Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1274 E. 2023/652 K. 02.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1274
KARAR NO: 2023/652
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/02/2020
NUMARASI: 2018/126 Esas 2020/224 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, taraflar arasında 31/05/2010 tarihli … Servis Acenteliği Sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşme kapsamında davalıya ait ürünlerle ilgili hizmet sunmak üzere müvekkili tarafından teknik servis hizmeti verildiğini, müvekkiline ait müşteri bilgilerinin davalı tarafından dava dışı … isimli teknik servis şirketine verildiğini, böylece müvekkiline ait portföyün başka bir teknik servis tarafından kullanılmasına sebebiyet verildiğini, ayrıca davalı şirketin çağrı merkezini arayan müşterilerin kasıtlı olarak adı geçen dava dışı teknik servise yönlendirildiğini, davalının bu tutumu sebebiyle … Grup bünyesinde bulunan teknik servis firmalarının büyük bir zarara uğradığını, müvekkilinin dahil olduğu şirketler grubundan başka bir şirket olan … San. Ltd. Şti. tarafından da davalı aleyhine İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/118 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını ve dosyanın derdest olduğunu, davalının haksız rekabet teşkil eden bu eylemlerine ilişkin olarak taraflar arasında e-posta yazışmaları bulunduğunu da ileri sürerek, davalının haksız rekabet eyleminin tespitine ve men’ine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkilinin uğradığı zararın tazmini için şimdilik 50.000-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, talep edilen tazminat türünün somutlaştırılması gerektiğini, davacı tarafından gönderilen 22/01/2016 tarihli e-posta ile … Servis İstasyonu’nun kapatıldığının bildirildiğini, akabinde davacının … AVM içerisinde tamamen ayrı bir tüzel kişilik olarak müvekkili ile servis sözleşmesi yapmak istediğini ancak bu talebin müvekkili tarafından kabul edilmediğini, buna rağmen davacının teknik servis hizmeti vermeye başladığını, 03/02/2017 tarihinden sonra yapılan işlemlerde hak ediş ödemesi yapılmayacağının davacıya bildirildiğini, taraflar arasındaki ticari ilişkinin acentelik ilişkisi olmadığını, sözleşmenin 31/05/2010’da 6 ay kesin süreli olarak akdedildiğini, sözleşmenin bitiminden sonra taraflar arasındaki ticari ilişkinin yetkili servis şeklinde devam ettiğini, taraflar arasında bir acentelik ilişkisi bulunmadığından davacının bölgesinde tekel hakkı olduğu iddiasının mümkün olamayacağını, ayrıca davacının kendi bölgesi dışında başka bölgelere de hizmet verdiğini, çağrı merkezine ulaşan servis taleplerinin müvekkili tarafından belli bir prosedüre göre dağıtmakta olduğunu, davacının iş kaybı yaşandığı ve iş hacminin düştüğü iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkili tarafından şeffaf ve adil dağıtım yapıldığını ve ayrıca davacı tarafından sözleşmeye aykırı davranıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davacı ile davalı arasında bir sözleşme ilişkisi mevcut olup her ne kadar taraflar bu sözleşmeyi “servis acenteliği” olarak ifade etmiş olsa da, taraflar arasında acentelik ilişkisi bulunmadığı, aradaki ilişkinin davalının satışını yaptığı ürünlerin kurulumu ve sonrasındaki servis hizmetleri kapsamında yedek parça değişimi ve işçilik hizmetlerinden oluştuğu, bu sebeple her ne kadar taraflar aralarındaki sözleşmede “acente” kavramını kullanmış olsa da, esasında davacının davalıya karşı satışı yapılan ürünün satış sonrası hizmetleri ve garanti kapsamında verilecek tamir-işçilik hizmetlerinden ibaret olmakla, davalının üçüncü kişilerle (Miele ürününü satın alan tüketicilerle) arasındaki sözleşmeden kaynaklı bir yükümlülüğünün (kurulum ve garanti kapsamında servis ve işçilik) ifasında kullandığı bir yardımcı şahıs