Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1294
KARAR NO: 2023/270
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/07/2020
NUMARASI: 2018/1227 Esas – 2020/415 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/02/2023
Davanın reddine ilişkin verilen kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirket tarafından emtia blok abonman sigorta poliçesi ile sigortalanan … firmasına ait un emtiasının Samsun-İstanbul nakliyesinin … Nak. Tur. .. Ltd. Şti. ve davalı … tarafından yapıldığını, söz konusu nakliye işlemi davalıya ait … plakalı araç ile yapılmak üzere emtianın şoför …’a teslim edildiğini, davalıya 23/06/2016 tarihli faturayı düzenleyen fiili taşıyıcı olarak dava açıldığını, emtianın … plakalı araca yüklenerek sürücü …’ın sevk ve idaresinde yola çıktığını, ancak İstanbul’da bulunan … Gıda firmasına teslim edilmesi gereken emtianın teslim edilmediğini ve araç sürücüsüne ulaşılamadığını, emtianın araç şoförü tarafından emniyeti suistimal yolu ile çalınmış olduğunun tespit edildiğini, yapılan tespit gereğince sigortalının 19.117,27-TL zararının tazmin edildiğini, halefiyet hakkına dayalı rücu hakkının doğduğunu, buna ilişkin olarak Küçükçekmece … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalı borçlunu itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, davalının takibe itirazının iptali ile %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkilinin davacı tarafından iddia edilen çalınma olayından 25.06.2016 tarihinde aranması üzerine haberdar olduğunu ve aracının plakasının bilmediği kişilerce kopyalandığını öğrendiğini, bu kişilerden şikayetçi olduğunu, müvekkilinin … isimli kişiyi hiç tanımadığı gibi emtianın taşınması için bir görüşme ve anlaşma yapmadığını, davaya konu emtiayı fiilen taşımadığını, müvekkilinin ve aracının 23.06.2016 tarihinde Çorlu veya Samsun ilinde bulunmadığını, müvekkiline ait aracın belirtilen tarihte 23.06.2016 saat 15.45’te … marka motosikletlerin Antalya’daki bayisine teslim etmek üzere alıp 24.06.2018 saat 14.45’te bayiye teslim ettiğini, müvekkiline ait aracın 23.06.2016 tarihinde saat 15.45’te Bakırköy’de ve 24.06.2016 tarihinde Antalya’da bulunduğunu, bu nedenle müvekkiline ait aracın 23.06.2018 tarihinde 16-19 saatleri arasında Çorlu’da bulunmasının mümkün olmadığını, müvekkiline ait belgeler ile … adlı kişinin … firmasına teslim ettiği belgelerin karşılaştırılması halinde bu kişinin belgelerinin sahte olduğunun anlaşılacağını, yine müvekkilinin faturası ile …’ın düzenlediği fatura formatı ile matbaasının farklı olduğunu, faturadaki yazı ve imzanın müvekkiline ait olmadığını, iddia edilen olay ayrıca suç teşkil ettiğinden, müvekkilinin sorumluluğu için suça karıştığının ispatının gerektiğini belirterek, davanın reddini ve davacı aleyhine kötü kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; her ne kadar sigortalı şirket yetkilisi …, Çorlu C. Başsavcılığının 2017/2310 no’lu dosyasında verdiği 11/10/2018 tarihli ifadesinde … ile …’in aynı kişiler olduğunu beyan etmiş ise de, dosyada ihbar olunan … tarafından sunulan ve sürücüye ait olduğu bildirilen fotoğraf ile davalı …’e ait nüfus cüzdanı fotokopisindeki fotoğrafların çıplak gözle karşılaştırılmasında dahi aynı kişi olmadıkları kanaatine varıldığı, kaldı ki bu husus ceza yargılamasına konu olabilecek bir isnat olup, bununla ilgili yapılmış herhangi bir şikayet olduğuna ilişkin delil sunulmadığı, davalı tarafından yapıldığı iddia olunan taşımanın yapıldığı tarihte, yani 23/06/2016’da … plakalı araçla … marka motosikletlerin teslim alınarak 24/06/2016’da Antalya’daki bayiiye teslim edildiğine ilişkin taşıma irsaliyesi ve 23/06/2016 tarihli gümrük çıkış beyannamesi ibraz edilmiş olup, bu haliyle … plakalı aracın taşımanın yapıldığı tarihlerde başka bir yerde olduğunun davalı tarafça ispat edildiği gerekçesiyle, davanın ve davalının kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:1- Davacı vekili; mahkemece ihbar olunan şirketin sunmuş olduğu fotoğrafa dayalı olarak karar verildiğini, oysa bu şirket ile müvekkili arasında aynı olaya ilişkin dava bulunduğunusorumlulukdan kaçmak için böyle beyanda bulunmuş