan ve TTK m.416 uyarınca toplanmadığı da sabit bulunan davalı şirketin 31/10/2014 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların da geçersiz olduğunun kabulü ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle bozulduğu; bozma kararından sonra davanın yeni 2021/8 Esas ve 2021/246 Karar sayılı dosyasında verilen 11/04/2021 tarihli gerekçeli kararda davanın kabulü ile davalı şirketin 09/10/2014 tarihli 5 nolu yönetim kurulu kararı ile 31/10/2014 tarihli olağanüstü genel kurulunda alınan 3 ve 5 nolu kararların batıl olduğunun tespitine karar verildiği; kararın davalı vekilince temyizi üzerine Yargıtay 11. HD’nin 2021/5189 Esas, 2022/1332 Karar sayılı ve 28/02/2022 tarihli ilamıyla, kararın onanmasına karar verildiği; yine aynı Daire’nin 2022/2840 Esas, 2022/5640 Karar sayılı ve 08/09/2022 tarihli ilamıyla, karar düzeltme talebinin reddine karar verilerek kararın 08/09/2022’de kesinleştiği tespit edilmiştir. İstanbul 18. ATM’nin 2016/593 Esas ve 2020/733 Karar sayılı dava dosyasında ; davacı … davalının … İnşaat A.Ş. olduğu; talebin, 30/03/2016 tarihli 2015 olağan genel kurul toplantısında alınan 4, 5, 6, 7, 8 ve 9 nolu kararların iptali istenildiği alınan kararlardan 6. maddenin yönetim kurulu üyesi seçimine ilişkin olduğu buna göre …, … ve …’nün, …’ın muhalefetine karşı oy çokluğuyla yönetim kurulu üyesi seçildikleri; Mahkemece 24/12/2020’de davanın kısmen kabulü ile 30/03/2016 tarihli 2015 yılı olağan genel kurulunun 8. ve 9 nolu kararlarının iptaline, diğer maddelere ilişkin talebin reddine karar verildiği; Karara karşı taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine İstanbul BAM 13. Hukuk Dairesi’nin 2021/1474 Esas, 2023/98 Karar sayılı ve 26/01/2023 tarihli ilamıyla; İstanbul 16. ATM’nin eski 2015/121 Esas ve 2016/211 Karar (yeni 2021/8 Esas ve 2021/246 Karar) sayılı dosyasının getirtilip incelenmediği ve bekletici mesele yapılması konusunda bir karar verilmediği ancak o davaya konu olağanüstü genel kurulun 3 nolu maddesinde şirkete yeni yönetim kurulu üyelerinin iki yıl süreyle seçildiği, işbu davaya konu genel kurul toplantısına çağrının da o zaman seçilen yönetim kurulu tarafından yapıldığı ancak yönetim kurulu seçimine ilişkin maddenin Yargıtay 11. HD’nin bozma ilamı üzerine 16. ATM tarafından hükümsüz olduğundan iptaline karar verildiği, dolayısıyla söz konusu kararın işbu davayı etkileyecek olması sebebiyle 16. ATM dosyasının bekletici mesele yapılıp yapılmamasının değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek kararın HMK m.353/1,a,6 gereğince kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine iadesine taraf vekillerinin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verildiği görülmüştür. Somut olayda, kesinleşen İstanbul 16. ATM’nin 2015/121 Esas ve 2016/211 Karar (Yeni 2021/8 Esas ve 2021/246 Karar) sayılı dava dosyasına konu genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyelerinin seçimi kararının batıl olduğu tespit edilmiştir. Yukarıda da belirtildiği gibi anılan kararın belirtilen husustaki etkisi gözetilerek, İstanbul BAM 13. Hukuk Dairesi’nin 23/01/2023 tarihli kaldırma kararına konu İstanbul 18. ATM’deki 2016/593 Esas ve 2020/733 Karar sayılı dava dosyasındaki talepler, özellikle işbu davaya konu genel kurul toplantısı çağrısını yapan yönetim kurulu üyelerinin o davaya konu 20/03/2016 tarihli Genel Kurul Toplantısının, yönetim kurulu üyelerinin 3 yıllığına seçilmelerine dair (6) nolu kararının iptali talep edildiği dikkate alındığında, söz konusu kararların iptaline ilişkin davanın sonucunun bu davayı etkileyebilecek olmasına göre taraf vekillerinin esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeden istinaf başvurularının bu yön itibariyle kabulü ile kararın kaldırılmasına, İstanbul 18. ATM’nin 2016/593 E. sayılı dava dosyasının bekletici mesele yapılması ve bu davanın sonucuna göre değerlendirme yapılarak bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, bu aşamada taraf vekillerinin esasa ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Taraf vekillerin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulüne; İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/895 Esas 2020/296 Karar sayılı 25/06/2020 tarihli kararının, HMK’nın 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” Davacı ve davalı tarafından yatırılan (davacı 54,40-TL, davalı 54,40-TL) peşin istinaf karar harçlarının ayrı ayrı kendilerine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/05/2023