olduğu; davacının temel iddiasının davalının dava dışı teknik servise davacının müşteri bilgilerini iletmesine ilişkin olduğu dikkate alındığında, davalı tarafından müşterilerle satış sözleşmesi yapılan bir ilişkiden doğan borcun, yukarıda da belirtilen bir kısmının ifasında davacıya yardımcı olduğu, davacının müşteri bilgilerinin davalı tarafından üçüncü kişilere verilmesi ve bu kapsamda 6102 sayılı TTK nın 55/1-(d) maddesinde yer alan üretim iş sırlarının hukuka aykırı olarak ifşa etmek, gizlice ve izinsiz olarak ele geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendirmek veya başkalarına bildirmekten bahsetmek mümkün olmadığından davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil etmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; dava dilekçesindeki taleplerinin haksız rekabetin yanı sıra sözleşmeye aykırılığa dayanmasına rağmen bilirkişi raporunda sadece haksız rekabet açısından bir değerlendirme yapıldığını, hukuki nitelendirmenin mahkemeye ait olduğunu ancak bu hususun eksik inceleme teşkil ettiğini; davalının feshinin haksız olduğunu; bilirkişi raporunda dava dışı diğer servis firmasının iş hacminin 6.000.000-TL olmasına karşın müvekkilinin iş hacminin 100.000-TL olduğunu, servis atama sürecinin her halükarda davalının onayından geçtiğini; sözleşmenin hukuki niteliği itibariyle acente sözleşmesi olduğunu; emsal Yargıtay kararları doğrultusunda sektör bilirkişisinin de içinde ulunduğu bir heyetten rapor alınarak mahrum kalınan karın da hesaplanması gerektiğini; dava dışı servis şirketine yaklaşık 19.400 adet proje ve iş verildiğini, buna ilişkin ayrıntıların sunulduğunu, ticari defterlerin incelenmesi durumunda bu hususların ispat edileceğini; davalı şirketin çağrı merkezinin aldığı servis kayıtlarının tüm çağrılar içindeki oranının %20 olduğu bilgisinin doğru olmadığını, buna göre tüketicinin servis kaydı açtırmak için yetkili servisleri aradığında servis kaydının davalı merkezindeki CRM sistemine girildiğini, açılan bu kayıt için onay beklendiğini, onayın verilmemesi durumunda servisin o işe gidemediğini, gidilse dahi bir hak ediş alamadığını; davalının çağrı merkezi hizmetinin dava dışı servis şirketine bırakıldığına dair e-posta yazışmalarının sunulduğunu; bilirkişilerin davalının dosyaya sunduğu iş bilgilerinin doğruluğunu tespit etmediğini; davalının yetkili servislere ait portföyü kullanmak için müşteri bilgilerini almasının iyi niyetle bağdaşmadığını, ticari sır mahiyetinde olan müşterinin hizmet ihtiyacı doğması bilgisinin de dava dışı servis şirketiyle paylaşıldığını, bu hususların tek başına sözleşmeye ve haksız rekabete ilişkin TTK m.55/1-(c)’ye aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını ve talepleri gibi karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, TTK 54 vd. maddeleri uyarınca haksız rekabetin tespiti, men’i ve uğranılan zararın tazmini istemlerine ilişkindir. Davacı, davalının acentesi olarak tüketicilere teknik servis hizmeti verildiğini ancak sözleşmenin haksız olarak davalı tarafından feshedildiğini, davalının yaptığı uygulamalarda eşit davranmayarak dürüstlük kurallarına aykırı olacak şekilde dava dışı diğer servis şirketine daha fazla iş yönlendirdiğini ve kendi müşteri portföyündeki müşterilerin bilgilerinin ve servis ihtiyaçlarının dava dışı servis şirketine verildiğini, bu eylemlerin TTK m.54 vd. gereğince haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürmüştür. Somut olay açısından öncelikle tartışılması gereken husus, taraflar arasında bir acentelik sözleşmesi bulunup bulunmadığıdır. Her ne kadar taraf arasında 31/05/2010 tarihinde servis acenteliği sözleşmesi akdedilmiş ise de sözleşme m.5/5’te sözleşmenin 31/12/2010’da kendiliğinden sona ereceği ve m.5/6’da da “İşbu sözleşme hiç bir halde ardıl dönemler için kendiliğinden