Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1328 E. 2023/233 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1328
KARAR NO: 2023/233
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/09/2020
NUMARASI: 2017/1129 Esas – 2020/597 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/02/2023
Davanın reddine ilişkin verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, dava dışı borçlu … İnş. Haf. San. Tic. Ltd. Şti firmasına 11/03/2011 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında kredi kullandırıldığını, sözleşmeye …, …, …’in müteselsil kefil sıfatıyla imza attığını, asıl borçlu ve kefiller hakkında İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile 155.376,93-TL nakit 3.000-TL gayri nakit alacağın ödenmesi için takip başlatıldığını, ancak alacağın tahsil edilemediğini, dava dışı borçlu şirket ile davalı şirketlerin ortaklarının aynı kişiler olup sahiplerinin akraba olduklarını, şirketler arasında organik bağ bulunduğunu, mizanlarının incelemesi neticesinde davalı firmalar arasında kaynak aktarımı mahiyetinde yoğun fon transferi işlemleri bulunduğunu, borçlu … Harfiyat firmasının ortağı …’nun akrabası …’ya ait evde …’in ikamet ettiğini, dilekçe ekinde sunulan … Yapı A.Ş keşidecisine ait 150.000-TL bedelli çekin cirantalarının … Harfiyat ve … firmaları imzalarının aynı olduğunun tespit edildiğini, perdeyi kaldırma teorisi ile tüzel kişinin ayrı kişilikler savunmasının yararlanmak istenmesine izin verilmemesi gerektiğini, dava dışı asıl borçlu şirketin borcundan davalıların da sorumlu olduğunu belirterek 150.585,01-TL nakit ve 3.000-TL gayrinakit alacağının, tahsilde tekerrür olmamak üzere nakit alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek % 72 oranında faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkillerine husumet yöneltilemeyeceğini, davanın zamanaşımına uğradığını, dava dışı asıl borçlu şirketten sonra müvekkili şirketlere de ayrıca kredi açıldığının davacı tarafından belirtildiğini, bu hususun bile müvekkili şirketlerin dava dışı asıl borçlu şirketten farklı bir şirket olduğunu ispatladığını, müvekkillerinin hiç bir şekilde taraf olmadığı sözleşmeler nedeniyle borçlandırılmasının mümkün olmadığını, asıl borçlu şirketin borcuna müvekkili şirket ortaklarının kefil olduğunu, mal kaçırma durumunun söz konusu olamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, tüzel kişilik perdesinin aralanması ilkesinin sınırlı sorumluluk ilkesinden kötüniyetle yararlanmak isteyen şirket ortaklarına yönelmeyi sağlayan bir teori olduğu, davacı bankanın işbu davada davalı … Hafriyat ve … İnş.’ın ortaklarına karşı böyle bir talepte bulunmadığı, adres ayniyetlerinin organik bağın varlığı için yeterli olmayacağı, şirketlerin unvan benzerliği ve ortaklık yapısının doğrudan doğruya perdenin kaldırılması teorisinin uygulanmasını sağlamayacağı, kaldı ki davalı şirketlerin ortaklık yapısı ve yönetim kurulu yapısının faaliyet konularının farklı olduğu, davalının tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınarak mal kaçırma ya da alacağın tahsilini imkansız hale getirme yönünde eylemde bulunduğu iddia edilmişse de ortada asıl borçluyu gizleyen bir perde bulunmadığı, asıl borçlu … Şti.’nin davalı … Hafriyat’a 216.720-TL borçlu olduğu, dava sonrası davalının bu kapsamda 79.383,33-TL ödeme yaptığı, kötü niyetle ve mal kaçırma gayesi ile mevcudu eksiltmeye yönelik tasarruflarla ilgili olarak yasal şartların varlığı halinde tasarrufun iptali, muvazaa nedeniyle işlemin iptali gibi hukuki sürecin işletilmesinin mümkün olduğu, somut uyuşmazlık bakımından perdenin aralanması koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili ; dava dışı borçlu şirket ile davalı şirketlerin ortaklarının aynı kişiler olup sahiplerinin akraba olduklarını, şirketler arasında organik bağ bulunduğunu, buna rağmen mahkemece davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, mizanlarının incelenmesi neticesinde davalı firmalar arasında kaynak aktarımı mahiyetinde yoğun fon transferi işlemleri bulunduğunu, borçlu … Harfiyat firması ortağı … akrabası …’ya ait evde …’in ikamet ettiği, dilekçe ekinde verilen … Yapı A.