Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1316 E. 2023/355 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1316
KARAR NO: 2023/355
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/03/2020
NUMARASI: 2017/1013 Esas – 2020/336 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkili şirket hakkında İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hakimliği’nin 28/07/2016 tarihli ve 2016/3302 D. İş numaralı kararı ile FETÖ/PDY Terör Örgütüne finansal destek sağlandığı gerekçesiyle CMK m.133/1 gereği şirket yönetimine kayyum atanması tedbirinin uygulanmasına karar verildiğini, şirket hesaplarında yapılan araştırmalar sonucunda şirketin pay sahibi ve yönetim kurulu başkanı olarak davalı …’nun toplamda 622.989,36-TL cari hesap borcunun bulunduğunu, müvekkil şirketten 27.03.2015 tarihinde 1.552.584-TL, 15.07.2015 tarihinde 659.400-TL, 15.09.2015 tarihinde 900.000-TL, 04.03.2016 tarihinde 2.062.579-TL olmak üzere toplamda 5.174.563-TLnin şirket hesabından davalıya gönderildiğini, ayrıca adat faizleri şirketçe ödenen ve davalı ortağın carisine yansıtılan 30.06.2016 tarihli 23.185,44-TL tutarlı, 30.09.2016 tarihli 17.966,68-TL tutarlı, 31.12.2016 tarihli 18.748,63-TL tutarlı, 31.03.2017 tarihli 25.755,12-TL tutarlı faturaların toplamı olan 85.655,87-TL adat faizi borcu bulunduğunu, davalı ortağın 4.637.249,51-TL ödemesinin toplamda 5.260.218,87-TL tutarındaki borcundan mahsubu ile 622.989,36-TL borcunun kaldığını, TTK’nın 358. maddesinin emredici hükmüne ve hükmün amacına aykırı olarak şirkete borçlanan ve pay sahibi-yönetici olan davalıdan işbu tutarın tahsili adına Bakırköy … İcra Dairesi’nin … E. Sayılı dosyası ile icra takibine girişildiğini, fakat davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve % 20′ den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkilinin … Holding A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanı olduğunu, müvekkilinin hissesinde herhangi bir tedbir ve kayyım kararı bulunmadığını, davacı şirketin mevcut sermaye tutarının 30.000.000-TL olduğunu, müvekkilinin % 28 hissesinin bulunduğunu, davacı şirket ile … Bank arasında 05.03.2013 tarihli genel kredi sözleşmesi akdedildiğini, akdedilen bu genel kredi sözleşmesi ile davacı şirketin kredi çektiğini, müvekkili ve müvekkilinin ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğu … İnşaat ve … San.ve Tic.A.Ş.’de davacı şirketin hissedarı olarak banka ile akdedilen mezkur tarihli kredi sözleşmesine müşterek ve müteselsil kefil olduğunu, müvekkilinin davacı şirketten aldığı borç bedelinin çok üstünde bir bedeli davacının kredi borcu için ödemek zorunda kalacağını, müvekkilinin davacı şirkete kefaletinden dolayı 15.000.000-USD kredi borcunu ödeme riski var iken müvekkilinden 622.989,36-TL’nin geri ödemesi istendiğini, davacı şirketin mali durumunun borçlarını karşılamaya yeterli olduğunu, davacı şirketin kasa ve banka hesaplarında yaklaşık 7-8 milyon -TL nakit para bulunduğunu, davacı şirketin 622.989,36-TL’ye ihtiyacının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davacı şirketin 2015-2016 ve 2017 yıllarına ait ticari defterlerinin davacı şirket lehine delil olma vasfını haiz olduğu, davacı şirketin ticari kayıtlarına göre 21.06.2017 icra takibi tarihi itibariyle davalıdan 622.989,36-TL alacaklı olduğu, alacağı oluşturan bakiyenin 537.313,49-TL’sinin 04/03/2016 tarihi itibari ile davacı tarafından davalıya gönderilen