Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1320 E. 2023/430 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1320
KARAR NO: 2023/430
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/03/2020
NUMARASI: 2016/1135 Esas – 2020/205 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/03/2023
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın davacı ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin doğal gaz dağıtımı ile iştigal ettiğini, davalı sigorta şirketi ile 09/05/2012 tarihinde “endüstriyel paket döviz sigorta poliçesi” imzaladığını, sözleşme gereği davalı sigorta şirketinin üçüncü şahıslara doğal gaz boru hatlarına verebilecekleri zararları teminat altına aldıklarını, poliçe gereği üçüncü şahısların müdahalesi başına 50.000-USD’lik limitle teminat sağlandığını, 29/03/2016 ve 31/05/2016 tarihlerinde iki ayrı zararın oluştuğuna dair hasar tutanaklarının düzenlendiğini, zararların İSU (Kocaeli Su ve Kanalizasyon) tarafından yapılan kanalizasyon borusu döşenmesi esnasında verilen hasardan kaynaklı olduğunun tespit edildiğini, olayla ilgili … ve … nolu hasar dosyalarının açıldığını, davalı sigorta şirketi tarafından konu incelendikten sonra söz konusu zararların poliçe kapsamında kalmadığı, üçüncü kişilerin verdiği zararlardan olmadığı gerekçesiyle ödenmediğini, bu nedenle iş bu davayı açmak zorunda kaldıklarını belirterek 100.000-USD’nin ödeme yapılmayacağının beyan edildiği 16/08/2016 tarihinden itibaren devlet bankaları tarafından USD ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödenen en yüksek oranda faiz işletilerek davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; olayda zamanaşımının 2 yıl olduğunu, dava dilekçesinde İSU tarafından yapılan işlemlerin 2012 yılında gerçekleştiği ve zararın bu tarihte verildiği hususunun belli olduğunu, 2012’den itibaren 2 yıl geçtikten sonra dava açıldığı için davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiğini, kaldı ki zararın boruların korozyona karşı yapılan izolasyonunun yetersizliği sebebiyle ve bu nedenle aşınmadan kaynaklanan çürümeden ortaya çıktığını, bu sebeple üçüncü kişilerin müdahalesinden değil izolasyonun yetersizliğinden kaynaklandığı için poliçe kapsamı dışında olduğunu, esasen İSU’nun müdahalesinin de kanıtlanamadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; taraflar arasında 09/05/2012 tarihli olan ve şahıslar ile kamu idareleri tarafından yapılan kazı çalışmaları sırasında davacıya ait doğal gaz boru hatlarına verilecek zararların teminat altına alan Endüstriyel Paket Döviz Sigorta Poliçesi”nin mevcut olduğu, 29/03/2016 ve 31/05/2016 tarihlerinde tutulan tutanaklarla tespit edilen doğal gaz kaçaklarının İSU’nun kazı çalışması yaptığı alanda meydana geldiği, İSU’nun 05/05/2016 tarihli yazısı ile 2012 yılında 313/1 ve 324 numaralı sokaklarda kazı çalışması yaptırdığını kabul ettiği, bilirkişi raporlarına yansıdığı ve dosya içindeki gaz kaçağının meydana geldiği boruların fotoğraflarında borular üzerindeki tırmık izlerinin açıkça belli olduğu, bilirkişilerin 2016 yılında meydana gelen bu gaz kaçaklarının boruların izolasyonlarındaki yetersizlikten dolayı değil, 4 sene kadar önce İSU’nun yapmış olduğu ve boru döşenmesi için gerçekleştirilen kazı çalışmaları esnasında davacıya ait çelik borular üzerinde kazı makineleri tarafından derin yırtıklara yol açılması sebebiyle daha sonra gerçekleşen korozyonlardan oluştuğunu rapor ettikleri, bilirkişi heyetinin rapor ve ek raporunda vardığı bu sonucun yerinde olduğu, bu nedenle gaz kaçağının, 2012 yılında yapılan kazı çalışmaları esnasında borulara verilen hasar nedeniyle ve bu hasarın yıllar içinde meydana getirdiği korozyonlar sebebiyle 2016’da ortaya çıktığı, poliçe gereğince İSU üçüncü şahıs olduğundan, kamu kuruluşlarının ve üçüncü şahısların doğal gaz boru hatlarına verecekleri zararların teminat altına alındığı ve taraflarca imzalanan poliçe kapsamında kaldığı, hasarın 2016 yılı içinde ortaya çıkması nedeniyle zamanaşımının başlangıcının 2016 yılı olduğu, davanın zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı, İSU’nun