Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1306 E. 2023/232 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1306
KARAR NO: 2023/232
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/02/2020
NUMARASI: 2016/158 Esas – 2020/67 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Davanın reddine ilişkin verilen kararın davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin davalıların ortak ve sorumlu oldukları … Ltd Şti’deki hisselerini devir ve temlik aldığını, davalıların hissedar ve sorumlu oldukları döneme ilişkin eğlence vergilerini ödememeleri nedeniyle sinema işletmesinin bulunduğu Bursa-Osmangazi Belediyesi tarafından vergi ziyai cezası ile cezalandırıldığını, bahsi geçen cezanın şirket adına müvekkili tarafından ödendiğini, adı geçen işlemlerin müvekkilinin ortaklığı devir almasından önceki bilançolarda görülmeyen ve sonradan ortaya çıkan cezalar olduğu için davalılara rücu hakkının bulunduğunu, bu nedenle davalılar aleyhine İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra takibi başlatıldığını, davalıların takibe haksız olarak itiraz ettiklerini belirtilerek, davalıların itirazlarının iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili, taraflar arasında hisse devir sözleşmesine ek olarak düzenlenen protokol başlıklı sözleşme uyarınca davalı …’in … Tic. Ltd. Şti.’de bulunan 187.500 nominal değerli hissenin devri karşılığında 136.000-TL tahsil ettiğini, bakiye 51.500-TL hisse bedelinin ise şirket borçlarının ödenmek üzere mahsup edildiğini, aynı protokolde aynı koşullarla diğer davalı …’in de yer aldığını, müvekkillerinin hisse devir tarihi olan 22/12/2009 tarihi itibariyle dava dışı şirket ile olan tüm fiili ve hukuki ilişkinin sona erdirildiğini ve şirket yönetiminin davacıya devredildiğini, davacı tarafça tahakkuk eden vergi ziyaı ile ilgili olarak hiçbir aşamada müvekkillerine bilgi verildiğini, 6183 sayılı kanun uyarınca kamu borçlarından doğan sorumluluğun öncelikli olarak dava dışı şirkete ait olduğunu, dava dışı şirketin hali hazırda aktif bir şirket olduğunu, şirket hakkında 6183 sayılı kanun uyarınca hiçbir işleme başlanmadığı gibi ortaklar için de herhangi bir işlem yapılmadığını, kamu borcunun muhatabı olan şirketin hiçbir kamu borcunun bulunmadığını, şirket hakkında hiçbir dava ve takibin olmadığını, bu hususta hiçbir delil sunulmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, dava dışı şirketin vergi cezasının tahakkuk ettiği dönemdeki öz kaynağının 1.279,757,66-TL olduğu, dava dışı şirketin vergi ziyaı ve cezalarının kesildiği tarihte şirket kaynaklarından ödeme yapma imkanının bulunduğu, 26.12.2013 tahakkuk tarihinde dava dışı şirketin öz varlığı dikkate alındığında mal varlığının borcu karşılayabilecek nitelikte olduğu, buna göre öncelikle bu kamu borcundan dava dışı şirketin sorumlu olacağı, 6183 sayılı kanunun 35/1. maddesindeki istisnai şart gerçekleşmedikçe ne eski ne yeni ortakların sorumluluğuna gidilemeyeceği, ilgili belediye tarafından da tahakkukun dava dışı şirket adına yapıldığı ve ihbarnamenin de şirkete yapıldığı, dolayısı ile ortaklara henüz bir başvuru yapılmadığı, vergi ziyaı cezası yükümlüsü dava dışı şirketin ödeme gücüne sahip olduğu, davacının ortakların sorumluluğuna ilişkin şartlar oluşmadan ödeme yapmasının şirket lehine sebepsiz zenginleşme teşkil edeceği, dava dışı şirket temsilcisi davacı tarafından ödemenin kendi insiyatifi ile yapıldığı, bu durumda davacının ödediği bedeli davalılara rücu