olabileceğini, … firmasının bu taşımada ana nakliyeci/taşıma işleri organizatörü olup, davalı ile müteselsil sorumluluğu bulunduğunu, … plakalı aracın davalıya ait olduğunu, dosyada mübrez nakliye faturası ve taşıma irsaliyesi ile davalının müvekkiline taşıma hizmeti verdiğinin sabit olduğunu, davalı her ne kadar aracının Çorlu’ya hiç gitmediğini beyan etse de, sigortalı yetkilisi …’in savcılık ifadesinde, davalı …’i fiziken gördüğünü beyan ettiğini, ayrıca … ile sürücü …’ın esasında aynı kişi olduğunu ve … adına düzenlenen sahte belgelerin tümünde fotoğrafı bulunan kişinin davalı … olduğunu teşhis ettiğini, zararın taşıma esnasında meydana geldiğini, bir an için davalı ile taşıma sözleşmesi akdedilmemiş olsa dahi, davalının işletenin sorumluluğu hükümleri gereğince sorumluluğunun bulunduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davalı vekili;davacıyı zararlandıran kişinin müvekkili olmadığı açıkça ortadayken, davacının müvekkili aleyhine takip başlatmasının kötü niyeti açıkça ortaya koyduğunu,müvekkilinden haksız kazanç sağlamaya çalıştığını, kötü niyet tazminatına mahkum edilmemesinin hatalı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davacı sigorta şirketi tarafından sigortalanmış olan emtianın taşıma sırasında çalınması nedeniyle, sigortalısına ödenmiş olan bedelin rücuen tahsiline yönelik takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Somut olayda; davacının sigortalısına ait emtianın Çorlu’dan İstanbul’a taşınması işinin dava dışı ihbar olunan … Gıda Nak. .. Ltd. Şti. tarafından üstlenildiği, akdi taşıyıcı … firması tarafından taşıma işinin alt taşıyıcıya yaptırıldığı, emtianın taşıma sırasında şoför tarafından çalınması nedeniyle davacı sigorta şirketi tarafından sigortalısına emtia bedelinin ödendiği, davacı tarafça fiili taşıyıcı olduğu ileri sürülerek davalı hakkında icra takibi başlatıldığı, davalının takibe yönelik itirazı üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Eldeki davada öncelikle çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, fiili taşıyıcının davalı olup olmadığının tespitine ilişkindir. Bu kapsamda davacının sigortalısının fabrika müdürü … tarafından, fiili taşıyıcı şahıs ile davalının aynı kişi olduğu ifade edilmesine karşılık, davalı tarafça taşımanın yapıldığı tarih itibariyle İstanbul’dan Antalya’ya motosiklet nakliyesi yapıldığına dair kayıtların sunulduğu, akdi taşıyıcı … firması yetkilisi … tarafından, kendisine taşıma işi verilirken … adlı şahsın fotoğrafının çekildiği ve ruhsat fotokopisinin alındığı, ancak söz konusu fotoğraf ile davalı …’in fotoğrafının karşılaştırılmasında aynı kişi olmadıklarının görüldüğü, … adlı kişiden alınan ruhsat fotokopisi ile davalı tarafça sunulan ruhsat fotokopisi aynı plakaya ait olmakla birlikte, aralarında rehin kaydı ve tescil tarihleri itibariyle farklılıklar bulunduğu, … tarafından düzenlenmiş olan fatura ile davalının fatura formatlarının ve baskıyı yapan matbaalarının farklı olduğu, ceza soruşturmasında, akdi taşıyıcı firma yetkilisi … tarafından, kendisine taşıma işini verdikleri kişi ile davalının aynı kişi olmadığının beyan edildiği, dolayısıyla somut olayda fiili taşıyıcı olarak emtiayı göndericiden teslim alan kişinin davalı olmadığının, aynı tarihte davalı ve davalıya ait taşıma aracının farklı bir yerde olduğunun kanıtlandığı, davalının fiili taşıyıcı olmadığı sabit olmakla, fiili taşıyıcı olmayan davalının taşıma sırasında emtianın çalınmasından sorumlu tutulması mümkün olmadığından, mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. İİK’nın 67. maddesi, “Davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir” hükmünü haizdir. Alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça takibin kötü niyetle yapılmış olmasına bağlıdır. Dolayısıyla sadece ve ancak takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilebilir. Somut olayda ise davacı takipte haksız olsa da kötü niyetli olduğu kanıtlanamadığından, davalının kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmesi yerindedir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Taraflar tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/02/2023