yazısı ile davacının uzunca süren bir kazı çalışması müddetince sahada sürekli eleman bulundurmasının beklenemeyeceği, davacıya böyle bir yükümlülük yüklenemeyeceği, hasar bedelinin poliçenin 16. sayfasında düzenlenen olay başına 25.000-USD, yıllık toplamda 100.000-USD bedel ile karşılanma ve her hasarda 500-USD muafiyet hükümlerine göre belirlenmesi gerektiği, her ne kadar 29/03/2016 ve 31/05/2016 tarihlerinde iki ayrı hasar tutanağı düzenlenmişse de bunların periyodik kontrollerde ortaya çıkan gaz kaçağı tespitlerine ilişkin olduğu, bu nedenle tek bir zarar olduğu, 25.000-USD’lik limite dahil olduğu, bundan da 500-USD poliçe gereği muafiyet düşüldüğünde 24.500-USD ödeme yapılması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 24.500-USD’nin 16/08/2016’dan itibaren işleyecek kamu bankalarının Amerikan Dolarına ödediği bir yıllık vadeli hesap mevduatına uygulanacak faizle birlikte davalı sigorta şirketinden tahsili ile davacıya ödenmesine, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davacı vekili;Dosyadaki onarım belgelerinden anlaşılacağı üzere iki farklı hasar bulunduğunu, hasarların farklı sokaklarda ve farklı tarihlerde meydana geldiğini, doğalgaz projelerinin incelenmesi ile ilgili boru hatlarının geçiş yerlerinin birbirinden farklı olduğunun rahatlıkla anlaşılabileceğini, bu nedenle her bir hasar için ayrı ayrı ödeme yapılması gerekirken hasar tek kabul edilerek tek bir bedel ödenmesinin doğru olmadığını, mahkemece poliçede düzenlenen teminat bedeli hususunun da hatalı değerlendirildiğini, üçüncü şahısların mevcut yapılara vereceği zararlara ilişkin hususların hem 16. Sayfada 3. Şahıs mali sorumluluk başlığı altında, hem de 17. Sayfada İşveren Mali Sorumluluk başlığı altında tekrar düzenlendiğini, mahkemece 25.000-USD limitli teminatı özel nitelikte hüküm kabul edilerek sonuca gidildiğini, oysa 17. Sayfada 50.000-USD’lik teminat öngören hükümlerin niçin uygulanmayacağını açıklayamadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.2-Davalı vekili; Hasarın 25/06/2012 tarihinde meydana geldiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının talebine dayanak işveren mali sorumluluk sigortasının iş yerinde meydana gelen iş kazaları ile ilgili olduğunu, bu hususunda İşveren Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının 1. Maddesinde açıkça düzenlendiğini, hasarın kimler tarafından meydana getirildiğinin ispat edilemediğini, hasarın 3. Şahsılar tarafından meydana getirildiğine dair yazılı bir kayıt sunulmadığını, bu hususun bilirkişi raporlarında da belirtildiğini, davacının tek taraflı olarak tuttuğu tutanağa dayandığını, davacının süresi içinde TTK m.1444 vd hükümlerinden doğan ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeyerek sigorta sözleşmesine aykırı davrandığını, sonucun meydana gelmesine ve zararın artmasına kendi kusuru ile sebebiyet verdiğini, 25/06/2012 tarihli hasar tespit tutanağına rağmen hasarın giderilmeden boruların üstünün yalıtımsız olarak kapatılmasına ve boruların zaman içerisinde korozyona uğramasına ve borularda delik oluşmasına davacı şirketin kendi kusuru ile sebebiyet verdiğini, bu nedenle hasar tazminat tutarının tenzil edilmesi gerektiğini, yalıtımsız olarak toprak altında bırakılan boruların zaman içerisinde korozyona uğrayarak delinebileceğinin bilirkişi raporunda da belirtildiğini, davacı şirketin özen yükümlülüğüne aykırı davrandığını, kazı alanında eleman görevlendirmediğini, dava konusu rizikonun konusu ve niteliği gereği makina kırılması sigortasına ilişkin olduğunu ve makina kırılması sigortası genel şartlarına tabi olduğunu, bahsi geçen genel şartlarda 2 yıllık zamanaşımı öngörüldüğünü, davacı şirketçe de kabul edildiği üzere hasarın korozyondan kaynaklanması nedeniyle teminat dışı kaldığını, ayrıca poliçe tarihinden dava tarihine kadarki dönemde periyodik bakım cetvelleri ve defterlerinin getirtilmesini talep etmelerine rağmen mahkemece bu hususta ara karar kurulmadığını, mahkemece eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verildiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davacıya