miktarlardan 73.241,22-TL’sinin ise ana para bakiyesine uygulanan adat (faiz) faturalarından kaynaklandığı, itibar edilen bilirkişi raporunda yapılan hesaplama sonucu 21.06.2017 icra takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 610.554,71-TL alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 610.554,71-TL asıl alacak yönünden davalının Bakırköy … İcra Dairesi’nin … esas sayılı takibe itirazının iptali ile takibin bu miktar yönünden devamına, asıl alacağa avans faiz oranını geçmemek üzere yasal faiz oranı uygulanmasına, fazla istemin reddine, asıl alacağın %20 si üzerinden hesaplanan icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davacı vekili; davanın reddedilen kısmı bakımından kararın kaldırılarak takibin 705.173,74-TL üzerinden devamına karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davalı vekili; müvekkilinin davacı şirkete borcu bulunmadığını, aksine müvekkilinin davacı şirketten alacaklı olduğunu, buna ilişkin olarak sunulan itiraz ve dayanaklarının mahkemece dikkate alınmadığını, müvekkilinin davacı şirketin kredi borcu için 15.000.000-USD kredi riskin muhatabı olduğunu, müvekkilinin hissesinde herhangi bir tedbir bulunmadığını, müvekkilinin … Başkanı olduğunu, müvekkilinin davacı şirkette % 28 hissesinin bulunduğunu ve sermaye borcunun tamamını ödediğini, TTK m.358 hükmüne aykırı bir durumun söz konusu olmadığını, müvekkilinin kar payı almadığı şirketten ortaklara borçlar hanesine eklenmek suretiyle 622.989,36-TL borç almasının hayatın olağan akışına uygun olduğunu, davacı şirketin … Bank’dan kullandığı krediyi ödememesi nedeniyle kredi borcunun kefil olarak müvekkili tarafından ödenmesinin talep edildiğini, bunun yanı sıra müvekkilinin ortağı olduğu … Yapı ünvanlı şirketin davacının kullandığı kredi için bankaya 4.000.000-USD nakit teminat verdiğini, yine müvekkilinin yetkilisi olduğu … Yapı şirketinin davacı şirkete kefaleti nedeniyle kredi borcu olarak 10 milyon USD ödeme yaptığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, şirketin ortağından olan alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkili şirketin hesabından davalı ortağın hesabına para çıkışları nedeniyle oluşan alacağın davalı tarafından ödenmediğini, kanunda öngörülen borçlanma şartlarının gerçekleşmediği gibi yapılan işlemlerin şirket malvarlığını zarara uğratacak nitelikte olduğunu belirterek davalıdan olan 622.989,36-TL alacağının icra yoluyla tahsilini talep etmiş; davalı ise müvekkilinin ve müvekkilinin ortağı olduğu … Yapı A.Ş’nin davacı şirket adına çekilen krediler nedeniyle kefil sıfatıyla yapılan ödemeler sonucunda şirketten alacaklı olduğunu, usulsüz bir işlem yapılmadığını belirterek davanın reddini savunmaktadır. Davacı şirketin kayıtlarının incelenmesinde, davalının davacı şirkette % 28 oranında payı bulunduğu, davalının davacı şirkette yönetim kurulu başkanı sıfatıyla görev yapmakta iken İstanbul Anadolu 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 27/07/2016 tarihli ve 2016/3302 D.İş sayılı kararıyla davacı şirkete CMK m.133 uyarınca kayyım atandığı, 21/10/2016 tarihli 2016/4512 D.