yenilenmeyecek ve belirtilenden daha uzun bir süre yürürlükte kalmayacaktır. Ancak taraflar sözleşme döneminin sonunda yeni bir sözleşme müzakere edip imzalayabilirler.” hükmü yer almaktadır. Buna göre, taraflar sözleşmede açıkça kararlaştırdıklarından söz konusu sözleşmenin 31/12/2010’da sona erdiği kabul edilmelidir. Taraflarca yeniden bir sözleşme imzalanmamıştır. Sonraki süreçte tarafların da kabulünde olduğu gibi davacı, davalı markalı ürünleri alan kişilere servis-bakım hizmeti verdiğinden somut uyuşmazlık açısından artık taraflar arasındaki ilişkinin bir acente ilişkisi değil yazılı şartlara bağlanmamış servis-bakım ilişkisi olarak kabulü gerekmektedir. Bunun sonucu olarak da, davacının acente ilişkisine dayandırdığı iddiaları TTK’nın acentelik hükümlerine göre değil, servis-bakım ilişkisi kapsamında değerlendirilecektir. Davacı, dava dilekçesinde (ve aşamalarda) davalının sözleşmeyi haksız olarak feshettiği ve davalının iki adet yani diğer dava dışı servise daha fazla iş verilmesi ve kendi portföy bilgilerinin aynı dava dışı servise verilmesi eylemlerinin TTK’nın 54 ve devamındaki haksız rekabet hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini ileri sürmüştür. TTK 54. maddesi, “(1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.(2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.”, TTK 55. maddesinin ilgili kısımları “(1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır: …c) Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma; özellikle;1. Kendisine emanet edilmiş teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden yetkisiz yararlanmak,2. Üçüncü kişilere ait teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden, bunların kendisine yetkisiz olarak tevdi edilmiş veya sağlanmış olduğunun bilinmesi gerektiği hâlde, yararlanmak,…. d) Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek; özellikle, gizlice ve izinsiz olarak ele geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendiren veya başkalarına bildiren dürüstlüğe aykırı davranmış olur.”şeklinde düzenlenmiştir. Davalının sözleşmeyi tek taraflı feshettiği ileri sürülmüş ise de ; taraflar arasında yazılı bir servis-bakım sözleşmesi bulunmamakla birlikte, taraflarca inkar edilmeyen belli bir süredir devam eden yazılı olmayan servis-bakım sözleşmesi olduğu kabul edilmiştir. Dosya kapsamından davalının İstanbul ilinde servis-bakım işlerini gerçekleştiren bir kaç şirketin daha olduğu anlaşılmaktadır. Bu anlamda davalı, davacıya Dikilitaş servis istasyonunun kapatılıp servis hizmetinin başka bir şirket tarafından başka bir mahalde ifa edilmesine rıza gösterilmediğini, o şirket ile servis sözleşmesi ilişkisine girilmeyeceğini ve 03/02/2017’den sonra o servise hak ediş ödemesi yapılmayacağını açıkça bildirmiştir. Bu itibarla davacının sözleşmenin haksız feshedildiği iddiasının haklı olmadığı, zira davalının kendi marka değerini koruma, İstanbul’daki servis ağını hizmet kalitesi amacıyla sağlama ve tüketicilere benimsediği hizmeti verme hususları dikkate alındığında, tek taraflı olarak davacının servis hizmeti veren şirketi ve hizmet mahallini değiştirmesi kabul edilemeyecektir. Ayrıca, davacının dosyaya sunduğu e-postalardan da görüldüğü üzere, davacının verdiği hizmet nedeniyle müşteri şikayetleri geldiği ve müşterilerin isim belirtmek suretiyle davacıdan değil başka firmalardan servis hizmeti almak istedikleri görülmüştür. Tüm bu hususlar gözetildiğinde, davacının sözleşmenin haksız olarak feshedildiği iddiası kabul edilmemiştir. Davacının, davalının diğer dava dışı servise daha fazla iş verdiği iddiasının haksız rekabet veya dürüstülük kurallarına aykırılık teşkil edip etmediği açısından; dosya kapsamından davalının İstanbul ilinde servis-bakım ilişkisine girdiği bir kaç şirketin daha olduğu ve davacının iddialarının