ait doğalgaz boru hattının üçüncü kişiler tarafından yapılan kazı çalışmaları sırasında hasara uğraması nedeniyle zararın Endüstriyel Paket Döviz Sigorta Poliçesi kapsamında tazmini istemine ilişkindir. Davacı, Kocaeli Su ve Kanalizasyon İdaresine bağlı olarak ihbar olunan şirketler tarafından 2012 yılında yapılan kazı çalışmaları sırasında doğalgaz borularının üzerindeki izolasyonun zarar görmesine bağlı olarak zaman içerisinde oluşan korozyona uğradığını ve bunun sonucunda da 2016 yılında borularda oluşan deliklerden gaz kaçağı yaşandığını belirterek hasarın poliçe kapsamında tazminini talep etmiştir.Davalı ise, hasarın kim tarafından meydana getirildiğinin belli olmadığını, davacı şirketin kazı çalışmaları sırasında elemen bulundurmadığını ve kazı çalışmalarına nezaret etmediğini, süresi içerisinde ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediğini, hasarın poliçe teminatı kapsamında olmadığını, iki yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Bu durumda taraflar arasındaki uyuşmazlık; hasarın kim tarafından meydana getirildiği, poliçe kapsamında kalıp kalmadığı, zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği, davalı sigorta şirketinin sorumluluğu noktasında toplanmaktadır.Öncelikle; taraflar arasında düzenlenen 11/04/2012-11/04/2013 tarihleri arasında davacı şirketin Doğalgaz Dağıtım Lisans Bölgesindeki işletmelerini teminat altına alan Endüstriyel Paket Döviz Sigorta Poliçesi düzenlenmiştir. Bahsi geçen poliçenin Ek Klozlar başlığı altında 16. Sayfa son paragrafında “3. Şahısların Mevcut Yapılara Vereceği Zararlar” başlığı altında “mevcut yapılara 3. Şahıslar ve kamu idareleri tarafından yapılan kazı çalışmaları sırasında verilebilecek zararlar olay başı 25.000-USD yıllık toplamda 100.000-USD limitle teminat altına alınmış, hasar başına 500-USD muafiyet getirilmiştir. Aynı şekilde poliçenin 17. Sayfasında da “3. Şahısların mevcut yapılara vereceği zararlar” başlığı altında 3. Şahıslar ve kamu idareleri tarafından sigortalı değerlere verilecek zararların olay başı 50.000-USD toplamda 200.000-USD limitle teminat altına alındığı ve hasar başına 500-USD muafiyet öngörüldüğü anlaşılmaktadır.Bu durumda taraflar arasındaki poliçede davacının sorumluğundaki doğalgaz hatlarına üçüncü kişiler tarafından yapılan kazı çalışmaları sırasında hasar verilmesi açıkça teminat altına alındığından dava konusu hasarların teminat altına alınmadığı yönündeki itirazlar doğru görülmemiştir. İSU Genel Müdürlüğüne bağlı taşeronlar tarafından 15/04/2011 tarihinde yer teslimi yapılarak başlanılan ve 10/04/2013 tarihinde yapımı tamamlanan Gebze İlçesi Beylikbağı, Ulus Mahalleleri Kanalizasyon İnşaatı kapsamında, dava konusu hasarın gerçekleştiği 324 numaralı sokakta çalışma yapıldığı ve kanalizasyon hattı döşendiği hususu ihbar olunan İSU tarafından sunulan beyan ve evraklarla sabittir. Bahsi geçen sokakta bu tarihten sonra kazı çalışması yapıldığına dair herhangi bir delil sunulmamıştır. Davacı şirket tarafından 07/04/2016 tarihinde tutulan tutanaklarla tespit edilen doğal gaz kaçakları, İSU’nun kazı çalışması yaptığı alanda meydana gelmiştir. Aynı sokakta dava dışı İSU taşeronları tarafından yürütülen çalışmalar kapsamında 25/06/2012 tarihinde de davacı şirkete ait hatta zarar verilmiş olup, taşeron firma çalışanları ile davacı firma tarafından bu husus tutanak altına alınmıştır. Ekspertiz çalışmalarında borunun üzerinde yapılan incelemede borunun koruyucu izolasyon malzemesinde derin yırtık izleri ve borunun gövde kısmında delinme şeklinde hasar gördüğü tespit edilmiştir. Davacının 2016 yılındaki kaçak tespitinden sonra gaz kaçağının meydana geldiği boruların fotoğraflarında borular üzerinde kepçe tırmık izleri açıkça tespit edilmiş olup, bilirkişiler 2016 yılında meydana gelen bu gaz kaçaklarının boruların izolasyonlarındaki yetersizliğinden değil, boru döşenmesi için gerçekleştirilen kazı çalışmaları esnasında davacıya ait çelik borular üzerinde kazı makineleri tarafından yırtıklara yol açılması ve izolasyona zarar verilmesi