İş sayılı kararıyla davacı şirketin TMSF’ye devredildiği anlaşılmaktadır. Davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarının incelenmesinde, 01/01/2015 tarihi itibariyle davalının davacıdan 4.637.249,51-TL alacağı bulunmakta iken, 27/03/2015 tarihinde 1.552.584-TL, 15/07/2015 tarihinde 659.400-TL, 15/09/2015 tarihinde 900.000-TL, 04/03/2016 tarihinde 2.062.579-TL bedelli havaleler sonrasında davacı şirketin davalıdan 537.313,49-TL alacaklı hale geldiği anlaşılmaktadır. Bunun dışında davacı şirket tarafından düzenlenen 30/06/2016 tarihli 23.185,44-TL bedelli, 30/09/2016 tarihli 17.966,68-TL bedelli, 31/12/2016 tarihli 18.748,63-TL bedelli ve 31/03/2017 tarihli 25.775,12-TL bedelli hizmet faturaları davalı adına borç olarak kaydedilmiştir. Her ne kadar davalı tarafça, davacı şirket kredi riskinin gerçekleşmesi nedeniyle kefil sıfatıyla yapılan ödemeler sonrasında davacı şirketten alacaklı hale geldiği ileri sürülmekte ise de davalı kendisi tarafından yapılan ödemelere değil, kendisinin ortağı olduğu şirket tarafından kefil sıfatıyla yapılan ödemelere dayanmaktadır. Bu hususta davalı tarafından davacı şirketin borcunun ödenmesi kapsamında kefil sıfatıyla yapılan ödemelere ilişkin bir delil bulunmadığı gibi davacı şirketin defterlerinde de bu hususta herhangi bir kayıt yer almamaktadır. Bu durumda davacının 04/03/2016 tarihi itibariyle davalıdan 537.313,49-TL alacaklı olduğu sabittir. Diğer taraftan, 6102 sayılı TTK’nun 8/1.maddesinde ticari işlerde faiz oranı serbest bırakılarak, mezkûr maddenin (2) numaralı fıkrasında da cari hesaplarda ve her iki taraf bakımından da ticari iş niteliğinde olan ödünç sözleşmelerinde faizin anaparaya eklenerek birlikte tekrar faiz yürütülmesine (mürekkep, bileşik faiz) müsaade edilmiştir. 6102 sayılı Kanun’un 3/1.maddesine göre ise, “bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir”. TBK m.387/2 hükmü uyarınca ticari tüketim ödüncü sözleşmesinde, taraflarca kararlaştırılmamış olsa bile faiz istenebilir.Bunun dışında mal teslimi ve hizmet ifasına ilişkin bedellerin ödenmesi ile ilgili olarak doğan faizler KDV Kanunu’nun 24/c maddesine göre KDV matrahına dahil bulunmaktadır (Danıştay 4. Daire 21/03/2007 tarih 2006/222E. 2007/910 K.). Dolayısıyla, bilirkişi tarafından davacı şirketin vergi dairesine karşı yükümlülükleri de nazara alınarak 3’er aylık geçici vergi dönemleri esas alınmak ve KDV uygulanmak suretiyle hesaplama yapılmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Her iki taraf için ticari iş söz konusu olduğundan TTK m.8/1 uyarınca bileşik faiz istenmesine engel bulunmamaktadır. Buna göre davacının davalıdan 610.554,71-TL alacağı hesaplanmış olup, mahkemece bu bedele hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Her ne kadar davacı tarafça müvekkilinin davalıdan 705.173,74-TL alacağının bulunduğu ileri sürülmekte ise de davacının icra takibini 622.939,36-TL üzerinden başlattığı ve yapılan hesaplamada takip tarihi itibariyle davacının alacağı denetime elverişli bir şekilde 610.554,71-TL olarak tespit edildiği anlaşıldığından davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığından taraf vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 690 sayılı KHK’nın 73/6. maddesi uyarınca kayyımlık görevi TMSF tarafından yürütülen şirketler harçtan muaf olduğundan, davacı şirketten harç alınmasına yer olmadığına, davacı tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın istek halinde davacıya iadesine, Alınması gereken 41.707-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 10.481,4‬0-TL harcın mahsubu ile bakiye 31.225,60‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı ve davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 09/03/2023