Ş keşidecisine ait 150.000-TL bedelli çekin cirantalarının … Harfiyat ve … firmaları imzalarının aynı olduğunun tespit edildiğini, perdeyi kaldırma teorisi ile tüzel kişinin ayrı kişilikler savunmasının yararlanmak istenmesine izin verilmemesi gerektiğini, dava dışı asıl borçlu şirketin borcundan davalıların da sorumlu olduğunu, mahkemece bilirkişi raporunun hatalı değerlendirildiğini, belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davacı banka ile dava dışı asıl borçlu … Ltd. Şti. arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tüzel kişilik perdesinin aralanması suretiyle borçlu ile organik bağ bulunduğu iddia edilen davalılardan tahsili istemine ilişkindir. Öğreti ve uygulamada kabul edilen tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi; bazı şartların varlığı halinde, tüzel kişilik ve mal ayrılığı ilkesi dikkate alınmadan mevcut tüzel kişiliğin arkasına saklanan gerçek veya tüzel kişinin borçtan sorumlu tutulmasını ifade etmektedir. Mal varlığının bağımsızlığı ve sınırlı sorumluluk ilkelerinin istisnası olan tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi, ancak istisnai ve sınırlı durumlarda titizlikle uygulanması gereken bir teoridir. Bu teoriye ihtiyatlı bir biçimde yaklaşılmalı, istisnai olduğundan mümkün olduğunca dar yorumlanmalı ve bu teorinin uygulanmasına ancak tüzel kişilik kavramının arkasına saklanılarak dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı, kendisine tanınan hakkın kötüye kullanılarak üçüncü kişilerin zarara uğratıldığı, zarara yol açan tüzel kişinin sorumluluğuna hükmedebilmek için ise başka bir yasal nedene dayanılmasının mümkün olmadığı durumlarda başvurulmalıdır (Yargıtay 11 HD 23.02.2021 tarih ve 2020/2970 esas, 2021/1603 karar sayılı ilamı). Öncelikle; harç kamu düzenine ilişkin olup taraflarca ileri sürülmese de resen gözetilir. Eldeki dava nisbi harca tabi davalardan olup, davacı banka ise harçtan muaf tutulmadığından (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 19/04/2022 tarihli 2020/7817 E. 2022/3121 K.) yanılgılı değerlendirme ile davacıdan harç alınmadan karar verilmesi doğru görülmemiştir. Dairemizce re’sen tespit edilen bu durum nedeniyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.Diğer taraftan; davacı, dava dışı asıl borçlu şirketle davalı şirketler arasında pay ve paydaş durumu itibariyle organik bağ bulunduğunu, ayrıca ortakların yakın akraba olduğu, şirketler arasında yoğun fon transfer işlemleri gerçekleştirildiğini ileri sürerek tüzel kişiliğin perdesinin kaldırılmasını talep etmiş olup, mahkemece ise davalı … Ltd. Şti. tarafından davacı bankaya sunulan mizan üzerinden bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle sonuca gidilmiştir. HMK’nın 222/1 maddesinde mahkemenin, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebileceği düzenlenmiştir. Bu hükme göre tarafların ticari defter incelenmesi talebi bulunmasa dahi mahkemenin gerekli görmesi halinde tarafların ticari defterlerini incelemesi mümkündür.Davacı tarafından ileri sürülen tüzel kişilik perdesinin aralanması ilkesi kapsamında; mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda davalı şirkete ait mizanlar üzerinden inceleme yapılmış ise de davalılara ait ticari defterler ile dava dışı asıl borçlu şirketin ticari defterleri incelenmeden sağlıklı bir sonuca ulaşılması mümkün değildir. Bu durumda öncelikle mahkemece davacıya eksik harç tamamlattırılarak, davalı şirketlerle birlikte dava dışı asıl borçlu şirketin ticari defterlerinin ibraz sağlanıp, ortaklar arasındaki ilişkiler de irdelenerek şirketler arasında organik ve iktisadi bağlılık bulunup bulunmadığı, kredi bedellerinin doğrudan veya dolaylı olarak davalı şirketlere aktarılıp aktarılmadığı, davalılarca davacı bankanın iddia edilen alacağının semeresiz kalmasına yönelik iş ve işlemler yapılıp yapılmadığı hususlarının da araştırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/09/2020 Tarih 2017/1129 Esas – 2020/597 Karar sayılı hükmün HMK.’nın 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” Davacı tarafça yatırılan 54,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16/02/2023