sebebiyle zaman içerisinde meydana gelen delinmeler sonucu oluştuğunu belirtmişlerdir. Bu durumda üçüncü şahıs konumunda olan İSU ve İSU’ya bağlı taşeron firmalar tarafından 2012 yılında yapılan kazı çalışmaları sırasında boruların dış yüzeyine ve izolasyonuna verilen zarar nedeniyle zaman içerisinde meydana gelen korozyonlanma, delinme ve bunun sonucunda gaz kaçağı nedeniyle oluşan hasarlardan davalı sigorta şirketinin sigorta poliçesi kapsamında sorumlu olduğunun kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalının diğer bir istinaf nedeni ise davanın zamanaşımına uğradığı yönündedir. Davacının alacağının muaccel olduğu tarihte yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 1420/1. maddesindeki “Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve 1482. madde hükmü saklı kalmak üzere, sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler her hâlde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren altı yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” hükmü ile zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Somut olayda hasarın meydana geldiği sokakta kazı çalışmaları 2012 yılında yapılmış ise de hasarın 2016 yılında ortaya çıktığı ve davacı tarafından 07/04/2016 tarihinde haberdar olunduğu, davanın ise iki yıllık süresi içerisinde 18/10/2016 tarihinde açıldığı anlaşıldığından davalının zamanaşımına dair istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davalı, davacı tarafça 18/04/2011 tarihinde kendisine haber verilmesine ve personel hazır bulundurulmasının istenmesine rağmen davacının kazı çalışmalarında görevli hazır bulundurmadığı, bu şekilde borularının üzerinin kapatılmasını engelleyemediği, hasarın tespit edebilecek önlemleri zamanında almadığı, bu nedenle sigorta bedelini isteme hakkını yitirdiğini ileri sürmektedir. TTK’nun 1429/1 maddesinde sigortacının, aksine sözleşme bulunmadığı hallerde, sigorta ettirenin, sigortalının, lehtarın ve bunların hukuken fiillerinden sorumlu bulundukları kişilerin ihmallerinden kaynaklanan zararları tazmin ile yükümlü olduğu düzenlenmiştir. TTK.nun 1448.maddesi ise zararı önleme, azaltma ve sigortacının rücu haklarını koruma yükümlülüğü başlıklı olup, rizikonun gerçekleştiği veya gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğu durumlara ilişkin olup imkânlar ölçüsünde zararın önlenmesi, azaltılması, artmasına engel olunmasını, bir takım önlemler alınmasını sigortalıya emretmekte, bu önlemlerin alınmamasında kusuru var ise kusurun ağırlığına göre tazminattan indirim yapılacağını belirtmektedir. Burada önemli olan husus sigortalının kusuru değil, rizikonun gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğunun görülmesine rağmen bir takım önlemler alınmamış olması veya riziko gerçekleşmiş olmasına rağmen yine de alınacak bir takım önlemlerle zararın azaltılması mümkün olmasına rağmen sigortalı bu önlemleri almakta kusurlu davranması nedeniyle zararın artmasıdır. Bu hallerde kusur oranına göre indirim yapılması mümkündür. Somut olayda dosyaya ibraz edilen yazılara göre bahsi geçen kanalizasyon çalışmalarının 15/04/2011 – 10/04/2013 tarihleri arasını kapsadığı, davacıdan bahsi geçen çalışmalar için 18/04/2011 tarihinde personel görevlendirilmesi talep edilmiş ise de çalışmaların 2 yıl gibi bir süre üç mahalleyi kapsayacak şekilde devam ettiği, 18/04/2011 tarihli yazıda çalışmaların alacağı süreden bahsedilmediği gibi bir çalışma programına da yer verilmediği, bu durumda davacının iki yıl gibi uzun bir süre personel görevlendirerek kazı çalışmalarına nezaret etmesinin beklenemeyeceği anlaşılmakta ise 25/06/2012 tarihinde aynı sokakta 18 nolu binanın önünde kazı çalışmaları esnasında hattın delindiği sabit olmasına rağmen, davacı sigortalıdan artık bu aşamadan sonra çalışmalara nezaret edip en azından aynı sokakta yer alan borularda ve izolasyonda herhangi bir zarar olup olmadığını kontrol etmesi beklenmelidir. Davacının, yaptığı işin niteliği de dikkate alındığında gaz iletiminin güvenli bir şekilde gerçekleştirilmesi ile can ve mal güvenliğini tehlikeye sokacak hususların