ise özellikle bir servis şirketi üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Davalının, davacıya iş sağlama taahhüdünde bulunduğuna dair taraflarca bir iddia ileri sürülmediği gibi dosyada bu konuda bir delil sunulmamıştır.Davacı kendilerine gelen servis talebi aramalarının davalının merkezinde CRM sistemine kayıt edildiğini, ancak söz konusu kayıtların davalı tarafından onaylanmasından sonra işin kendilerine geldiğini aksi halde gelmediğini belirtmiş ise de, bu şekilde kaç adet kaydın kendilerine yönlendirilmediği hususunda delil sunulmamıştır. Bu nedenle, davacının bu iddiasını hükme varmaya elverişli bir şekilde ispat ettiğinden söz etmek mümkün değildir. Kaldı ki iş ve marka sahibi olan davalı şirketin kendi iş organizasyonunu en iyi şekilde gerçekleştirebilmesi noktasında servis hizmeti veren firmalar arasında somut olay açısından iş dengesini gözetme gibi bir zorunluluğu bulunduğu kabul edilemez.Davalı müşterilerinden davacıyla ilgili şikayet aldıklarını ve müşterilerin davacı şirketin hizmetinden değil diğer servisin hizmetinden yararlanmak istediklerini belirten e-postalar da dikkate alındığında, davacının bu iddialarının haklı olmadığı değerlendirilmiştir. Bu açıklamalardan olarak, bu iddia açısından davalının TTK m.54 ve devamı hükümlerine göre haksız rekabet teşkil eden eylemi bulunmamaktadır. Davacı tarafça kendisine ait müşteri portföy bilgilerinin davalı tarafından diğer dava dışı servise yönlendirilmesinin haksız rekabet veya dürüstülük kurallarına aykırılık teşkil ettiği ileri sürülmüştür.Dava dilekçesinin ekinde, davalının bir çalışanı tarafından kendilerine gönderilen e-posta sunulmuştur.E-postada, davacının hizmet verdiği müşteri bilgilerinin davalı tarafından diğer servis şirketine verildiği konusunda somut bir delil ve belirtilen e-posta içeriğinde de bunu gösteren bir ifade bulunmamaktadır.Davacı fiilen servis hizmeti vermekte ise de yazılı sözleşme imzalanmadığı anlaşılmakla servise konu ürünlerin sonuçda davalı markasının ürünlerini teşkil ettiği anlaşılmakla davalının ürünlerine hizmet verecek servisi belirleme yetkisi bulunduğunun ve bir bölge tahsis edilmeyen davacının yetkili servis imişcesine müşterilerin başka bir servise yönlendirildiğine yönelik iddiaları bakımından sözleşmenin ihlal edildiği veya haksız rekabet teşkil ettiği kabul edilemez.Netice de davalı ürünlerin satıcısı olarak, markası ürünlerinin servis-bakım işlerini davacıya ve diğer servislere yaptırmıştır. Davacıya özgü bir taahhüdü bulunmamaktadır. Buna göre davalı, sanayi-ticaret ve tüketici mevzuatı gereği ürünlerini satın alan kişilere belirli süreler için o ürünlerle ilgili servis-bakım hizmeti ve yedek parça temini zorunluluğu-sorumluluğu altındadır. Pek tabiidir ki, bu sorumluluğuna uygun olarak servisler marifetiyle verilen hizmet kapsamında müşterilerinin bilgisini haiz olacaktır. Davalının davacıya açıkça ” Dikilitaş servis istasyonunun kapatılıp servis hizmetinin başka bir şirket tarafından başka bir mahalde ifa edilmesine rıza gösterilmediğini, o şirket ile servis sözleşmesi ilişkisine girilmeyeceğini ve 03/02/2017’den sonra o servise hak ediş ödemesi yapılmayacağını açıkça bildirilmesi karşısında davalı markası ürünlerinin alıcısı tüketicilere hizmet verme yükümüllüğü açıkca davalı sorumlu olmasına göre servis hizmeti isteyen müşterilerin taleplerinin davalının yetkili servislerine iletilmesi ,bu bilgilerin de kendi organizasyonu içinde hizmet gereğince özel mevzuatına aykırı olmayacak şekilde servis hizmetini veren firmalarla paylaşması TTK anlamında haksız rekabet eylemini teşkil etmeyecektir. Bu nedenlerle, ilk derece mahkemesince davanın reddi yönünde verilen kararda isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK’nın 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.02/05/2023