edemeyeceği, ayrıca davacının asıl borçlu şirkete rücu ettiğine dair bir iddia ve ispatın bulunmadığı, bunun yanında tahakkuk ve ödeme tarihinde vergi ziyaı cezasını ödemeye yeterli mal varlığı bulunan dava dışı şirketin sonradan borca batık hale gelmesinde yani davacı ortağın ödediği bu miktarı şirketten tahsil edemez hale gelerek zarara uğraması ihtimalinde de şirket hisselerini devreden davalıların kusurundan söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davacı vekili; kamu alacağının doğduğu tarih itibariyle şirketin faaliyet yapamaz halde bulunduğunu, ortaklardan …’in vefatıyla birlikte şirkete ait tüm taşınır malların başka bir firmaya geçirildiğini, müvekkilinin bu nedenle 08/10/2012 tarihinde şikayetçi olduğunu, bu tarihten itibaren şirketin faaliyet yapamaz hale geldiğini, bu tarihten sonra taraflar bu hususa açıklık getirdikten sonra Vergi Dairesine boş beyanname verildiğini, Bakırköy 2. ATM’nin dosyasına sunulan bilirkişi raporunda da şirketin 2013/1 döneminden itibaren hiç bir ticari faaliyetinin bulunmadığının tespit edildiğini, mahkemenin bu kararı ile davalıların hile ile ödemedikleri kamu borçlarının sonraki ortaklar tarafından ödenmesinin yolu açıldığını, müvekkilinin şirket ortağı olmadan önceki borçlarının şirketten tahsil imkanının olmadığı açıkken mahkemenin şirkete müracaat edilmesinden sonra ortaklara müracaat edilebileceğine dair gerekçesinin izahının mümkün bulunmadığını, Vergi Dairesinin şirket müdürlerinin malvarlıklarına elektronik ortamda haciz uygulama yetkisinin bulunduğunu, müvekkilinden kişisel malvarlığını riske atmasının beklenemeyeceğini, mahkemece kısmen de olsa taleplerini hisseler oranında karşılanmasını bildiren ve ayrıntılı olarak gerekçelendiren bilirkişi raporunun aksine karar vermesinin kabul edilemeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 2-Davalı vekili; davacının kötüniyetli olduğunu, müvekkillerinin sorumluluğunun bulunmadığını, bu nedenle talep edilen alacağın tamamı üzerinden kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, müvekkillerinin hisse oranında sorumlu olduğunun kabulü halinde dahi takibin 141.919,75-TL yönünden haksız başlatıldığını, kötüniyet tazminatı şartlarının oluştuğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE:Dava, hisse devir sözleşmesi öncesi döneme ait olup sonradan tahakkuk ettirilen ve davacı şirket yetkilisi tarafından ödenen şirketin kamu borçlarının hisseyi devreden ortaklardan rücuen tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı vekili, davalıların hissedar olduğu döneme ilişkin dava dışı şirkete tahakkuk ettirilen vergi ve vergi ziyai cezasının müvekkili tarafından ödendiğini, adı geçen işlemlerin davacının ortaklığı devir aldığı tarihteki bilançolarda görülmeyen ve sonradan ortaya çıkan kamu borçları olduğunu belirterek davalılar hakkında başlattığı icra takibiyle müvekkili tarafından ödenen kamu borcunun davalılardan rücuen tahsilini talep etmektedir. Dava dışı … Ticaret Ltd. Şti’ne Bursa Osmangazi Belediyesince 2008 yılı dönemine ait 82.459,87-TL tutarlı eğlence vergisinin ödenmemesi sebebiyle gönderilen 26.12.2013 tarihli ihbarname dava dışı şirkete 30.12.2013 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı … tarafından 23.01.2014 tarihli iki adet dekont ile 180.980-TL ve 8.246-TL olmak üzere eğlence vergisi, vergi ziyai cezası ve gecikme zammına ilişkin 189.226-TL ödeme yapılmıştır. Taraflar arasında, vergi cezalarının davacı tarafça ödenmiş olduğu ve miktarı hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, dava konusu cezalardan davalıların sorumlu olup olmadığı, ortaklara başvuru şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının yaptığı ödemeye istinaden davalılara rücu edip edemeyeceği hususlarında toplanmaktadır. Dava dışı … Ticaret Ltd. Şti’nin …, …, … ve … tarafından 29.09.1999 tarihinde kurulduğu, şirket ortaklarından davalı …’in 22.09.2009 tarihli hisse devir sözleşmesi ile şirketteki 187.500-TL hissesini bütün aktif ve pasifiyle 187.500-TL bedel karşılığında …’a, ortaklardan davalı …’in ise aynı tarihli sözleşme ile şirketteki 187.500-TL hissesini bütün aktif ve pasifiyle aynı bedel karşılığında davacı …’a devrettiği ve ayrıca taraflar arasında devre ilişkin 22.12.2009 tarihinde ek protokol düzenlendiği anlaşılmaktadır. Devirlere ilişkin ek protokollerde şirketin %25 hissesine tekabül eden 187.500-TL’ye karşılık nakden 136.000-TL alındığı ve aradaki farkın ise borçlar için mahsup edildiği belirtilmiştir. Limited şirket ortaklarının asli borcu, tüzel kişiliğe karşı taahhüt ettikleri sermayeyle sınırlı olup, ortak bu borcu yerine getirmekle sorumluluktan kurtulmuş olur (TTK m.573/2). Bu nedenle, ortağın limited şirketin borçlarından dolayı kural olarak sorumluluğu bulunmamaktadır. Anılan kuralın istisnalarından biri, AATUHK’nun 35. maddesinde düzenlenen limited şirketin kamu idaresine karşı ödenmeyen veya ödenmeyeceği anlaşılan borçlarıdır. Ortaklar, bu borçlarından dolayı payları oranında idareye karşı sorumludurlar. Bu sorumluluk, idareye karşı bağımsız bir sorumluluk olup, anılan Kanuna 5766 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle payın devri halinde dahi ortadan kalkmayan bir nitelik kazanmıştır. 22/09/2009 tarihli hisse sözleşmelerini eki olan protokollerde şirketin %25 hissesine tekabül eden 187.500-TL’ye karşılık nakden 136.000-TL’nin alındığı, aradaki 51.000-TL farkın borçlar için mahsup edildiği belirtilmiş olup hisseler davacı ve dava dışı … tarafından 136.000-TL nakden ve 51.000-TL borca mahsuben devralınmıştır. Bahsi geçen protokolde belirtilen “borç” ifadesi ile hangi borçların kastedildiği hususunda açıklık bulunmamakta ise de kamu alacaklarının hariç tutulduğuna dair bir delil ibraz edilmemiştir. Başka bir anlatımla, devir sözleşmesinde, davalılar devir tarihine kadar doğabilecek gerek kamu gerekse özel borçlardan dolayı bir sorumluluk üstlenmemiştir. Bu durum karşısında, davalıların ortaklıktaki hisselerini tüm hak ve borçlarıyla davacı ve dava dışı ortağa devir ettiği, her ne kadar davalıların ortaklığını devir ettiği limited şirketin idareye karşı borcundan dolayı idareye karşı sorumluluğu devam etmekteyse de devir sözleşmesi akdettiği davacıya karşı herhangi bir nedenle şirket adına doğmuş borçtan dolayı sorumluluk üstlenmediği, bu nedenle davacının davalılara rücu hakkı bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır (Aynı yönde Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11/06/2013 tarihli 2011/9722 E. 2013/12168 K. sayılı emsal içtihadı). Bunun dışında, davacının icra takibinde kötüniyetli olduğuna dair delil bulunmadığından şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesinde de bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; mahkemece davanın reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından, taraf vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Taraflarca yapılan istinaf yargı giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16/02/2023