bertaraf edilmesi için gereken önlemleri alması gerekmektedir. Davacının somut olayda gereken önlemleri almayarak rizikonun gerçekleşmesinde kusurlu davrandığı açıktır. Somut olayın koşullarına ve ihmalin derecesine göre davacının rizikonun gerçekleşmesinde yarı oranda kusurlu olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu nedenle mahkemece tazminata davacının rizikonun gerçekleşmesindeki kusuru oranında indirim yapılmadan karar verilmesi doğru olmamıştır. Davacı vekilinin istinaf nedenlerinin incelenmesinde; taraflar arasındaki sigorta poliçesinin Ek klozların bulunduğu hem 16. sayfada hem de 17. sayfada “3. Şahısların mevcut yapılara vereceği zararlar” başlığı altında 3. Şahıslar ve kamu idareleri tarafından sigortalı değerlere verilecek zararlar teminat altına alınmıştır. Ancak bahsi geçen hasarlar 17. sayfada olay başına 50.000-USD limitle teminat altına alındığı halde 16. sayfada olay başına 25.000-USD ile sınırlandırılmıştır. 17. sayfada belirlenen 50.000-USD’lik ve yıllık toplam 200.000-USD’lik limitlerin aynı zamanda “işveren mali sorumluluk” başlığı altında verilen teminatların toplamı olarak gösterildiği, oysa 16. sayfada olay başına 25.000-USD olarak öngörülen teminatın üçüncü şahısların mevcut yapılara vereceği zararlar bakımından özel olarak düzenlendiği anlaşıldığından davacı vekilinin 17. sayfada gösterilen teminatların uygulanması gerektiğine yönelik istinaf nedenleri doğru görülmemiştir. Her ne kadar davacı 29/03/2016 ve 31/05/2016 tarihlerinde iki farklı hasar meydana geldiğini belirterek iki ayrı olaya isabet eden tazminat talebinde bulunmuş ise de dava dilekçesinde 29/03/2016 ve 31/05/2016 yapılan kontrollerden bahsedildiği ancak hasarın 07/04/2016 tarihinde tespit edildiği, iki ayrı yerde meydana gelen hasar söz konusu olmadığı, bu durumda aynı sebebe ve aynı zarara bağlı olarak tek bir hasar bulunduğu anlaşıldığından davacının aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; mahkemece davacı lehine hükmedilen tazminattan, davacının rizikonun meydana gelmesindeki kusuru oranında indirim yapılmadan karar verilmesi doğru olmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, kararın kaldırılmasına, bahsi geçen hata nedeniyle yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından davanın kısmen kabulüne, 12.250-USD’nin 16/08/2016’dan itibaren 3095 sayılı Kanunun 4.a maddesi uyarınca USD döviz faizi işletilerek davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/03/2020 Tarih 2016/1135 Esas 2020/205 Karar sayılı kararın HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kısmen kabulüne, 12.250-USD’nin 16/08/2016’dan itibaren 3095 sayılı Kanunun 4.a maddesi uyarınca USD döviz faizi işletilerek davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazla istemin reddine,” İlk derece mahkemesine ilişkin olarak; “Alınması gereken 2.456-TL karar ve ilam harcının, davacı tarafından yatırılan 5.294,03-TL den mahsubu ile bakiye 2.838,03‬‬-TL fazla harcın talep halinde davacıya iadesine, Davacı tarafça yatırılan 2.485,2‬0‬-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan 5.200-TL bilirkişi ücreti ve 379,10‬-TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 5.579,10-TL yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 685-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafından yapılan 11,60-TL posta masrafından ibaret yargı giderinin davanın reddi oranında hesaplanan 10-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, Davacı lehine taktir olunan 9.200-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davanın reddolunan kısmı üzerinden davalı lehine taktir olunan 39.056,48-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,Davalı tarafından yatırılan 1.227,99‬-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafından yapılan 115,90-TL istinaf yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 15-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafından yapılan 49,60-TL istinaf yargı giderinin davanın reddi oranında hesaplanan 44-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 22/03/2023